İsrail’in 27.12.2008 günü Hanuka Bayramı’nın (Işıklar Bayramı) son günü Gazze’ye düzenlediği ve ismini Işıklar Bayramından esinlenerek “Dökme Kurşun” koyduğu saldırı sırasında şu ana kadar hayatını kaybedenlerin sayısı 300 ü buldu ve yaralıların sayısı 900 den fazla.

İsrail uçakları Hamas karakollarını füze yağmuruna tuttuğu feci saldırı sırasında yerleşim yerlerini de hedef aldı Gazze Şeridi yerle bir oldu. Bilanço, bölge tarihinin son otuz yıldır yaşanan en kanlı gününü işaret ederken, dünya olanları şaşkınlık ve korkuyla izledi. İsrail ise “bu operasyonların devam edeceğinin” işaretlerini vererek muhtemel bir kara operasyonu için yedeklerini silah altına çağırdı.

 

İsrail şu ana kadar hava kuvvetleri aracığı ile, radikal İslamcı Hamas’ın kontrolünde bulunan Filistin toprağı Gazze Şeridi’ni füze yağmuruna tuttu. Savaş uçakları ve helikopterlerin katıldığı hava bombardımanında fırlatılan 60 füze, Hamas’a ait karakol ve karargâhları yerle bir ederken Hamas ve İslami Cihad örgütleri ise, İsrail’e karşı intikam eylemleri yapılmasını istedi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İsrail’in suç işlediğini söyleyerek saldırıları kınadı ve uluslararası topluluğa müdahil olması çağrısında bulundu.

Saldırganlık yeni çatışmaları doğurur

Yıllardır Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki karakolu ve vurucu gücü olarak konumlanan İsrail, parçalara böldüğü ve her defasında insafsız müdahalelerle yaşam olanaklarını ortadan kaldırdığı Filistin’e bu defa Hamas yönetimini bahane ederek saldırdı.

Filistin coğrafyasını paramparça eden, kendi ülkesinde Filistinlileri tutsak ve ikinci sınıf vatandaş konuma sokarak utanç duvarından beter yüksek duvarlarla kendi yerleşim yerleriyle Filistin özerk bölgelerini ayıran, zaman zaman bu bölgelere giriş çıkışı, gıda gibi temel ihtiyaç maddelerini kısıtlayan insafsız İsrail yönetimi yürüttüğü baskı politikalarının yanında Cumartesi günü olduğu gibi açıkça füze saldırısında bulunmuştur. İsrail dünyanın gözü önünde gündüz gözüyle yerleşim yerlerine bomba yağdırmakta bir terslik görmemekte, arkasına aldığı Amerikan desteği ile zorbalığını sürdürmektedir.

Öncelikle bilinmelidir ki, saldırganlık mutlaka aynı dilden mukabeleyi içereceğinden İsrail politikası bölgede savaş halinin, olağan üstü durumun kesilmeden devam etmesine yol açacaktır.

Yerleşim yerleri; kentler bombalanamaz

İsrail’in bu ilk olmayan ama her şekilde kınanması gereken yaşam alanlarına yaptığı acımasız saldırı asla hiçbir bahaneyle kabul edilemez. İsrail’in açıklamalarında “Gazze şeridindeki karakollar, ve askeri yerler” diye adlandırılan hedefler fotoğraflarda görüldüğü gibi kentin içidir. Sokaklar, binalardır. Üstelik; savaşın her türlüsüne, askeri personelin bile ölmesi ve öldürülmesine karşı olmakla beraber ancak, savaş durumunda olmayan, gündelik hayatlarını yaşayan insanlara uçaklarla bomba yağdırmak haksızlık, insafsızlık, insanlık dışılıktır.

221.jpg

 İsrail, bu saldırıları yaparken bir yandan Filistinlilere cep telefonuyla şu mesajı geçebiliyor: “Gazze sakinleri, eğer evlerinde silah ve cephane bulunuyorsa evlerinizi terk edin ve silah varsa evlerinizi boşaltın, çünkü vurulacak” deniliyor.
Görüldüğü gibi askeri, sivil her hedefi vurmayı içeren bu insanlık dışı saldırı hiçbir mazeretle ve hiçbir hukukla açıklanamaz. Nitekim saldırının duyulduğu saatlerden itibaren Türkiye’nin de içinde bulunduğu dünyanın birçok ülkesinde bu vahşi katliam büyük topluluklar tarafından sert bir dille kınanmıştır.

