Çatalhöyük köy mü, kent mi? - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Çatalhöyük köy mü, kent mi?
Share 26 Mayıs 2008

1960’ların başında Çatalhöyük kazılarını yöneten arkeolog Mellaart, kazılan alanın yüzde dörtlük bölümündeki yapılarda bulunan olağanüstü duvar süslemeleri ve küçük heykelciklerden dolayı, tapınaklardan oluşan ve ruhban sınıfa ait mahalleler bulduğunu öne sürmüş, ancak 1993 yılında Ian Hodder yönetimindeki ikinci dönem kazılarında, yerleşmenin tam ters ucunda ortaya çıkarılan iç düzenlemeleri Mellaart’ın tapınak olarak yorumladığı yapılarla aynı olan zengin ikonografiye sahip çok sayıda yapı bulunmasıyla bu sav çürütülmüştür.

Kaynak: Toplumsal Tarih Dergisi / sayı: 160 (Nisan 2007)

Yazan: Dr. Alev Eraslan

İnsan topluluklarının yaşadıkları yerleşme yerlerinin türlerini belirleyen kriterlere göre yerleşmelere köy, kasaba veya kent adı verilir. Adına kent denilen yerleşim birimi birçok yönden incelenmesi gereken karmaşık bir olgudur.

Ekonomik, politik, teknolojik ve sosyolojik boyutlarını kapsayan tanımı ile kent; ırk, etnik köken ve kültür bakımından farklılaşmamış fertlerden oluşan, kapalı bir toplum yapısı ve uzmanlaşmamış ekonomiye sahip küçük homojen topluluk olan köyün tersine; ırk, etnik köken ve sosyo-ekonomik statü olarak farklılaşmış heterojen gruplardan oluşan, karmaşık bir teknoloji ve işbölümüne dayanan bir ekonomik yapıya sahip, nüfusu artmış, kamusal yönetimi barındıran yerleşme olarak tanımlanır. Tarımsal olmayan üretimin yapıldığı, kırsal ve kentsel üretimin ve dağıtımın denetlendiği, belirli bir teknolojinin beraberinde getirdiği büyüklük, yoğunluk, farklılaşma ve bütünleşme düzeyine ulaşmış yerleşme türü1 olarak da tanımlanan kentlere geçiş, Gordon Child’a göre insanoğlunun yerleşik düzene geçiş aşaması olan “neolitik devrim”den sonra gerçekleştirdiği ikinci devrimdir.

Ekonomik yapı ve sosyal örgütlenmede ortaya çıkan gelişmeleri gösteren kent denilen sosyal grup, tarih boyunca sosyolog ve antropologlar kadar tarih, ekonomi ve hukuk gibi bilim dallarından düşünürler tarafından da irdelenerek kent nedir, köy ile kenti birbirinden ayıran ölçütler, kentin oluşumunu sağlayan dinamiklerle kentin özellikleri ve gelişiminde rol oynayan faktörler nelerdir gibi sorulara yanıt aranmış, çeşitli kent hipotezleri ortaya atılmıştır. Kent olgusunu kuramsal yaklaşımlarla tartışan bu araştırmacılarla, somut özellikler ve maddi arkeolojik verilerle kuramların değişikliğe uğrayabileceğini öne sürerek bu yaklaşımlara daha az bağlı kalma eğiliminde olan arkeologlar arasında süregelen tartışmalar günümüzde hâlâ devam etmektedir. Sosyal, ekonomik ve mekânsal süreçlerin karşılıklı ilişkilerinin değerlendirilmesi gerektiğini savunan arkeologlara göre, ilk kentlerin doğuşuna neden olan etmenler ve kent teorileri evrensel nite¬likte değildir.

Sosyolojik kuramlar ve arkeolojik kanıtlar dikkate alınarak, kent yerleşmesinin diğer yerleşim türlerinden ayırt edilebilmesine yönelik kent olabilme özellikleri nelerdir, sorusuna yanıt arandığında, çok sayıdaki kent kuramı arasından arkeolojik bakışa en yakın olanı, “morfolojik yaklaşım” olarak adlandırılan görüş gibi görünmektedir. Araştırmacı Louis Wirth’ün başını çektiği ve aralarında arkeologların da bulunduğu bir grubun ortaya koyduğu hipoteze göre, köy ve kent yerleşmeleri arasındaki farklar sosyolojik tanımların tersine, bazı yapısal özelliklerle açıklanmalıdır. Toplumsal yapıdaki değişimlerle yerleşmelerin mekânsal yapıları arasında doğrudan ilişki olduğunu varsayan bu teoriye göre, kent gereğinin ölçütleri; “uzmanlaşma, merkezi yönetim, sosyal tabakalaşma ve ticaret”tir.2

Konya’nın Çumra ilçesi yakınlarında bulunan, kapladığı 13,5 hektarlık alan ve tahmini 10 bin nüfusu ile neolitik dönemin hem Yakındoğu hem de Anadolu’daki en büyük yerleşmesi olan Çatalhöyük, hafiri arkeolog James Mellaart tarafından dünyanın en eski kenti olarak tanımlanamış ve yıllardır bu tartışmanın odağını oluşturmuştur. Peki tüm kent araştırmalarında Filistin’deki Eriha’dan (Jeric-ho) sonra en sık kullanılan iki örnekten biri olan yerleşme sosyal ve mekânsal yapısıyla gerçekte bir kent midir?

Kent bilimcilere göre, bir yerleşmenin ekonomisi o yerleşmenin türünü belirleyen ana kriterdir. Ekonomik öğenin kentleşmede özel bir ağırlığı vardır ve bu yüzden kentleş-me tarımsal üretimden daha ileri bir üretim düzeyine geçiş olarak da tanımlanabilir. Bu geçiş tüm üretim denetleme işlevinin kentlerde toplanmasını zorunlu kıldığı gibi, kentlerin büyümesine ve yoğunluk kazanmasına, heterojenlik ve entegrasyon derecelerinin artmasına yol açmıştır.3 Örgütlenmiş ekonomik eylemlerdeki değişme, farklı iş kollarının yarattığı ekonomideki çeşitlilik ve uzmanlaşma gerektiren bir üretim, kentli üretimin temel gereğidir. Tarım dışı alanlarda çalışan uzman zanaatkâr sınıfı ve kompleks işbölümü, bir yerleşmede var olan kentli toplumsal yapının en önemli göstergesidir. Çatalhöyük uzmanlaşmanın tepe noktası gibidir. Ekonomisi ağırlıklı olarak tarım ve obsidyen ticaretine dayanan yerleşmedeki uzman zanaatkârlığın çokluğu dikkat çekicidir. Yerleşmedeki bazı eşyaların lüks olmaları, bunların sıradan bir ev içi üretimden kaynaklanmasının mümkün olmadığını ve yapımlarının uzman zanaatkârlar tarafından gerçekleştirildiğini düşündürmektedir. Ağırlıklı olarak obsidyen ve çakmaktaşından ileri düzeyde teknolojiyle üretilmiş alet ve mızrak, ok ucu ve hançerlerden oluşan silahlar, küçük heykel yapımı, renkli değerli ve yarı değerli taşlar, parlak renkli bakır cevheri ve kurşun gibi çok çeşitli hammaddeyle gerçekleştirilen gelişmiş bir mücevhercilik, seramik yapımı ve dokumacılık bu zanaat alanlarından birkaçıdır. 4 Yerleşmedeki sembolik / simgesel sanata ait izler ise olağanüstüdür. Anıtsal yüksek kabartmalar, boğa kültü, duvar resimleri ve tanrıça figürinleri ile heykelciklerden oluşan eşsiz ikonografi hazinesi yerleşmeye haklı ün kazandıran önemli dekorlardır.

