Önemi bugünlerde daha iyi anlaşılabilecek bir bilgi notu 14 Ocak 2009’da Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yayınlandı. Maliye alanındaki başarılı çalışmalarından tanıdığımız Doç. Dr. Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan bu not, esas olarak yerel yönetimlerin mali performansında son yıllarda gözlenen bozulmaya dikkat çekiyor. Bu belki de genel algı veya dışarıdan yapılan gözlemler açısından şaşırtıcı bir gelişme değil, ancak değerlendirmenin esas farkı, somut verilere dayanmasından geliyor. Bunun için de, bu verilerin yayınlanmasını mümkün kılan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’nu 2001 krizinin hemen sonrasında çıkaranlara teşekkür etmek gerekiyor.
Yerel yönetimlerin açığı
Yerel yönetimlerin mali büyüklükleri 2006 yılı verilerinden başlayarak Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafından üçer aylık dönemler itibarıyla düzenli olarak yayınlanmaya başlanmıştır. Eldeki son veri Eylül 2008 sonu itibarı ile durumu yansıtmaktadır. Buradan, yerel yönetimlerin de, Merkezi Yönetim veya daha geniş kapsamlı Konsolide Kamu Sektöründe son dönemde olduğu gibi, giderek artan bir oranda bütçe açığı ve diğer grupların aksine sürekli olarak faiz dışı açık verdikleri izlenmektedir. GSYH’ya oranla bütçe açığı 2006 yılı sonundaki yüzde 0,2 değerinden yüzde 1’e, faiz dışı açık ise yüzde 0,1’den yüzde 0,5’e yükselmiştir. Ayrıca, bu tablonun yılın son çeyreğinde ve 2009’un ilk çeyreğinde daha da bozulacağını söylemek çok da yersiz görünmemektedir.
Hatırlanacağı gibi, Temmuz 2008’de TBMM’de kabul edilen bir düzenleme ile belediyelere ve il özel idarelerine genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden aktarılan pay artırılmış ve buradan harcamalar için yaklaşık 3.5 milyar TL’lik bir finansman yaratılmıştı. Bu düzenlemenin Uluslararası Para fonu (IMF) ile görüşmelerde niye bu kadar sorun yarattığını anlamak bu tabloyu gördükten sonra daha kolaylaşmaktadır.
Bütçe trendinde bozulma
Buna karşılık, 2009 bütçesinde ise belediyelere devredilen personelin ücretlerinin üçte birinin il özel idareleri tarafından ödenmesi yönündeki düzenleme ile 500 milyon TL’lik bir tasarruf öngörülmüştü. Bu dönemde gelen diğer haberlerde ise, IMF’nin belediyelere aktarılan vergi payında 1.2 milyar TL’lik kesinti talep ettiği ve bunun yerel seçim sonrasına bırakıldığı belirtiliyordu. Tüm bunların yerel yönetimlerdeki mali performansa nasıl yansıdığını bir miktar gecikmeli de olsa bu verilerden izlemeyi umuyoruz. Daha önce de değindiğimiz gibi, bütçe trendlerinde özellikle Eylül 2008’den itibaren belirgin bozulma görülmüştür. Faiz dışı fazlanın GSYH’ya oranında eylül-ocak döneminde görülen 2.1 puanlık azalışın, 0.9 puanı gelirlerdeki düşüşten, 1.2 puanı ise faiz dışı harcamalardaki artıştan kaynaklanmıştır. Ne yazık ki, benzer bir kötüleşmenin yerel yönetimlerde görülmemesi için somut bir gerekçe bulamamaktayız. Öte yandan, bugün itibarı ile performansın dışında da dikkate değer bazı eğilimler bulunmaktadır ve bunlara rapordan aldığımız değerlendirmelere de yer vererek değinmek istiyoruz.
Alternatif bütçe oluştu
Bizce, yerel yönetimlerin toplam harcamalarının yüzde 30’unu temsil eden mal ve hizmet alımları (sağlık hariç) kaleminin, 2008 yılı ilk dokuz ayı sonunda merkezi yönetim bütçesinde (MYB) görülen benzer harcamalara çok yakın gerçekleşmesi, önceki iki yılda bu oranın yüzde 70 civarında olduğu ve yerel yönetimler harcamalarının MYB’deki harcamaların ancak beşte birine ulaştığı dikkate alındığında, çok carpıcıdır. Sermaye giderlerinde (eski adıyla yatırım harcamaları) ise yerel yönetimlerin harcaması MYB’de görülen harcamayı aşmıştır, ancak bu durum önceki yıllarda da gözlendiğinden bir eğilim değişikliğine işaret etmemektedir. Bu gelişmelerin, raporda nasıl yorumlandığını aktararak bitirmek istiyoruz; “Bu rakamların anlamı aslında merkezi bütçeden aktarılan kaynakların yarattığı mali kapasite ile birlikte yerel yönetimlerin kamu harcaması açısından ikinci bir alternatif bütçe haline gelmesidir. Başka bir ifadeyle, kamu kaynakları adalet, güvenlik, savunma, eğitim, sağlık, çevre gibi merkezi bütçe tarafından yürütülen hizmetlerden yerel yönetimlere kaydırılmıştır. (…) Diğer yandan yerel yönetimlerin mali yerelleşme anlamında kendi kaynakları yerine merkezi yönetim bütçesi kaynaklarını kullanmaları hem merkezle yerel arasında rol ve sorumlulukların paylaşımı hem de kamu hizmetlerinin önceliklendirilmesi açısından iyi tartışılması gereken bir nokta olarak görülmelidir. Ayrıca yerelin kaynak yönünden merkeze daha bağımlı hale gelmesi orta vadede yerelleşme açısından bir geriye adım olarak da değerlendirilebilir.”
Haluk Bürümcekçi
Kaynak: Referans