Kentlerin vurulması ilk değil

İsrail 2006 yılında Beyrut’u kuşatmış ve uzun süre Hamas taraftarlarının yaşadığını kabul ettiği kentin bir bölümünü sürekli bombalanmış, kent harabeye çevrilmiş, yüzlerce sivil insan öldürülmüştü.

Elli yıldır Ortadoğu’da süren insanlık dramı kah Filistinliler kah Arap ulusları üzerinden sürmektedir. Birinci ve ikinci Irak’ın ABD işgali sırasında da kentler televizyondan naklen bombalarla vurulmuş, bütün dünyanın seyrine sunulan “naklen savaş” programı haline getirilmişti. Irak’a barış götüreceğini savunan bu küresel saldırganlığın Ortadoğu halklarına ölüm, zulüm, yokluk ve eziyet dışında hiçbir şey getirmediğini artık şüpheye yer kalmayacak şekilde, açık bir biçimde görülebilmektedir.

Dünya’nın her tarafından bütün bu saldırganlıklara, dün İsrail saldırısında olduğu gibi tepkiler gelmesi, dünya halklarının emperyalist emellerin türlü bahanelerle kamufle etmeye çalıştığı savaşlara karşı bir tavır almış olması umutlanılacak en önemli noktayı oluşturmaktadır.

Kahraman Maraş katliamının yıldönümü

1978 yılında uzaklara gitmeden bu kez ülkemizde; Kahraman Maraş’ta türlü bahanelerle bir kenti savaş alanına çevirip, kendilerinden olmayan solcu ve alevi toplumunu yok etmeye girişen katliamcı grubun o günlerdeki bilançosu yüzlerce yaralı ve 120 ölü idi.

Bir kentin sokaklarını yakıp yıkan, bir insanın en korunaklı yeri olan barınma mekanına, evlerine girilerek genç yaşlı, kadın çocuk demeden insanların vahşice katledilmeleri saldırganlık tohumlarının müsait şartlarda bu topraklarda da nasıl gelişebildiğinin açık örnekleridir. Nitekim Maraş’tan sonra 1979 da Çorum’da aynı senaryonun denenmek istendiği, benzer bir katliamın yaratılmak istendiği hafızlarımızdadır.

Aradan geçen otuz sene sonra hem Maraş katliamını hem Filistinlilerin İsrail tarafından katliamını aynı duyarlılıkla kınayan “Maraş Platformu”nun insan yaşamına gösterdiği hassasiyet ve toplumsal hafızaya bunu unutturmadan kazımak için duruşu bu kez ülkemizde günümüzün en önemli vurgularından biri sayılmalıdır.

Zira bugün komşumuz Filistin’in uğradığı bu kabul edilemez saldırıya tamamen insani açılardan tepki gösteren ve bu refleksini derhal ifade eden geniş toplulukların haklı perspektifi, ülkemizdeki kara lekeleri ve aynı türdeki katliamları da içerdikçe toplumun ortak hafızası ve kazanımı haline gelecektir.

Baskı ve zulme dünya mimarlarından tepkiler
Daha önce Beyrut bombalanması sırasında dünyanın çeşitli yerlerinden mimarların kentlere yerleşim birimlerine, yaşam alanlarına yapılan saldırıları kınamalarını mimdap yayınlarında sergilemiştik.

Sınır Tanımayan Mimarların Bosna savaşından beri gösterdiği tepkileri, İsrail saldırılarına karşı oluşlarını, ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıkışlarını bu haberlerde vermiştik.

26 Mayıs 2007 de ünlü mimarların “zulm eden işleri bitirin” diye İsrail’e yaptıkları çağrıyı vermiştik. Will Alsop, Terry Farrell, Richard Mac Cormac, Rick Mather ve Ted Cullinan’ında aralarında bulunduğu ünlü mimarlar, Israil’deki profesyonel meslektaşlarına Filistinlileri “dışlayan ve zulm eden” işleri durdurmaları için meydan okuyarak Orta Doğu’daki politikalara karşı olduklarını açıklamışlardı.

Aynı grup; İsrail Mimarlar Birliğinden (IAUA) profesyonel yükümlülüklerini yerine getirmelerini … insanlık dışı bu işgallere karşı çıktıklarını beyan etmelerini istemişlerdir. (Aynı biçimde belki TMMOB Mimarlar Odası, UIA aracılığıyla ya da kendiliğinden, kendi istemi ve başvurusuyla İsrail Mimarlar Birliği’ne (IAUA) “yaşam alanlarının masumiyeti, el sürülemezliği, saldırılamazlığı” üzerine ortak bir açıklama yapmaya davet çıkarabilir. Böyle insani bir talebi demokratik bir zorlamayla, İsrail’deki denk kuruluşu ile birlikte dile getirmeyi düşünebilir. Umuyoruz…)

Mimdap, bir mimarlık yayını ve çevresi olarak, kendi kapsamı içinde yaşam alanlarının her türlü savaş, hayat hakkını yok eden girişim ve katliamlardan uzak tutulması yönündeki talep ve takibini bugüne kadar olduğu gibi sürdürecektir. Yaşam mekanlarını kurmak isteyen, mesleki var oluşlarını insanlığın esenliği üzerine geliştiren meslek grubunun iç sesi olmayı devam ettirecektir.

mimdap

7 Comments

  1. kentlerin pervasızca bombalandığı, insana zulmün hiç bitmediği bir dünyada yaşıyoruz. mimdap yazısında turnusol kağıdı gibi bir ayrım var “yaşam alanları masumiyeti” bu kadar, evet bu kadar basit ve özlü. yaşamın sürdüğü yer savaş alanına çevrilemez. devlet teröür, bireysel terör, her biçimdeki şiddet uygulamaları, olamaz bunlar.
    hep bir ağızdan söylenmesi gereken budur bence.

  2. Ortadoğu’da, Afrika’da ve dünyanın birçok yerinde “akıldışılık” hüküm sürüyor. Gazze’de olanlara bakıyorsunuz. Bir taraftan nereye düşeceği belli olmayan gübre ile imal edilmiş “kassam” roketleri ve bunlarla direniş yaptığını zanneden bir dini örgüt diğer tarafta da bunu sonuna kadar kullanan, bundan yararlanan, bunu bahane yaparak Filistin halkını iyice güçsüzleştirmek için fırsat sağlayan İsrail. Ne birincisi kassamların bahane vermekten başka bir işe yaramadığının farkında, ne de ikincisi bir halkı bu derecede ezerek sonsuza kadar orada kalamayacağının bilincinde. Akıldışılık tüm tarafları birleştiriyor, kaynaştırıyor tek bir taraf haline getiriyor arada ezilenler de zavallı halklar oluyor.
    Uzun süredir Mimdap’ı izliyorum. Mimdap ülkemizde mimarlık alanında akılcılığın, sağduyunun, olumlu düşünmenin, hayatı güzelleştirme çabasının sembolü haline geldi. Akılcılığın, vahşeti kabul etmediğini, estetiğin bir akıl göstergesi olduğunu, hayatın kendi başına tüm boş inançlardan, kurnazlıklardan, anlamsızlıkların çok üstünde olduğunu gösteriyor ve kanıtlıyor.
    Atatürk’ün savaşın kazanıldığı zamanlarda bile ancak barışın ve dostluğun kazanımının bir anlamı olduğunu çok iyi görmesi, ilkel çığlıklar yerine hayatı ön plana çıkartan politikalara önem vermesi, dehanın ne olduğunu hele ortadoğuya komşu bir bölgede çok iyi anlatıyor.

  3. mimarlık dünyasının bu tarihi olaylara seyirci kalmaması, kendi meslek penceresinden bile olsun ses vermesi çok değer taşıyor. mimdap gözümüz kulağımız ve vicdanımız, sağolun.

  4. BÜTÜN DÜNYANIN ORTAK VİCDANI BU AZGIN SALDIRGANLIĞI KINAMALI KENDİ HÜKÜMETLERİNE İSRAİLLE İLİŞKİLERİNİ KESTİRMELİ İNSANLIK DRAMINA SON VERMELİDİR

  5. insanlık dışı katliamı kınıyorum. 2. dünya savaşı sırasında şehirler bombalanmış insanlar sığınaklarda yaşamışlardı. son yıllarda israil bu vahşiliği moda haline getirdi. dünyanın lanetlediği ırkçı, faşist, emperyalist bu tutumu kınıyorum. abd nin çıkarları için ortadoğuda insanlar ölmesin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir