AARON BETSKY / ArtForum
Ne yapılmalıdır?
New Orleans’ın büyük yıkımından sonra, bazıları bunu üstü kapalı olarak doğa ile insan yapımı formların birbiri ile savaşı olarak yorumlasa da, mimarlar şehir plancıları, inşaat mühendisleri şimdi ne yapabiliriz sorusunu kendilerine sormalıdır. Acaba yapı sanatı, doğanın ve doğanın güçlerini kontrol atına almaya çalışırken yarattığımız sorunları çözebilir mi? Ya da daha uygulama seviyesinde, günümüzdeki ekonomik ve politik güçlerin takdir ettiği binalardan farklı olarak, mimarlık daha mantıklı ve daha kullanışlı yapılar sağlayamaz mı? Katrina fırtınasının ortaya çıkardığı New Orleans’ın yıkımından doğan yeniden inşasının konturlarını belirlerken, kendimize sorduğumuz sorular bunlardı. New Orleans’taki durum; mimarlığın kendini içinde bulduğu açmazın oldukça uç bir örneğiydi. Acımasız pazar güçlerinin bizi zorlayarak ekonomik gerçekliği üzerimize bastırarak mekânsız çoğalmasını süzdüğümüzde, bireysel, sosyal ya da tutarlılık anlamında mimarlık nasıl tepki verecek?
New Orleans’ın ağır yıkımı
Ninth Ward, january 22, 2006. Photo: AP/Eric Gay.
Bina yapmanın amacı, en kısa zamanda minimum yatırımla maksimum kazanç sağlamak olduğunda ve kentsel gelişme toplumsal hizmetlere saplandığında ve toplumsal mekânlar her şeye sahip olduğunda ama ortadan kaybolduğunda, mimarlık için önceden tasarlanmış yüksek katlı binalar kurmak, cam ve çelik ofis kulelerini klonlamak ve basit toplu barınaklar sağlamak dışında yapacak çok az şey kalacak. Ama şimdi tüm bir kenti yeniden tasarlama aşamasında kendimize “mimarlık daha fazla ne yapabilir” sorusunu sormamızın tam zamanı.
New Orleans’ta en acil ihtiyaç konut. Ama evinden olmuş insanlar için yeterli konut sağlanmasında ancak mimarın bu evlerin güvenli olmasını ve az çok estetik açıdan tatmin eder olmasını sağlamaktan öte, çok da söz hakkı yoktur. Çünkü konutların nerede olacağına, kaç adet olacağına, yaklaşık ne kadara mal olacağına ve orada kimin yaşayacağı şu anda politikacılar ve hiç şüphesiz emlak yatırımcıları tarafından belirlenmektedir.
Mimarlar, yeni konutların tasarımını asiste ediyor ama kimse insanların New Orleans’a öncelikle döneceğini sormuyor, ayrıca dönünce ne yapacaklardır? Yeni New Orleans’ın nasıl olacağı sorusu boş kalmaktadır. Dünyadaki kentler günümüzde acımasız bir rekabete girmiştir: bütün kentsel alanlar “başka kimsede olmayan sattırıcı bir özelliğe” sahiptir ve herhangi bir altyapı yaptıklarında sadece yaşayanların yaşam kalitesini yükseltmemektedirler aynı zamanda da, yatırım çekmektedirler. New Orleans’sa bu özelliğini çok uzun zamandır yitirmiş durumdadır. Körfez petrol endüstrisinin hizmet merkezi olarak bir süre büyüme yaşadıktan sonra, uzun süre önce enerji sektörünü ve liman işlerini Houstan’a ve bölgedeki diğer kentlere devretmiştir. Katrina kentin ekonomik hayatını durdurmuştur. New Orleans’ın ekonomik kazanç üretmeyi koruyan sektörü turizmdir ama bu endüstrinin tabanını, Fransız Mahallesinin efsanevi ahlaksız çekiciliğinin ötesine taşımak için çabalamak gerekmektedir. Eski New Orleans bir çöküş içerisindeydi. Katrina bu çöküşü fakir bölgelerde riske girmeyen seçkinleri de içererek daha da ağırlaştırmıştır. Çöküş felaket halini almıştır. Peki insanlar neden geri dönsün?
New Orleans şu anda dünyadaki küçülen şehirlerden birisidir: Sanayileşmenin ilk aşamalarında ortaya çıkmış ama şimdi ekonomik tabanını ve nüfusunun önemli bir kısmını kaybetmiş büyük metropolitan alanlardan birisidir. Amerika Birleşik Devletlerinde Detroit, Cleveland ve Buffalo, Almanya’da Ruhr Bölgesi bunun önde gelen örnekleridir. Sanayisizleşme ve nüfus azalması, arkasında geniş boş alanlar ormanlara ya da çayıra dönüşmektedir. Almanya’da demir fabrikaları, Duisburg-Nord örneğinde olduğu gibi başarılı peyzaj düzenlemelere sahip parklara dönüştürülmektedir. Bununla birlikte, doğayı zehirli yapılanmayla kaplarken bu küçülen şehirler, uzaktaki banliyölere de yayılmaya devam etmektedir. Doğada kent içi alanlara geri dönmektedir ve insanları tekrar bu eskimiş kent içi merkezlere geri çekebilmektedir. Aynı zamanda, eski kentler kolay kolay taşınamayan müzeleri, konser salonlarını, sinema salonlarını, üniversiteleri, kütüphaneleri, tarihi konakları ve diğer kültürel çekim noktaları gibi, daha önceki kazanımlarının mirasını elinde tutmaktadır. Son olarak da, tarihi özelliğini koruyan eski mahalleler, yoğunluklarından ve kültürel donatılara yakınlığından dolayı yeniden çekici hale gelmektedir. Kentlerin yeniden doğmasının altında yatan unsurlar: yeni bir çevre, eski kültür ve güçlü toplumdur.
Morphosis, Diamond Ranch High School, 1999,
Pomona, California. Photo: Tim Hursley.
Biz bu unsurların, New Orleans’ın, yaşanabilir mahalleler geliştirerek hem yeni işleri hem de yeni sakinleri çekebilmek için doğal yerleşimini ve kültürel mirasını kullanan, daha küçük, daha kompakt ve daha güzel bir kent olarak daha başarılı bir New Orleans’a dönüşümüne yardımcı olacağına inanıyoruz. Bu hipotezi test etmek ve örneğin yeni New Orleans’ın neye benzeyeceğini somutlaştırmak için, 6 mimari bürodan bu üç temel unsuru düşünmelerini istedik. Bir Hollandalı, birde Amerikalı firmaya mimarlığın toplumu nasıl kolaylaştıracağını, şehrin kültürel mirasına ev sahipliği yapacak kentsel bir ikon yaratılmasını ve kentin tekrar peyzajı ile ilişki kurulması için nasıl bir yol bulacağını tanımlamasını istedik.
Bunu Hollanda ve Amerika ortak çabası ile yapma kararı kısmen pragmatikti. Hollanda’da çeşitli kamu kurumları ve Hollanda Mimarlık Enstitüsü bu projeyi destekledi. Ama şunu fark ettik ki; Hollanda mimarlığı son birkaç on yıl içinde New Orleans’ı yeniden düşünmeye uygun bir şekilde, binalara daha kavramsal yaklaşmaya başlamıştı. Hollandalılar, mimarlığı özerk objeler üretme olarak görmemektedir, onlar mimarlığı; alan hakkında bilgilerin bir araya getirilmesi, eskinin formlarını yeniden düşünme ve diğer alanlardaki teknolojilerin uygulaması olarak görmektedir. Bu tasarımcılar daha sonra toplanmış bu malzeme yığınını, müşteri programları gibi yüzeysel konulara ya da mevcut çevreye doğrudan gönderme yapmadan sentezlemektedir. Bunun yerine, altta yatan konuları anlamak için “derin planlama” methodlarını kullanmaktadırlar ve sonunda tutarlı yeni yapılar ifade eden formlar üretmektedirler. Bu yüzden Rem Koolhaas kütüphane fikrininin ta kendisini yeniden düşünerek, parlak Seattle Halk Kütüphanesini üretmiştir. Daha da ötesi, Hollanda’nın yarısı deniz seviyesinin birkaç metre altındadır. Küresel iklim değişimi deniz seviyesini yükseltirken ve hava örüntüsünü daha az tahmin edilebilir kıldığı zaman New Orleans’ın karşılaştığı zorlukları iyi bir şekilde alt etmiştir. Hollandalı mimarlar ve mühendisler, Dünyadaki en karmaşık kanallar, setler, hendekler ve pompalama istasyonlarının inşa etmiştir.
Aeriel West 8’in yaptığı 2500 birimlik konut projesinin görünümü (fotografın solunda yer almakta)
Diğer taraftan Amerikalı mimarlar, güçlü formlar üretmede oldukça başarılıdır. Tasarıların arkasında yatan zenginliği ve yeteneği gösteren yüksek ve gururlu bir şekilde duran gökdelenden konuta ikonsal yapılar üretmeyi bilmektedirler.
Güzellikleri ve iç mekânları ile bizi etkileyen formları üretmek için gereken yaratıcılığı ve sanatı çağırabilirler ve bunu yeninin önemini açığa çıkarırken, eskiye saygı göstererek yapmaktadırlar. Frank Gehry yoktan form yaratıyormuş gibi görünmektedir ama bunu sadece alana hakimiyetin, ölçeğin, malzemenin ve mekanın ustası olduğu için yapabilmektedir.
Bunlar tabiî ki geniş genellemelerdir, ama belirli kültürel geleneklerden ve ekonomik gerçekliklerden ortaya çıkan genel eğilimi tanımlamaktadır. Üç farklı ölçekte New Orleans için yeni formlara ulaşmak için onların güçlü yanlarını çizmeye yöneldik. Yerel ölçekte iki mimardan, Superdome’dan bir otobanla ayrılan gerilemiş alan için yeni bir toplum merkezi tasarlamalarını istedik. Bu mahallede, Katrina sadece yoksulluktan, ihmalden, sosyal çöküşten ve uyuşturucu kullanımından kaynaklanan çökmeyi tamamlanmıştır.
Buralarda, pek çok kent içi mahallede olduğu gibi okullar mahalle sakinlerinin kaçmak için tek mekanizmadır. Okullar verimli olarak çalıştığında, okul onlar için içinde bulundukları sıkıcı dünyada olanaklar yaratan sığınaklardır. Okullar sadece eğitim verilen mekânlar değildir, toplum merkezidir, yemek programlarıdır, sağlık sağlayıcılardır, danışma merkezleridir ve hatta afet durumlarında barınaktır.
MVRDV, Dutch pavilion, EXPO 2000, Hannover. Photo: Rob ‘t Hart.
Kompakt, görünüş olarak basit ama mekansal yapılanma olarak aşırı derecede karmaşık hacimlerle kendini farklılaştıran ve Uluslararası deneyime sahip Hollandalı firma MRDV’den öneri istedik. Aynı zamanda mimarlar, kutuları kırarak açmaktan, apartman yapılarından çıkmalarla yaşam alanları oluşturmaktan ve tipik kibrit kutusu gibi banliyö yerleşmeleri yerine parlak renkli pavyonlardan oluşan kasabalar yaratmak için ev sıralarını parçalamaktan korkmamaktadırlar. Tıpkı son olarak yayınladıkları, doğal ve insan kaynaklarının daha rasyonel dağıtılmasını önererek başladıkları KM3: Kapasite üzerine gezinti (ACTAR,2006)’de biçimsel arayışlarını, teorik tez haline getirerek genişlettiler. New Orleans Projesinde olduğu gibi, bir çocuğun sel sularının ortasındaki dağ çizimine, yeniden sel olması olasılığına karşın yüksek bir zeminde olan okul ve toplum mekanları yığını çizerek karşılık verdiler. Aynı zamanda bu projeye kendi perspektiflerinden bakmaları için genç Afro Amerikalı mimarlık firması olan Huff + Gooden Mimarlığı’da davet ettik. Huff +Gooden sadece 9 yaşında olan bir mimarlık bürosu ve adını duyuracak büyük bir proje gerçekleştirmediler ama Charleston’daki Tarih ve Bilim Müzesi (tasarımı 1998’de tamamlanan) ve Degaussing Office Binası (tasarımı 2002’de tamamlanan) için yaptıkları yaratıcı projeler firmanın işlerinde, alana güçlü ve hatırda kalır formlar veren çok yönlülüğü ortaya koymaktadır. Hugo fırtınasında yıkılan bir evin yenilenmesi için yaptıkları projede Huff + Gooden, geleneksel sanatı soyut şekillerle harmanlayarak basit ama bir o kadarda güçlü bir nesne elde etmiştir. Buraya tasarladıkları düzgün ama açısal okul binası, gerileyen bir mahallede umudun simgesi olarak duracaktır.
Metropolün kültürel mirasını fiziksel bir çekiciliğe nasıl dönüştürürüz sorusuna geldiğimiz kent bütünü ölçeğinde, New Orleans’ın kent merkezine yeni bir mediatheque ya da multimedya kütüphanesi dikmeyi önerdik. Katrina Kasırgası’ndan çok önce, Vali C. Ray Nagin, kent merkezine yeni bir kütüphane yapılmasını savunuyordu ve biz bu afetle birlikte sonunda bu hayalin, yeni teknolojilerle birlikte kentin barındırdığı bilgi deposunu birleştiren bir proje ile gerçekleşmesi için bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. New Orleans’ın kent merkezindeki bu tarz bir kamu binası, şimdiki kimliksiz ofis binaları ve otellerin ortaya koyamadığı ortak bir kimliğin önemini kanıtlayacaktır. Mediatheque, kent sakinlerini daha geniş bilgi ağlarına bağlayan mahkemelerin ve belediye meclislerinin bir zamanlar üstlendiği rolü üstlenecektir.
Önce Hollandalı mimar Ben van Berkel’e gittik. Firması UN Studio, uzun zamandan beri derin planlama anlayışını savunmaktadır ve firmanın çalışma prensibi, çok miktardaki bilgiyi ve dokumanı bir araya getirip daha sonra ikonik bir forma büründürmek için bilgisayar yardımı ile onlara şekil vermektir. UN Stüdyo şu anda Arnhem, Hollanda’da yeni bir tren garı, Stuttgart’da Mercedes-Benz Müzesini tasarlamaktadır. Van Berkel, formların kültürel çıkarımlarına artan bir ilgi duymaktadır. Matematik formüllerin sonucu olarak görünen kütleler ve hacimlerin nasıl insan titreşimlerini etkilediğini araştırmaktadır. Mediatheque için, UN Stüdyo eski anıt ve eserlere referans vermeyi tercih ederken, hem sembolik hem New Orleans’ın kültürüne erişen gerçek bir mekan yaratmak için onları mevcut teknolojilerle inşa ederek yenilemektedir.
UN Studio, Mercedes-Benz Museum, 2006, Stuttgart.
Aynı zamanda Thom Mayne ve onun Los Angeles tabanlı Stüdyo’su Morphosis’i de davet ettik. 2005 Pritzker Ödülü sahibi Mayne, uzun zamandır fiziki mekanları çıkıntılı ve sarsıntılı bir şekilde kapatarak tabandan mekanik bir güçle yükseliyormuş gibi görünen anlamlı formlar yaratması ile tanınmaktadır. Bu yapılar her zaman mevcut kentsel koşulları açarak anlama girişiminin sonucunda şekillenmektedir. Örneğin Pomona’daki Diamond Ranch Lisesi (1999) üstüne oturduğu tepeyi açılı binalarla ortaya çıkaran ve aynı zamanda okulun altındaki sıkışık küçük yerel evlerin daha büyük bir versiyonu olarak gözükmektedir. Mayne, mimarlık eğitiminin yanı sıra kentsel tasarım eğitimi de almıştır ve ilgi alanı giderek yeni formlar için kenti nasıl açabiliriz sorusuna yönelmiştir. Bir emlak geliştirici tarafından New Orleans için öneri geliştirilmesi zaten kendisinden istenmiştir bu yüzdende bizim Mediatheque projemizi kent için olan düşüncesini test etmede kullanabilir.
Son olarak, Delta peyzajı ölçeğinde peyzaj mimarı olarak eğitim alan iki tasarımcıdan New Orleans’ın en büyük açık alanı Kent Parkı’nı yeniden düşünmelerini istedik. Rekreasyon ve kültürü bir araya getirme konusundaki bu popüler mekanı, Katrina Kasırgası bitkileri ile birlikte tamamen yok etmiştir (ya bitkiler sökülmüş ya da tuzlu su nedeniyle ölmüştür). Burasının New Orleans’lıların sadece bir araya geldiği bir mekan olarak değil, aynı zamanda deltanın peyzajını tanıyarak ilişki kurabilecekleri bir yer olmasını istedik. Park kentin en büyük kanallarından birine bitişiktir ve daha büyük bir yeşil sisteme bağlanmaktadır.
Huff + Gooden Architects,
Herbert Hassell Aquatic Facility, 2001, Charleston, South Carolina.
Photo: Robert E. Mikrut Architectural Photography.
Hollandalı peyzaj fiması West 8’den Adriaan Geuze, bahçe mühendisi olarak eğitim almıştır ama peyzaj mimarı, kentsel tasarımcı ve sanatçı olarak çalışmaktadır. Kendisi tasarımların, küresel ısınmaya dikkati çekmesi gerektiği yönündeki iddiaların önde gelen ismi olmuştur. Hollanda’da yaşayan ve çalışan Geuze, Sisyphean’da suyu reddetmek ve onunla savaşmak yerine su için bir yer yapmayı ve onu planla birleştirmeyi önermiştir. Yaratıcı peyzaj mimarlığı ve planlaması tamamen farklı elamanları ve formları, kenti bir çeşit oyun gibi canlandırırken, doğal zannettiğimiz unsurların yapaylığını fark etmemizi sağlayacak şekilde bir araya getirmiştir. Kent parkında Geuze parkta su deneyimlerini, yeni bir nehri ve su anıtını içerecek şekilde deltanın bir çeşit minyatürünü yaratacak şekilde bir araya getirmiştir. Benzer bir şekilde Amerikalı peyzaj mimarı George Hargreaves, kentsel doku altında genellikle yok olan doğal yapılanmayı geri getirmenin önde gelen ismidir. Örneğin Kaliforniya San jose’de uzun zamandan beri ihmal edilmiş Guadalupe Nehrini linear bir parka çevirerek kentin gelişmesiyle oluşan mahalleleri bağlamıştır. Benzer bir stratejiyi Crisy Field ve Sidney olimpiyat alanı içinde yapmıştır.
New Orleans’ın yeninden yapılanması için fikir geliştirmek üzere tasarım ekiplerine 1 ay süre verdik. Burada ortaya konan çalışmalar tamamlanmış projeler değildir ama New Orleans’ın yeniden yapılandırılması için imkanları ve tartışmaları genişletmesi için yapılmış imaj ve formlardır. Her 6 projede şehir sakinlerini birbiriyle ve kentle ve kent peyzajıyla bağlamak için geliştirilmiştir. Toplum duygusunu yaratmak, tekrar dikkati çekmek ve peyzajı yeniden görünür kılmak için geliştirilmiş hem fiziksel hem de düşünsel önerilerdir. Bunlar aynı zamanda sadece New Orleans için mimari öneriler de değildir aynı zamanda da gittikçe yabancılaştığımız bir dünya da bize bir yuva yapmak için potansiyel yollar tanımlamaktadır.