Henri Prost’un İstanbul Planlaması - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Henri Prost’un İstanbul Planlaması
Share 19 Eylül 2016

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, erken Cumhuriyet İstanbulu mimari arayışlarına ve dönemin önde gelen mimar ve şehir planlamacılarından Henri Prost’un 1936-1951 yılları arasındaki çağdaş planlama çalışmalarına odaklanan sergisi; “İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması” sergisine hâlâ gitmeyenler varsa bir an önce gitmenin tam zamanı, 18 Temmuz 2010 tarihinde sona erecek olan sergi, yoğun ilgi nedeniyle 22 Ağustos 2010 tarihine kadar uzatıldı…

 

 

 

 

1936 yılında Atatürk’ün davetiyle Türkiye’ye gelen ve İstanbul’un Nazım Planı’nı oluşturmakla görevlendirilen, dönemin önde gelen şehircilerinden Henri Prost’un İstanbul planlamasına yönelik çalışmalarından oluşan sergi, Fransız Mimarlık Enstitüsü 20. Yüzyıl Mimarlık Arşivleri’nden özgün belgeleri ve dönemin fotoğraflarını içeriyor. 1936’dan 1951’e kadar 15 yıllık bir döneme yayılan Prost planlaması üzerine bugün de süren tartışmalara, Henri Prost’un mesleki kariyerindeki az bilinen bir döneme ve İstanbul’un şehircilik tarihine ışık tutan sergi, ünlü şehircinin tarihi yarımada başta olmak üzere, Galata-Beyoğlu ve Eyüp bölgeleri için geliştirdiği, bir kısmı uygulamaya konulmuş, bazıları rafa kaldırılmış önerilerini kapsıyor. 

 

 

 

 

Bir Şehri Yeniden Yaratmak ya da İstanbul Nazım Planı
Mevzu İstanbul olunca, tekrara düşmek kaçınılmaz oluyor. Bu cümle bile bir yerlerde karşınıza çıkmıştır muhakkak, ama kimsede kabahat aramaya da gerek yok. 2600 yıllık bir şehirden bahsediyoruz ve bugün bizim ismini bile duymadığımız nice yazar, nice kitabında bu şehirden bahsediyor. Haliyle böyle kendine has bir tarihi olan şehrin modernleşmesine dair, daha doğrusu modern bir çehreye bürünmesine dair bir mesele olduğu zaman daha bir önem kazanıyor her şey. İstanbul / kentsel modernleşme / değişim başlıklarını bir araya aldığımız zaman da karşımıza mutlaka Henri Prost çıkıyor. Atatürk döneminin (1922-1938) sonlarında İstanbul’a çağrılan ve kentin Nazım Planı’nı oluşturmakla görevlendirilen Henri Prost zamanının önde gelen şehircilerindendi. Prost, gençliğinden beri tanıdığı ve çok etkileyici bulduğu İstanbul’u ele alırken, bir yandan kentin kendine özgü topografyası, dokusu ve mimari anıtlarını korumayı, diğer taraftan onu mahrum olduğu çağdaş altyapılarla donatmayı hedeflemiş, hijyen koşullarının sağlanması, ulaşımın rahatlatılması, rekreasyon alanlarının düzenlenmesi, tarihi/kültürel açıdan önemli yapıların ortaya çıkarılması gibi birçok soruna, birbiriyle uyumlu çözümler getirmeye gayret etmiştir. Tarihi Yarımada başta olmak üzere, Galata-Beyoğlu ve Eyüp bölgeleri için Prost’un geliştirdiği önerilerin bir kısmı, daha sonra Demokrat Parti döneminde (1950-1960) uygulamaya konulmuş, bazıları ise rafa kaldırılmış. Haliyle birçok tartışma da bu sebepten doğuyor.

 

 

 

 

 

 

Prost, tarihi İstanbul için yeni yolların açılışı, yeni donanımların, gerekirse yeni semtlerin oluşturulmasıyla büyük bir dönüşümü öngörmüştür. Kentsel dokulara kararlı bir biçimde, anıtlara ise saygıyla müdahale etmeyi düşünmüş ve asıl zorlu iddiası da bu olmuştur. Prost için, kuşkusuz tarihi bir kenttir İstanbul, ama bir o kadar da Avrupa kentidir. Özellikle yangınların, 19. yüzyılın ortalarından itibaren yol açtığı dönüşümler, temelde Batı tarzında binalar ve evlerle inşa edilmiş bir kente dönüştürmüştür burayı. Büyük Caddeler, tramvaylar, modern kamu binaları, İstanbul’da özellikle de Beyoğlu’nda vardır zaten. Belli birtakım merkezlerde yerleşim yoğunluğu söz konusuyken, diğer birçok bölgede ise sıradışı bir tenhalık vardır. Zaten Türk yöneticiler, Ankara’ya rakip olmaması için kentin gelişimini gerçek anlamda da arzu etmemektedirler. Asıl sorun, Galata Köprüsü ve Büyük Çarşı çevresindeki trafik tıkanıklığı, toplu taşıma araçlarının, donanımın ve yeşil alanların yetersizliğidir. Yeni yollarla meydanların açılmasına da bu noktada başvurulur. İstanbul’da Nazım Plan dahilinde yeni semtlerin oluşumu ikinci hareket olacaktır. Asıl amaç varolan kente, özellikle de tarihi semtlere düzen vermektir. Prost da ‘Nazım Plan Açıklama Raporu’nda şöyle der: “Hâlâ boş olan arazilerde bütünüyle yeni semtler yaratmak; hızlı ulaşım araçlarıyla donanmış, havadar konutlardan oluşan semtler. İstimlâki yukarı doğru gerçekleştirerek, yeni semtlerde yapılabilecek kadar konutu eski semtlerde yıkmak. Daha sonra eski semtleri yeni bir plan üstünde yeniden inşa etmek.” Ancak kimi semtlerde hâlâ birçok ahşap ev vardır ve Prost, camiler, medreseler, hamamlar, anıtları tarihi eser kabul eder. Sözkonusu ahşap evlere, belli bir dönemin yansıtıcısı olan bu konutlara Pierre Loti ya da Claude Farrere gibi hassas yaklaşmaz Prost. Birçok noktada tartışmanın kaynağını da bu oluşturacaktır. Zira kenti yeniden tasarlarken, asıl dokuyu büyük oranda ortadan kaldırmıştır Prost…

 

 

Prost İstanbul’da
30’lu yıllarda İstanbul için uluslararası bir şehircilik yarışması düzenlenmesine karar verilir, ancak sözkonusu yarışma daha çok alanında uzman isimlerin şehre daveti şeklindedir. O sırada başka birtakım projeleri olan Prost bu daveti kabul edemez. Ancak sözkonusu mektuplaşmalarda İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ, Prost’a, ileri bir tarihte de olsa kendisinden İstanbul’un planlanmasına dair önerilerini beklediklerini bildirir. 1934’te Yalova Termal İstasyonu’nun planlamasını etüt etmek üzere davet edilen Prost, 1935 yazında bu amaçla İstanbul’a gelecektir. Haliyle yeni bir görüşme gerçekleşir ve faaliyetlere başlanması için gerekli adımlar atılır. Yalova Termal İstasyonu’nun planlanması için Türkiye’de olduğu sırada aldığı davetlerden sonra 1936 yılında İstanbul’a gelerek Belediye bünyesinde kurulan İmar Müdürlüğü ile birlikte İstanbul’un planlanması çalışmalarına başlar. Ancak, nüfus ve toplumsal yapı, mülkiyet yapısı, kentteki ticaret ve sanayi faaliyetleri üzerine yeterli istatistik bulunmamaktadır. Prost ekibi ile birlikte, ulaşım ve toplu taşınım, kentin beslenmesi ve gıda sektörü, çarşı ve pazarlar, zanaat, sanayi ve ticaret, mülkiyet dağılımı, mahallelerin gelişimi, modern yapılaşma ve çevre sağlığı ve arkeolojik değerlerin, tarihi ve sit anıtlarının durumları üzerine araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalarla ve programın oluşturulmasıyla birlikte nazım planın hazırlanması iki yıla yakın bir süre sonunda tamamlanır.

 

 

 

 

Henri Prost, önceki planlama çalışmalarında tarihi ve doğal çevreyi koruma yanlısı olarak tanınan bir şehircidir. Oysa İstanbul’da tarihi kent dokusunu tümüyle dönüştürmeye, modernleştirmeye  yönelik bir planlama stratejisi benimsemiştir. Buna dair çeşitli fikirler ileri sürülmüş olsa da, geleneksel semt dokusunun yangınlarla hasar görmüş olması, değişen yaşam şekli ve standartları dolayısıyla insanların konutlarında rahatlık arayışı ve elbette Cumhuriyet yönetiminin çağdaş toplum yaşamını destekleyecek bir kent çevresi yaratma ideali, en önemlileri olarak kendini gösterecektir.

 

 

 

 

Lafı uzatmayalım, sonrasında Prost’un hazırlamış olduğu nazım planın bir kısmı uygulanır bir kısmı ise askıya alınır, daha sonra tamamen rafa kaldırılır. Ardından Başbakan Adnan Menderes “İstanbul’u 1900’lerdeki görünümünden kurtaracağız,” şeklinde demeçler vererek, bu şehrin taşıyla toprağıyla bizzat ilgileneceğinin sinyallerini verir. Çünkü 1950 genel seçimlerinde İstanbul’u kazanana kadar herhangi bir kutlama yapmamış olan Menderes, İstanbul’u ayrı bir yere koyuyordu. Konuya dair, “Hükümet edeceğimiz anlaşılmıştır. Ancak İstanbul’u kazanamasaydık, onsuz hükümet yarım bir hükümet bile değildir,” demiş ve bu simgesel başkentin endüstrileşme, hızlı kentsel büyüme için de önemli bir merkez olduğuna işaret etmiştir. Yaratmak istedikleri “küçük Amerika” elbette İstanbul üzerinden gerçekleşecektir. Şehirde planlı olarak uygulanan Türkleştirme politikası, gayri müslimlerin ve azınlıkların göçlerinin hızlanmasına sebep olduğu gibi birtakım sosyal değişimlerin de kaynağını oluşturmaktaydı. Bilhassa köyden kente göç içerisindeki “kent” İstanbul’da vücut buluyordu.

 

 

 

 

Yedi tepeli hafriyat alanı: İstanbul

 

 

Prost aslında 1936’da Atatürk tarafından davet edilmiş ve İstanbul için bir masterplan yapması istenmişti. 1950’den sonra İstanbul daha fazla hükümet işlerine sahne olmaya başladı ve devamında Prost gönderildi. Kent planın sorumluluğu Türk uzmanlara bırakıldı, onlar da planı revize ettiler. Ardından, 1956’da Menderes, kentsel imarı şahsi meselesi ilan etti ve sonraki dört yıl, yani Menderes iktidardan düşene dek, yoğun yol yapımı, cadde genişletmesi, eski yapıların yıkımı ve yenilerin yapımı faaliyeti gerçekleştirildi. 1960 darbesi sonrası Menderes hakkındaki suçlamaların büyük çoğunluğu bu konu üzerineydi ve Menderes de bununla ilgili olarak Prost’un masterplanını örnek aldıklarını her savunmasında dile getirmişti. Dönemin İstanbul’u adeta bir hafriyat alanına dönmüş ve bu durum sinemasından edebiyatına her alanda kendine yer bulmuştu.

 

 

 

 

Henri Prost’un İstanbul Planlaması’nın sergilenmesi
Sonrası, sonrası ise bugün ucu bucağı belirsiz İstanbul’un temellerinin atılmasıdır. Kimileri Prost’un planını eleştirirken, kimileri rafa kaldırıldığı için sorumlunun o değil Menderes olduğunu dile getirir. Menderes döneminde gerçekleşen köyden kente göç, İstanbul’un taşının toprağının altın olmasının ilanı ve İstanbul’un bir hafriyat kentine dönüşmesi, kazılardan çıkan malzemenin şehrin sahiline dolgu malzemesi olması… aynı tarihlere denk gelecektir.

 

 

 

 

İşte “İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması” sergisinin önemi burada kendini gösteriyor. Zira sergide yer alan, Ayasofya / İstanbul Avrupa Ciheti Nazım Planı / Arkeoloji Parkı ve Adalet Sarayı / Atatürk Bulvarı ve Fatih Meydanı / Kapalıçarşı Çevresi ve Eminönü Meydanı / Kentsel Ulaşım ve Metro / Parklar, Geziler, Meydanlar / 1 v e 2 no.lu Parklar / Taksim İnönü Gezisi / 1953 Beynelmilel sergisi bölümleri planın önemli çizimlerini ve çeşitli fotoğraflarını içeriyor. Bu sayede Prost’un neleri planladığını ve ne kadarın hayata geçirilip, ne kadarının değiştirilerek uygulandığını ve rafa kaldırılan bölümlerin neler olduğunu planlar, çizimler üzerinden takip edebiliyorsunuz.

 

 

 

 

 

Sergi için hazırlanmış bir başucu kitabı!
Sergi kadar önemli, hattâ mutlaka kitaplığınızda bulunması gereken çalışma ise sergi için hazırlanan katalog-kitap olsa gerek. Daha önce Hippodrom-Atmeydanı sergisi için detaylı bir kitap hazırlatan Suna İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, bu sergi için de derinlemesine incelemelerden oluşan bir katalog – kitap yayınlamış. Alanında uzman isimlerin yazılarına ve sergiye dair bilgilerin derinlemesine detaylarına yer veriyor kitap. F. Câna Bilsel ve Pierre Pinon’un editörlüğünde hazırlanan kitapta, sunuş ve giriş yazılarından sonra Pierre Pinon’un kaleme aldığı “Henri Prost: Paris’ten Roma’ya, Fas’tan İstanbul’a” yazısı Prost’un eğitim ve kariyerini Paris’ten İstanbul’a uzanan yolculuğunu tüm duraklarıyla aktarıyor. Jean-Louis Cohen ise, “Büyük Peyzajlardan Metropollere: Henri Prost” yazısında, Prost’un geliştirdiği projeleri, yaptıklarını inceliyor. Yine Pierre Pinon, “Henri Prost’un Şehirciliği ve İstanbul’un Dönüşümleri” başlıklı yazısında Prost’un İstanbul Nazım Planı çalışması ile diğer çalışmalarını mukayese ederken, sanatçının İstanbul planını ayrıntılarını, varsa kusurlarını ve hayata geçseydi İstanbul’un görünümünün nasıl olacağı yönünde bilgiler veriyor. F. Câna Bilsel, “Henri Prost’un İstanbul Planlaması (1936-1951): Nazım Planlar ve Kentsel Operasyonlarla Kentin Yapısal Dönüşümü” yazısında, Prost’un Türkiye’ye davet edilmesi, geliştirdiği projeler, uygulanan bölümleri, yapılan çalışmalar ve söz konusu süreçte yaşananlar eksiksiz olarak aktarılıyor. Bilhassa sergide de yer alan Avrupa Cihet Nazım Planlaması, Eyüp, Galata – Beyoğlu ve Anadolu Yakası Nazım Planlaması alt bölümleri, sergilenen belgelerin detaylarını sunuyor. İpek Yada Akpınar’ın kaleme aldığı, “İstanbul’da Modern bir Pay-ı Taht: Prost Planı Çerçevesinde Menderes’in İcraatı” başlıklı yazı ise yakın tarih açısından önemli bir dönemi -Menderes dönemini- ve bu dönem içindeki İstanbul’u aktarırken dolayısıyla birçok gerçeğe de ışık tutuyor. Yedi tepeli hafriyat alanı İstanbul’un siyasi, ekonomik önemi ve Menderes’in neredeyse elinde kürekle şehrin taşına toprağına eğilmesinde Prost planının payını aktarıyor. Sadece mimarlık açısından değil, sözünü ettiğimiz üzere siyasi ve yakın tarihimiz açısından da önemli bir makale. Clada Filhon ve Holy Raveloarisoa ikilisi, “Fotoğraflardaki İstanbul “Arşiv İçinde Arşiv”” adını taşıyan makalesinde Prost arşivinde yer alan eski İstanbul fotoğrafları arşivinin dökümünü sunarken, Prost’un planlamada neleri temel aldığını da zengin görsel malzemeyle sunuyorlar. David Peycere ise, “Prost Arşivi” yazısında sanatçının planlama yaparken topladığı tüm belge, yapılan yazışmalar ve gerekli tüm dokümanların önemini ortaya koyuyor. İlk bölümün sonunda yer alan Mathilde Pinon Demirçivi’nin “Mimar ve Şehirci Aron Angal’la Söyleşi” adını taşıyan ve Henri Prost üzerine, arkadaşı Aron Angel’le gerçekleştirdiği söyleşi ise oldukça ilgi çekici bilgiler sunuyor. Kitabın ikinci bölümünde ise sergide yer alan eserlerin kataloglanması ve Pierre Pinon ve F. Câna Bilsel tarafından kaleme alınan sergi metinlerini bulacaksınız.

 

 

 

 

Kaynak : oynakbeyi.com

 

2 Yorum
  1. Prost için bazen olumsuz şeyler de söylerler. Bulvarlar açması, Eminönü bölgesindeki temizlikler falan gibi. Bugünkü şehir düzenimize ve iktidarlar ve onun belediyelerinin İstanbul’a yaptıklarına bakınca; Prost’un kiler küçük nazik dokunuşlar olarak kalıyor gerçekten.

    Nurettin Kayacan | 24 Eylül 2016

  2. Artık böyle bir planlama disiplini ve ruhu yok. Ayrıca İstanbul’da planlanabilecek bir kent olmaktan çok uzaklaştı.

    Fehime Doyran | 3 Kasım 2016


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org