Bir zamanlar sadece sanatsal faaliyetler amacıyla inşa edilen salonlar, artık birer sosyal merkez ve turist faaliyeti haline geldi. Akustik, mimarların kulağında bir yerlerde çınlayıp duruyor.
jean Nouvel’in tasarladığı Kopenhag’daki Danimarka Radyo Konser Salonu’nun yapımı 2008 yılında tamamlandığında, önünde devasa bir projektör ekranı olacak, bu ekranda içeride neler olup bittiğine dair filmler gösterilecek. Peki bu salonda pahalı avizeler, gösterişli mermerler, altın kaplamalar ve kadife kumaşlı perdeler olacak mı? Büyük ihtimalle hayır… Yıllar geçtikçe, mimarlar klasik konser salonu yapısını bir kere daha keşfettiler.
Amaç hiçbir zaman değişmedi: “Muazzam bir atmosferde, mükemmel bir klasik müzik performansı sağlamak.” Ancak gün geçtikçe kullanılan tasarım teknikleri daha sofistike ve ayrıntılı olmaya başladı. Ses geçirmez mimarlık malzemeleri, sosyalleşme alanları, sürdürülebilir malzeme kullanımı… Bunların hepsi, klasik konser salonu yapısına bakışı değiştirdi.
Viyana’daki Musikverein, iç akustik konusunda bir paradigmaya işaret etti. 1870 yılında tamamlanan “ayakkabı kutusu” görünümlü yapı, dinleyicileri doğrudan müzisyenlerle karşı karşıya getiriyordu ve Amsterdam’daki Concertgebouw (1888) ile Boston’daki Symphony Hall (1900) gibi yapılara da ilham verdi.
Bilgisayarların kulağı olmaz
1963 yılına geldiğimizde, Alman mimar Hans Scharoun, işleri biraz değiştirmek istedi. Berliner Philarmoniker için yaptığı tasarımda, izleyicileri orkestranın etrafında konuşlandırdı. Bu, izleyiciyi de performansa dâhil etmek konusunda cesurca bir hamleydi. Frank Gehry’nin Walt Disney Konser Salonu (2003) da bu yolda gitti. Bu yeni tasarım biçimi, mimarlara ve tasarımcılara akustik niteliği yüksek salonlar konusunda yeni düşünceler üretme izni verdi.
Teknoloji geliştikçe, düzgün akustiği sağlamak, bir sanattan ziyade bilim halini aldı. Ancak uzmanların ortak kanaati, bilgisayarın ancak yardımcı olabileceğini belirtiyor. Şimdiye kadar 50 salonunun akustik düzenlemesine imza atan ünlü firma Nagata Acoustics’ten Yasuhisa Toyota şöyle konuşuyor: “Pek tabii ki de bir sürü hesaplama yapıyoruz ve bilgisayarları kullanıyoruz. Ancak işin tamamı bu değil. Bir konser salonunda mükemmel akustiği sağlamak için 100 kadar deneme yapmak gerekiyor.”
Salonu bir nirengi noktasına çevirmek
Artık, konser salonları sadece müzik dinlenen yerler olarak değil, daha fazlasını vaat eden yapılar olarak tanıtılıyor. Berliner Philharmoniker’da düzenli turlar düzenleniyor, genç müzisyenler devamlı buralarda dolaşıyor. Los angeles’taki Walt Disney Music Hall ise, iç ve dış mimarîyi harmanlayarak, turistleri kendine çekiyor. Burada Sydney Opera Binası’nı ayrıca anmak gerekiyor. Yapı, gerçek bir nirengi noktası olarak turistleri kendine çekiyor.
Bazı salonlarsa kentsel hizmetlerin verildiği daha büyük kompleksler olarak düşünülüyor. Örneğin, Pekin’deki Ole Scheeren ve Rem Koolhaas imzalı Çin Televizyon Merkezi binasının içinde, restoranlar, oteller, TV stüdyoları ve iş merkezleri bulunuyor. Çin’de bulunan Shenzen Konser Salonu (2006) ise 20 adet beş yıldızlı otel odası ve 4 VIP oda sunuyor.
Ses her şeydir…
Boston Senfoni Orkestrası’ndan Owen Young, mimarî yeniliğin önemini kabul ederken, ancak asıl önemli olanın ses kalitesi olduğunu belirtiyor. “Bazen ses çok kuru geliyor ve daha çok çalışmak gerekiyor.” Ancak esas konu hiçbir zaman değişmiyor: Cezbeden mimarî tasarımları yüksek düzeyde ses kalitesiyle birleştirmek ve dinleyiciye doğru notaları sunabilmek.
Holywell Music Room – En eski
Yer: Oxford, İngiltere
Mimar: Thomas Camplin
Tamamlanma tarihi: 1748
Geleneksel olarak, Avrupalı müzisyenler kiliselerde ve birahanelerde müzik yaparlardı. Ancak 18. yüzyılda Oxford Üniversitesi’nden bir müzik profesörü, sadece müzik yapılacak bir salon fikrini uygulamaya koydu: Holywell Music Room. Binanın yapımı altı yıl sürdü ve ilk gösteri 1748 yılında yapıldı. Salonun 250 koltuk kapasitesi var ve dünyanın en saygıdeğer müzik salonlarından bir tanesi olarak anılıyor.
Musikverein – En akustik
Yer: Viyana, Avusturya
Mimar: Theophil von Hansen
Tamamlanma tarihi: 1870
Viyana’nın ayakkabı kutusu şeklindeki salonu 1870 yılında tamamlandı ve akustiğiyle dünyanın en önemli salonlarından biri olarak ünlendi. Yılda 500 şovun düzenlendiği salon, uluslararası orkestraların favorisi olmakla birlikte, Richard Wagner ve Giuseppe Verdi gibi ünlü bestecilerin de yer aldığı tarihî Viyana Filarmonik Orkestrası’na da ev sahipliği yapıyor. Teknoloji geliştikçe akustik bilimi daha sofistike olsa da, bir salonun akustiği gelişmiş teknoloji kullanımına bağlı olmayabiliyor. Musikverein da bunun en büyük kanıtı.
Palau de la Música Catalana – En aydınlık
Yer: Barselona, İspanya
Mimar: Domènech i Montaner
Tamamlanma tarihi: 1908
Barselona’daki Palau de la Música Catalana, gündüz düzenlenen gösteriler için ekstradan yapay ışığa gerek duymuyor. Günışığı, tavandaki açıklıktan içeriye doğru süzülüyor. Renkli camlar, 2200 koltuk kapasiteli salonun her tarafını sararak elektrikli aydınlatmaya olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor (pek tabii gece konserleri için ışıklandırma da mevcut). 1908 yılında Domènech i Montaner tarafından tamamlanan bu modernist salon, Gotik bir katedrali andırması amacıyla tasarlanmış.
Berliner Philharmoniker – En etkileyici
Yer: Berlin, Almanya
Mimar: Hans Scharoun
Tamamlanma tarihi: 1963
Hans Scharoun, 1963 yılında yaptığı Berlin Filarmoni Orkestrası Salonu ile, orkestranın etrafını saran izleyicilerin bulunduğu bir trendi başlatmış oldu. Dinleyicileri de performansa dâhil etmek amacıyla, dinleyicilerin orkestranın karşısında dizildiği eski “ayakkabı kutusu” biçimli tasarım bırakıldı. O zamandan beri, jean Nouvel’in Paris Filarmoni Orkestrası Salonu (2012’de bitecek) ve Frank Gehry’nin Walt Disney Konser Salonu gibi tasarımları dâhil olmak üzere, bu tipte koltuk yerleştirmesi biçimi takip ediliyor. Kimilerine göre, böylece konser deneyimi daha içten ve daha az hiyerarşik bir yapıda oluyor.
Sydney Opera House – En ünlü
Yer: Sydney, Avustralya
Mimar: jørn Utzon
Tamamlanma tarihi: 1973
Yılda 4 milyon ziyaretçisiyle, Sydney Opera Binası sadece en çok ziyaret edilen konser salonu değil, aynı zamanda güney yarımkürenin en çok ziyaret edilen nirengi eseri. jørn Utzon imzalı bu eser, geçtiğimiz günlerde UNESCO Dünya Mirası listesine de dâhil edilmişti. Ana konser salonunun 2679 koltuk kapasitesi bulunuyor. Yılda 1700 gösteri düzenleniyor. Sydney için burası sadece uluslararası ünüyle değil, aynı zamanda ciddi anlamda gelir kaynağı olması sebebiyle de önemli.
Walt Disney Konser Salonu – En karmaşık
Yer: Los Angeles
Mimar: Frank Gehry
Tamamlanma tarihi: 2003
Ziyaretçiler, Walt Disney Konser Salonu’na sadece uzaktan bakarak ne kadar karmaşık bir yapı olduğunu görebilir. 27250 metrekarelik salonu inşa etmek için 274 milyon dolar harcanmış ve toplam ağırlığı 10 bin ton olan 12500 farklı çelik yapı kullanılmış. İlk taslağın yapımı için, Gehry 270 değişik Catia bilgisayar modeli kullanmış ve 30000 çizim yapmış. Nagata Avoustics ise ses tasarımı için 14 yılını harcamış.
Casa da Musica – En sosyal
Yer: Porto, Portekiz
Mimar: Metropolitan Architecture
Tamamlanma tarihi: 2005
Rem Koolhaas ve Allen van Loon, bu 1300 koltuk kapasiteli salonu tasarlarken, dinleyicileri etkileşime girmek ve tartışmak konusunda cesaretlendirmiş. Van Loon salon konusunda şöyle diyor: “İnsanların içeride çalınan müzikle olabildiğince bir olmasını amaçladık.”
Zénith Konser Salonu – En ekolojik
Yer: Limoges, Fransa
Mimar: Bernard Tschumi
Tamamlanma tarihi: 2007
Salonun çift katmanlı yapısı, doğal ışığı kullanarak enerji tasarrufu yapmaya yarıyor. Salondaki sıcak hava yapının üst kısımlarına doğru itilerek, klima masrafları en aza indiriliyor. Dışarıdaki 1500 araçlık park alanının etrafı tamamen ağaçlarla çevrili, böylece araçların karbondioksit salınımının etkisi azaltılmış oluyor. Tschumi, “Burada bir konser olmadığında, tek gördüğünüz yeşil alan oluyor. Altındaki volkanik kaya da rutubeti çekiyor.” diye konuşuyor.
DR Konser Salonu – En şeffaf
Yer: Kopenhag, Danimarka
Mimar: jean Nouvel
Tamamlanma tarihi: 2009
Bittiğinde, Danimarka Konser Salonu çok fonksiyonlu, yarı şeffaf mavi duvarlara sahip olacak. Geceleri, ön cephe bir ekrana dönüşerek, içerideki performansı dışarıya yansıtacak. Bu, şimdiye kadar tasarlanan duvarlarının tamamı ekran olan ilk konser salonu. Ziyaretçilerin yapının iskeletini daha iyi kavrayabilmeleri amacıyla, 1800 koltuk kapasiteli salonun fuayeden de görünebilmesi sağlanmış.
Elbe Filarmoni Salonu – En endüstriyel
Yer: Hamburg, Almanya
Mimarlar: Herzog & de Meuron
Tamamlanma tarihi: 2010
İsviçre merkezli mimarlık firması Herzog & de Meuron, 1960’ların sanayi şehri Hamburg’un eskiden depo olarak kullanılan bu binasını, muazzam bir konser sarayına dönüştürmüş. Hâlen yapımına devam edilen salon, 2100 koltuk kapasiteli olacak ve tamamen şeffaf bir tasarım kullanılacak. Salonun yapısı, izleyicilerin orkestranın çevresinde konuşlanmasına da olanak sağlıyor. 2010 yılında açılması planlanan salon, Elbe Nehri etrafındaki eski sanayi bölgesini dönüştürme projesinin de bir parçası aynı zamanda.
Kaynak: Business Week
Çeviri: mimdap
keşke orada olmak mümkün olsa süpr bi yer tak kelimeyle büyüleyici:):)
süpr bi üniversite orda olmayı herşeydn çk istrdimm….
müthiş
üniversitesini cok begendim oraya gelmek istiyorum ama ingilizcem cok güzel olmadıgı icin kendime güvenemiyorumtek kelimelikle harika mükemmel
ellerinize sağlık!araştırmam için çok yararlı bir düzenleme olmuş!
Ellerinize sağlık, konu ve dosya işlenmesi çok iyi. İncelenen binalara ait proje örnekleri de yer alsa daha iyi olmaz mı?
Teşekkürler.
Uğur Ömür Tarakçı
Mimar – Bayındırlık ve İsk. Müd. / GİRESUN
Dosyanın fikri ve hazırlanışı muhteşem. Konser değince nasıl bir salon düşünülmesi gerektiğini görüyoruz. Bu dosyanın devamı acaba Türkiye için bir araştırmaya dönemez mi? Sonra AKM ye kadar dayanalım mesela. Korumak, saklamak, yıkmak, yenisini daha büyük yapmak tartışmalarına bütün yıl boğulduğumuz AKM sürecine dünyadan örneklerle ışık verdiniz.
Önümüze getirdiğiniz için teşekkürler.