|
17 Eylül 2012 |
Arif Atılgan
1874-1955 yılları arasında yaşayan Süreyya İlmen (Paşa) 2. Abdülhamid’in seraskerlerinden Rıza Paşanın oğludur. Aileden zengin olan Paşa 1. Dünya Savaşı sonrası askerlikten ayrılmış, ticarete atılmış daha da zengin olmuştur. Süreyya İlmen milletvekilliği de yapmış, ülkeye batı kültürünü getirmek için kendi doğrularına göre çeşitli çalışmalar ve eserler gerçekleştirmiştir.
Ülkemizde denize girme geleneği 1920 li yıllardan sonra İstanbul’a beyaz Rusların gelmesiyle başlamıştır. Önce deniz hamamları daha sonraları plaj tesisleri kullanılmaya başlanmıştır. Bazı plajlarda ise aynı zamanda bugünün motellerini andıran daha kapsamlı tesisler oluşturulmuştur. Plajları cazip hale getirmek için çeşitli tanıtımlar yapılmış, bu amaçla Milli Piyango İdaresi 7 Ağustos 1944 ve 31 Temmuz 1950 tarihli çekilişlerindeki biletlere plaj resimleri koymuştur.
Süreyya Paşanın Maltepe sahilinde patlıcan, salatalık, kabak vs yetiştirdiği bir sebze bahçesi bulunmaktadır. Paşa, 1939 yılında Kartal Kaymakamı Bahir Öztrak ve Maltepe Belediye Başkanı Kahraman Beyin ısrarları ile bu bahçelik alana plaj yapmaya karar verir. 20 Haziran 1939 tarihinde işe başlanır, 2. Dünya Savaşı dolayısıyla zaman zaman sekteye uğrayan çalışmalar 1946 yılında bitirilir. 8 Haziran 1946 tarihinde açılışı yapılan plaja, DDY geçici bir istasyon oluşturarak ve burada trenleri bir dakika durdurarak katkıda bulunmuştur. Daha sonra ise alt geçitle geçilen plajın arazisine kalıcı bir istasyon inşa edilmiştir. Açılışa gelemeyen Vali Lütfü Kırdar daha sonra haber vermeden plaja geldiğinde tesisleri beğenmiş ve plajdan Bağdat Caddesine asfalt yol yaptırarak tesislerin caddeye bağlanmasını sağlamıştır.
Süreyya Plajı
Modern bir tesis olan Süreyya Plajı 80 1. Mevki soyunma odası, 200 den fazla 2. Mevki soyunma odası, büfe, gazino, hizmet odaları, 42 odalı otel ve 1 büyük evden ibarettir. 300 mt uzunluğunda denize cepheli bir kumsalı bulunmaktadır. Tesisler sadece plaj olarak değil yazlık, eğlence yeri, deniz sporları için de kullanılmakta idi. Plajda orkestra, restoran ve dans etkinlikleri yapılmakta idi. Süreyya İlmen 1947 yılında gazetelere ‘En son sistem tesisata malik olan plaj kabineleri lüks ve konforludur. Mükemmel gazino, fevkalade caz, nefis içki ve yemekler. Aileler için hususi odalar. Bütün banliyö trenleri plajın önünde durur. Kadıköy İskelesi’nden plaja muntazam otobüs servisleri; Karaköy’den de doğrudan doğruya plaja elverişli hususi motor servisleri’ şeklinde ilan vererek tesislerin tanıtımını da yapmıştı.
Ayrıca Kadıköy’ün renkli siması Tayyareci Vecihi Bey’e plaj önüne 1-2 tayyare getirerek plaj ile adalar arasında uçuşlar yapması için büyük evin altında bir daire ayrılmıştı. Süreyya Paşa önceki tarladan dolayı maliyeye 5-10 TL vergi verirken, bir anda dikkatleri üzerine çeken plaj tesisleri dolayısıyla 10000 TL vergi vermeye başlamıştı. Üstelik bu tesisler çevredeki arazilere de değer kazandırmışlardı.
