Marka: YEM Yayın
Modern ve Modern-sonrası Mimarlığın üst okuması siyasi, ekonomik, etik, lengüistik, semantik, estetik ve olgusal açılardan yapılabilirdi. Bu kitapta ise Prof.Dr. Şengül Öymen Gür farklı bir yol izliyor; mimari mekânın evriminin kuramsal aşamalarını göz önünde bulundurarak ve merkezi tarihe ülke bazında ekler yaparak klişeleşmiş mimarlık tarihinin kapsama alanını genişletiyor. Böylece mimarlık tarihi ve kuramı, mekân örgütlenmesi ve örgütlenmenin biçimsel araçları üzerinden yeniden okunuyor…
Mimarlık tarihine hep bir tasarımcı gözüyle bakan; belleğini uyaranlardan kalkarak mimarlık tarihini gözden geçirip bağlantılar kuran Şengül Öymen Gür; oldukça yorucu ve yoğun geçen kitabı hazırlama sürecini ve kitabın içeriğini şöyle özetliyor:
“… Ecphoria; zamanların anısı, algılam ve duygulamları olmadan olmaz. Ormandan bakıp ağaçları görmeyi, ağaçlardan bakıp ormanı görmeyi içeren çift yönlü bir süreçtir. Bu nedenle çok yorucu bir süreç yaşadım bu kitabı yazarken. İlerlemiş yaşın temkinli cesaretiyle çalıştım… Mimarlık tarihini okumak, seçerek anlatmak kadar, mimariyi yerinde görmenin, görmüş olmanın yararlarından söz etmiyorum bile… Eleştirmenlere söylüyorum; görmediğiniz, yaşamadığınız binayı eleştiri yazılarınıza konu edinmeyin, görmüş gibi anlatmayın. Ben örnek olarak kendi yaşadıklarımı seçtim. Mimari, aşk gibidir; yaşanmadan bilinmez…
Mimari mekânın örgütlenme özelliği, yerel ve evrensel insanın, grupların, dünya topluluğunun yaşamına gerçek ve duygusal anlamda en içten, en yakın dokunan, en önemli tasarım özelliğidir. Eğitimi itibariyle tarihçi olarak yetişmiş uzmanların neredeyse hiç değinmediği bu tasarım özelliği mimari gerçekliğin ta kendisidir. Biçimlenmeyi ilgilendiren geometri ve sanatlarla ilgili boyut mekân örgütlenmesinin yanında ikincil bir öneme sahiptir. Mekân örgütlenmesine bağlı olarak seçilen yapı ve yapım teknikleri örgütlenmenin belirleyicileri değil araçlarıdır. Mekân örgütlenmesinin temel kavramları ‘yer’ ve ‘insan’ tanımıyla bağlıdır. En iyi örgütlenme kavramları bu paradigmalardan kaynaklanır ve sonunda döner onlara hizmet ederler. Bu nedenle bir mimarlık tarihi metni, tarih boyunca ortaya konmuş yaratıcı buluşlar üzerine yoğunlaşarak okuyucunun mimari proje ile bağ kurmasını sağlamalı ve bu açıdan ilgisini çekmelidir. Buradan kalkarak, bu kitapta büyük bir mimari devrim olarak kabul ettiğim Modern Mimari dönemin; insanın, grupların ve toplumun davranış biçimini olumlu yönde etkileyen buluş niteliğindeki; akan mekânlar, yer tanımlamak-yaratmak, yer açmak, yer tanımlayan çekirdek çözümler-odaklar, insan davranışına seçenek sunan tasarımda aksların artması ve karmaşıklaşması, sağlıklı doğal ışıktan yararlanma gibi kavramlarını tanıttım. Açık ofisler, müzeler, kütüphaneler, yetimhaneler, üniversite yerleşkeleri, konutlar, toplu konutlar gibi konularda Modern Mimari dönemde insan lehine yapılan tipolojik devrimleri anlattım.
Modern-sonrası Mimari’de mekân örgütlenmesi kavramları arasında doğanın dramatizasyonu, doğanın yeniden üretimi, doğal ve tarihi izlerle örgütlenme, parçalılık-fragmanlar, parçalanma ve yayılma, aradalık, bağlamcılık, senaryo yazmak, tarihi elemanlar, mahalle, mevcut ve yeninin yaratıcı sentezi, açılma-kapanma, zıtların birliği, saydamlık, dolaşım alanları, atriyumlar-galeriler, aşırı bağlantılılık, aşırı süreklilik ya da doğa gibi evrilmek vb. konuları işledim.
Mekân olmayandan mekân yaratma konusuna, kentsel tasarım-insan ilişkilerine değindim. Çevre duyarlılığı konusunda dünya mimarlarının verdiği tepkileri aktararak okuyucunun hevesini artırmak istedim…
…..
Modern Mimari dil bir dünya dili olurken felsefe, bilim ve sanatlarda tüm disipliner kesinlikler sorgulanmaya başlandı. Köklü ve inandırıcı modern toplumsal ütopyalar parçalanıp yıldız oldu. Kimi yıldızcıklar yeniden Modern öncesi birikimlerin küllerini eşelerken bir kısmı “yeniden bağlam” dedi. Bağlamın olgusal anlamının irdelenmesinin yanı sıra fenomenolojik örgütlenme kavramları tasarım kavramları olarak kabul gördü. Bunlar arasında ankraj, binanın yere dokunma biçimleri, düşüncenin dünya ile birbirine dolanması, bedenin mekân içindeki akışı, mekânın/zaman ilişkisi, yaşanan mekânın şiirsel potansiyeli, yerin malzemesi ve paralaks gibi kavramlar yapıta aktarıldı.
Tip kavramı dünü ve bugünü anlamak ve geleceği tasarlamak açısından önemlidir. Tiplerin kurguları çalışmada açıklandı ve Modern-sonrası’nda sonsuz süreklilik ve sonsuz bağlantılılık kavramlarına bağlı olarak tipleri hareket halindeki diyagramlar aracılığıyla kurgulamanın önemine işaret edildi. Semantik strüktürü bozmadan onlarla yeni yaratımlara girmenin olanaklı olduğuna işaret edildi. Dekonstrüktif Mimari’yi araç olarak kullanarak sentaktik denemeler, bulanıklaşma (blurring), katlanma (folding), gösterge (gösteren/gösterilen) şaşırtmacası, duygulanım (affect), süblim, sinematografik tekniklerle dönüştürme (morphing), aradalık (in-between), dokular arası geçişler (interstitial) gibi kavramlar tanıtıldı ve örnekler üzerinden açıklandı. Bütün bunlar olurken Modern Mimari’nin ölçütleri halklar için sürüyordu. Ancak Modern Mimari öyle geniş bir seçkiydi ki kimi mimarların elinde beyaz villalar ve alçakgönüllü olgusal estetik ürünler olarak mimari uygulamada yerini alıyordu.
Strüktür ve cephe sisteminin malzemelerinde yaşanan ilerlemeler Neoliberal kurumsal yapılarda bir tür yarışa neden oldu. “Zarf Mimarlığı” adı altında devasa çelik+cam kuleler kentlerin ticari bölgelerini kapladı. Firmalar arası yarışın kentsel yapıyı nasıl dönüştürdüğünden, kamusal alanları nasıl tükettiğinden sözle kentsel siluetlerin nasıl tanınmaz hale geldiğine çalışmada işaret edildi. Kentlerin parçalanıp takımadalar (archipelago) gibi geliştiğinden söz edildi ama kitapta en baskın takımadaların yaygın (miniskül) mimariden oluştuğu vurgusu da yapıldı.
Bunu izleyen bölümde mimarlıkta yaşamsal öneme sahip olduğu düşünülen mekân örgütlenmesi boyutunda son yüzyıl tarandı ve iletişimi olanaklı olan kavramlar belirlendi. Modern Mimarlık’tan mekânları akıtmak (serbest plan), yer tanımlamak-yaratmak, yer açmak, karmaşıklık ve uyum (heterotopizm), çekirdek çözümler-odaklar yaratılması, tasarımda aksların artması ve karmaşıklaşması, doğal ışıkla oyunlar gibi kavramlar gerek dönemi anlamak ve gerekse geleceğe ışık tutmak açısından çok yararlı görüldü. Örgütlenme kavramlarındaki zenginleşmenin çeşitli bina türlerinde nasıl devrimlere izin verdiği açık ofisler, müzeler, kütüphaneler, yetimhaneler, üniversite yerleşkeleri, ev tipolojileri ve toplu konutlarda ortak alanların örgütlenmesi bağlamında açıklandı.
Modern-sonrası Mimari’de mekân örgütlenmesi kavramları yapılabilirliğe bağlı olarak zenginleşmişti. Burada doğanın dramatikleştirilmesi, doğanın yeniden üretimi, izler bağlamında doğal ve tarihi izlerle örgütlenme, modernin bütünlüğüne karşı parçalılık, parçalanma ve yayılma, arada olma, bağlam, yerin sesi, senaryolar (dramalar, tarihi elemanlar, follies, mahalle vb.), “olay” tasarımı, zamanları dikmek (mevcut ve yeninin yaratıcı sentezi), açılma/kapanma (plan, vaziyet planı yorumları), zıtların birliği, saydamlık (literal/olgusal/deneyimsel), plan düzeyinde geometrik artikülasyonlar, “hizmet eden mekânlar” genel başlığı altında dolaşım alanları, atriyumlar/galeriler ve Zaha Hadid ile gündeme gelen aşırı bağlantılılık, aşırı süreklilik, doğa gibi evrilmek gibi kavramların yanı sıra elverişli olmayan yerlerde mekân yaratmak gibi kavramlar öne çekildi. Bu liste çok daha da uzayabilirdi ve bu kitap hiç bitmezdi; geri kalanı okurun yaratıcılığına ve buluşlarına bırakıldı.
Daha sonra kentsel tasarım-insan ilişkilerine değinilerek insanın mekândan beklentileri konusunda mimarlar duyarlı olmaya çağrıldı. Çevre duyarlılığı konusunda mimarların bazı farkları gündeme taşınarak geniş bir palet kullanıldı. Toyo Ito’nun Romantizmi, Shigeru Ban’in Otantizmi, Sir Nicholas Grimshaw’un Sitüasyonalizmi, Herzog & de Meuron Kontekstüalizmi, Sir Norman Foster Devrimciliği burada altı çizilen yol gösterici tutumlar oldu ve Sürdürülebilirlik Manifestosu ile bölüm sonlandırıldı.
Mekânın değişimi gerektirse de gerektirmese de çeşitli teknik ilerlemeler ve buluşlar Modern ve Modern-sonrası Mimari’de kütle/cephe örüntülerini büyük ölçüde etkiliyordu. Modern’in kütle/cephe örgütlenme paradigmalarından olan Gestalt Kuramı, Pragnanz, Kübizm, de Stijl, Brütalizm gibi ana akım kategoriler binalar düzeyinde tanıtıldıktan sonra Modern ve Modern-sonrası’nda beliren formun kalıpları araştırıldı. En evrensel olandan en spesifik olana doğru akan çeşitli uygulamalar belirlendi. Bunlar arasında köşeyi eğrisel yüzeylerle vurgulamak, rasyonalist pragnanzlar, cam kuleler, gücü simgelemek, cepheyi çerçevelemek, formu demetlemek, piramidal kütleler ve/veya onların düzgün dikdörtgen prizmalarla entegrasyonunu sağlamak, formu yapıbozuma uğratmak (Dekonstrüktivist hareketler), biyomimikri ve biyofilya gibi tekrarlayan kalıplar ortaya kondu.
Modern ve Modern-sonrası Mimari’de formatlar, uluslararası düzeyde en hareketli en değiştirilebilir/dönüştürülebilir kalıplardır. Mekânın kimliğinden ve başarısından bağımsız bir biçimde dünyada dolaşıma girerler ama ilk sahipleri hep bellidir. Bunlar arasında, yatay ve düşey etkisi eşdeğer olan ızgaraların cephe dokusu oluşturması, şerit pencereler, köşe pencereler, derin olmayan Barok hareketlerle monoton kütleleri canlandırmak, “Erken Modern pencere” dokusunu değerlendirmek, derinlik duygusu uyandıran revaklar (arkatlar), tarihten yorumlanan formatlarla eklektik giriş cepheleri tasarlamak, çeşitli tarihi vurgular yapmak, daire türevi şekillerle cepheyi hareketlendirmek, ana girişi bir kolonla vurgulamak, cephelerde kolon izlenimi veren elemanlar kullanmak, kapalı çıkmalar, dairesel balkonlar, söveler, yatay cephe bantları. bant pencereler yapmak, kütle parçalarının tekrarından cephe oluşturmak, cepheleri renklendirmek, cepheleri çift renkli yatay bantlardan oluşturmak, derinlik duygusu uyandıran simetrik yırtıklar-asimetrik yırtıklar yapmak, giriş vurgusu olarak köşeleri oymak, arabulucu bir form olarak üçgen veya kemer kullanmak, düz ve eğri yüzeyleri aynı cephede bir arada kullanmak, silindirik formları baskın olarak kullanmak, cephelerde serpiştirilmiş üçgen prizmalardan pencere olarak yararlanmak, cephelere kübik montajlar yapmak, de Stijl artikülasyonlar yapmak, büyük boşluklu cepheler, cephelerde merdivenler, cephelerde köprüler, cephelerde yaşmaklar yapmak gibi kalıplar belirlendi. Bunlar dünyadan ve yerelden örneklendi. Tektonik ayrıntılar olarak belirlenen giriş merdivenleri, balkonlar, yırtıklar, panjurlar, brisse soleil‘ler, jaluziler ve giriş saçakları gibi öğeler binanın tarzına uyumlu tektonik öğeler olarak belirlendi. Bunları kullanmak, kullanırken zamanın teknolojisini yakalamak mekânın dışavurumu kapsamında tarandı.
Editörlüğünü Mesut Kaya’nın yaptığı kitabın redaksiyonu Burcu Agalar, son okuması Mecit Demir, kapak tasarımı Esen Karol, grafik tasarım ve uygulaması Resul Atabay, baskı hazırlıkları ise Kemal Kara tarafından gerçekleştirildi.