İçerisinden nehir geçen kentler beni hep cezbetmiştir. Suyun coğrafya içerisindeki zenginliğinin bereketinin kentle hem hal olmasının en güzel örneğidir akarsu ile kurulan bu yakınlık. İnsanlık tarihinde uygarlıkların kurulması, kent yerleşimlerinin planlanması, mimarlık kültürünün oluşması, sanayinden, ulaşıma, ekonomiden, kültüre, geleneklere ve siyasete kadar coğrafyanın bize sunduğu suyun cömertliği ile ayrılmaz bir bağ kurar.
Fırat ve Dicle nehri Mezopotamya Uygarlığı’nın, Nil Nehri Mısır Uygarlığı’nın can suyu olmuştur. Budapeşte’de kente anlamını veren Tuna, Paris’te Seine Nehri, Prag’ta Vitava ve birçok nehirle hemhal olmuş kentler yaşayanlarıyla bütünleşir.
Doğa ile dostluk kurulmazsa isyanı kaçınılmazdır.
Coğrafyanın gösterdiği yolda ilerlemeyen bilimi ve tekniği devre dışı bırakan kentleşme politikaları suyun kentle kurduğu ilişkiyi parçalar, doğanın isyanına neden olur.
1998 yılının Mayıs ayında Bartın’da tarihinin en büyük sel felaketi yaşandı. Bartın Irmağı yanlış kentleşme politikalarına karşı tarihinin en büyük şahlanışı yapmıştı. 12,5 metre yükselen ırmak kenti sular altında, sonrasında da çamurla baş başa bırakmış, maddi ve manevi zararlara yol açmıştı. TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu Bartın Sel Felaketi kampanyasında görevli iken topladığımız yardım kamyonları ile birlikte ilk kez gitmiştim Bartın’a.
Bartın Irmağı’nın doğal akış rejiminin bozulmasına neden olan, yatağının daraltılmasına, sanayi ve konut yapılaşmasına açılmasına, Karadeniz’e döküldüğü yerde, ırmağın denizle buluşmasını zorlaştıran Bartın Limanı’na, sanayi ve evsel atıklarla, kanalizasyonlarla kirletilmesine, ormanlarından yapılan kaçak ve aşırı kesimlere, ihmal edilmesine yani bir ırmağın öfkesine tanık olduğum bir kent vardı karşımda. Sonrasında termik santral yapımına, maden cinayetlerine karşı dayanışma Mimarlar Odası Ankara Şubesi Bartın Temsilciliği ile kurulan ilişkiler, bölge toplantıları, çocuk ve mimarlık çalışmaları, kamu çalışanları buluşmaları, Amasra ve Paflagonya teknik gezileri ile Bartın yaşamımızın bir parçası oldu. Bartın’ın doğal ve kültürel varlıklarına Irmağı’na yapılan her türlü yanlış müdahalede ses çıkartmak ise insan olmamızın bir gereği idi.
“Güzel ve muhteşem akan su”
Bartın, Antik Yunan mitolojisinden Su Tanrısı Parthenius’dan adını aldığı “güzel ve muhteşem akan su” Bartın Irmağı’nın sunduğu zenginliklerle coğrafyanın yol göstericiliğinde, uluslararası potansiyele sahip, tarihi ve doğal güzellikleri, ekonomik ve kültürel alt yapısı ile biricik bir kent.
Arıt, Kozlu, Göksu, Eldeş, Kocaçay, Kocanaz Çay, Gökırmak kollarıyla beslenen Bartın Irmağı kentin içerisinden 12 km boyunca geçer. Irmağın akış hızının az oluşu, sahip olduğu derinlik ile büyük tonajlı gemilerin Karadeniz’den girerek Bartın’a kadar ulaşan taşımacılık alt yapısını sağlar. Bu ırmağın tarihte önemli sorumluluklar üstlenmesini getirir. Osmanlı Donanması’na destek verir. Pazar yeri özelliği, kerestecilik, gemi inşası, yumurta üretimi ve tavuk yetiştiriciliği, maden direkçiliği ile Bartın’ın ticarette önemli bir yer edinmesine olanak sağlar.
Suyla kurulan ilişki yaşayanlarına, kente gelenlere mutluluk verir. Dertler Bartın Irmağı’nın akışına eşlik eder, su gibi akar gider. Suyun sesi, yeşilin nefesi, rüzgârın esintisi, azgın kentleşmeye karşı en büyük merhemdir. Kentin en önemli dinamiği olan ırmak şimdilerde halktan kopartılarak yalıtılmaya çalışılıyor.
Parthenius’un kızgınlığı
2023 yılında yapılan Bartın Irmağı Islah Projesi ihalesi ile birlikte Bartın Irmağı ve besleyen kollarında “Su Tanrısını” kızdıracak camdan sınırlarla ırmak yaşamdan kopartılarak bir dekor haline getirilmeye çalışılıyor. Ortada bir proje yok, Bartın halkı ile uzmanlar ve meslek örgütleri ile ortak akıl çalışması yok. Irmağın biricik özellikleri ile uygulanmakta olan müdahalenin eko sistemi ve ırmak üzerindeki tarihi köprüleri ve kentsel yaşamı nasıl etkileyeceğine dair bilimsel rapor yok. Irmakla halk arasında ki ilişkiyi bir vitrin haline getiren müdahale Bartın’ın geleceğini tehdit ediyor. Oysa Bartın Irmağı hem Bartın hem de Türkiye için muhteşem ve güzel olanaklar sunabilir. Kentin içerisindeki 12 km ırmak, Bartın halkı için uzun soluklu bir yaşam enerjisine dönüşebilir. Ekonomisinden ticaretine turizminden kültürüne Dünyanın akacağı, bir suyolu haline gelebilir. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin, Eskişehir’e can veren Porsuk Çayı düzenlemesi iyi bir deneyim olarak yol gösterirken, değişen yerel yönetim anlayışı, bunu pekâlâ gerçekleştirebilir.
Akıldan, izandan, yaşamdan, doğadan, coğrafyadan, bilimden uzak idarelerin Bartın Irmağı’nı hapseden anlayışına karşı ses yine Bartın’dan yükselir. TMMOB’a bağlı meslek odaları, dernek, demokratik kitle örgütleri, baro, siyasi parti temsilcileri, meclis üyeleri, muhtarlar, uzmanlar, yani bir kent ırmağına sahip çıkmak için ayağa kalkar, Bartın Irmağı İnisiyatifi kurulur. İnisiyatif, binlerce yıllık kente hayat veren can damarı olan Bartın Irmağı’nın halktan kopartılmasına, akvaryuma hapsedilmesine, kentin nefessiz bırakılmasına karşı basın açıklamasından sonra, kentin meydanında 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne kadar devam edecek imza kampanyası ile imza toplamaya başlar…
Bir kent hepimize ait evrensel bir değer olan, Bartın’a inanılmaz peyzajlar sunan ırmağı için hepimiz için ayaktadır.
Bartın’da camdan sınır ile ıslah olmayacak bir kuvvet vardır. Onun gösterdiği yoldan ve yataktan bir dostluk geliştirmez iseniz, 1998 yılından daha büyük felaketlerle karşılaşılması kaçınılmazdır. Bartın Irmağı’na sahip çıkmak, sesine ses vermek hepimizin sorumluluğu. Uygulamaların acilen durdurulması ise zorunlu. Su Tanrısı Parthenius’u kızdırmaya gelmez.
Not: Görseller Bartın Irmağı İnisiyatifinden alınmıştır.
Kaynak: Kısa Dalga