Süreyya İlmen plaja bir simge olması için eski Yunan tarihlerinde Bakireler Tapınağı (Temple des Vierges) olarak bilinen anıtı plaja yapmak istemiştir. Bakireler Tapınağına Avrupa’daki parklarda, su kenarlarında rastlandığı söylenmektedir. İnanışa göre Bakireler Tapınağını ziyaret eden gelinlik çağındaki genç kızlar koca bulmaktadırlar. Süreyya Plajında kıyıdan 50-60 mt açıkta bulunan küçük bir kayalık zeminin üzerine bu yapı tesis edilir. Sonraki yıllarda plajın simgesi haline gelen Bakireler Anıtı yaklaşık 3,5MT çapında 4MT yüksekliğinde 6 kolon üzerine konulmuş bir kubbe şeklinde idi. Ortasında ise Venüs heykeli bulunmakta idi. Yunan mitolojisinde Afrodit olarak bilinen, Roma mitolojisindeki Venüs denizin köpüğünden oluşmuş, istiridye kabuğu içersinden dünyaya gelmiş bir tanrıçanın adıdır. Süreyya İlmen anılarında bu anıtın plajla birlikte mi yoksa daha sonra mı yapıldığını yazmamış. Ancak başka yerlerde okuduğuma göre Bakireler Anıtının yapılması çeşitli sebeplerden dolayı gecikmiş ve 1953 yılında gerçekleştirilmiştir.
Bakireler Anıtı
Eskiden insanlar plajlara giyinik gelirler oradaki soyunma kabinlerinde üzerlerini çıkarıp mayolarını giyerlerdi. Çıkışta yine bu kabinlerde bu sefer mayolarını çıkarıp giysilerini giyerler plajı o şekilde terk ederlerdi. Bazı plajlarda ise soyunma kabinlerinden başka bir de aile kabinleri vardı. Bunlar bir oda büyüklüğünde olur içersinde dinlenecek bir yatak da bulunurdu. Süreyya Plajı da bu çeşitlerdendi. Daha çok trenle gittiğim bu plajdaki anılarımı anlatmam uzun sürer. Ama herkes gibi benim de burada zaman geçirirken yaptığım en önemli işin kıyıdan Bakireler Anıtına kadar yüzerek gidip gelmek olduğunu söyleyebilirim. O yılları düşünürsek trenlerde kollarında plaj sepetleri ile kadınlar ve ellerinde havluya sarılmış mayoları ile erkeklerin olduğu görüntüler gözümüzün önüne gelir.
Süreyya Plajı ve Bakireler Anıtı yıllarca her kesin anılarında yer etmiştir.
Ancak,
Karacaahmet Mezarlığındaki 1. Adada Üsküdarlı bir hanıma ait olan anıt mezar da aynen Süreyya Plajındaki Bakireler Anıtı şeklindedir. S.Ö. isimli bu hanımı Süreyya İlmenin de tanıdığı söyleniyor. Zaten o yıllarda nüfusun çok az olması dolayısıyla her kesin birbirini tanıması çok doğaldır. 1947 yılında 35 yaşında kötü bir hastalıktan ölmüş olan bu genç hanımın mezarı ise yaklaşık 3MT çap ve 3,5MT yükseklikte, Bakireler Anıtının ölçülerine yakın ölçülerdedir. Tek fark, buradaki anıtın ortasında aynı yükseklikte bir kaide üzerinde Süreyya Plajındaki heykelin yerine S.Ö. nün yüksekte duran mezarının bulunmasıdır.
Karacaahmet Mezarlığındaki Anıt Mezar
Doğrusu Süreyya Plajındaki ve Karacaahmet Mezarlığındaki birbirinin aynı olan iki anıttan hangisinin daha önce yapıldığını belgeleyemiyorum. Belki de birbirlerinden hiç haberleri yoktur.
İstanbul’un bin bir sırrı vardır. Ben Anadolu yakasının da sırları olduğunu iddia eden bir kişi olarak bu konuyu ortaya koyuyorum.
Yıllardır Süreyya Plajının simgesi, Maltepe Belediyesinin amblemi, Maltepe’deki Türkan Saylan Kültür Merkezinin modeli olan Bakireler Anıtının şeklinin aslı, Karacaahmet Mezarlığındaki bu anıt mezar olabilir mi?
Bugün doldurulan kıyı dolayısıyla plaj ortadan kalkmış, Bakireler Anıtı kıyı dolgu alanındaki süper marketin otoparkı içinde çukurluk bir köşede kalmış, içindeki heykel ise yok olmuştur. Birçok kişi önemli bir bölümü dolgu alanının altında kalmış olan Anıtı fark etmemekte, bir zamanlar denizin ortasında olduğunu bilmemektedir.
Bakireler Anıtının Bugünkü Durumu
Bu durum kullanılarak, Anıtın denizin ortasına taşınmasını ve birtakım tesisler yapılmasını doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Bilinmelidir ki hiç kimse dünyanın parasını hayır için harcamaz. Anıt yerinden oynatılmamalıdır. Burada yapılması gereken şey, en basit anlatımla Anıtın çevresinin deniz seviyesine kadar düşürülerek açılması ve kendisinin ortaya çıkarılmasıdır. İçersine çöp atılabileceği için etrafına havuz yapılması sakıncalı olacaktır. Ancak bir zamanlar suyun içersinde olduğunu hissettirebilmek için çevresine yapılacak düz platform ince fıskiyelerle ıslak tutulabilir. Bir plakete gerekli bilgilendirmeler de yazıldığı takdirde insanlar Bakireler Anıtını en iyi şekilde anlayacaklardır sanırım.
Kıyıda köşede kalmış birçok objenin çeşitli anıları bulunmaktadır. Bunları bilebilmek, en önemlisi hissedebilmek gerekir.
ne kadar ilginç bir araştırma. bazı eski kadıköy fotoğraflarında gördüğüm denizin içindeki anıt şimdi dolgu alanı içinde kaybolmuş gitmiş. ve bir anlamı varmış meğer.
Arastıma tabiiki cok faydalı olmus ama,asıl sorun gozardı kalıyor dusuncesindeyim sahsen.
Bakireler anıtının Orijinal resmini gorup bugunku halıne bakınca içi sızlıyor insanın.O guzelim nispetler hangi aklıevvel tarafından katledildi,kim zemininin doldurulması talımatını verdi bilinmez ama,yazık olmus.Talihsiz bir karar.
Denize insa etmek zaten çozum olmamalı o baska bir sey olur, fakat istenirse ,kendi yerinde,orijinal yapısını koruyarak vede
az masrafla,bugun de kurtarılabilir bu guzel anıt.
Yeterki yetkililer ilgi duysun ve istesin.Benden talep olursa sevinçle mesleki ve fikri katkıda bulunurum.
Selam ve Saygılarımla.
Süreyya Paşa plajındaki bu kolonadlı kubbe o günlerin belki Avrupa’sında da rastlanılabilen bir simgesellik taşıyor olabilir. Zira o günlerin sayfiyesi ve hali vakti yerinde olanların bildiğim kadarıyla mekanlarının bulunduğu yerdi Süreyya Paşa ve civarı.
Kentlerin kimliklerini oluşturmada anıtların çok önemli bir yer vardır. Ressamları, sanatçıları, müzisyenleri ile ön plana çıkmaya, kendisini tanıtmaya başlayan Maltepe için bu anıtın heykelleriyle, havuzu ile belki küçük bir park ile yeniden canlandırılması, kimliksiz mimarinin götürdüklerini bir nebze de olsa giderecek, Maltepe’nin değerini her anlamda arttıracaktır.
Bu yazıyı okuyunca acaba diyorum bu anıt gibi kaç şeyi daha yitirdik. Kaç kent objesi bir tarafa çekildi, yok edildi, yerine apartmanlar yapıldı.
Kent insanı olma bilincini sarstığınız için teşekkürler Arif Atılgan.
Yeniden bu tarihi güzellik aynı yerde inşa edilebilir ve aynı ad ve güzellikle yaşatılması gerekir.
O gunleri hatirlattiginiz icin tesekkurler.
Ben de çocukluğumda Süreyya Plajı’nda çok kereler, o tertemiz Marmara Denizine girdim, keyifle yüzdüm. Anıtı da net olarak hatırlıyorum. Ancak geçen yıllar için de yolum pek düşmedi, diyebilirim. Denizin o kadar doldurulduğunu,anıtın bu şekilde kaldığını Arif Atılgan’ın bu yazısından öğrendim. Bir Istanbul’lu , bir mimar olarak, kaderine terkedilen pek çok anıtla birlikte ‘Bakireler Anıtı’nın da daha anlamlı bir şekilde yaşatılması gerektiğini bir gün anlayacağımıza olan inancımı yitirmek istemiyorum.
1992 yılında maltepe ilçe olup yapılan belediye seçimini anap adayı
uyanık kazanıp ilçe amblemi ne olmalı sorusu gündeme gelince
maltepeyi seviyoruz gönüllülerinin önerisi doğru cevap kabul edildi
bu mekan o gün bu gün ilçenin simgesidir.
maltepeyi seviyoruz gönüllüleri sözcüsü yunus güler
bkz maltepeyi seviyoruz gönüllüleri etkinlikleri.
Süreyya-Adalet ilmen çifti 1952 yılında denize 300 m cepheli 12 kusur
dönüm süreyya plajı arazisini,tesisle beraber geliri kent yoksullarına
yönelik sağlık,eğitim yardımların da kullanılması şartı ile vakıf olarak
Maltepe belediyesine emanet etmişlerdir.Yillik 12 kg altın kira geliri
olan Süreyya paşa Vakfı bşk lıginı 60 yıldır maltepe seçmeninin seçtiği belediye bşk ları yapmaktadır.süreyya p. vefa gönl y.güler.
Süreyya paşa 1800 dönüm süreyya paşa çiftliğini,işçilere,yoksullara hastane yapılması şartı ile şu anki adı SGK na bağışlamış olup,eşi adalet ve iki yardımcısı ile birlikte vasiyeti üzerine ,sağlığında çok sevdiği,zaman,zaman kahvesini yudumladığı,kaya köşk ün hemen yanında sağlığında yaptırdığı kabrinde ebedi istiratgahındadır.BKZ
Başıbüyük spordan süreyya paşaya vefa etkinliği görseli
Cocukken Sureyya plajindan cok denize girdim.Istanbul’un 4 guzel plajindan biriydi Trabya ve Sureyya plaji luks olanlardi.Biz sadece Sureyya plaji ile caddebostan plajindan denize girerdik ikiside cok guzeldi.Sureyya plaji luks hatta soyunma odalarinda dinlenmek icin kucuk yataklarda vardi plaja giris de pahalliydi onun icin sakin olurdu.Caddebostan plaji ise cok daha kalabalik ama cok eglenceli idi kabin 2,5 liraydi 2,5 lirada anahtar depoziti verilirdi, plaja sandal kiralanirdi onunda saati 2,5 liraydi :) Sureyya Plaji gibi Caddebostan’ida doldurdular ikisinide bozdular ne diyelim?
Küçük bir bilgilendirme yapmak isterim. Yazıda: “Süreyya İlmen anılarında bu anıtın plajla birlikte mi yoksa daha sonra mı yapıldığını yazmamış. Ancak başka yerlerde okuduğuma göre Bakireler Anıtının yapılması çeşitli sebeplerden dolayı gecikmiş ve 1953 yılında gerçekleştirilmiştir.” şeklinde bir kısım yer almakta. Ancak 1948 tarihli bir broşürde “aşk mabedi”nden bahsedilmektedir: https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-prn2/t1.0-9/10154225_10152375477382878_1005030904847922392_n.jpg Bu durumda yapının plaj kompleksiyle birlikte yapıldığı ortaya çıkmaktadır.
Şimdi bu anıtı ziyaret etmek istesem nasıl gidebilirim tam adresini kim tarif edebilir
Birde süreyya paşaya tepeden bakmanizi isterdim kartaldan kadıköye tüm anadolu yakası ayağınızın altında üzülerek süreyya paşanın turbeside aslında durum içler acısı bırakmış olduğu miras av köşkleri harabe halinde
Benim Gençliğim burada geçti. Gerçekten çok güzel bir plajdı.oraya Caddebostan dan motorlu sandalımızla gelirdik. Bekireler Anıtına yapılmış karadaki yer orjinal hali değil. Ben o Anıtın denizin 30 metre önünde bir yere yapılmasını düşünüyorum. Belki eski haline o zaman benzer.
Kültür zenginliklerimize yaşam hakkı tanınmıyor. Bir hazımsızlık var.
Yazık Zaman ilerledikçe gerileyen tek ülkeyiz herhalde.Hedef orta çağ.!!!!
Bostancıdan motorla plaja gelip Bakireler Anıtının kubbesi altında heykel ile aynı pozu vermiş 1948 tarihli resmimizi buldum.
Biz o zamanlar 16 yaşında hayat dolu geleceğe umut la bakan iki
‘kankaydık” ..şimdi yaş 86 hala kankayız…başka yorum yok !!!
Açtığınız blog ve verdiğiniz bilgiler için ne kadar teşekkür etsem az. 1957 de Tekel Enstitüleri Lojmanlarında doğdum. Bakir Cevizli sahilleri ve Süreyya Plajı bugün gibi aklımda.
Bakireler anıtı gibi bir sembolü,şu anki konumunda gördüğümde duyduğum üzüntünün ifadesi çok zor.
Hiç olmazsa,eski hali gösteren,resimli bir tabela,bir tarihçe yazılsa diyorum.
Süreyya Plajının deniz içinde görülen yukarıdaki renkli olan fotoğrafını 76 yılında çekmiştim.. Şimdi bu fotoğraflarımda gelecek nesilller için bir anı fotoğrafı olarak kaldı. Saygılarımla Aykut Ünker
Bakirelik anıtını,Süreyya Paşa’nın yakın arkadaşı YMimar Münci Tangör inşaatını yapmış,Kız kardesı Türkan Tangör de anıtın heykellerini yapmış.,Bu bilgiler Münci Tangor’un kızının verdiği bilgilerdir
Bakirelik anıtını,Süreyya Paşa’nın yakın arkadaşı YMimar Münci Tangör inşaatını yapmış,Kız kardesı Türkan Tangör de anıtın heykellerini yapmış.,Bu bilgiler Münci Tangor’un kızının verdiği bilgilerdir .
Tarihi değeri ve mimari sanatı olan yapılarımızı gözardı ederek sürekli betonlaşma hevesi içinde olmamız büyük bir ihanettir. Denizin belki de km lerce içine doğru yapılaşma savaşı vermemize rağmen büyük bir deprem ile kaybeden yine insanlık ve insanlığımız olacaktır…
Şu anda burası esrar ve alkol bağımlıları ile dolu . 1990 sonrası 2005 yılına kadar ise motor tutkunu gençlerin toplandığı bir motosiklet ve taksi durağı idi . Her geçtiğimde garip bir şekilde duygulanıyorum . Anıtın heykelinin akıbeti ise benim için bir merak olarak kaldı . Şu anda neredeyse adalara bile yürüyerek gidilebilecek bir mesafeye çekildi deniz dolgusu . Tüketen ve sorgulamayan duygusuz bir çağ döneminin koşarak gelişini alkışlayan bir toplum olma yolunda ilerlediğiniz kanaatine vardım.
Bugün itibarıyla Tapınağın tamamı (Heykel hariç) yer üstünde. İBB’nin restorasyon projesi nedeni ile tamamen kazılmış. Basamakları, sütunları ve heykelin üstünde durduğu mermer platform temizlenmiş. Platformun üstünde kırmızıyla “Heykeltıraş Türkan” yazıyor. İlgimi çeken ise sütunların alt kısımları zamanında kırmızıya boyanmış. Bugün gördüğümde silik boyalar vardı. Ne olacağını merak ediyorum.