EDA BEYAZIT / Birgün
20 -24 Kasım tarihleri arasında İstanbul Ulaşım A.Ş. tarafından İstan-bul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinde düzenlenen “Kent içi Ulaşım Sistemleri, İşletme, Planlama ve Politikalar” konulu eğitim programı Prof. Dr. Vukan RVuchic tarafından yürütüldü. Prof. Vuchic, Pennsylvania Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde öğretim üyesi. Kent ulaşım sistemleri, planlama, politikalar ve yaşanabilir kentler için ulaşım planlaması alanlarında uzman ve ulaşım plancılarının temel kaynaklarından olan birçok önemli kitabın da yazarı.

ULAŞIM-KENT İLİŞKİSİ

Gündelik hayatımızda belki de en çok konuştuğumuz, sürekli gündemde olan ve hayatımızı doğrudan etkileyen konu, kent ulaşımındaki eksiklikler, sorunlar ya da pek az da olsa sağlanan kolaylıklar. Peki ulaşım hayatımızı neden bu kadar etkiliyor? Prof. Vuchic, ulaşımın kent yaşamı üzerindeki etkilerini çok eskilere, kentlerin ilk kuruluş zamanlarına dayandırıyor, kentlerin kurulmasında ve gelişmesinde temel güçlerden birini ulaşım olarak görüyor: “18. yüzyıl sonlarına dek, insanların yürüme hızı ve yürünebilirlik mesafesi kentin biçimlenmesinde temel kıstaslardan biriydi ve kentin sınırları büyük oranda bu kıstasa göre şekillenmekteydi. Teknolojinin gelişmesiyle -atlı arabalardan metroya geçişle- kentler, yaya olarak ulaşılamaz hale geldi. İnsan erişebilir-liğinin teknoloji sayesinde artması, saatteki erişim hızının 5 km/s’den kent içinde 50 km/s’ye çıkması, kentlerin hızla büyümesini sağlarken birçok problemi de beraberinde getirdi. Kentler yaşanabilir olmaktan çıkmaya başladı. Özellikle bireysel taşımacılığın artmasıyla otomobil sahibi olmayanlar, hatta ehliyeti bulunmayanlar, yaşlılar, çocuklar, ikinci sınıf vatandaş durumuna düştüler. Kentler araçlar için planlanmış mekânlar haline geldi. Yayalar unutuldu ve kent trafiği içinde yaşamlarını sürdürmeye terk edildiler.”

İNSAN MERKEZLİ PLANLAMA

Prof. Vuchic, kentin ve kentlilerin karşı karşıya kaldığı bu durumun toplu taşım sisteminin artırılması ve dengeli bir ulaşım ağının kurulmasıyla çözülebileceğini belirtti ve kentsel planlama ve ulaşım planlaması arasındaki ilişkinin tanımlanmasının önemini vurguladı. Günümüzde arazi kullanımı ve kentin gelişimi için araç ve petrol lobilerinin artık politik süreçler olarak öne çıktığını belirten Vuchic, bu süreçte teknik elemanların, plancıların, mühendislerin, disiplinlerarası çalışmalarının gerektiğini ve yaya lobisinin petrol ve araç lobisi karşısında gücünü artırması gerektiğini vurguladı. “Toplu taşım sisteminin verimliği-nin artırılması için olmazsa olmaz kriter, araba bağımlılığının azaltılarak toplu taşım kullanımının cezbedici hale getirilmesidir” diyen Vuchic, bu uygulamaların dünya üzerindeki başarılı örnekleri olarak Singapur, San Francisco, Toronto ve kimi Batı Avrupa kentlerini gösterdi ve yaya öncelikli yaşanabilir kent yaklaşımlarını anlattı. Disiplinlerarası ulaşım sistemi yaklaşımını aktarırken temel hedef ve politikaların, yaşam kalitesini göz ardı etmemesi gerekliliğini vurguladı.

Prof. Vuchic aynı zamanda toplu taşım sisteminin verimli olduğu, kent merkezlerine arabaların sokulmadığı ve otopark politikalarıyla trafikteki sıkışıklıkların önlendiği İngiltere, Avusturya, Hollanda, Almanya, Kanada örnekleri üzerinden ulaşımın sadece fiziksel boyutta çözülmeyeceğini, üst politikalarla kabullerin gerektiğini vurguladı. Özel araçların trafikten tamamen kaldırılabilmesinin bir politika olarak benimsenip be-nimsenemeyeceği sorusuna, bu yöntemin çok gerçekçi olmadığı çünkü insanların özel araçlarını kullanmak isteyeceklerini ancak ulaşım sistemleri arasında rol dağılımı yapıldığında özel araçların önceliğinin ne olacağına karar verilmesi gerektiği şeklinde cevap verdi. Özel araçları teşvik edici olmayan politikaların uygulanması, az ya da olumsuz yatırım yapılması, hareketliliklerinin kısıtlanması yanında; toplu taşımın teşvik edilmesi ve yüksek yatırımların yapılması toplu taşımın cazip hale getirilmesinin bir ulaşım politikası olarak benimsenebileceğini ve bu politikanın da dengeli bir sistemler bütünlüğüne öncülük yapabileceğini belirtti.

