Kent suçunun anatomisi - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Kent suçunun anatomisi
Share 11 Ağustos 2022

Geçmiş dönemde imar oyunları ile sadece 130 proje sonucunda ortaya çıkan bedel tam 85 milyar dolar yani 1,4 trilyon Türk Lirası. İstanbul’u içinden çıkılamaz sorunlar kentine dönüştüren, haksız rant sağlayan bu projelere karşı kavga veren bizler cezaevindeyiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İstanbul’un taşı toprağı altın derler ya, asıl altın olan İstanbul’un betonuymuş meğer. Bu sözün dönüşmesi ve yeniden tanımlanması, 1994-2019 yılları arasında İstanbul’da iktidar olan AKP ile oldu. Geçtiğimiz 3 yılda AKP yerel yönetimde iktidarda olmasa dahi sürdürmek istediği beton politikası için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı devreye sokarak, bu düzeni sürdürdü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) yaşanan iktidar değişikliği ile bu düzenin dudak uçuklatan bakiyesi de ortaya konuldu. Geçmiş dönemde imar oyunları ile sadece 130 proje sonucunda ortaya çıkan bedel tam 85 milyar dolar yani 1,4 trilyon TL. Düşünün, bu sadece incelenen 130 proje üzerinden hesaplanan bedel ve İstanbulluların cebinden çıkan/çalınan bu bedel sadece belli bir kesimin cebine girdi.

 

 

RANTIN MUHASEBESİ

 

 

 

Meslek odalarının yıllardır süren kent mücadelesinde bu projelerin aşağı yukarı yarattığı değer tahmin edilebilirken, 2019 yerel seçimleri ardından İBB bünyesinde İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı ve ilgili diğer birimlerin katkısı ile kesin verilere ulaşınca yaratılan rantın tam muhasebesi de ortaya çıkarıldı. Geçtiğimiz hafta yaptığımız bu çalışmanın ilk sonuçlarını İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu açıkladı. AKP yönetimindeki İBB döneminde hem belediye hem de Bakanlıklar marifetiyle, ayrıcalıklı yapılaşma hakkı verilen 100 proje örneklem olarak mercek altına alındı. Silivri’de bulunmamdan dolayı devamına katkı koyamadığım bu çalışmaya devam eden değerli meslektaşlarım kaçak yapılaşma ile ek imar hakkı alan 30 projeyi daha eklediler.

 

 

 

Aslında tüm bu imar oyunlu projeler, yıllarca mücadele ettiğimiz ve meslek odalarımızca hukuka aykırılıkları defalarca ortaya koyulan, doğrudan iktidar eliyle yaratılan rant projeleridir. Ayrıcalıklı imar hakları ile elde edilen bu projelerle, kentliler olarak birlikte ürettiğimiz değer, ayrıcalıklı belli grupların elinde toplanır. Yani bir yaşam alanı olarak kentin ürettiği değer olarak rant, küçük bir kesimin cebine girer. K. Marx, rantı “sermayenin emeğin ürettiği değeri bedelsiz gaspı”, “bedava emek” olarak tanımlar.

 

 

 

Negatif anlamı ile rant, kentin yarattığı olanaklardan sadece belli bir grubun faydalanmasını işaret eder. Ayrıcalıklı ve hukuka aykırı verilen yapılaşma hakları, kente ve kentliye bir fayda yaratmadığı gibi, her zaman sorunları artırıcı bir nitelik taşır. Oysa ortak yaratılan bu değer, yalnızca belli bir gruba ayrıcalık yaratmak yerine tüm kentin ortak faydası için de kullanılabilir. İmar planları, altyapı yatırımları ya da fonksiyonel değişimlerle ortaya çıkan değer, tüm kentlilerin faydalanabileceği yatırımlara da dönüşebilir.

 

 

 

KENTSEL ADALET

 

 

 

Kentin yarattığı ortak bir değer olarak rantın belirli gruplardansa tüm kentlilerin faydası için kullanımı; eşitsizliklerin giderilmesi, kentsel adaletin sağlanması adına yeni bir araç ortaya koyacaktır. Bugünün kentinde rant değerinin oluşumu kaçınılmazsa, rantın bu kabulle toplumsal fayda için kullanımı da bir zorunluluktur. Örneğin, bu değer aktarımı İstanbul’da yaşanan konut sorunu için bir çözüm sağlayabilir. Fakat AKP iktidarı ile yaşadığımız pratikte rantın belli gruplarda toplanması konut sorununu daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Oysaki, bugünün kentlerinde rantın negatif etkisi izlenecek doğru bir politikayla azaltılabilir ve toplumsal fayda için kullanılabilir.

 

 

 

Bugüne kadar İstanbul’da yapılanlara baktığımızda, bu etkinin tamamen görmezden gelindiği açıktır. İBB tarafından yapılan açıklamaya göre 130 rant projesi ile ortaya çıkan 85 milyar dolarlık bir değere el konulmuştur. Bu projelere ve el konulan toplam değere ilişkin fotoğrafın bütününü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yakında açıklayacaktır. Fakat bu fotoğrafın parçalarına baktığımızda durumun vahameti ve buradan üretilen zenginliğe nasıl el konulduğu anlaşılacaktır. Bu parçaların ayrı ayrı hikâyeleri, meslek hayatı boyunca bu yağma düzenine karşı mücadele eden, sağlıklı kentler yaratmak için çareler arayarak, öğrencilerine meslek etiğini anlatmaya çalışan bizlerin neden cezaevinde olduğunu da göstermektedir.

 

 

 

 

Kentte yakın çevresinden hem imar hakları, hem rant değeri hem de vergi, uygulama, vs. gibi ayrıcalıklar ile ayrışan söz konusu projelerin her birinin kendi hikâyesi var ama tabi hepsi bu yazıya sığmaz. Bu nedenle, birkaç örnekle ve bunlara karşı verilen mücadeleyi anlatmak fotoğrafın bütününü kavramamıza yardımcı olabilir.

 

 

 

BEDELİ SADECE BİR DAİRE

 

 

 

İlk olarak, Beşiktaş Vişnezade’de İTÜ Maçka Kampüsü yanında yer alan konut projesinden başlayalım. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’na ait arsanın hikâyesi 2005 tarihli bölge imar planlarının yapımı ile başlar. İmar planında ‘kat otoparkı ve yeşil alan’ olarak gösterilen arsa için kamu kurumlarının itirazı, İBB tarafından reddedilir. Bir kısmı azınlık mezarlığı ve kalanı otopark olan arsanın 2006’da satılarak özelleşmesi ile yeni sahibi şirket tarafından imar planı değişikliği başvurusu yapılır. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’na verilmeyen yapılaşma hakkının daha fazlası, bu şirkete verilir. Şirket yok paraya otopark ve yeşil alan olarak aldığı arsa üzerinde 2,00 emsal ve serbest yükseklik izni veren ayrıcalıklı imar hakkına sahip olur. Şirket projeyi tamamladığında arsa bedeli olarak kamuya ödediği bedeli sadece bir dairenin satışı ile karşılayacaktır.

 

 

 

Dönemin İBB yönetimi ise Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’nın çevre yapılanma koşullarını talep ettiği teklifini reddederken, iki yıl sonra arsanın yeni sahibinin çok daha yüksek talebini onaylayacak ve imar planı değişikliğini yürürlüğe koyacaktır. İBB tarafından yapılan planlar ile büyük bir rant değeri yaratılırken, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı arsası üzerinden tam tabiriyle yetim hakkı yenmiştir. Onaylanan uygulama ve nazım imar planı değişiklikleri TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından 2007’de dava konusu edilmiş, 2014 yılında kesinleşen karar ile ne idare mahkemesi ne de Danıştay bir iptal nedeni görmemiş ve plan değişikliklerinin açık biçimde imar mevzuatı ve şehircilik ilkelerine aykırılığına rağmen, meslek odasının iptal talebi reddedilmiştir.

 

 

Fakat mevzu bahis şirket imar planı değişiklikleri ile de yetinmez. Usulsüzlükler ruhsat ve inşaat sürecinde de devam eder. 7000 m² arsa üzerinde brüt 60.000 m² inşaat yapılır. Yani 2.00 olan emsal değerine karşılık ortaya çıkan inşaat alanı tam 8,57 emsal değerine ulaşır. Yani imar planı değişikliği ile verilen ayrıcalıklara yapı ruhsatı ile verilen ek yapılaşma hakkı eklenerek rant değeri maksimize edilir. İşin sonunda yok paraya alınan kamu arazisinde dönemin İBB yönetimi tarafından yapılan plan değişikliği ve ilçe belediyesince verilen yapı ruhsatı ile ortaya çıkan büyük rant değerinin tamamı inşaatı yapan şirkete aktarılır.

 

 

 

Bu çarpıcı örnek elbette tek değil. Geçmişi 2004’e dayanan ve AKP tarafından yapılmaya devam edilen daha birçok benzer rant hikayesi anlatılabilir. Hepsinde ortak bir stratejiyi izleyebiliyoruz; yapılan ayrıcalıklı plan değişiklerinin üstüne yapı ruhsatları ile yapılaşma haklarının ve rant değerinin maksimize edilmesi. Örneğin 12.250 m² arsa üzerine 3,00 emsal yapılaşma hakkı ile yapılan Sapphire AVM projesinde brüt inşaat alanı 184,350 m² olup, 12,00 emsale denk gelen bu inşaat alanı ile planda verilen yapılaşma hakkının tam 4 katının gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Karayolları Bölge Müdürlüğü arazisi üzerine yapılan Zorlu Center’da 96,500 m² arsa üzerinde yapılan 750.000 m² inşaat alanı, resmi belge olan imar planı ile öngörülenin neredeyse 3 katı. Ya da Soma’da 301 madencinin ölümüne neden olan Soma Holding’in yaptığı Spine Tower projesinde 22.000 m² arsa üzerinde yapılan 160.000 m² inşaat ile ortaya çıkan yapı alanı imar planının izin verdiği yapılaşma hakkının tam 2,5 katı.

 

 

 

İstanbul’da buna benzer daha yüzlerce rant projesinin hikâyesini anlatabiliriz. Sadece 130 proje üzerinden hesaplanan 85 milyar dolar gibi inanılmaz bir meblağ bize İstanbul’da betonun neden altın değerinde olduğunu gösteriyor. Dahası, artan nüfus yoğunluğu nedeniyle yapılması gereken yol ve diğer altyapı ihtiyaçları için hepimizin vergilerinden karşılanan kamu yatırımları, trafik yoğunluğu başta olmak üzere altyapı sıkıntıları ise İstanbulluların yemediği nimete ödediği külfeti.

 

 

 

CEZAEVİNDEYİZ…

 

 

 

Tabii ki her biri kent suçu olan bu projeleri meşru kabul etmemiz, onaylamamız mümkün değil. Ama Türk lirası olarak 1,4 trilyon TL’ye denk gelen bu rant, belli gruplara ve siyasilere değil, kent ve kentliler için kullanılsaydı, işte o zaman İstanbul’un birçok sorununa çareler üretilebilirdi. Basit bir hesapla bu değer ile yaklaşık 6 milyon kişinin barınacağı 1,5 milyon adet sosyal konut yapılabilirdi. Ya da yaklaşık 3 bin kilometre metro hattı yapılabilirdi.

 

 

 

Bu durum tam da bu iktidarın tercihleri ile bağlantılı. Kentin ortak ürettiği rant değeri ya belli gruplar elinde birikecek ya da toplumsal fayda için kullanılacak. İstanbul’u rantla kavgası bitmez. Bu yüzden İstanbul’un yarattığı değeri sömüren iktidar ve yandaşları, yarattıkları rantı paylaşma kavgası verirken; İstanbul’un içinden çıkılamaz sorunlar kentine dönüştüren, sorunlarını büyüten, haksız rant sağlayan bu projelere karşı kavga veren bizler, meslek odaları temsilcileri, kenti savunan meslek insanları cezaevindeyiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: Birgün


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org