Köyden kente dönüşümün bir gereği olarak kabul edilen bir diğer temel faktör de yerleşmelerin yönetim işlevinin (merkezi yönetim) olmasıdır. Artan uzmanlaşma, toplumu çalışan ve bu çalışmaları örgütleyen sınıflara bölerek yönetici sınıfın oluşmasına yol açar. Yönetici sınıf (merkezi otorite) hem tarımsal üretimin fazlasını (artı ürünü), hem ticareti, hem de zanaatkârların ürettiği ürünleri kontrol edip bunları toplayıp depolayarak, gerektiğinde de yeniden dağıtımını gerçekleştirerek ekonomik süreci düzenler. Kent kuramlarını ileri süren araştırmacılara göre, iktidarların dinsel nitelikte olduğu ilk hiyerarşik toplumlarda üretimin denetlenmesinin ve ekonomik eylemlerin örgütlenme biçiminin, yani merkezi otoritenin göstergesi, yerleşmelerdeki tapınak yapılarıdır. Toplumda var olan karmaşık sosyal organizasyon, örgütlü işgücü ve yönetici sınıfa işaret eden ve plan, ebat, inşa tekniği, kullanılan malzeme ve iç buluntu nesnesi açısından yerleşmedeki diğer yapılardan ayrılan kamusal işleve sahip bu yapılara Çatalhöyük’te bugüne dek rastlanmamıştır. 1960’ların başında yerleşmenin kazılarını yöneten arkeolog James Mellaart, kazılan alanın yüzde dörtlük bölümündeki yapılarda bulunan olağanüstü duvar süslemeleri ve küçük heykelciklerden dolayı, tapınaklardan oluşan ve ruhban sınıfa ait mahalleler bulduğunu öne sürmüş, ancak 1993 yılında Ian Hodder yönetimindeki ikinci dönem kazılarında, yerleşmenin tam ters ucunda ortaya çıkarılan iç düzenlemeleri ve Mellaart’ın tapınak olarak yorumladığı yapılarla aynı olan zengin ikonografiye sahip çok sayıda yapı bulunmasıyla bu sav çürütülmüştür. Hodder, yapıların zeminlerinde gerçekleştirdiği analizlerle bunların ev ve mutfak düzenlerinin diğer yapılarla aynı olduğunu ve hiçbir yerleş-mede bu denli şaşırtıcı sayıda tapınaktan söz edilemeyeceğini belirterek bu yapıları kişisel ibadethane konut (domestik kültler) olarak yorumlamış ve özel bir sınışa ilişkili olmadıklarını ileri sürmüştür.5

Araştırmacılar tarafından önemli bir kent argümanı olarak kabul edilen bir diğer özellik de sosyal tabakalaşmadır. Sosyal ve ekonomik yönden basit ve homojen bir topluluk olan köyün tersine, kentli toplumsal yapı farklı meslek grupları, sosyal ve ekonomik sınıflar ile mezhepler gibi heterojen nitelikteki gruplardan oluşan karmaşık bir sosyal gruptur. Çatalhöyük mimari olarak homojen, fonksiyonlara ayrılmamış bir yerleşim düzenine sahiptir. Mekânsal yapıda yerleşme içi statü alanları ve yapı dokusunda sakinlerinin statülerinde hiyerarşiye işaret eden izler bulunmaz. Yapılar arasında hiçbiri diğerinden daha büyük veya daha zengin değildir. Konutlardaki bu tekdüzelik toplumsal yapıda bir katmanlaşmanın olmadığı izlenimi verir. Toplumsal statüye işaret eden tek yer mezarlar olup, evlerin altında bulunan gömülerdeki armağanlar bir dereceye kadar sosyal farklılığı göstermektedir. Yerleşmedeki bazı erkek gömülerin de, gömü hediyesi olarak obsidyenden yapılmış aletler, çakmaktaşı kama, ok ve mızrak uçları, mermer topuz başları ve kilden damga mühürler; tüm kadın gömülerinde ise obsidyen aynalar, kemik iğne ve tokalar, pişmiş toprak, bakır ve çeşitli taşlardan yapılmış boncuklar ölü hediyesi olarak bırakılmıştır.6

Bir diğer sosyal imtiyaz göstergesi de duvar resimleriyle ve diğer ritüel nesnelerle süslenmiş olan bazı yapıların tabanlarında, yerleşmedeki diğer yapılardakinden çok daha fazla sayıda gömü bulunmasıdır. Yerleşmedeki yapıların çoğunun tabanlarında birkaç tane veya hiç gömü bulunmazken, ritüel nesne ve duvar resimleriyle süslenmiş yapılardan sadece birkaç tanesinin tabanında çok sayıda gömünün bulunması araştırmacı B.S. Düring tarafından sosyal farklılıkla açıklanmaktadır.7

Araştırmacılara göre kentin oluşumundaki bir diğer anahtar rol, uzak mesafeli ticarettir. Çatalhöyük’te uzak mesafeli ticaret artmıştır. Orta Anadolu obsidyen kaynaklarını kontrol eden ve bu ticareti örgütleyen bir merkez olan Suriye, Levant ve Kıbrıs’a kadar uzanan geniş bir coğrafyaya sadece hammadde olarak değil, aynı zamanda bitmiş alet olarak da obsidyen ihraç etmekteydi.8 Yerleşmenin refahı da geniş ölçekte yürütülen obsidyen ticaretinden kaynaklanmaktaydı.9 Yerleşmede bulunan Ergani kökenli bakır, Toroslar kökenli çakmaktaşı, Doğu Akdeniz kökenli turkuaz, Gülek Boğazı’ndan gelen kurşun ve Kızıldeniz ve Akdeniz kökenli deniz kabukları, var olan gelişmiş hammadde ithalatının kanıtlarıdır.10

Görüldüğü gibi, Çatalhöyük araştırmacılar tarafından ileri sürülen kent sınıflama kriterlerinden sadece uzmanlaşma ve ticaret ölçütüne sahiptir. Çatalhöyük’te ortaya çıkartılan olağanüstü buluntular ile yerleşim alanının genişliği ve barındırdığı nüfus Mellaart’ı Çatalhöyük’ün “Anadolu’nun ve dünyanın en eski kentlerinden biri” olduğunu söylemeye itmiştir.11 Ona göre, Çatalhöyük kentlere özgü birçok niteliği bünyesinde barındırmaktaydı. Mellaart, Çatalhöyük’ün zanaat ürünlerinde tartışmasız bir metropol üslubunun olduğunu belirterek bunun sıradan bir köy yerleşmesinde bulunmasının imkânsız olduğunu ve gelişkin uzmanlık ürünlerinin üretildiği atölyeler, merkezi otoritenin göstergesi ihtişamlı tapınaklar ve sosyal sınıflaşmanın işareti olan sosyo-ekonomik yönden üst sınıf konutlarının ise, henüz çok küçük bir bölümü ortaya çıkarılan yerleş-menin kazılmayan bölümlerinde olduğunu ileri sürer.12

Oysa Hodder Çatalhöyük’ün oldukça geniş etki alanına sahip büyük çaplı bir ticaret ağının içinde yer aldığını ve teknik yeterlilik ve gelişkin uzmanlaşma düzeyine sahip olmakla birlikte yerleşmenin sosyal dokusunun hiyerarşik düzenden çok, birbirlerine az çok benzeyen aile ocaklarının yan yana gelmesinden ibaret olduğunu belirterek, bu tür örgütlü, hiyerarşik bir siyasal ve sosyal yapının Çatalhöyük’te hiç olmadığını ve sınırlı derecede bir sosyal karmaşıklığın olduğunu söyler.13 Yerleşmenin şaşırtıcı nüfus yoğunluğu ile ilgili olarak da, “köy kavramını mantıksal boyutların ötesine taşıyan yerleşme” tabirini kullanır. Çatalhöyük’ün eski ününe biraz gölge düşüren bu yeni resim, peki bu nasıl bir toplum yapısıdır, sorusunu akla getirir.

Çatalhöyük sakinleri farklı bir sos-yo-politik ve ekonomik yapıya sahip. Kaynaklar toplanarak yerleşmeye getiriliyor ve ev içi üretim çerçevesinde değerlendiriliyor. Kaynakların depolanma işlemi de ev içi ünitelerde gerçekleştiriliyor. Her ev, üretim ve zanaat açısından kendine yeterli görünüyor. Yani her aile özerk bir şekilde kendi üretiminden sorumlu. Kimse bir diğeri üzerinde söz sahibi değil, merkezi idare ve sosyal role sahip bir elit sınıf yok. Bu haliyle Çatalhöyük sosyal, ideolojik ve mekânsal anlamda farklılaşmamış bir toplumsal yapı sunuyor.14 Kaynakların tüm topluma eşit dağıtıldığı, her ailenin bu kaynağa ulaşmada eşit olduğu, kendi ihtiyacını ürettiği ve yöneticisi olmayan bu eşitlikçi sosyal yapı bugünkü herhangi bir toplum tipinden oldukça farklıdır. Tüm bunlar, Ça-talhöyük’ü günümüz terminolojisi ile köy, kasaba veya kent diye sınıflandırma çabasının yanlış olduğunu ve onu kendi içinde tanımlamak gerekliliğini ortaya koyarak,15 bu haliyle özel öneme sahip, tümüyle özgün bir yerleşme birimi olduğunu gösteriyor.

Notlar:

1 Ruşen Keleş, R. Kentleşme Politikası, 1993, istanbul, s. 67.
2 Robert McC. Adams, “Factors Inşuencing the Rise of Civilization in the Alluvium: Illustrated by Mesopotamia”, City Invincible. A Symposium on Urbanization and Cultural Development in the Near East, (ed). R. McC. Adams, 1960, Chicago, 38; Robert McC. Adams, “Early Civilizations, Subsistence and Environment”, City Invincible. A Symposium on Urbanization and Cultural Development in the Near East, (ed). R. McC. Adams, 1960a, Chicago, s. 278; Robert McC. Adams, The Evolution of Urban Society, 1965, Chicago, s. 79; Elizabeth M. Brumfiel, Timoty K. Earle, “Specialization, Exchange and Complec Societies: An Introduction”, Specialisation, Exchange and Complex Societies, (eds). E. M. Brumfiel, T. K. Earle, 1990, Cambridge, s. 7; Timoty K. Earle, “Specialization and the Production of Wealth: Hawaiian Chiefdoms and the Inka Empire”, Specialization, Exchange and Complex Societies, (eds). E. M. Brumfiel, T. K. Earle, 1990, Cambridge, s. 66; Ze’ev Herzog, Archaeology of the City. Urban Planning in Ancient israel and Its Social Implications, 1997, Jerusalem, s. 4; Linda Manzanilla, “The Beginning of Urban Society and the Formation of the State: Temple and Palace as Basic Indicator”, Studies in the Neolithic and Urban Revolutions. The Gordon Colloqium, (ed). L. Manzanilla, 1987, Oxford, s. 271-278; Linda Manzanilla, “Early Urban Societies. Changes and

Perspectives”, Emergence and Change in Early Urban Societies, (ed). L. Manzanilla, 1997, New York, s. 5-6; Lewis Mumford, The City in History. Its Origins, Its Transformations and Its Prospects, 1961, New York, s. 45, 95; Gideon Sjoberg, “Theory and Research in Urban Sociology”, Study of Urbanization, (ed). P. M. Hauser, L. F. Schore, 1965, Washington, s. 79.
3 ilhan Tekeli, “Kentleşme”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi 2, s. 993.
4 James Mellaart, Yakındoğu’nun En Eski Uygarlıkları, 1988, istanbul, s. 78; Sevgi Aktüre, Anadolu’da Bronz Çağı Kentleri, 1997, istanbul, s. 30-31.
5 Ian Hodder, “Çatalhöyük: Orta Anadolu’da 9000 Yıllık Konut ve Yerleşme”, Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme, (ed). Yıldız Sey, 1996, istanbul, s. 45; Ian Hodder, ‘Renewed Work at Çatalhöyük”, Neolithic in Turkey, (eds). Mehmet Özdoğan, Nezih Başgelen, 1999, istanbul, s. 157.
6 James Mellaart, Yakındoğu’nun En Eski Uygarlıkları, 1988, istanbul, s. 80.
7 B. S. Düring, “Social Dimensions in the Architecture of Neolithic Çatalhöyük”, Anatolian Studies 51, 2001, s. 10-11.
8 James Mellaart, Yakındoğu’nun En Eski Uygarlıkları, 1988, istanbul, s. 78; C. L. Redman, The Rise ofr Civilisation, 1978, San Francisco, s. 184; Sevgi Aktüre, Anadolu’da Bronz Çağı Kentleri, 1997, istanbul, s. 27.
9 James Mellaart, “A Neolithic City in Turkey”, Scientifjic American 210/4, 1964, s. 101; James
Mellaart, Yakındoğu’nun En Eski Uygarlıkları, 1988, istanbul, s. 78; Özlem Çevik, Tarihte ilk Kentler ve Kentleşme Süreci, 2005, istanbul, s. 15.
10 James Mellaart, Yakındoğu’nun En Eski Uygarlıkları, 1988, istanbul, s. 78
11 Jean-Louis Huot, Jean-Paul Thalman, Dominique Valbella, Kentlerin Doğuşu, 1990, istanbul, s. 27.
12 James Mellaart, “Early Urban Communities in the Near East, C. 9000-3400 BC”, The Origins of Civilisation. Wolfson College Lectures, (ed). P. R. S. Moorey, 1979, Oxford, s. 27; James Mellaart, “Dünya Tarihöncesinin Eşi Olmayan Eserleri Çatalhöyük’ün Kazılmayan Katlarında Duruyor: James Mellaart’la Söyleşi”, Arkeoloji ve Sanat 42-45, 1989, 14-21; Jean-Louis Huot, Jean-Paul Thalman, Dominique Valbella, Kentlerin Doğuşu, 1990, istanbul, s. 34.
13 Ian Hodder, “Çatalhöyük: Orta Anadolu’da 9000 Yıllık Konut ve Yerleşme”, Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme, (ed). Yıldız Sey, 1996, istanbul, s. 45; Ian Hodder, “Renewed Work at Çatalhöyük”, Neolithic in Turkey, (eds). Mehmet Özdoğan, Nezih Başgelen, 1999, istanbul, s. 158; Özlem Çevik, Tarihte ilk Kentler ve Kentleşme Süreci, 2005, istanbul, s. 18.
14 Ian Hodder, “Çatalhöyük: Orta Anadolu’da 9000 Yıllık Konut ve Yerleşme”, Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme, (ed). Yıldız Sey, 1996, istanbul, s. 45; Ian Hodder, “Renewed Work at Çatalhöyük”, Neolithic in Turkey, (eds). Mehmet Özdoğan, Nezih Başgelen, 1999, istanbul, s. 157.
15 Özlem Çevik, Tarihte ilk Kentler ve Kentleşme

6 Yorum
  1. bence köy ama o ne güzel bir köydür öyle. uzmanlaşma, yönetim erkinin ortaya çıkması (yönetim sınıfı) kent denilen kavram için söylenirse Çatalhöyük o kavramda eksik kalır ki, bu da daha başından işin alternatif bir yolun bulunduğunu bize haber verir.

    melike aslan | 26 Mayıs 2008

  2. Be sure to read “The Goddess and the Bull” by Michael Balter, it tells the story of Catalhoyuk.

    Michael Balter | 27 Mayıs 2008

  3. kendi zamanının kenti -merkez yerleşmesi- demek daha doğru sanki. ilginç bir yazı.

    arzu kaplan | 27 Mayıs 2008

  4. The Turkish translation of the Goddess and the Bull is now published by Homerbooks.

    Michael Balter | 29 Aralık 2008

  5. Çatalhöyük bir dönem tarihimizden silinmeye kavramlar dünyamızdan ortadan kaldırılacaklar listesine konmuş olan bir yerdir. Şimdi hatırlanması önemli.

    kaya bulut | 11 Kasım 2009

  6. en eski yerleşimler en eski insan yaşam üniteleri bu topraklarda fakat bugün yapılanların özensizliğine bir bakın hele.

    rafet güngör | 5 Ocak 2010


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org