Yeni yüzyıl Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesinde 2012-2013 Güz dönemi Proje III atölyesi

Yeniyüzyıl Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde Proje III Atölyesinde konu seçiminde öncelik, öğrencilere karma kullanımlı kompleks bir yapı üzerinde düşündürme ve açık alan/kapalı alanlar arasındaki ilişkilerin kamusal alanlar açısından sorgulanmasını sağlamaktı. Bunu yaparken, kompleks yapı plan çözümlerini deneyimlemek, sunum teknikleri ile ilgili becerilerinin gelişmesine katkı sağlamak gibi yan hedefler de vardı. BUNU ANLATAN ÖRNEK VİDEO’YU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

Plan çözümleri ile başlayan birinci aşama sonunda öğrenciler plan/kesit/görünüş paftaları ve “plan maketleriyle” sunumlarını yaptılar.

Geleneksel yöntemlerin yoğun bir şekilde kullanıldığı birinci aşamadan sonra, cephelere yoğunlaşıldı. Cephenin binanın dış ilişkilerini kuran, estetik değerlerini kazandıran, sosyal konumunu belirleyen bir unsur olduğu anlatıldı. Kesit cephe ilişkisinin önemi vurgulandı.

Tüm bu çalışmalar, mimarlık alanında yeni tekniklerin mimarlık alanını tasarımdan uygulamaya dönüştürdüğü ve bu dönüştürmeye bağlı olarak mimarlık eğitimin de dönüştürülmesi gereken bir dönemde gerçekleşti.

Mimarlık Bölüm Başkanı Doç.Dr.Fikret Evci tarafından 2011 yılında hazırlanan programın birinci yılında, öğrenciler yoğun bir 3 boyutlu tasarım (Alper Derinboğaz/Ali Dur), Cad teknikleri –Rhino/Allplan/C4D-Autocad (Alper Derinboğaz/Fatih Gündoğdu) eğitimi almıştı. Bunların yanı sıra yine yoğun plan çözme çalışmalarının yapmış ve üç boyutlu sunum tekniklerini deneyimleme fırsatları bulmuşlardı. Bu çalışmalarda Doç.Dr. Fikret Evci ve Yrd.Doç.Dr Gülay Yedekçi Arslan’ın büyük katkıları olmuştur. Burada yer veremediğimiz tüm hocaların yoğun ve koordoneli çabalarının sonuçta büyük katkısı bulunmaktadır. Burada sunumunu yaptığımız öğrenci çalışmaları bu ortamda gerçekleşti.

Dönüşüm çağında mimarlık ve eğitimi:

Mimari tasamın ifade edilmesini sağlayan ve ortaçağlara kadar kullanılan maket, gerçek ölçekli model ve farklı çizim/yazılı anlatım tekniklerinin rönesansla birlikte perspektif ve deskriptif geometri yardımıyla devrime uğramasıyla başlayan ve 19.yüzyılın sonlarına kadar üç boyutlu nesnelerin standartlaşan iki boyutlu ifade şekilleriyle aktarımlarının yapılmasına ve bunun bir uygulama diline dönüştürülmesine olanak sağlamaktaydı.

İfade şekilleri ile ortaya çıkan nihai eserler arasındaki ilişkiler, tüm tarih boyunca tasarımın ifade şekilleri tarafından da yönlendirilmesiyle sonuçdı. Deskriptif geometri ve perspektif karmaşık Rönesans ve sonrası yapılara olanak sağlarken, o döneme kadar ancak çok katı gelenekler çerçevesinde ve yapıcı örgütleri tarafından gerçekleştirilebilen yapıların, daha geniş kesimler tarafından tasarlanmasını ve uygulanmasını mümkün kıldı.

Bu çalışmanın gayesi öğrencilerin proje çalışmalarını sunmak. Ancak bu sunum çok özel bir dönemde, bilgisayarın; Rönesans döneminde deskriptif geometrinin ve perspektifin yaptığı etkiye benzer bir devrimi gerçekleştirmesi sırasında yaşanmakta. Bir taraftan geleneksel yöntemlerin devamının tartışıldığı bir diğer taraftan da hızla gelişen teknolojileri uyum sağlanmasının gerekli olmaktan çıkıp zorunlu hale geldiği bir dönem.

Bu durum dünyanın farklı okullarında çok farklı ve uç şekillerde yaşanırken, ülkemizin koşullarında bu gelişmeler uyum sağlamak kolay olmamaktadır.

Bu açıdan özellikle parametrik tasarımlar üzerinde yoğunlaşan çalışmalar ayrı ayrı önem taşımaktadır.

Bilgisayarın mimari tasarıma ve eğitimine etkileri üzerine görüşler:

1.Bilgisayar  yakın zamana kadar mimarlığın ve eğitiminin en zor yönlerinden birisi olan üç boyutlu bir nesneyi iki boyutlu düzlemde tasarlayabilme durumunu iki boyut ve üç boyut arasında kurduğu köprülerle aşılmasına katkı sağlamaktadır.

2.Bir yapının bütün özellikleriyle tasarım aşamasında sanal olarak inşa edilebilmesi, inşaat sırasında çıkabilecek sorunlara çözümler getirmiştir.

3.Aynı anda çok sayıda örneğe ulaşılabilmesini sağlayan bir medya işlevi görmesi projelerin nitelik ve nicelikçe zenginleşmesini sağlamıştır.

Öğrenciler daha önceden edindikleri, çeşitli ortamlarda kendilerini ifade edebilme becerileri nedeniyle çok daha kolay uyum sağlayabilmektedirler.

Aşama aşama somut ve geleneksel yöntemlerden soyut ve ileri tekniklere geçilmesi öğrencilerin eğitim aralıklarının genişlemesini, mimarlık kültürlerinin her yönü ile kapsamlı hale gelmesini sağlamaktadır.

Proje ve konusu:

Konu olarak Yerel Yönetim Kompleksi, program olarak daha önce düzenlenen ve Belediye kavramını çok yönlü olarak ele alan Manisa Belediyesi Hizmet Binası yarışmasının programı verildi. Bu programın önerilmesinin nedenleri:
Belediye’yi sadece tek bir hizmet binası olarak değil aynı zamanda farklı kentsel fonksiyonları biraraya getiren bir kompleks olarak önermesiydi.
Topkapı’da Merkez Efendi’de E5 ile Mevlevihane arasında kalan bir arsa yer olarak seçildi.
Arsanın büyüklüğü ve Kültürel donatılar arasındaki konumu (Güneyde Mevlevihane, Doğuda İstanbul Fetih Müzesi, Batıda Sanat Lisesi) ve E5 ile ilişkisi arsanın seçilmesinin nedeni oldu. Böylelikle Belediye;
a.Bir kompleks yapı,
b.Bir kent parçası,
c.Bir kent parkı olarak düzenlenebilecek, programın farklı bölümleri arasındaki ilişkiler kurgulanabilecekti.

Orhan Keskin Projesi

 

Emre Temurlenk Projesi





























Örge Gizem Karakaya Projesi:

 

Osman Çetintürk Projesi

Aslıhan Büşra Gümüşel Projesi

Fatih Kerem Altıntaş Projesi

Pınar Bekaroğlu Projesi

Selçuk Demir Projesi:

Sevgi Seval Acar Projesi:

BELEDİYE HİZMET BİNASI VE ÇEVRE TASARIM

Proje alanı Zeytinburnu  ilçesinde, Mevlevhane Caddesi çevresinde G-75 Sokak ve Dere Sokak tarafından çevrelenmiş, yaklaşık 80 dönümlük bir kent parçasıdır. Bu alanın belediye hizmet yapısı olarak kullanılarak, her bir binanın kendi bölgesine hizmet etmesi tasarımın ana amacını oluşturmaktadır.

Arazinin etrafında var olan lise, organik pazar deposu ve diğer yapılara daha iyi hizmet vermesi için her kütlenin girişi ayrı düzenlenmiştir. Arazinin eğimli olmasının sağladığı avantajla alanın farklı kotlar kullanılarak tasarımın estetik bir görünüme sahip olmasına çalışılmıştır.

Kent Meydanı ve Pazar Yerinin, diğer hizmet binalarıyla bağlantılarından farklı kotta ve daha geniş bir alana yayılmasından dolayı, alan istenildiği zaman çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapabilecektir.

Tasarımda öncelikle her kapalı mekandan açık alana çıkabilme, böylelikle alanın farklı kotlarda deneyimlenebilmesi hedeflenmiştir.

Belediye Hizmet Binası ve Başkanlık Makamı dışarıdan bakıldığında birbirinden bağımsız yapılar olarak görülmesine karşın; atrium ile içeriden bu iki yapı birbirine bağlanmıştır. Atrium kullanılmasının bir başka nedeni ise koridorların gün ışığı alması ve mekanın daha ferah görünmesidir.

Genel Tesisler  terasa sahip tek bir yapı olarak tasarlanmıştır. Zemin kat yemek alanı, 1.kat sergi salonu ve kütüphane olarak düzenlenmiştir. Kütüphane için kitap ve sayfa fikrinden yola çıkılarak cephesi tasarlanmıştır. Güneş ışığı içeriye yansıdığı zaman iç mekanda gölgeler sayfa şeklini alacaktır.

Nikah Salonu ve Çok Amaçlı Salon kullanım yoğunluğuna bağlı olarak ortak bir giriş ile iç mekanda birbirinden ayrılmıştır. Bu kotta zemin mavi renkli malzeme ile kaplanmasının amacı doğallığı yansıtmasıdır.

Market ve ticari birimlerin farklı kotlarda yer alması, ticari birimlerin ikiye bölünerek farklı kotlara yerleştirilerek sokak dokusu sağlanılmıştır.


 Cİhan Albuyur

 

 

Julide Karamüftüoğlu

 Gülnur Gezginç Projesi

 

Feza Sinem Deniz Projesi

Çağlasu Altınkaynak










 

14 Comments

  1. Bu projelerin yapılabilmesi için iki tane koşul var: birincisi toprak rantının bir zenginleşme aracı olmaktan çıkartılması ikincisi ise devlete ait arazilerin özel amaçlarla kişilere firmalara devredilmesine son verilmesi. Ancak ondan sonra ülkemize mimarlık gelebilir. Eğer Osmanlı’da tüm topraklar padişahın mülkü sayılmasaydı bunca eser zor çıkardı.

  2. Meydana, parka, ağaca çiçeğe böceğe hasret kalmışız. Anlaşılan genç mimarlarımız önce mantıklı, doğru ve kamusal olanı öğrenmişler. Kutlarım. Şimdi televizyonda Suriye’de teröristlerin (Başbakana göre özgürlük mücahitleri!!!!!!!!!!) attığı bomba Şam’da Mimarlık Fakültesinde kantinde oturan öğrencilerin üzerine düşmüş onu söyledi, mantık, bomba, genç insanlar, ölüm… ne yazacağım bilemiyorum.

  3. Buradaki projeler garip bir şekilde hoş. Ya her aklına gelenin bir dev kondurmaya çalıştığı bir ülkede yapıldıkları için belki… Ya da Avrupa ülkelerinde yapılanlara çok daha fazla benzedikleri için. Yani mütevazi, işlevle sınırlı, yeşili parkı bahçesi düşünülmüş. Ben tuttum.

  4. Aynı render programını yoğun bir şekilde kullandık. Gökyüzü, ağaçlar, insanlar bu programın standart elemanları dolaysıyla bir tür benzerlik oldu. Bir diğer benzerlik nedeni de buraya çok iyi yansımasa da plan çözümlerine aşırı zaman ayırmış olmamız. Kalan son ayda da hocalarımızın söylediği gibi diğer dersleri öne almamız. Cepheleri ancak çalışabildik kütleye zaman kalmadı. Ama bu dönem kütlelerle başladık. kil ile, sonuç farklı olacak. Yayınlandığında görürsünüz. Saygılar.

  5. Özel üniversitelere karşı zamanında büyük mücadeleler verilmişti, “diploma sattıkları” saptaması sonucu kapatılmışlardı. (Oğlum iki paket sigara bir de kendine diploma al) espirisi yapılırdı. Bu nedenle projelerin yayına konulması son derece anlamlı. İddiamız var, biz de varız gibi anlamlar çıkıyor.
    Resimlerde benzer renkler, ışık ayarları, objeler, ağaçlar…vs var. Bunlar öğrencilerin birbirlerini etkilemelerinden mi, yoksa kullandıkları bilgisayar programlarından mı kaynaklandığını açıklarsanız sevinirim.

  6. Şimdi ne yapıyorlar çok merak ettim. Eğer başlarda bunu yaparlarsa bitirmede yapacak bir şey bulamayacaklardır.

  7. Derslere gittiğim mimarlık fakültelerinde hocalar öğrencileri farklı çarpıcı şeyler yapma konusunda teşvik ediyorlar. Çoğu zaman bu nedir? nasıl ayakta durur? nasıl ısınır? nereden girilir? sorularına cevap vermiyorlar. Sanki gökten inen uzay gemisi. Ancak şu var ki bu projelerde yeni fikirler açılımlar var. Burada ise her şey çok gerçekci, al projeyi inşaata başla. Kaliteyi inkar etmiyorum. Özellikle arazi kullanımı, park bahçe ilişkisi şimdinin çevresiz, bahçesiz, yolsuz, girişsiz, sadece büyüklüğüyle heyula resmi binalarına oranla tabi ki çok çekici geliyor, ama keşke biraz da yeni fikirler olsaydı. Ayşe Hanım beni de not etmiş, teşekkür ederim.
    Ama belki de bu yoldan gidilirse hem gerçekçi hem uçuk üst düzey projelere ulaşılabilir. Biraz Beykent projelerini öyle buldum.
    Adanalı

  8. İstanbul’da merkezinde bir park bulunan idari yapılara çok rastlanmıyor, aslında anlamsız, kimsiz, kimsesiz olmayan parklar da pek yok. Hele bu bölgede mezarlıkları ve surları saymazsak yeşil alan kısıtlı, yoğun sanayi ve trafik var. Ben kendi hesabıma ulaşımla, yani araç girişleri, metrobüs bağlantıları, metro bağlantıları, otobüs, minübüs bağlantıları ile doğrudan ilişkili çözümü tercih ederim. İnsan trafiğinin binaların arasından adeta tarakdan geçer gibi süzülerek park bölgesine alınması ise bence doğru bir çözüm. Parkların birleşmesiyle içinde ve çevresinde muhtelif kamu yapılarının bulunduğu, Topkapı kent giriş kapısına yönelik bir yeşil kulvar oluşturan bir büyük park oluşturma ise kesinlikle doğru.
    Kişisel olarak eleştirim keşke genç meslektaşlarım hacimlere daha fazla özen gösterselermiş. Doğru binalar yapmak bence her zaman yeteri kadar doğru olmuyor. Yapılar kendi mimarileriyle de ön plana çıkmalı, uçuk kaçık olsalar da.
    Günümüzde kim uçmuyor ki?
    Adanalı bile istemiş:))) ABM

  9. yerin belleği çok kuvvetli ancak kimse hesaba katmamış… tüm projelerin girişi e-5 cephesine dayandırılmış…merkezefendi,panoroma müzesi veya mevlevihane cephesinden yapılacak girişler yaya akışını çok daha kuvvetli kılabilirdi…yani 4 cephe içinden en kötü olanı seçilmiş… arazi kot kullanımı da çok eksik…devasa merdivenler hemen hemen her projede var…

  10. Günümüz mimarisinin hastalığı belki de yapı yapmak. Daha büyük, daha kallavi, daha yüksek, daha daha bilmem ne. Sonuç bomboş yıllarca bekleyen binalar, daha kimsecikler kullanamadan eskiyen yapılar. Zincirlikuyudan, Büyükdere caddesinden ne zaman geçsem içim acıyor. Gerektiği kadar, yüksek büyük ama yeşil alanlı parklı bahçeli, meydanlı, dengeli. Bence varsın binalar uçmasın. Sayın adanalı uçanları da görüyoruz.

  11. Parklar, bahçeler, yeşil alanlar, saklı otomobiller, az katlı binalar her şey çok şirin. Anmanyadakiler gibi, biraz. Şimdi her yerde heyüla gibi beledyie sarayları yapıyorlar bunları görünce insana bir tuhaf geliyor.
    Geçen yaz Türkiye’de Antep’e kadar her yerde durdum. Her yerde aynı şey, meydanın ortasında kocaman bir yapı, çevre diye bir şey yok. Sekiz on katı dikiyorlar. Etrafındaki yapılar eziliyorlar. Bir de ölçüsüz para harcıyorlar, tek karış yeşil yok, insan belediyeyi kendine yakın hissetmeli. Sanki yer kalmamış.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir