Önce Radikal yazarı Haluk Şahin yazdı, Radikal haberleriyle üstüne vardı, diğer gazeteler de arkadan geldi, günlerdir Kaz Dağları’nda maden aranması konusundaki haberler, bütün sınır ötesi operasyon ve Ermeni tasarısı haberlerinin arasında bile gündemin ön sırasında kendine geniş yer buluyor.
Bırakın Kaz Dağları’nı avcunun içi kadar iyi bilen insanları, oralardan otomobilleriyle gelip geçmiş olanlar bile, Kaz Dağları’nın ne kadar değerli bir doğa hazinesi olduğu konusunda bir fikre sahip. Bölgede maden aranacak olması demek, bu doğa hazinesinin onyıllarca delik deşik edilmesi, ağaçların kesilmesi, dağların bütünlüğünü kaybetmesi demek.
Halen Kaz Dağları’nda bazı şirketler maden aramak için sondaj çalışmaları yapıyorlar. Gerçek maden işletmesiyle kıyaslanamayacak kadar küçük bir iş olan sondaj çalışmaları için bile, açılan servis yolları vs. nedeniyle şimdiden onlarca ağacı kaybettik. Yarın öbür gün orada maden bulunması ve şimdiki arama ruhsatlarının işletme ruhsatına dönüşmesi halinde olacakları insan tahmin bile etmek istemiyor.
Dün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler aradı, yapılmakta olanları ve yanlış bilinenleri aktardı. Bakan Güler, söze kendisinin de kişisel olarak ne kadar çevre dostu olduğunu anlatarak başladı. Bakanın doğa âşığı olduğunu, doğada yürüyüş merakını, taş koleksiyonunu vs. bilen biliyor, benim tekrar etmeme veya onu ‘Çevreye duyarsız’ diye peşinen damgalamama gerek yok.
Bakan Güler, şu an söz konusu olanın arama ruhsatı olduğunun altını çiziyor. Henüz bölgede sondaj çalışması yapılarak yerin altında ne olup ne olmadığı konusu araştırılıyor. Eğer maden (altın) bulunursa, bu kez işletme ruhsatı için başvurulacak. Bakan Güler, işletme ruhsatı almak için Gayri Sıhhi Müessese (GSM) açma iznine ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED) alma zorunluluğu olduğuna dikkat çekiyor. Bu izinler çok kolay alınan izinler değil; eğer maden bulunursa kurulacak işletmelerin çevreye olan etkilerinin ‘kabul edilebilir’ düzeyde olması gerekecek.
Bakanı son günlerde yapılan yayınlarda en çok üzen konu, Kaz Dağları’nda derelerden siyanür akmaya başladığı, etrafın siyanür koktuğu haberleri olmuş. ‘Benim işim siyanürü savunmak değil ama’ diyor Hilmi Güler, ‘Henüz bir maden işletilmediği için siyanür kullanılması da söz konusu değil. Günün birinde kullanılacak olursa da onun derelerden akması, akar suya karışması diye bir şey olmaz, olmayacak.’
Bakan Güler bir de söz veriyor: ‘Bölgede çevreye, doğaya rağmen maden çıkarılmayacak. Bu etkilerin en alt, kanunen kabul edilebilir düzeylerde olduğu açıkça ortaya çıkmadıkça maden çıkarılmayacak.’
Biz de bakanın bu sözünün takipçisiyiz.
Kaz Dağları gibi bir doğa harikasında, bir doğal mirasta bedeli ne olursa olsun maden çıkarılacak diye bu mirasın gözle görünür biçimde kaybedilecek olması kabul edilemez.
Zaten tam da bu sebeple bölgede hemen bazı sivil toplum örgütleri ortaya çıkmış, bölgedeki belediyeler ve köy muhtarlıkları itirazlarını dile getirmeye başlamış durumdalar.
Bu duyarlığın ÇED raporu çıkana kadar devam etmesini sağlamak ve konunun takipçisi olmak bizlerin görevi.

Kaynak: Radikal

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir