KORHAN GÜMÜŞ / Birgün
Rotterdam, Lille gibi kentlerde gerçekleştirdiği projeler ve bütünsel tasarım düşünü sorgulayan yayınlar ile dikkati çeken mimar Rem Koolhas’ın dediği gibi, kenti bir ‘şey’ gibi tasarlamaya çalışan klasik planlama yaklaşımı aslında bir ‘Döküntü Uzam’ oluşturuyor. Tıpkı bir masanın ters dönmesiyle üstündeki eşyaların dökülmesi gibi, gerçekte bu kurmaca kent perspektifi, farklı aktörlerin kendi başına davrandığı, kendi patronajını kurmaya çalıştığı, birbiriyle etkileşmeyen, ayrıksı yapılar ile türdeş olan bir metafor oluşturuyor. Kendisinin bir metafor olduğunu fark etmeyen, bir anlatıda olduğu gibi bir metafor olduğunu hissettirmeyen, yarattığı gerçeklik yanılsaması ile kesinlikler inşa etmeye çalışan, onun deyimiyle kentlerde ‘Alzheimer benzeri bozulmalar’ yaratan planlama biçimi. Oysa Avrupa kentlerinde ve ‘gelişmiş’ denilen dünyada güncel mimarlığın ve şehirciliğin ilgi alanı giderek hakikat inşa etmeye yarayan kapalı yönetim anlayışına karşı yenilenmiş bir kamu fikrinin oluşturulmasına doğru kayıyor.

MEKANİST PLANLAMA

IMP tarafından hazırlanan İstanbul Çevre Planı, Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından düzenlenen toplantılar ile tartışmaya açıldı. Tartışmalar her ne kadar bitmiş ve onaylanmış bir çalışma üzerinden yapılsa da, katılabilenlerle sınırlı bu katılım deneyimi bile kapalı bir yöntemin nasıl sorunlar içerdiği ve nasıl dönüşebileceği konusunda ipuçları veriyor.

Planlamanın farklı profesyonel deneyimlere ve katılıma açık sosyal ve politik bir süreç değil de, bir bilim olduğu iddiası 20. yüzyılın başında mevcut kentleri sağlıklaştırmayı hedefleyen mekanist kent düzenleme fikrinin bir uzantısı. İMP yöneticileri de bilimle siyaset arasında köprü kurduklarını iddia ediyor. Kendilerinin bilimi temsil ettiğini, bilgiyi kendilerinin ürettiklerini söylüyorlar. Ancak siyasal alanın genişlemesi ile birlikte bugün bu anlayışın geçen yüzyılda olduğu gibi teknik bir dönüştürme kapasitesi yok.

Nitekim İMP için “personel, yer, teçhizat… hiçbir fedakârlıktan kaçınılmadı”; güya bütün üniversiteler bu kuruluşa destek verdi ve bugün gelinen nokta ortada. Mekanist planlama modelinin çöktüğünü göstermek için herhalde büyük kampanyalar yapılsa, İMP deneyi kadar başarılı olunamazdı. Bu yaşlı model, savunucuları da dahil, artık kimseyi inandıramıyor. Bu model ancak Türkiye gibi modernleşmenin kurumlarının patronaj sistemlerini do-ğallaştırdığı ülkelerde hâkimiyetini koruyor. Kapalı ilişkilerden güç alan bazı kesimler kendi ayrıcalıklarını ‘bilim’ adı altında diğer kesimlere kabul ettirmeye çalışıyor. Kendi fikirlerini, kent algılarını, kendi fırsat ve yararlarını farklı kamu yararlarını temsil etmesi ve müzakereler ile oluşturulması gereken güncel planlamanın politik işlevlerinin yerine geçiyorlar. Bu yüzden halk, planlamayı bir grup seçkinin kendisine eziyet etmek için uydurduğu birtakım yasaklar olarak görüyor ve kamunun kural koyma vasfı ortadan kalkıyor. Yönetimler popülizm ile diktacılık arasında salınıp duruyor. Bu sorunlar kentin neden ulaşımıyla, yerleşim alanlarıyla giderek asgari akılcılaştır-ma fırsatlarını kaybettiğini, mafya ilişkilerinin nasıl geliştiğini gözler önüne seriyor.

NÜFUS VE GÖÇ

İMP’deki toplantıların bu kapalı planlama modeline meşruiyet kazandırmayı amaçladığı var-sayılabilir. Sonuçta hazırlanan belge, İstanbul’un planı değil, burada çalışan uzmanların kendi yaklaşımlarını sergiliyor. Belgenin bir özelliği de, daha hazırlandığı anda siparişi veren siyasetçiler tarafından dikkate alınmaması. Örneğin, Plan’da 3. köprü, tüneller yok, ama Başbakan da, Belediye Başkanı da bunları sürekli söyleyip duruyor. Dolayısıyla, İMP adı verilen ve ihale ile iş almış olan bir çalışma grubunun oluşturulmasını öngören ve plan hazırlığı için halkın ödediği vergilerden planlama işlevi için trilyonlarca lira kullanan yönetimler İMP’yi isterlerse dikkate alıyor, isterlerse almıyor.

Yönetimler bir takım uzmanları kendilerini temsil edebilecekleri kapalı ilişkilere katmakta bir sakınca görmüyor. Planlama sürecinin kapalı olması, keyfi uygulamaların bir güvencesi. Böylece tepeden inmeci planlama yöntemi ile popülist politik uygulamalar bir kağıdın iki ayrı yüzü gibi birbirini tamamlıyor.

Peki, İstanbul gibi kentlerde güncel araştırmalara açık uzmanlar yok mu? Var. Geçtiğimiz günlerde “Bölgesel Yaklaşım ve İstanbul’un Planlama İlkeleri” başlıklı toplantıda Murat Güvenç 81 il arasındaki nüfus hareketlerinin yer aldığı DİE istatistiklerinden hareketle hazırladığı ilişkisel veri tabloları ile araştırma çalışmalarının nasıl açık uçlu geliştirilmesi gerektiğini gösterdi. İMP tarafından hazırlanan ve bir strateji planı hüviyetinde olan İstanbul Çevre Planı İstanbul’un nüfusunun 2023 yılında 16 milyon olmasını öngörüyor. Oysa Güvenç’in eldeki hazır verilerden hareketle yaptığı kişisel çalışma hareket eden nüfusun kendi içindeki farklılaşmaları ve nüfus bilgilerinin bu ayrıntıları, nitelikleri içemeyecek bir biçimde tanımlanmasının anlamsızlığını ortaya koyuyor. Böylece bilimsel gibi gözüken nüfus bilgilerinin bile, kapalı bir algılama içinde nasıl bir icada dönüştüğü görülüyor. Güvenç’in bu soruna karşı getirdiği çözüm, araştırmalara büyük bütçeler harcanmadan dahi eldeki verilerin gözlemlenmesi. Çünkü her türlü kesinlik inşa etme çabası, profesyonel alanın gelişmesini ve insanların hayatını niteliklendirmesini engelliyor. Bu tür çabaları önemsememiz gerektiğini düşünüyorum.

Sunumun arkasından İMP yöneticisi Hüseyin Kaptan büyük bir tevazu ile Murat Gü-venç’e “tek başınıza İMP kadar iş üretmişsiniz” diyerek “dürüst bir bilim insanından beklenen bir jestle” yapılan çalışmanın nasıl bir yaklaşım farklılığı içerdiğini ifade etti. Güvenç’in bir haftalık bir çalışma ile elde ettiği bulgular on yıllarca süren ve sürekli kendisini sorgulayan, yenileyen bir profesyonelliğin ürünü. Ancak “onbir üniversitenin bilgisini buraya topladık” diyen kent yönetiminin neden paternalist bir modelle yaratıcı çalışmaların kamunun ve halkın hizmetine erişmediğini anlaması da gene kendi sorunu. Yaratıcı bilginin paternalist bir model içinde gerçekleşemeyeceğini görmesi gereken yalnızca yöneticiler değil, kendi varlığına hayat vermesi gereken uzmanlık kurumları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir