Çal (Denizli) Pazarında destancılar, sarı kağıda basılmış destanlar satarlardı. Destanı Pazar içinde dolaşarak bağıra bağıra, nağmeli, edalı şekilde okurlar, 25 kuruşa satarlardı. Okuma yazmayı belki de yeni sökmüştüm. Çok ilgimi çekerdi bu destanlar. Babam beni pazara götürdüğünde mutlaka bir de destan aldırırdım. Başka çocuklar horoz şekeri ister, dondurma, kar şerbeti aldırır. Ben destan aldırırdım. Biraz daha okur yazar olduğumda, babamın verdiği harçlıkla artık Çolak Mevit’ten ikinci el kitaplar alıyordum. Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Köroğlu kitaplarıydı bunlar. Hepsi de şair ve şiir kitapları.

 

Şiiri önce pazarlarda duyarak sevdim. Ömrümce hep şairleri takip ettim ve şiir kitapları satın aldım. Roman ve öykü kitaplarının yanında. Oysa bizim okurumuz şiir kitabı almaz. Şiir de okumaz. Neden diye sormayın? Çünkü bu ülkenin insanının yüzde doksanı şairdir!.. Hayatında şiir yazmayanımız yoktur. “Sepet sepet yumurta/Sakın beni unutma” ya da “Bahçelerde maydanoz/Gel bize bazı bazı” türünden de olsa şiir yazmıştır herkes.

 

 

Lise dönemlerimde hakiki şairlerle tanış olmaya başladım. Tabi kendileri ile değil. Şiirleri ile. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Kulebi, Ahmet Muhip Dranas, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ömer Bedrettin Uşaklıgil vd. şairlerin şiirlerini okuyordum daha çok. Tabi ki Nazım Hikmet ve Orhan Veli’yi de keşfetmiştim lise sonlarına doğru.

 

 

BEŞİKTAŞ’TA GEÇEN BEŞ YIL

 

 

Yaşın da etkisi olmuştur belki. Üniversiteli yıllarımın şairleri en başta Behçet Necatigil, Edip Cansever, Melih Cevdet Anday, Cahit Irgat, İlhami Bekir Tez, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Attilla İlhan, Hasan Hüseyin, Refik Durbaş, Ataol Behramoğlu vd. oldu. Yaklaşık 5 yıl Beşiktaş’ta oturdum İstanbul’da. Behçet Necatigil’de Beşiktaş’ta oturuyordu ama hiç karşılaşma, görüşme olanağım olmadı. Oysa çoğu şair ile şiir matinelerinde, gecelerde, edebiyat etkinliklerinde karşılaşmak fırsatım olmuştu.

 

 

Behçet Necatigil’in o kendine özgü şiiri, evleri, sokakları, insanın hallerini anlatan, esli, suslu, duraksamalı şiirini çok beğenmiştim. İstanbul’da oturduğum sürede de Necatigil’in kaldığı sokağa gitmek, oturduğu evleri görmek şansını yakalayamamıştım. Son zamanlarda gittiğimde ise şair dostlarla buluşup, şiir okuyup, şiirden, edebiyattan söz etme olanağını buluyorum. 2016 Yılının son günlerinde İstanbul’da Behçet Necatigil’in sokağını, evlerini arayıp bulmayı aklıma koydum. Dergilerden okuyup, aklımda kaldığı kadarı ile Beşiktaş’ta Necatigil adının verildiği bir sokak vardı. Orada evinin de olacağı düşüncesi ile Google Maps’ten cep telefonunun navigasyonuyla arama yaptırdım. Oturduğum Şişli Baruthane Caddesinden, Necatigil sokağına yol güzergahları alternatifli olarak ekrana dökülmüştü bile.

 

 

EVLER

 

 

İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı, birbirinden farklı, Ahşap evler, kâgir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar.

 

 

Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde Kalbi kara insanlar oturdu. Gündelik korkuların çökerttiği evlerde O fıkara insanlar oturdu.

 

 

Evlerin çoğu eskidi gitti tamir edilemedi Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi. Kimi hayata doymuş göründü, Bazıları zamana uydular. Evlerin içi oda oda üzüntü, Evlerin dışı pencere, duvar.

 

 

Evlerde saadetler sabunlar gibi köpürdü: Dışardan geldi bir tane, nar gibi, Arttı, eksilmedi. Evleri felaketler taunlar gibi süpürdü: Kaderden eski fırtınalar gibi, Ardı kesilmedi.

 

 

Evlerin çoğunda dirlik düzen Kalan bir hatıra oldu geçmişte. Gönül almak, hatır saymak arama. Evlatlar aileye asi işte, Bir çığ ki kopmuş gider, üzüntüden. Evlerde nice nice cinayetler işlendi, Ruhu bile duymadı insanların. Dört duvar arasında aile sırları, Bunca çocuk, bunca erkek, bunca kadın Gözyaşlarıyla beslendi.

 

 

Küçükler, büyük adam yerine evlerin kiminde: Çocukları işe koştu kalabalık aileler. Okul çağlarının kadersiz yavruları Ufacık avuçlardan akşamları akan ter, Tuz yerine geçti evlerin yemeğinde.

 

 

İnsanların kaderi besbelli evlere bağlı: Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar, Kendi seviyesinde evler kız verdi, kız aldı Bazıları özlediler daha yüksek hayatı, Çırpındılar daha üste çıkmaya Evler bırakmadılar

 

 

Yeni yeni tüterken ocakların dumanı “Kadın en büyük kuvvet erkeğinin işinde” Erkekleri kaçtı, kadınları kaçtı Evler dilsiz şikâyet kaçmışların peşinde.

 

 

Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı; Kulübeler, evler, hanlar, apartmanlar Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı Ama size hiçbir hisse ayrılmadı Duvar dipleri, yangın yerleri halkı, Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar!

 

 

                           Arkadaşım Cemal Ataman, Behçet Necatigil Sokağı’nda

 

 

ŞAİRİ TANIMAYAN SOKAK SAKİNLERİ

 

 

Behçet Necatigil Sokağına ulaştığımda şairin evini tek tek esnafa sormaya başladım. Heyhat!.. Ne şairi ne şiirini tanıyorlardı. Benim şair milletim mel mel yüzüme bakıyordu. Ortaokul öğrencileri kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Onlara sordum. Behçet Necatigil’i duymamışlardı iyi mi? “Siz merak etmediniz mi oturduğunuz sokağa adını veren bu Behçet Necatigil kimdir?” diye çıkıştım çocuklara. Omuz silktiler. Sokakta biraz daha ilerleyince, yine ortaokul sonlarda tahmin ettiğim, gözlüklü bir kız çocuğu soldaki iki katlı, eski ahşap bir evi gösterdi. Ona bu eski evde bir şairin oturduğu söylenmiş. Kapı kapalı idi. Kimse oturmuyordu. Sonra umutsuzluğa kapılıp dönerken 40 yaşlarında bir esnafa sordum. Az önceki eski ahşap ev sırasında ama yeni beyaz boyalı ikiz ahşap evlerin solundakini işaret etti. Ev yeni el değiştirmiş. Yeni sahipleri restore ettirmişler. Taşınmışlar. Hatta evde olabilirlermiş. Duraksamadan kapıyı çaldım. Otuzlu yaşlarını bitirmek üzere olan hanımefendi biri kapıyı açtı. Ayaküstü evi alma serüvenini anlatarak burasının şairin uzun yıllar oturduğu ev olduğunu söylediklerini aktardım. Evet ev burası imiş. Dilan adındaki bayan arkeolog, eşi ile almışlar evi. Zorlu bir süreç sonucunda restore ettirip taşınmışlar. Ben vardığımda tesisatçı çalışıyordu içerde.

 

 

EVİN HALLERİ

 

 

Evin yalın hali İster cüce, ister dev Camlarında perde yok Bomboş, ev.

 

Evin -i hali, sabah, Geciktiniz haydi! Uykuların tatlandığı sularda Bırakacaksınız evi.

 

Evin -e hali, gün boyu, Ha gayret emektar deve! Sırtınızda yılların yorgunluğu Akşam erkenden eve.

 

Evin -de hali, saadet, Isınmak ocaktaki alevde Sönmüş yıldızlara karşı Işıklar varsa evde.

 

Evin -den hali, uzaksınız, Hattâ içinde yaşarken Aşkların, ölümlerin omzunda Ayrılmak varken evden.

 

 

ESKİ CAMGÖZ SOKAĞI YENİ BEHÇET NECATİGİL SOKAĞI

 

 

Behçet Necatigil Sokağı’nın ortalarında, batı tarafında dört tane iki katlı ahşap ev var. Bunların dördü de aynı. İkişerli simetrik, dubleks planlı. Soldan üç ev restore edilmiş. Boyalı, bakımlı ve içinde oturuluyor. Sağdaki dördüncü ev ise metruk. Oturanı yok. Viran durumda.

 

                       Necatigil’in evi diye gösterilen eski metruk ev

 

Necatigil’in evinin numarası 22. Yanındaki 20 numara. Şair 1955 yılında eski adı Camgöz Sokağı olan bu eve taşınmış yeni evlendiği eşi ile. Sokakta biraz yaşlıca esnaf “Necati bey bu eve gelin getirdi” Dese de, özgeçmişinde şairin öğretmen Huriye Korkut ile evliliği; “Ağustos 1949’da Necatigil’in ailesinin yaşadığı Beşiktaş, Valideçeşmesi, Dibekçi Kamil Sokağı (şimdi Enis Akaygen Sokağı), 22 numaralı evde, aile arasında kıyılan bir nikahla evlenerek yine Valideçeşmesi, Setüstü Sokak, 22 numaralı kiralık eve taşındılar.” Bilgisi geçiyor. Baba evi, evlendiği ev ve Camgöz sokakta alıp taşındığı evlerin numarası hep 22.

 

 

                       Necatigil Sokağı, Solda beyaz boyalı ilk ahşap ev Şairin evi

 

                        Soldaki Beyaz Boyalı Ahşap Ev Necatigil’in evi

 

 

                                                         Beşiktaş, Behçet Necatigil Sokağı’nda bendeniz 🙂

 

 

                       Sokağın Görünüşü

 

                       Ben ve Cemal Ataman Hocam Behçet Necatigil’in evi önünde

 

 

Evin yeni sahibesi Sanat Tarihçi Dilan hanımdan rica ediyoruz. Şairin evini, mimar olduğumuz için de yapılan restorasyonu görmek istediğimizi söylüyoruz. Dilan hanım memnuniyetle evi bize gezdiriyor. 65-70 m2 üzerine oturan küçük, ahşap bir ev. Zeminde yola bakan bir salon, arkaya bakan bir oda ve arada merdiven var. Üst kat tavan arası şeklinde yani ayrıca tavan döşemesi olmadan doğrudan çatı altında 2 oda ve arka sol tarafta bir banyo var. Necatigil hakkında okuduğum yazılarda şairin şiirlerini yola bakan çatı altındaki bu odada yazdığını anımsıyorum. Ünlü “Eski Sokak” şiirini de bu odasında yazmış.

 

 

ESKİ SOKAK

 

 

Küçük ahşap bir dizi evlerdi On yıl önce o sokak Sonra geniş caddelere çıktık Apartman — sizden uzak.

 

Çocuklar orda büyüdü Orda okula gitti, Komşunuzduk ama görüşemedik Hiç vakit yoktu.

 

Sizdendik, yalnız biraz okumuş, İki kadın, bir erkek, iki çocuk Uykulu, acele bir karıkoca Bizdik geçen önünüzden başları eğik.

 

Akşamları çanta, file –- yorgun, ağır Dönerdik eve. Bir hamal bile tutmaz, cimriler! Diye düşünürdünüz herhalde.

 

Bilmezdik, siz (Hiçbir şey paylaşılamazdı) Çarşılardan neler getirirdiniz (Herkese kendi telâşı).

 

Girer miydi evinize, yer miydi Turfanda bir meyva, iyi bir besin Kalın kâğıtlarda çöplerimiz –- Çocuklar görüp imrenmesin!

 

Açılan kapıyı hemen kapatmak Karşılıklı gizlemekti bir şeyleri. Gelip gidenimiz olurdu ya Gülüşmeler bizden değildi.

 

Kimi günler evdeydim Masada kâğıtlara kapanarak Ne de çok çocuk Sesleriyle dolardı sokak.

 

Bir cami avlusunda kuşlarca Bunun sekiz, onun on –- duyardım. Ürküp kaçmasınlar, pencereden Yavaşça bakardım.

 

Hadi ben çok sigara –- öksürükler Hele çalışırken. Ya gece yarısı göğsü parçalanırdı O kadın, iki ev öteden.

 

Bilmezdik kaç nüfus, her hâne –- Duyulurdu sertçe sesi bir kapının. Bağıran bir erkek boşluğa karşı Ağlayan bir genç kadın.

 

Kimdin sen, karşımızdaki ev, Sarı ampul söner onbire doğru. Eğilirdim, havasız sokak –- Camlar kararırdı.

 

Bitmezdi makinede dikişin, Kimdin sen, bitişik komşu? Üç yavrunla kalmışsın Bir tanıdık söylemişti.

 

Kimdin sen -– sorsaydım hepinize, Gelirdi aynı yankı hepinizden: Sana mı kaldı, işine bak, Kimsin sen?

 

Bilinmedi, ne çare, sizdendik Yalnız biraz daha iyi yaşamaya özlemli. Şimdi aynı uzaklık, aynı utanç Düşündükçe o sokağı, o evleri.

 

 

                        Deniz Apartmanı Emekli Kapıcısı, Sivas Suşehrili Kadir Amca

 

 

                                                      Deniz Apartmanında Necatigil’in Levhası

 

 

                       Beşiktaş, Nüzhetiye Caddesi, Deniz Apartmanı önünde Cemal Ataman hocam

 

 

                        Deniz Apt. Önünde Kadir Amca ile

 

 

Evin bodrum katı yol tarafında bir mutfak ve küçük kileri var. Arkada da bir banyo ve küçük bir oda. Bodrum kattan eni iki metre olan dar bir bahçeye açılıyor. Taş bir istinat duvarı yaklaşık iki buçuk metre aşağı kotta kalan komşunun bahçesini ayırıyor. Ev sade, kullanışlı, şirin. Adeta kuş yuvası gibi, tam “Şairane” bir ev. Arkadaşım, Türkçe öğretmeni, yazar ve TV Programcısı Cemal Ataman ile birlikte yapıyoruz bu ziyaretleri. Dilan hanıma “ Çok şanslısınız, Türk edebiyatının ve şiirinin en önemli yazarlarından birinin evininin sahibi olmak ve orada oturuyor olmak her kula kısmet olmaz.” Diyerek vedalaşıyoruz. Dışarıya, cepheye; “Şair Behçet Necatigil; 1955-1964 Yılları Arasında Bu Evde Yaşadı” tabelasını yazmasını da önererek. Belki bizden başka bir edebiyat tutkunu da evi merak ederse, Behçet Necatigil Sokağı’nda fazla aramasın bizim gibi diye düşünerek..

 

 

                        Deniz Apartmanı

 

 

Nüzhetiye Caddesi Deniz Apartmanı’na geçiyoruz. Çevre esnafa sorduğumuzda tanıyan çıkmıyor şairi. Apartmana giren çıkanlara soruyoruz; “Şair Behçet Necatigil’in burada dairesi varmış, kitapları, özel eşyaları falan müze şeklinde aynen duruyormuş?!..” diye. Omuz silkeliyorlar. Sonunda yaşlı biri elinde torbalarla kapıyı açmaya çalışırken ona soruyoruz. Necatigil’i çok iyi tanıyormuş. “Onu Camgöz sokaktan bu apartmana ben getirdim. Bu dairesini satın almasına ben vesile oldum. Çok iyi bir insandı. Adam gibi adamdı.. Ölene dek burada yaşadı.” diyor. Kızları daireyi kiraya vermişler. Müze gibi falan değilmiş. Ayda bir kira almak için uğrarlarmış. Kartımızı bırakıyoruz Sivas Suşehri’nden Kadir amcaya. Deniz Apartmanının kapıcısı imiş. Emekli olmuş ve bu apartmanda oturuyormuş yine. Kapıya; “Şair Behçet Necatigil, 1964-1979 Yılları Arasında Bu Apartmanda 23 Nolu Dairede Oturmuştur. – Şehr-i İstanbul Derneği” şeklinde bir tabela asılmış.

 

 

Büyük şairin yaşadığı evleri, sokakları görmek bizlere büyük bir mutluluk veriyor. İç huzuru ile Deniz Apartmanından ayrılıyoruz. Şairin dizeleri kulaklarımızda çınlıyor;

 

 

SEVGİLERDE

 

 

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

 

 

Bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

 

 

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklımıza gelmezdi.

 

 

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı;
Gecelerde ve yalnız.

 

 

Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

 

 

                       Cemal Ataman, Necatigil’in kaldığı Deniz Apt. önünde

 

 

ŞAİRLER

 

 

Ne gördükse iyi kötü Ömür biter biz hâlâ Söyleriz.

Ne varsa şu dünyada Türlü görüntüler Gelsek de sonuna Söyleriz.

Bazan boş günler Geçer birden dolunca Söyleriz.

Ne biter Ne kalır geçmiş kitaplarda Ölümden sonra da Söyleriz.

 

 

3 Comments

  1. Merhaba,

    Ben Ayşe Sarısayın, Behçet Necatigil’in kızıyım. Yazınızı ablam Selma Necatigil’le –ki o da mimardır- birlikte ilgiyle okuduk, emeğiniz için çok teşekkürler. Birkaç küçük ekleme / düzeltme yapmak isteriz.
    Eski Sokak şiiri, adı sonradan Necatigil sokağı olarak değişen, bizim çocukluğumuzun geçtiği Camgöz sokağını anlatır, ancak o sokaktaki evde değil, oradan taşındıktan 9 yıl sonra, Deniz apartmanındayken yazılmıştır.
    Size bilgi veren Kadir Bey’i tanırız, yandaki apartmanda görevliydi. Emekli olduktan sonra Deniz apartmanında bir dairede oturmaya başladı. Bildiğimiz kadarıyla bu dairenin alınmasına Camgöz sokağındaki bir komşumuz (Şeref ve Muazzez Kökrer) aracı olmuştu, belki Kadir Bey de devredeydi, bilemiyoruz. Necatigil’in 1979 Aralık’ta ölümünden sonra eşi, annemiz Huriye Necatigil burada yaşamaya devam etti. Siz de bilirsiniz, sanatçıların yaşadığı evlerin müzeye dönüşmesi ülkemiz koşullarında pek kolay olmuyor ne yazık ki… Dolayısıyla annemin 2013 Eylül’ünde ölümünün ardından ev kiraya verildi. Keşke Kadir Bey’in dediği gibi zaman elverse de kira alma bahanesiyle her ay gidip yıllarca yaşadığımız bu apartmanı, eski komşularımızı ziyaret edebilsek ama günümüzün “dar zamanlar”ında böyle bir imkân olamıyor, kiralar hesaplara yatırılıyor:-)

    Tekrar teşekkürler,
    Iyi günler dileğiyle.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir