Daha Ne Kadar Geçmesi Gerekir?... - Sayfa 9 / 9 - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Daha Ne Kadar Geçmesi Gerekir?…
Share 17 Ağustos 2009

Bugün, 17 Ağustos 2009; Olası Depreme 10 Yıl Daha Yaklaştık; Hazır Mıyız?

Faruk-Goksu17 Ağustos büyük depremin üzerinde 10 yıl geçti. Büyük depremin bilançosu;

o Resmi rakamlara göre, 17.480 can kaybı, 23.781 yaralı,

o Resmi olmayan rakamlara göre ise yaklaşık 50.000 can kaybı, ağır-hafif 100.000’e yakın yaralı,

o 133.683 çöken bina ve yaklaşık 600.000 evsiz,

o 285.211 konut ve 42.902 işyeri hasarlı,

Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) işbirliği ile hazırlanan 2003 yılında yayınlanan kısa adı ‘JICA Raporu’ndaki felaket senaryosuna göre İstanbul’daki olası depremde;

o 70-90 bin civarında can kaybı, 135 bin ağır yaralı,

o 50-60 bin civarında ağır hasarlı bina olacak ve

o 500-600 bin civarında aile evsiz kalacaktır.

1999 büyük depreminin ortaya çıkardığı sonuçtan sorumlu olan politikacılar, bürokrasi, mütaahitler, mülk sahipleri ve uzmanlar tarafından 10 yıl süre içinde ne yapıldı.

1999 Büyük Deprem Bilançosu ve 2003 JICA Raporu, İstanbul Olası Deprem Felaket Senaryo tahminleri dikkate alındığında ise bugün, aşağıdaki soruların yanıtlanması günüdür. Bunlar;

1. 17 Ağustos Büyük Depremi ve İstanbul Olası Depremi sonuçlarının verdiği mesajlar:

* Kamu yöneticileri,
* Üniversiteler, meslek odaları, plancılar, mimarlar ve mühendisler,
* Yatırımcılar,
* Sivil toplum kuruluşları,
* Basın ve medya kuruluşları,
ile İstanbul’da yaşayan herkes tarafından yeterince biliniyor ve yeterince ciddiye alınıyor mu?

2. Deprem riskini azaltmaya yönelik olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlatılan; JICA Raporu ve İstanbul Deprem Master Planı (İDMP) tarafından;

o Hastahane, okul binaları, kamu tesisleri, köprü, liman, alt yapı, vb. gibi önemli kamu tesislerin ve altyapının güçlendirilmesi,
o Afet yönetim Merkezi kurulması ve halkın bilinçlendirilmesi,
o Deprem Afeti Önleme Master Planı, Depreme Karşı Dayanıklı Binalara Yönelik Araştırmaların Özendirilmesi, Depreme Karşı Dayanıklı Konutlar için Kredi Sisteminin Oluşturulması, Afet Yönetimine Yönelik Kurumsal Sistemin Geliştirilmesi,
o Risklerin yönetimi projelerinin entegre edildiği ‘Sakınım Planı’;
o Yüksek riskli bölgelerden başlamak üzere ‘Yerel Eylem Planı’;
o Proje, Program ve Araştırma,
vb gibi konularda yapılan önerilerin ne kadarı gerçekleşmiştir? Bu çalışmalara kamu, özel ve sivil örgütler ne kadar katkı sağlamıştır?

3. İki önemli çalışmanın önerileri doğrultusunda hazırlanan, Zeytinburnu Pilot Projesi (ZPP), Küçükçekmece Kentsel Dönüşüm Projesi, Fatih Kentsel Yenileme Projesi kapsamında; mühendislik çalışmaları sonucunda tesbiti yapılan çok yüksek ve yüksek riskli yapıların durumu dikkate alınarak hazırlanan;

o Riskli binaların tasfiyesi, tahliye koridorlarının açılması ve toplanma alanlarının yaratılması için kısa vadeli önlemleri ve kriterleri ortaya koyan Acil Eylem Planı (ACEP),
o Yeni yaşam alanlarının yaratılmasına yönelik hedefleri ve projeleri ortaya koyan, kapsamlı dönüşümün temel ilkeleri olan yerel ekonominin canlandırılması ve toplumsal kalkınmanın yaratılması stratejilerini geliştiren, Mahalle Yenileme Eylem Planı (MAYEP),
o İstanbul Metropol ilçelerindeki potansiyelleri fırsata dönüştürecek İlçe Gelişim Eylem Planı (İGEP),

ile ortaya konulan strateji, program ve projelerin ne kadarı uygulanmıştır?

4. Yapılan planlar, araştırmalar ve projeler sonucunda olası deprem riski ne kadar azaltılmıştır?

Artık, bugün; 17 Ağustos 2009 tarihinde, yani büyük depremin 10 yılı ardından;
o Deprem kaç şiddetinde olacak?
o Hangi fay hattı kırılacak?
o Deprem olacak mı, olacaksa hangi yıl olacak?
vb. gibi soruların yanıtlarını tartışmak yerine, yukarıda belirtilen soruların yanıtlarını birlikte tartışmalıyız. Tartışmaları yaparken, çalışmalara ‘biz ne katkı sağladık’, ‘nasıl destek vereceğiz’ yaklaşımı ile konuyu değerlendirmeliyiz.

Gelecek 10 yıl için Taraflara Çağrı
Sorumlu aramak yerine gelinen sonuçtan hepimizin sorumlu olduğumuzu kabul ederek, ‘yeni yaşam alanları nasıl tasarlamalı’ konusunu geniş katılımlı ortamlarda tartışmalı ve yenilikçi yaklaşımları ortaya koymalıyız. Taraflara aşağıdaki işlerin yapılması konusunda çağrı yapılmalıdır.

Merkezi Yönetim;
* Ulusal Afet Riskini Azaltma Strateji Planı hazırlamalı,
* Kentsel Dönüşüm Fonu oluşturmalı ve fonun kaynağı kentlerde verilen ilave imar haklarının belli bir % sinden oluşturulmalıdır. Fon kaynakları, 1/3 oranında belediye, yatırımcı ve sivil, yerel örgütlere dağıtılmalı ve taraflar ortak proje geliştirdikleri zaman kaynak ortak kullandırılmalı,
* Hükümete bağlı bir Kentsel Dönüşüm Birimi kurulmalı,
* Yeni Yasal Düzenlemeler yapılmalı,
* Koruma Yasasında sit alanları konu alan ‘İmar Hakları Aktarımı’ yönteminin uygulanması için 5 yıldır hazırlanmayan yönetmelik hazırlanmalı ve kapsam tüm alanlar için genişletilmeli,

İstanbul Büyükşehir Belediyesi;
* JICA Raporu ve İDMP’nı önerileri doğrultusunda hazırlanan Zeytinburnu, Fatih ve Küçükçekmece Projelerinde yapı riski yüksek olan yapıların dönüşümü için örnek uygulamalar başlatılmalı,
* JICA Raporunda belirtilen ’56 riskli mahalle’ için örnek uygulama modelleri geliştirilmeli,
* Kentsel Dönüşüm ve Yenileme ‘Proje Alanları Seçim Kriterleri’nin belirlenmesi için ‘Yoksulluk, Kentsel Risk ve Değer Haritaları’nı çıkarmalı,
* İstanbul Kentsel Dönüşüm Strateji Planı hazırlamalı,

Özel Sektör;
* Belediyelerle birlikte riskli mahalleler başta olmak üzere ortak proje geliştirmeli,
* Deprem odaklı Sosyal Sorumluluk Projeleri hazırlamalı,
* Proje finansmanı yaratılması için çalışmalar yapmalı,

Meslek Odaları, Üniversiteler ve Sivil Toplum Örgütleri,
* Yeni kentsel gelişme ve dönüşüm yaklaşımların geliştirilmesi için teorik ve pratik ortam hazırlamalı,
* Kendimize özgü proje işbirliği model ve yöntemleri geliştirmeli,
* Projelere çözüm ortağı olmalı,
* Uzlaşma Yönetimi konusunda yöntemler geliştirmeli,
* Halkın bilinçlendirilmesi konusunda etkin rol almalı,

Basın ve Medya;
* Başarılı çalışmaları gündemine almalı,
* Kamu, özel ve sivil örgüt işbirliği projelerini desteklemeli,
* Halkın bilgilendirme ve bilinçlendirilmesi konusunda program yapmalıdır.

Ve son olarak, bizler, yani İstanbul’da yaşayanlar, sorunun kendi sorunumuz olduğu bilinci ile hareket ederek ‘birey olarak ne yaparım’ anlayışı ile sorunun çözümüne katkı sağlamalıyız.

Bir yurttaş ve İstanbul’da yapılan çalışmaların bazılarına tecrübelerim ile katkı sağlayan kent plancısı olarak kaleme aldığım yazıdaki soruların tartışılması ve taraflara yapılan çağrının, olası İstanbul depremine 10 yıl daha yaklaştığımız bugün, önemi dikkate alınarak değerlendirilmesi dileği ile saygılar sunarım.

A.Faruk GÖKSU
Kent Plancısı
Yerel Girişimi Destekleme Platformu (DESTEK)

12 Yorum
  1. Daha ne kadar geçmesi lazım derken bir kinaye yaptığınız anlaşılıyor. Gerçekten on yıl herşeyi kavramak ve gereknleri yapmak için çok uzun bir süre. Bu kadar vurdumduymaz bir idare bu kadar savruk bir stk grubu bu kadar kendi derdine düşmüş meslek odaları olunca “daha ne kadar geçecek” sorunuz anlam kazanıyor.
    Ne yazık ki?

    Ahmet Çetin | 20 Ağustos 2009

  2. Artık hiçbir şey yazmak gelmiyor içimden. Çünkü herhangi bir konuda yapılan tartışmalar, açıklanan görüşler (onaylama veya eleştiri), bir şeylerin değişebileceği umudunu taşır, ya da taşımalıdır. Oysa tüm gelişmeler öylesine umut kırıcı ki. Artık umutsuzluğumu yazmaktansa hiç yazmamayı tercih ediyorum.

    Bir deprem master planı hazırlanıyor, emek, zaman, kaynak harcanıyor. Sonra bir kenara atılıyor. Yaptıran kurum olarak Belediye’nin dikkate almamasının yanı sıra ne yazık ki bazı meslek odaları ve STK’lar da sahip çıkmıyor. (Eleştirilebilir ve geliştirilebilir ama bunu yapmak için öğrenmek ve daha ileri götürmek için çaba gerekir ki bu zordur, bunun yerine dudak bükmek ve yok saymak kolaydır.) Ardından deprem odaklı kentsel dönüşüm pilot projeleri yaptırılıyor, yine emek, zaman, kaynak harcanıyor. Bunlar da hiç yokmuş gibi aynı şekilde kenara itiliyor. Geçen on yılda bu konuda hiçbir şey yapmamış olmayı unutturmak için, bu günlerde ne bu projelerle, ne de DMP ile ilgisi olmayan kat karşılığı bir proje (Zeytinburnu Sümer mahallesi) “Türkiye’nin ilk deprem odaklı projesi” reklamları ile uygulamaya konuyor.

    İstanbul için Çevre Düzeni Planı adı altında üst ölçekli bir plan, daha doğrusu planlar yapılıyor. Çok sayıda akademisyen ve uzmanla yapılan ilk plan için yine emek, zaman, kaynak harcanıyor. Hukuken kesinlikle sorunlu olduğu ve açılan ilk davada iptal edileceği bilinmesine rağmen onaylanan planın (artık aymazlık değil tercih olduğuna inandığım) iptalinden sonra, Belediye bürokratları ve teknokratları tarafından yapılan bazı değişikliklerle plan yeniden onaylanıyor. Gerek iptal edilen gerekse mevcut durumu bir belgeye bağlamaktan öteye gitmeyen bu özelliği ile de “ayakları yere basan plan” olarak ifade edilen her iki plan da İstanbul’un beklenen depremi için ne getiriyordu? Sadece içi boş sloganlar… Getirme şansı var mıydı? Böyle bir planlama yaklaşımı ile hayır Mevcut durumu ve mevcut eğilimleri bir belgeye bağlayan bu plan niye yapıldı? Herhalde tepeden inme büyük ulaşım projelerini (üçüncü köprü, karayolu tüp geçişi vb) üzerine İŞLEMEK için.

    Kentin gelişimini kesinlikle değiştirecek olan büyük yatırımları planlamıyorsunuz, birleri karar veriyor, birilerinin plana “işlemesi”, Belediye Meclisi ve Başkanlığının da bir noter gibi onaylaması bekleniyor. Bu kentte yaşayanlar ne mi düşünüyor? Onlar anlamaz, ne bilgi verirsek onu bilir. Bu karaların bu kente ne getirip ne götüreceğinin onlara açıklanması gerekmez. Gelecek kuşaklara ne bırakacağımız ya da bırakamayacağımızsa hiç düşünmediğimiz bir ayrıntı.

    Daha çok konu var insanı umutsuzluğa düşüren; Ülkenin en güçlü imar kurumu haline gelen TOKİ faaliyetleri, ona yetişmeye çalışan KİPTAŞ faaliyetleri, bütün ilçe belediyelerinin (acele kamulaştırma vs gibi) kolay uygulama şansını verdiğini düşündükleri için hevesle sarıldıkları “Kentsel Yenileme” projeleri vs.

    Umutsuzluğu artıran yalnızca idarelerin tasarrufları da değil. Yapılan eleştiri ve karşı çıkışlarda daha bilgili, daha donanımlı olmaları beklenen kurumların; esası görecek bilgi donamı olmayan, paylaşmayan, tartışmayan (yani farklı görüşleri tartışmayan), aynı eleştirdikleri idareler gibi, iktidarda olanın her şeyi bilmesi anlayışına dayanan yaklaşımları ile geniş kesimleri yanına alamayan muhalefetleri ne yazık ki güçlü idareler karşısında başarısız oluyor.

    Bu umutsuz yorumu yine de umutla noktalamak adına umarım yanlışlardan doğrular çıkarmayı çok geç olmadan öğreniriz ve umarım deprem bize çok acımasız davranmaz ve bu fırsatı verir.

    Asuman Yeşilırmak | 20 Ağustos 2009

  3. Gerçekten çok tüketici, bıktırıcı bir süreç. Oysa herkes biraz daha özenli olabilirdi. Devlet görevlerine daha çok sahip çıkabilirdi. Öyle olmadı. İnsanlar unuttu gitti. Asuman hanım umarım deprem bize çok acımasız davranmaz ve bu fırsatı verir diyor ama bu bir dilek sadece.

    olcay karaca | 20 Ağustos 2009

  4. deprem tehlikesi bence hiç bir zaman ciddiye alınmadı. şimdi Van depremini ciddiye aldık onun için kanun çıkardık diyorlar ama bu da bana inandırıcı gelmiyor.

    resmiye güldoğan | 31 Mart 2012

  5. daha çok geçmesi gerekir maalesef, ne devlet ne halk deprem tehlikesinin sahici anlamda farkında değil, uzatmaya bırakıyor her şeyi.

    Şefika Gül | 7 Aralık 2019

  6. Yıllar geçti, onuncu yılda bile vurdumduymazlık anlaşılmış. Şimdi halk panik içinde. Ama İzmir depreminin heyecanı ile. Peki unutunca, tıpkı yazılanlar gibi.

    derya kuloğlu | 5 Kasım 2020

  7. 20 sene geçtiğinde, bu söylenenleri aşan bir yeni birikime sahip değiliz ne yazık ki. Tarih durmuş sanki.

    demir atakan | 6 Kasım 2020

  8. yani, bu kadar zaman geçtikten sonra doğru düzgün bir hazırlık yoksa, söz bitiyor.

    ferda çetinkoz | 6 Nisan 2021

  9. Düşünün bu 20 sene nasıl geçti. Malum. Ülke için büyük kayıp.

    çetin aslanoğlu | 17 Eylül 2021

  10. Bugünden baktığımızda depremin üzerinden 10 sene geçtikten sonra söylenenler, AKP iktidarı sayesinde tümüyle çöpe gitmiş görünüyor. Oysa tehlike çok yaklaştı.

    Öznur Akencil | 28 Kasım 2022

  11. Söylenenler o kadar doğru ki, bugün de aynı şeyler geçerli. Fakat dikkate alan yok.

    sermin akça | 9 Aralık 2022

  12. Bence “çok geçmesi” gerekir. Niye derseniz, bizden adam olmaz. Doğal felaketi önlemek için kamu idaresinin kılı kıpırdamıyor, felaket yaklaşıyor. Dediğim gibi bizden adam olmaz.

    Neslihan Çömlekçi | 11 Aralık 2022


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org