İSTANBUL VE ULAŞIM POLİTİKALARI

Vuchic, İstanbul’da geçirdiği bir haftalık süre içinde kentin karayolu ulaşımını, metro ve hafif raylı sistemlerini gözlemleme şansı buldu ve yapılan tartışmalar çerçevesinde bulgularını bizimle paylaştı. Vuchic, İstanbul üzerine yaptığı saptamalarda, öncelikle, ulaşım adına yapılan yatırımların en çok karayoluna aktarıldığını ve kent sakinlerinin karayoluna bağımlı hale getirildiğini belirtti. Tarihi ve coğrafi değerleri açısından İstanbul’un insan merkezli bir kent olarak, otomobil bağımlısı Amerikan kentlerinin ulaşım ve trafik çözümlerini değil, tarihi değerlere duyarlı Batı Avrupa kentlerini örnek alması gerektiğini söyledi. Bu bağlamda kent ulaşım planlamasında, kenti yalnızca otobüs ya da metro ağlarıyla sarmanın yetersiz kalacağını, aynı zamanda ara ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi gerekliliğini vurgulayan Vuchic, asıl hedefin taşıt değil, insan taşımak olduğunun altını çizdi.

Vukan Vuchic’in İstanbul üzerine yaptığı bir başka değerlendirme de kentteki ulaşım sistemleri çeşitliliğindeki yetersizlik üzerine oldu. Vuchic, İstanbul gibi büyük bir metropolde, ulaşım ağının kurulmasında sistem çeşitliliğin önemini belirtirken, toplu taşımda deniz ulaşımı, raylı sistemler ve otobüs sistemlerinin bütünleştirilmesi ile verimli bir ulaşım sistemi oluşturulabileceği ve böylelikle kentin yaşanabilirliğinin artırılabileceği değerlendirmesinde bulundu. Özellikle karayoluna yapılan ulaşım yatırımlarının (kavşakların, köprülerin, otobanların vs.) toplumsal fayda sağlamayacağını, trafikte yaşanan sıkıntının katlanarak artacağının önemini belirtti. Yatırımların önceliklerinin belirlenmesi ve aynı oranda alternatif ulaşım sistemlerine de aktarılması gerektiğini vurguladı. Alternatif ulaşım sistemleriyle insan taşımacılığını merkeze alan, özellikle deniz yollarının da desteklendiği varolan sistemin geliştirilerek bütünleştirilmesi gerekliliği üzerinde duran Vuchic, bisiklet kullanımının da diğer ulaşım sistemleri tarafından desteklendiği örnekler üzerinde durdu ve İstanbul ulaşım planında bisikletin bir ulaşım aracı olarak düşünülmesi gerektiğini önemle belirtti.

BÜYÜK SORUN: ÖZEL ARAÇ SAHİPLİĞİ

İstanbul’un raylı ulaşımda karar mercii olan ULAŞIM A.Ş.’nin böyle bir eğitime olanak yaratması takdir edilecek bir durum. Ancak, Vu-kiç’in de belirttiği gibi, kent ulaşımının yalnızca raylı sistemle çözülemeyeceği bütüncül ve çeşitlilik sağlayan sistem yaklaşımlarının geliştirilmesi ve belki en önemlisi karayolu öncelikli yaklaşımın terk edilmesi gerektiği unutulmamalı. Karar organlarının geri dönü-lemeyen hatalar yapılmasına fırsat vermemesi ve planların bilimsel düzeyde gerçekleştirilmesine olanak tanımaları aslında bu sorunların çözümü için yeterli.

Artık ulaşım politikalarında bilimsel temeli olmayan, bireyci yaklaşımları terk etmenin zamanı geldi. “Uygarlaşmamızın” ve “yaşam standartlarımızın” bir sembolü olan özel araç sahibi olmak kentlerimizi yaşanamaz duruma getirdi. Ulaşım sistemimiz, yaşamımızı kolaylaştırmaktan çok hareket özgürlüğümüzü kısıtlamaya başladı. Bella de artık radikal çözümlere gitmek, uygarlığın getirdiklerini reddetmek, yaşam standartlarımızı terk etmek ama yaşam değerlerimizi yeniden kazanmak insanlığın temel hedefleri haline gelmelidir.

Belki bu değişim uzak bir gelecekte gerçekleşebilir görünüyor ama aslında Prof. Vukan Vuchic’in derslerinde de görüldü ki dünyadaki yeni eğilimler bu değişimin sinyallerini vermeye başladı ve belki de bu hedeflerin gerçekleşmesi o kadar imkânsız değil.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir