Mimarlık pratiği ve güneş, iyi bir ikili. Tarihten bu yana söylem tersi olsa da her mimari yapıtın güneşle ilişki kurduğu, gün ışığını iyi kullandığı söylenemez. Güneşi dertlenen mimarların yeri bende başkadır.

Güneş yaşam kaynağımız. O’nun olmadığı bir dünyada ne bizler ne diğer canlılar -en azından bildiğimiz anlamda- olmazdı. Geçtiğimiz hafta Mars’tan çekilmiş güneş fotoğrafına bakarken bunu düşündüm. Kırmızı gezegende, buz gibi beyaz ve uzak görünüyordu gün batımı; ne zor dedim kendi kendime: Mars’ta yaşamam gerekirse epey mutsuz olurum!

Bilirsiniz dünyamızda gün batımları, gün doğumları eşsiz güzellikler sunar her gün. Biz romantik günbatımı/gündoğumu seviciler bunu kimi zaman şiir, kimi zaman tablo olarak nitelendiririz; demek ki içimizde iyi bir sanat eserinin uyandırdığı o tarifi pek mümkün olmayan kıpırtıyı uyandırır; duygularımızı her yandan sarar bu görünüm.

Ben yaz severim; çünkü güneşi tenimde, saçımda, suda, havada daha iyi hissedebilirim yaz boyunca. Güneş bizi ısıtır.

Benim gibi aydınlatma sektörlerine yakın olanlar, güneşin bu güzelliklerinin yanında, tüm yaşam ritmimizi yönettiğini de bilirler. Bitkilerdeki fotosentez için nasıl yaşamsal bir önemi varsa güneşin, insan türü için de hormonları tetikleyici, belirli ışıma düzeylerine göre yönlendirici bir etkisi vardır. Gün içerisindeki fiziksel performansımız, duygusal durumumuz, algı düzeyimiz, uykumuz, hücre yenilenmemiz güneş saatiyle ve güneş ışığı ile paralel olarak düzenlenmiştir. Evet sirkadyen ritimden söz ediyorum; ama bugün sizlere bundan bahsetmeyeceğim.

Etel Adnan, Children of Teh Sun

Güneş tüm bu önemi ve eşsizliği ile yaratıcı akıllara her zaman ilham vermiştir. Bunu düşündüğümde ilk aklıma gelen isim belki de beni çok etkileyen bir felsefeci ve şair olduğundan ve bu dünyadan pek yeni ayrılmış olduğu için, 2021 yılında ölen Lübnanlı şair ve ressam Etel Adnan. Pek şanslıyız ki geçtiğimiz yıllarda, Serhan Ada küratörlüğünde Pera Müzesi’nde sanatçının sergisi açılmış ve pek çok eseri ile leporellolarını sahici sahici görme şansımız olmuştu. Adnan ile güneş sevgimizde buluşuruz. Arap Kıyameti adlı şiir kitabında farklı renklere büründürdüğü güneş, savaş ve ölüm ile sarmalanmış bir yaşamın metaforudur.

Etel Adnan, Power of The Sun

Sanatçının eserlerinde sarı güneş, Lübnan dağlarının, Roma ve Yunan tapınaklarının, Helios gibi tanrıların güzelliğini ortaya çıkarır. Buna karşılık, diğer renklerde betimlenen güneşler Beyrut’un gökyüzüne hakim olan kara günlerin yıkıcı doğasını, yangın çıkarıcı gücüyle şehrin uğradığı şiddet döngüsünü ve bu yıldızın etrafında dünyanın her yolculuğunun beraberinde getirdiği şeyleri gösteriyor. Güneş bu satırlarda ve sanatçının bazı resimlerinde düpedüz savaşın temsili oluyor; onun hayat/ışık veren ve ölüm/ateş dağıtan ikili işlevi aklımıza serpiştiriliyor.

Sunrise, Claude Monet, 1872

Çok daha eski çağlardan pek çok sanatçının, edebiyatçının, ressamın da ilham kaynağı güneş. Claude Monet’nin 1872 yılından bizlere ulaşan tablosu Sunrise, bulutlu ve puslu bir sabahta, süzülen balıkçı kayıklarının ardındaki turuncu güneşi bize gösterir. Çok puslu ve bulutlu havalarda İstanbul’da sayısız kez izlemişimdir güneşi, tam da bu sahnedeki gibi. O renksiz, donuk ve gri manzarada turuncu bir top insana her defasında yaşama sevinci verir.

OpArt’ın öncü temsilcilerinden biri olan James Turrell de güneşten ilham alan, güneş ışığını da yapay ışık kaynakları gibi kullanan bir sanatçı. Hakkında çok uzun zaman önce kapsamlı bir yazıyı “Işığı manipüle eden adam” başlığı ile kaleme almıştım.

James Turrell, Arizona Çölü çalışması 

Sanatçının Arizona çölünün ortasında yer alan 400.000 yıllık doğal bir krater olan Roden’i bir günışığı ve gökyüzü izleme merkezine dönüştürmeyi planladığı sanatsal ve mimari eseri, güneşe övgü niteliğindeki çağdaş yapımlardan biri. Sanatçı 1979 yılından bu yana yaklaşık 5 km genişliğindeki bu kraterde inanılmaz miktardaki bağışlar eşliğinde projesini tamamlamaya çalışıyor; en son 2024 yılında açılacağı belirtilmişti; açıldığına dair bir bilgiye henüz rastlamadım. Roden Crater’de sanatçı turları devam ediyor, önemli Amerikalı sanat kuruluşları, başta güneş tutulmaları olmak üzere çıplak gözle çeşitli gökyüzü olaylarının incelenebileceği bu merkeze ilgilerini hiç eksiltmiyor. 6500 USD bedelini öderseniz, sanatçı ile yapım aşamasında olan eseri gezebilirsiniz. Krater, tasarım fakültelerinde ders olarak okutulan bir proje olarak ışığın, coğrafyanın ve zamanın buluştuğu bir esere dönüşüyor. Yapımında pek çok gökbilimci ve mühendis ile çalışılan bu eseri sadece optik sanat eseri perspektifinden incelemek mümkün değil, yapıt başlı başına bir mimari müdahale niteliği taşıyor.

Mimarlık pratiği ve güneş, iyi bir ikili. Tarihten bu yana söylem tersi olsa da her mimari yapıtın güneşle ilişki kurduğu, gün ışığını iyi kullandığı söylenemez. Güneşi dertlenen mimarların yeri bende başkadır. Roma Pantheon’undan mimar Louis Kahn’a güneş ışığı yapısal bir elementtir.

Louis Kahn, Panteon

Pantheon’ın tepesindeki özel formlu açıklık, güneş ışığı hüzmelerini zemine yönlendirir ve güçlü biçimde yansıtır. Karanlık mekana girdiğiniz anda bu  güçlü ışık hüzmesinin etkisi altında kalmamanız neredeyse imkansızdır. Gün ışığı burada açıkça “kutsal” ışık rolünü üstlenir ve rolünün hakkını da verir. Yapı güneşin belirli dönemlerindeki ışık seviyesine ve açıklığa çarpma açılarına göre tasarlanmıştır. Her yıl birkaç saatliğine, hava koşulları uygun ise aşırı güçlü bir oval ışığı deneyimlemek mümkündür. Dini bir metafor olarak güneş ışığı tanrısal ışık anlamını taşır ve bu bağlamda Pantheon pek çok dini yapıya ilham vererek tasarımın baş kahramanı haline dönüşmüştür.

Çağımızda mimarlar özellikle okul, kütüphane gibi yapılarda güneşi doğal bir ışık kaynağı olarak tasarımlarında kullanıyorlar ve bu doğrusu  çok takdir edilebilecek bir yaklaşım. Yine de mimarlık ve güneş denince hemen herkesin aklına sanırım tek bir başyapıt geliyor; Louis Kahn imzalı Stalk Institute.

Louis Khan, Stalk Institute

Kaliforniya’da Pasifik Okyanusu kıyılarında güneş batarken, bu simetrik binanın ortasından geçen ince şerit erimiş bir lav gibi aydınlanıyor ve sizi doğrudan güneşin merkezine doğru yönlendiriyor. Bu merkez çizgisi aynı zamanda bir ayna gibi davranarak simetrik iki yapının birbirini yansıtmasına ve ortada konumlanmış açık meydanda birbirinden ayrılmasına vurgu yapar. Güneş, göründüğü yerden bu mimari tasarımın tamamlayıcısıdır.

Liter Of Light Project

Güneş, endüstri ürünleri tasarımı alanında, pek çok ürün için enerji kaynağı olarak ilham vericidir. Sıradan bir enerji kaynağı olmadığı projeler arasında Liter Light Project benim tüm zamanlarımın en iyisi arasında yer alır. Oldukça fakir bölgelerde kullanılmak üzere yaratılan bu pet şişeden yapılma ampul, içindeki kimyasal sayesinde güneş ışığını biriktiriyor ve gece boyu da yansıtıyor. Böylece elektrik imkanı olmayan oldukça fakir bölgelerde aydınlatma sağlanabiliyor. Projenin videosunu buradan izleyebilirsiniz.

Liter of Light Project

Bir başka projede Olaffur Eliasson imzalı “Little Sun” isimli kolyeler insanların, özellikle çocukların fakir ve karanlık bölgelerde kendilerini güvende hissetmelerine olanak verir. Köy okullarından eve giderken kilometrelerce yol yürüyen miniklerimizin boynunda bir little sun kolyesi olsa fena mı olurdu?

Yine kısa bir süre önce İstanbul Modern’de oldukça kısıtlı eserlerini izleyebildiğimiz ve benim de o dönemde bahsettiğim Eliasson’un Tate müzesinde yarattığı yapay güneş topu, tarihte yerini almış en önemli eserlerden biri. Güneş burada ilham vermekle kalmamış, kendisine benzeyen her kütlenin de insanları en az kendisi kadar etkisi altına alabileceğini ispatlamıştı!

Son olarak geçtiğimiz hafta içinde gerçekleşen Londra Tasarım Haftası’ndaki bir çalışmadan söz etmeliyim; zira bana bu yazı için ilham veren bu proje oldu. Festival kapsamında Hollandalı tasarımcı Marjan van Aubel Studio tarafından hazırlanan bu yerleştirme festivalin kendisi tarafından tasarımcıya sipariş edilmişti. İsmi The Sun, My Heart.

The Sun, My Heart, Marjan van Aubel 

Bu sürükleyici deneyim, ziyaretçilerin kalplerini güneş ritimleriyle senkronize ederek bu gök cismi ile olan ilişkimizin farkındalığını genişletmeyi amaçlıyordu.

Tasarımcı tarafından konumlanan özel tasarımlı bir ışık takımı, NASA’nın güneş kayıtlarına dayanan bir ses manzarasıyla tamamlanarak güneşin günlük döngüsünü taklit ediyordu. Yerleştirme izleyicilerin, derin gevşeme sırasında beyinde üretilen teta dalgalarını tetikleyerek güneşle olan ilişkimizi ve güneş enerjisinin potansiyeli hakkında düşünmeye davet etmek üzere tasarlanmış. Van Aubel’in çalışması sürdürülebilirlik, tasarım ve teknolojiyi bir araya getirerek izleyicileri güneş enerjisiyle çalışan bir gelecek hayal etmeye davet ederken; tasarım alanında sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçişi teşvik etme misyonunun da altını çizmiş oldu.


Özlem Yalım Kimdir?

Ankara doğumlu, İstanbul’da yaşıyor ve aydınlatma sektöründe strateji ve marka yöneticisi olarak profesyonel kariyerine devam ediyor. 1995 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden lisans derecesi aldı, tasarım mesleğinin hemen her alanında gerek kendi firmalarında gerekse çeşitli kurumsal firmalarda ve pozisyonlarda rol aldı. Sivil toplum çalışmaları gerçekleştirdi, uluslararası sergilerde koordinatör ve katılımcı olarak yer aldı, pek çok yarışmanın yazımında ve jürisinde katılımcı oldu. Aydınlatma başta olmak üzere halen tasarımla ilgili alanlarda eğitimler, atölyeler ve konferanslar vermekte. Tüm meslek yaşamı boyunca düzenli olarak çeşitli aylık mecralarda mesleki yazılar yazan tasarımcı, 2013-2015 arasında Optimist dergisinde aylık köşe yazarlığı yaptı. 2018 yılından bu yana sırasıyla Cumhuriyet Pazar, T24 ve Gazete Pencere Pazar’da haftalık köşe yazarlığı yaptı. ‘Bidebunu izle’ Youtube kanalında Şehirler/Şekiller programını, Açık Radyo’da Rotatif programını (cohost) hazırladı ve sundu. Yaratıcı endüstriler alanındaki kritikleri ve ürettiği içerikler talep üzerine halen farklı mecralarda yayınlanıyor. Bunlar arasında Arkitera, Manifold, Sanatatak, Art Unlimited, Oggusto gibi yayınlar sayılabilir. NTV kanalında yayınlanan TurkMucit yarışmasının jüri üyeleri arasında bulundu; İstanbul Tasarım Bienali’ni tasarladı ve İKSV ile birlikte hayata geçirdi. İKSV de görev yaptığı 2010-2014 döneminde iki kez Turkishtime dergisi tarafından üst üste Türkiye’nin en yaratıcı 50 profili arasında gösterildi. Kanada’da yaşayan ve çalışan bir kızı var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir