BLAIR KAMIN / The Chicago Tribune
Kısa bir süre önce bazı büyük düşünürler, bilgisayarı baş suçlu göstererek, kamusal mekanların öldüğünü bize ilan ettiler.
Onlar, İnternetin insanları dünyanın neresinde olursa olsun, chat odalarının sanal gerçekliğinde bir araya getirme imkanı sunduğunu tartışırken, Eski moda parklar ve meydanlar konusunda geçmişi yad etmenin hiçbir anlamı yoktur. Dünyaca ünlü Hollandalı Mimar Rem Koolhaas 1999’da Harvard’da gerçekleştirilen sempozyumda “gerçek kamusal mekân göze görünmemektedir” demiştir.

Geçtiğimiz haftalarda yasadışı göçmenlere baskı yapmak için çıkarılması önerilen devlet yasasını protesto etmek için Chicago’nun Federal Plaza’sına, Washington’un Ulusal Mall’una ve Amerikanın pek çok diğer mekânlarına doluşan yüz binlerce insana sahte bir analiz olarak gelmektedir. Onlar daha fazla görünür olamazlardı.

Protestocuları destekleseniz de desteklemesiniz de, önemli bir olguyu ortaya koymuşlardır: Kamusal mekânlar oldukça canlıdır. Ulusal gündemde yürütülen konularla ilgili –Washington’daki 1963 Yurttaşlık Hakları Yürüyüşü ve Martin Luther King’in kulaklarda çınlayan “Benim bir hayalim var” konuşması ile karakterize olan- kitlesel yürüyüşlere mekân olması açısından Park ve kamusal mekânların gizli gücü azalmamıştır.

Tıpkı gerçek demokrasi gibi, gerçek kamusal mekânları, yıkıcı ve idaresi zor olabilir. Kamusal meydanlar, gerçeklikten izole edilmiş alışveriş merkezi ya da tematik bir park değildir. Kontrollü değil kendiliğindendir, herkese açıktır, bazı öncelikliler için sınırlandırılmamıştır. Burada, bazen ölümcül sonuçlar doğursa da, olmayanlar olanlarla ve dışarıdakiler içeridekilerle yüzleşirler.

Göçmen hakları eylemcileri İşçi Bayramı olan 1 Mayıs’ta başka büyük bir yürüyüş planlıyorlar ve anlamlı bir şekilde kamusal mekânın ortak bir mekân olduğu kadar çekişmeli bir alan olabileceğini de simgeleyen ve Amerikan işçi tarihinin en vahşi olaylarından Haymarket ayaklanması Anıtının önünden geçerek bitireceklerdir:

null

Chicago’lu sanatçı Mary Brogger tarafından yapılmış ve ihtilaflı noktanın spotu olan Randolph ve Desplaines Caddesinin köşesine yerleştirilen heykel, kızıl-kahve bronzdan piramit şekilli bir kompozisyondur.

Nutuk atan yüzsüz bir insan figürü, 4 Mayıs 1886’daki işçi yürüyüşünde doğaçlama konuşmacıların platformu olarak kullanılan gerçek ahşap vagonu anımsatan bir vagonun üstünden belirmektedir. O gün, kimliği hiçbir zaman belirlenemeyen bir kişi, polis birliğinin üstüne bomba atmıştır. Bu kazanın sonucunda 8 polis ölmüştür politik olarak radyoaktif bir miras bırakmıştır kı, bariz bir şekilde işaretsiz bırakılmıştır. Heykel daha 2 yıl önce adanmıştır.

Göçmen yürüyüşü barış içerisinde gerçekleşmiştir, normalde sakin olan meydan ve sokaklarda şiddet tehlikesi görülmemiştir. Chicago’nun Federal Meydanında 10 Martta gerçekleştirilen ilk büyük yürüyüş sırasında, mat siyah Kluczynski and Dirksen binasını çevrelemiştir. Aralarında, modernist kulelerle sembolize olan hükümetin kovma gücü olduğu pek çok yasadışı göçmen yer almaktaydı. Meydan yürüyüşçülerle o kadar kalabalıklaşmıştır ki, polislerin diğer yayalara kalabalıktan çıkabilmeleri için yardım etmesi gerekmiştir.

Bu tarz tabandaki uyuşmazlık, kamusal mekânı tamamen tehlikesiz olarak betimleyenlere karşı zahmete girmeden meydan okuma vaziyetini almıştır.

Kamusal heykelleriyle kitleleri memnun eden Millennium Park’taki Kumbaya kamusal alanındaki gibi sosyal gerilimleri etkisiz hale getirmek yerine Göçmen yürüyüşü bunu keskinleştirmiştir. Politik anlaşmalarla ve liderler zirveleriyle verimsiz bir norm haline gelen kordon altına alınmış protesto mekânlarında hiçbir şey farklı olmazdı. Ulusal Mall’dan Los Angles Kent merkezindeki meydanlara kadar bir dizi mekanda gerçekleşen yürüyüşler bize gerçek kamusal mekanların bir gün zevk veren mekanlarken ertesi gün çarpışma alanına dönebileceğini hatırlatmıştır.

null

Amerika genelindeki kamusal mekanları analiz eden New York tabanlı bir NGO olan PPS başkanı Fred Kent, “Bunlar ulusun toplumun meydanlarıdır. Büyük ölçekte ifade etmenin bir yoludur” demektedir.

Diğer bir ifade ile konulara baktığımızda, insanların fiziksel olmaya eğilimi vardır. World Wide Web’i tarif etmek için kullandığımız dil, sibermekanı fiziksel mekana (chat odaları, web siteleri ve hatta mimarlık) benzeten anolojilerin özgürce katılmasıdır. Ancak sonuçta bu tarz karşılaştırmalar sonunda ayrı düşer çünkü fiziksel mekanın üç boyutu ve sibermekanın iki boyutu arasındaki farkları tanımlamada başarısız olurlar.

Net üzerinden tanışan çiftler e-mail romantizminin ilk buluşmaya ve ötesine dönüşüp dönüşemeyeceğini tanımlamaları gerekmektedir. Bankalar, elektronik banka çağında bile şube ofisler yapmaktadır çünkü kişisel ilişkinin mortgage ve diğer ürünlerini satmalarına yardımcı olacağını bilmektedir.

Aynı şekilde, gösterilerde sokaklarda toplanan yüz binlerce kişi, saymaktan başka bir şey dahi bilmeyen politikacıların dahi ilgisini çekmede bir yol olduğunu bilmektedir. Göçmen protestocuları bu fikre, içgüdüsel olarak sıkı sıkıya sarılmışlardır çünkü bu insanlar, alışveriş merkezlerinin ticari kültüründen değil, paylaşılan sosyal yaşama sahip meydan kültüründen gelmektedir.

Chicago’nun yürüyüş organizatörlerinden Artemio Arreola “Bir grup haline geldiğinizde, güçlü bir ses oluşturursunuz” demektedir.

Bütün bunlar Web’in kamusal mekanlara hiçbir etkisi olmadığı anlaşılmamalıdır. Ancak, daha çok insanları siber mekanda, fiziksel mekanda bir araya gelmeye çağıran bir çeşit şehir tellalı olarak hizmet etmektedir. Başkan adayı Howard Dean, bu yolu iki yıl önce benimsemiş ve İnternet Toplantıları ile Web’i kendi politik güruhunu oluşturmak için kullanmıştır. Onlarda Dean’i mütevazi bir validen politik bir güce çevirmiştir. Dean, Demokratik Parti adaylığını kazanamasa da, diğer adaylar çabucak onun yaklaşımını benimsemiştir.

Buna karşın, 10 Mart protestosunu organize edenler, polisin tahminini göre 10bin civarında olan kalabalığı toplamada daha çok geleneksel metotlara güvenmiştir: İspanyolca medya, zincir mektuplar, el ilanları ve kulaktan kulağa.

Diğer kentlerdeki yürüyüşleri organize edenler tarafından da kopyalanan organizatörlerin taktiği oldukça basitti: kalabalık bir insan topluluğunu, oldukça görünür bir yere koy ve endişelerinin görmezden gelinmesini imkansız kıl.
Bunu da kamusal aktivizmin Powell Doktrini olarak adlandır. Colin Powell Vietnam’daki Amerikan Bozgununa karşı tepki olarak formule etmiştir. Göçmen hakları organizatörlerinin dersler biraz daha acı bir deneyimle gelişmiştir. Tahmini 40bin protestocu geçen yıl Latin mahallesinde toplanmışlardır ve Amerikan basını çok az yer vermiştir.
İlinois Göçmen ve Azınlık Halkarı Komisyonu başkanı joshua Hoyt Toplumun kendisi için doğru bir yerdi ama daha geniş kültürel destek beklemek içinse yanlış bir yerdi demiştir.

Hiç de sürpriz olmayan bir şekilde bu sefer daha göze çarpan bir mekan seçmişlerdir. Her ne kadar ilk tercihleri daha geniş Daley Meydanı olsa da izin almaları çok uzun süreceğinden şubat ayının başlarında Federal Plaza için karar vermişlerdir. Sembolik nedenlerden dolayı ancak, kayışın önüne geçilememiştir.

Meydan oldukça fotojeniktir çünkü meydanda sanatçı Alexander Calder’in kırmızı rengi ve kıvrımlı konturları ile Mies van der Rohe’nin oturaklı yüksek binasına görkemli bir şekilde komşuluk eden 53 ft yüksekliğindeki “Flamingo”’su yer almaktadır.

Çoğunluğunu Latinlerin oluşturduğu bir yürüyüşte Flamingo’nun Latin kıvraklığını ima eden unsurları sağlaması tamamen rastlantıdır. Çok bilinen at üstündeki bir general heykelinin katılığına nazaran Flamingo’nun açıklığı, yürüyüşçülerin flamingonun ince bacakları arasında toplanmasına ve tıpkı kentin sokakları gibi heykeli yutmasına izin vermiştir.

An oldukça dinamik, demokratik, dağınık, geçici ve güzeldir.
Aynı şeyin Web’de olduğunu hayal edebiliyormusunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir