MİMAR SÜLEYMAN BOZ

Ülke olarak zor dönemlerden geçiyoruz. Zaten bu Anadolu’nun ve halkının hangi dönemi kolaydı ki?

Milliyet Gazetesi Pazar ekinde “Testus” başlığı ile yazılar yazan dostum Mimar Ahmet Turhan Altıner (ki ben kendisine adının baş harflerinden dolayı Ata abi derim) “Anadolu’nun geçmiş çağlardaki bu zorlu yaşamı göğüsleyebilmek için hep kabul ettiğini“ söyler. Ata ağabeyin neden böyle söylediğini hep düşünmüşümdür.

Nerden başlayalım istersiniz? Likya’dan mı? Midas’tan mı? Hitit’ten mi? Frigyalılardan mı? Büyük İskender’den mi? İskender baştan sona Anadolu’yu kasıp kavurmuş.. Ne yapmış Anadolulu? Yapacak bir şeyi yok ki? Ardından Roma İmparatorluğu.. Yıllarca egemenlik kurmuş buralarda. Sonra Bizans!.. Selçuklular gelmiş sonra. Ardından Osmanlı.. Ve Moğollar Aksak Timur’un hakanlığında taş taş üstünde bırakmamış Anadolu’da.. Osmanlı’nın son dönemlerinde Fransızlar bir tarafa, İngilizler bir tarafa, Ruslar bir tarafa girmiş.. Yunanlılar Batı Anadolu’yu istila etmiş.. 1. Dünya savaşı içinde yer alan Çanakkale Savaşlarında Anzaklar bile kapımıza dayanmamış mı?Ünlü romancımız ve “Osmanlı Sosyalisti” olarak da bilinen Kemal Tahir “Yorgun Savaşçı” adlı romanında Yunan’ın Anadolu’yu istilası döneminde, Kuvvayı Milliye güçlerinin istilaya karşı halkı örgütleme çalışmalarını anlatır. Zaten asırlardır savaşmaktan bıkmış, yorgun düşmüş, yoksullaşmış halk “Millicilerin” yeniden kurtuluş girişimlerine ilk aşamada destek olmaz. Alaşehir civarında mollaların da kışkırtması ile Kuvvacılara “.. bıktık savaşmaktan, ha bre vermekten.. Bizim için ha Osmanlı ha Yunanlı..” diyerek yardımları ret ederler. Atatürk’ün Miralay Bekir Sami Bey’i Alaşehir taraflarına göndermesi, Bekir Sami’nin Alaşehir Tren İstasyonunda ileri gelen mollaları “ağaçlarda sallandırması “ ile halk döner ve Kuvvacılara destek olmaya başlar.

“Bunlar da geçer yahu!..”
Anadolu insanı yedi veren gül misali bu topraklarda yeniden dirilir. Son günlerdeki acayip psikolojik savaş taktiklerine, dış güçlerin el ovuşturmalarına, kamu oyu baskıları ve yönlendirmelerine, medya savaşlarına, karşılıklı yargı hamlelerine bakıp da kararmaya gerek yok.. Halkın içinde olan biri olarak o sağduyulu sesi hep duyuyoruz; “Bunlar da geçer yahu!..”

Halkın bu engin sağduyusuna inanmamak mümkün mü?

Daha dün İskender orduları ile talan ediyordu buraları. Roma ve Bizans yüzyıllarca saltanat sürdü. Ama bize birkaç ay gibi geliyor!.. Osmanlı 600 yıl hüküm sürdü. Daha dün Hoca Nasreddin gaddar Moğol Hakanı Timur’un develerine alfabe öğretmiyor muydu? Mustafa Kemal, İstanbul’u işgal eden İngilizler için daha dün “Geldikleri gibi giderler..” demiyor muydu? Bu yüzden enseyi karartmamak gerekiyor .. Bunlar da geçer.. Bu Anadolu ve insanı yakın zamanda Mustafa Kemalleri, İnönüleri gördü. Menderesleri, Bayarları, Demirelleri, Ecevitleri, Özalları da gördü. Şimdi yaşadığımız kaos günlerine bakarak dertlenmenin alemi yok.. Bunlar da geçecek.. Bunlar da tarihin sayfalarında yerini alacak. Sel gidecek kum kalacak..

Ey okur! İçinizden bazıları “.. artık istila topraklarımıza girerek olmuyor. Sermaye ile, uluslar arası şirketler ve küresel araçlarla ülkeler istila diliyor..” diyerek diklenebilir. Doğrudur.. Ama daha dün büyük iştahlarla Anadolu’ya çöreklenmeye başlayan uluslar arası firmalar umdukları sömürüyü (buna kazanç diyorlarmış!) bulamayınca çekip gitmediler mi? Anadolu’nun bütün kentlerine büyük bir iştahla sokulan AVM’lerin şikayetlerini, çırpınışlarını hissetmiyor musunuz?

Horasan erenlerine selam olsun!..
Onlar da gidecek.. Anadolu insanı kendi özgün savunmasını yapacak gene.. Tarhanası, bulguru, yufkası, sebzesi, koyunu, kuzusu , çalısı, çırpısı ile kendisine dönecek yine. Burada yine biz kalacağız.. Onlar gidecekler.

2 Comments

  1. Biz bunları Çanakkale’den geri çevirmiş, kalanları da İzmir’de Ege’den denize dökmemişmiydik. Bütün delikleri tıkayalım,naftaline de basalım da bu sefer de kene olup geliyorlar.
    Hep deriz ya “batı ile doğuyu bağlayan yol, Anadolu” diye olacağı bu, yolgeçen hanı.

  2. Bir Süleyman bey güzellemesi tadında olmuş, tedirgin, mutsuz, gelişmelerden işgilli, önü kesilmiş, rol dağıtımında dışlanmış, mesleki tatminlerden uzaklaştırılan grup (mimar) havası esiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir