Süleyman Boz
Mimar, Yazar

 

Politika sözcüğünün etimolojisi Polis, yani kente dayanır. Yunanca aslında “Devlet yönetme sanatı” olarak kullanılmıştır.

Polis o dönemlerde kent devletleri için kullanılan bir kavramdı. Dememiz şu, politika temelde kent yönetme sanatıdır. Gelişme sürecinde devlet yönetme sanatı, siyaset karşılığı olarak kullanılır olmuştur. İkinci sık anlamı ise “siyasa” anlamında “yurt ve devlet işlerini düzenlemek, yürütmek için tutulan yol” olarak kullanılır. Tarım politikası, savunma politikası, dış politika, ekonomi politikası kullanımlarında olduğu gibi.

 

 

GÜNÜMÜZDE KENT YÖNETİMLERİ

Günümüzde politikaya ad veren kentlerin yönetimi (Polis, kent, şehir, site) merkezi yönetimden ayrılmış, kentleri ilgilendiren karar ve uygulamalar belediye yönetimleri tarafından yapılacak şekilde düzenlenmiştir. Bazı ülkelerde polis, güvenlik güçleri, eğitim alanları da bu yetki içinde iken, ülkemizde sadece kentin imarı, altyapısı, zabıta, yapı işleri, emlak vergileri tahsili vb. gibi doğrudan yereli ilgilendiren konularla sınırlı kalmıştır.

 

 

BÜYÜK YETKİ: İMAR PLANI YAPMAK

Belediyelerin en büyük yetkisi bizce imar planı yapmaktır. İkincisi de kendi bütçesini kendisinin yapma yetkisidr. Turgut Özal hükümetlerine kadar imar planı yapma yetkisi merkezi hükümet, bakanlığa aitti. Özal bu yetkiyi yerele yaymıştır.
(Şu sıralar yeniden, özel durumlarda bakanlığın r’esen plan yapma yetkisi ihdas edilmiştir) Görünüşte bu demokratik katılım olarak algılansa da yerelde, politikacılar üzerindeki baskılar nedeni ile çok çarpık, istenmeyen sonuçlar doğurmuştur. Nitekim 1990 sonrası kentler daha sık bozulmaya başlamış, insan yaşamasının zorlaştığı, çevrenin, doğanın kirletildiği, yeşilin yok edildiği, araç trafiğinin yoğunlaştığı, yaşanılmaz kentlerin oluşmasına neden olmuştur. Beton lobisi, rant çevreleri, arazi mafyaları çoğu belediye başkanlarını ve meclislerini yönetir olmuştur.

 

 

ÇIKAR ÇEVRELERİNİN MECLİSLERE TAHAKKÜMÜ

Burada haksızlık yapmayalım. Koskoca Belediye Meclisini çıkar çevreleri nasıl yönetebilir ki? İçinden bazılarını, grup başkanlarını, komisyon başkanlarını ya da belediye başkanlarını kontrol altına aldıklarında gerisi kolaylaşmaktadır. Unutmayalım ki politikada marifet, “kendi çıkarlarını, kamunun, halkın çıkarıymış gibi gösterebilme uyanıklığıdır”. Örneğin 3 katlı bir konut adasındaki birkaç parseli, bir meclis kararı ile 10 katlı Özel Sağlık Tesisi” alanına çevirebilir meclis. Burada talep sahibi acayip rantlar elde eder. Tabi bu halka “.. Böyle pandemi günlerinde hastaneye ihtiyaç var, bu konuya yardımcı olalım.  Orada birçok sağlıkçı, doktor çalışacak, hastalara şifa verilecek” şeklinde sunulur. Böyle işlerin çok sıkı takipçileri vardır içerde. Normal bir vatandaşın plan tadilatı 2 yılda mecliste görüşülmezken, bu tür takipçileri olan tadilatlar aynı ay içinde hem büyükşehir, hem ilçe belediyelerinde görüşülür kabul edilir.

Son zamanlarda medyayı, sosyal medyayı izlerseniz, belediye meclisleri üzerinden, bazı müeahhit, mimar, mühendis gruplarının nasıl “Tekelleştiğini” fark edebilirsiniz. Adeta bu TEKEL den başka mimar, mühendis ve müteahhitlere iş gitmediğini görebilirsiniz. Yeter ki Yap-Boz oyununun parçalarını bir araya getirebilecek kadar teknik bilginiz, okuma yazmanız ve vicdanınız olsun.
İyi de, belediye meclisleri siyasi bir yapı değil mi? İçerde bu tür hukuka, planlama ve şehircilik ilkelerine aykırı işler olurken, o belediye yönetimlerinin bağlı olduğu siyasi partiler neden denetleme, kontrol, uyarı görevlerini yapmaz diye sorduğunuzu duyuyoruz? Eh, başkanlık sistemindeyiz artık. Parti il, ilçe başkanlarını bağladınız mı gerisi mavaldır.. Başkanlara karşı kimse gıkını çıkarmaz.. Bakmayın “bizim milletimiz cesurdur” laflarına. Cesur olsa, milli marşı “Korkma” diye başlar mıydı?

 

 

AÇ DEĞİL, AÇGÖZLÜSÜNÜZ!

Bir de bu plan tadilatları, imtiyazlı inşaat ihalelerinin TMMOB ve meslek odaları tarafını ilgilendiren yönü var. Denetleme yapması gereken anayasal bir kurum TMMOB. Yozlaşma her yerde.. TMMOB’a bağlı halktan, bilimden, akıldan, hukuktan, adaletten, kamu yararından yana meslek odası yönetimleri de gittikçe azalıyor. Bazı Meslek odaları ve bazı başkanları da yozlaşmış. Üyeleri kafalarını kuma sokmuş. Bazı yönetim kurulu üyeleri zaten  organize işlerin içinde!.. Bir de kendilerini acındırmazlar mı? ”E, biz aç mı kalalım?” Sanki kumaşı böyle olanlar aç kalırmış gibi?!.. Sizin sorununuz açlık değil muhterem.. Aç gözlülük.. Doymazlık!..
Peki bu ülkenin, bu yerel yönetimler ve bitmez tükenmez imar planı tadilatları konularının sonu ne olur? Böyle ülkelerde sürekli darbe olur.. Çünkü, darbeye davet çıkaran bizzat politikacıların kendisidir. Haksızlık, adaletsizlik, kayırma, haksız kazançlar elde etme, sonsuz imtiyazlar, kamunun ve kişilerin haklarını yeme, haklar, özgürlükler süreç içinde yok edildiğinde, diyalektiğin kuralı, birileri gelir “Netekim durun lan!” der.

 

 

GÖRECELİ DEMOKRASİ

Göreceli demokrasinin kesintiye uğramaması için; basının, STK’ların, Meslek Odalarının, kanaat önderlerinin bu yerel siyasetçileri çok iyi izlemesi, uyarması, denetlemesi, tepkisiz kalmaması gerekir. Bu denetleme şu anda kentlerde yapılmıyor. Yapılan kentlerde, yapanlar (kişi ve kurumlar) şeytanlaştırılıyor, yabancılaştırılıp dışlanıyor. Birkaç gazeteci ve  meslek odası dışında.. (Örneğin Ankara Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş gibi) Ama hızlı bir uyanış var.

 

 

“VATANI KURTARMA, KENDİNİ KURTAR!”

Şahsen bu tür rezilliklerin içinde, böyle kentlerde, bazı çirkin politikacıların arasında yaşamak istemiyoruz. Gençler de istemiyor. Demokratik haklarını kullanıyorlar; cop, gözaltı, hukuksuz cezalar.. Onlar vatanı terk etmekte buluyor çareyi.. Yukarıda anlattığımız vakaların yaşandığı kentlerde, ülkede siz yaşar mısınız? Gençler “Zorunda değiliz, hadi bize eyvallah, pisliğinizde boğulun!” diyor. Yurtdışında böyle çok gençle sohbet ediyoruz. Ülkemizdeki sorunların sözünü bile açtırmıyorlar.. “Beter olun abi, layık olduğunuz şekilde yönetiliyorsunuz. Bize ilişmeyin!” diyorlar..

 

Eh, biz 78 Kuşağıyız ya. İlle mücadele edeceğiz, pes etmeyeceğiz falan filan.. Sanki biz kurtaracağız vatanı?!.. Kardeşim devir vatan kurtarma zamanı mı? Kendini kurtar, al cukkaları otur oturduğun yerde! Ne oyunbozanlık yapıyorsun?!..

 

Yeni Belediye meclis üyeleri yeni belediye başkanları ortaya çıkarken bizim de böyle muzır düşünceler geldi geçti kafamızdan.
Bu seçimler demokrasi için mi dersiniz?

 

Hadi canım sen de!!!■

One Comment

  1. Zaman içinde öyleiçini boşalttılar ki, bırakın belediye meclisini, TBMM nin bile işe yarayıp yaramadığı şüpheli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir