Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
Yorgunluk ve telaş.
Bir adam
Merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek (…)

Nâzım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları eserine bu dizelerle girer. Anadolu’ya ve yaşayan insanların serüvenlerine Nazım bu noktadan başlar. Usta şairin kitabının hemen başında Haydarpaşa Garı’ndan bahsetmesi boşuna değildir. Burası, Anadolu’dan taşı toprağı altın olan İstanbul’a akın eden milyonlarca insanın kente ilk ayak bastıkları yerdir. Zaten memleketimizde ne kadar insan manzarası varsa burada bulmak mümkündür. Anadolu’nun İstanbul’a açılan kapısı Haydarpaşa, otobanların hayatımıza girmediği yıllarda farklı kültür ve coğrafyadan insanlara İstanbul’un kapılarını açtı. Trenler gitti, trenler geldi. Sıra sıra peronlar coşkulu kavuşmalara, sessiz ayrılıklara, hayallerin yıkılmasına tanıklık etti. Anadolu Yakası’nın bu görkemli ve şık binası, aynı zamanda Yeşilçam filmlerin olmazsa olmaz mekanlarından biri haline geldi. Yönetmenler, köyden kente göçün sembolü haline gelen garın değerini anlayarak senaryolarında sık sık yer vermeye başladı. Ülkenin yaşadığı değişime tanıklık eden bu tarihi yapı, Marmaray Projesi’nin hayata geçirilmesiyle işlevsiz kalacak. Otel ya da farklı tesisleri içinde barındırması düşünülen yapının belki de geçmişinden daha farklı bir noktaya taşınacağı belli.

haydarpasa-15.jpg

İki gün önce 28 Kasım Pazar saat 15.05’lerde başlayan 15.30’da alevlerin çatıyı sarmasıyla büyük bir yangına dönüşen Haydarpaşa faciası içimizi acıttı. Evet A. Vefik Alp’in dediği gibi bu bir laubalilik mi, acemilik mi, bilgisizlik mi? Ya da bu tanımların hepsi mi?Bir tarihi bina yangına karşı korunamıyor. Yangına karşı yeterli önleme sistemi kurulmamış ve dışsal bir felaket olmadan bina kendi içindeki bir sorundan yanmaya başlıyor.  Sistem olmadığı için müdahale yapılamıyor, yangın büyüyor ve fakat zaaflar da sürdüğü için çatıda yanacak malzeme bitinceye kadar neredeyse bütün itfaiye ekiplerinin bir binaya yoğunlaşmalarına karşın çatının deniz tarafı tükeniyor.

haydarpasa-17.jpg

Basılan sudan alt katların ne hale geldiği, yapının tümünün nasıl bir harabeye dönüştüğü mutlaka incelenmelidir. Ama şu bir gerçek ki, anıt eser dediğiniz bir yapıya bile fiziki koruma yapılmadığı, onun onarımlarının sıradan bir işmiş gibi yürütüldüğü, hata ve zaafları giderecek teknik bir kontrollük anlayışının bulunmadığı bu yangınla da anlaşılmış oldu. Yıllardır binayı özelleştirmeye, bir takım projelere karşı korumaya çalışanların böyle “küçük ve sıradan” yangın gibi basit; adını anmaya değmez küçük olgulara karşı da Haydarpaşa’yı savunamadıkları ve ancak bundan daha vahimi halen bir kamu kurumununa ait olan binayı var olan yöneticilerini; onun bağlı olduğu TCDD gibi bir idarenin koruyamadığı ortaya çıktı.

Ya Ahmet Vefik Alp’in söylediği gibi beklenen Marmara depreminde bin yerde yangın çıksa (ki bilimsel tahminlere göre ardışık risklerle bundan daha büyük ve kapsamlı felaketlerin yaşanabileceği öngörülüyor…) İstanbul nasıl söndürülecek? Yangınlar nerede duracak, felaket ne zaman bitecek? Haydarpaşa için ah vah ederken bunları da bir yandan düşünmenin zamanı gibi görünüyor.

Biz önce bu çarpıcı olaydan dolayı ortaya çıkan acılarımızı ve duygularımızı bir tarafa koyup Haydarpaşa Garının geçmişine göz atalım…

125.jpgHaydarpaşa İstasyonu Tarihi
221.jpgİlk Haydarpaşa Faciası
318.jpgHaydarpaşa’nın Mimari Özellikleri

Son Yangın: Haydarpaşa niçin yandı?
Yangının ertesi günü Birleşik Taşımacılık Sendikası tarafından yapılan basın açıklamasında,

Tüm bu duyarsız ve umarsız yönetim sonucunda böyle bir hadisenin geleceği beklenmekteydi. 2 ay önce aynı şekilde yaşanan yangın tehlikesi dün yaşanan olayın habercisiydi. Olayın Haydarpaşa Gar çatı katında yapılan tadilat sırasında meydana geldiği; tadilat için Koruma Kurulu’ndan izin alınmadığı; tadilatın yaptırılmasındaki ihale süreçlerinin mevzuata aykırı yürütüldüğü; işi yürüten şirketin bu isleri yürütebilecek gerekli donanımları olmadığı buna yönelik olarak tamiratı yapacak şirketin OHSAS belgesinin bulunmadığı bilinmektedir. TCDD’nin bakim onarım ve tadilat islerini yapan atölyeleri kapatılmış olup bu hizmetler özelleştirilmiş, bu tadilatlar taşeron şirketler aracılığıyla tarihi eser olan binanın özellikleriyle uyumsuz piyasa malzemeleri kullanılarak, kalifiye olmayan elemanlar tarafından ve denetimsiz bir şekilde yapılmaktadır.” denmektedir.

haydarpasa-18.jpg

Yangın sırasında bir çok televizyon kanalının naklen yangını vermesi sırasında bağlantıya giren yetkililer tarafından bir anlamda başlatılan tartışmalar olayın nasıl meydana geldiğini anlamamıza yardımcı olmasa bile taraflar arasında derin görüş ayrılıkları olduğunu gösteriyordu.

İdiaların en önemlilerinden biri, bu yapının yakılarak ortadan kaldırılması ve yerine yüksek katlı tesisler yapılmak istenmesiydi. Dolayısıyla yangın değil belki de bir tertipti. İma edilen buydu aşağı yukarı. Kültür Bakanından bu iddialara karşı olarak cevap geldi . Binanın ‘otel yapılması için’ yakıldığı iddiası için Günay şunları söyledi: ‘Buna ihtimal vermiyorum. Haydarpaşa Garı’nı yıkarak yakarak bir şey elde edilemez. O dönemler geride kaldı. Eskidendi öyle o tarihi yerleri yakıp yıkarak yerlerine yenilerini koymak. Bu yapı, tarihi olarak tescillidir. Hiç kimsenin ‘yıkalım, yakalım yerine yenisini koyalım’ diyeceği bir yapı değil. Yanıp yıkılsa da yerine aynını yapmak zorundasınız çünkü tüm dünyada, tescilli olan bu tarihi yapının belgeleri, fotoğrafları var. Yerine başka bir yapı yapamazsınız. Otel yapılsa da başka bir şey yapılsa da o bina aynen korunmak zorundadır.”

Burada yapıyı yakarak yok etmek ve kaba tabirle yerine gökdelen yapma gibi arkaik iddia gerçekten saçma sayılmalıdır. Haydarpaşa gibi bir başyapıtı herhangi bir ahşap ev gibi yakıp kül etmek kimsenin gücü içinde değil. Dolayısıyla Haydarpaşa yangınına ya da eleştirisine bu denli ‘geri’ bir yerden başlamamak lazım.

Yukarıdaki sendikanın basın açıklamasındaki asıl vurgulanan sorun, Haydarpaşa’nın Marmaray projesi sonrasında iyice atıl bir hale gelecek olması yüzünden şimdiden yalnızlaştırmaya başlanmış olması, bakımsızlığının Haydarpaşa’yı farklı projelerle değerlendiremeyen kamu yönetiminin “olağan zaafı” haline getirilmiş olması vurgusudur.

Yani başta TCDD burayı gelir elde edebileceği projeler içinde geçtiğimiz yıllarda değerlendiremeyince tarihi yapının özelliklerine uyan bir koruma ve itinadan uzaklaşmış bulunuyor. “Kaza” da bu itinasızlığın, umursamazlığın, bilgisizliğin doğal sonucu olarak gündeme gelmiştir.

haydarpasa-19.jpg

Yangından sonra Haydarpaşa Garı

Yangınla başlayan “yangına müdahale” tartışması
Yangın sırasında NTV ve HaberTürk kanallarına bağlanan Mimarlar Odası başkanı Eyüp Muhçu özellikle “yangın söndürme” eksikliğine eleştiri getirdi, havadan söndürme olanağının kullanmayışını eleştirdi. Muhçu,”Tarihi gar binası Türkiye için önemli bir miras. 1. grup korunması gerek yapı. Bu yapının korunması için çalışmalar yapılması gerekiyordu. Şimdi bu tadilatların düzensiz bir şekilde devam ettiği yönünde bir takım bilgiler var. Yangın başladığında İstanbul Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nü aradım. Helikopterle havadan müdahale gerektiğini, aksi takdirde sönmeyeceğini, taşıyıcı temellerin ahşap direkler üzerinde oturduğunu belirttim. Fakat helikopterle havadan müdahale edilmemesi çok risklidir ve düşündürücüdür.” dedi. Muhçu devamla,”Yangın söndürme sisteminin olmaması, olası yangınlarda yangından korunmanın sağlanmaması, tedbirlerin alınmaması ayrı eleştiri konusudur. Mutlaka havadan müdahale olanağını kullanması gerekiyordu Orman Bakanlığı’nın. İstanbul’da normalde çıkan yangınlarda 15 dakika içinde havadan müdahale edilebiliyorken, 1 saatlik süre içerisinde neden helikopterle havadan müdahale yapılamadığını anlamak mümkün değil. “ demek suretiyle ağırlıklı olarak yangın anına ait değerlendirmelerde bulundu.

Aynı sıralarda bağlantı kurulan İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Ali Karahan ise yangınla ilgili, ”Çalışmalarımız sürmekte. Alt katlarda yangın söz konusu değil. Yangın kısmen kontrol altına alındı” demiştir.

Sonra söndürme tamamlanınca İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, yangın yerinde incelemelerde bulunuyor. Haydarpaşa Tren Garı’na gelen Vali Mutlu burada yaptığı kısa açıklamada, yangının, ekiplerin süratli ve yoğun çalışmaları sonucunda kontrol altına alındığını belirtiyor. Can kaybı ve yaralı olmadığını belirten Mutlu, ”Bu yüzden sevinçliyiz. Tarihi bir binada yaşamış olduğumuz bu yangın, hepimiz için çok üzüntü verici. İnceleyeceğiz ve sebepleri hakkında daha sonra açıklama yapacağım. Çatı katında devam eden bir tamirat vardı. Ona bağlı mı değil mi bakacağız” diyor.

TCDD Haydarpaşa Gar Müdürü Orhan Tatar yangın ile ilgili incelemelerinin devam ettiğini söyledi. Tatar, çatı katında başlayan yangının kısa sürede itfaiye ekiplerine bildirildiğini belirterek, itfaiye ekiplerinin başarılı çalışmaları sonucu yangının diğer katlara sıçramadan kontrol altına alındığını ifade ediyor.

Bu garip tartışmada kamu adına eleştiride bulunan Mimarlar Odasının savları geç kalındığı ve havadan müdahale yapılmaması eleştirisine karşın devlet yetkilileri zamanında başarılı müdahalelerin yapıldığı, denizden yapılan söndürme çalışmasının çok başarılı olduğu, can kaybı bulunmadığı, havadan müdahalenin “yapının tarihi özelliğinden” dolayı yapılmadığı… yolunda açıklamalarla karşılandı.

haydarpasa-20.jpg

Yangından sonra Haydarpaşa Garı 

Bir ara eleştiriye müsaade edin…
Yangın sırasında canlı yayına bağlanan ve havadan itfaiye müdahalesinin neden yapılmadığını sorgulayan Mimarlar Odası başkanı Eyüp Muhçu’ya spiker nereden duyduysa şöyle bir soru sordu: “Çatıda onarım ve yalıtım çalışmaları yapılıyormuş, bu maddeler yanıcı mıdır, bu konuyu en iyi bilen meslek insanı olarak ne dersiniz? Bir de Haydarpaşa’nın çatısı arduvaz mış nedir bu arduvaz Sayın Muhçu?…”

Cevap özetle (bant çözümünün tümünü uzun olur diye aktarmıyoruz), “Haydarpaşa 1. Grup tarihi eserdir, bu eserlere koruma kurulları bakar, böyle bir tarihi eserde onarım yapılacaksa koruma kurulundan izin alınmalıdır, yangına helikopterle yukarıdan müdahale edilmelidir…” Böylece Muhçu spikerin sorduğu teknik sorulara yanıt vermeden zamanını doldurdu ve başka bir kanalın sorularına yanıt vermeye geçti.

Ama bu kanal (NTV yani) biraz sonra Mimarlar Odası İstanbul Şube yetkilisi olarak anons ettiği Sami Yılmaztürk’e bağlandı. Yangını duyduğunda evden çıkıp köprünün üstüne kadar gelmeler, alevlerin çatıyı sardığı falan anlatıldıktan, spikerin “bir muhabirimiz gibi bize olayı naklettiniz” teşekkürünü aldıktan sonra spikerin ‘saplantısı’ işte; aynı soruyu bu kez şube yetkilisine sormaz mı: “ Binada onarım yapılıyormuş, Haydarpaşa’nın çatısı arduvaz kaplıymış. Nedir bu arduvaz, yanar mı, yangın bundan mı çıktı” diye.

Yılların ‘yetkilisi’ hemen pat diye beklenen cevabı vermiyor tabi ve topu biraz dolaştırıyor ama spiker de acar,  yöneticiye kaza yaptırıcak; takmış bir defa arduvaza “nedir, yanar mı?” diye tekrarlıyor. Tecrübe tabi hemen yanıtı veriyor, “ …evet yanar, membran bir malzeme, üzerinde çakıl taşları var, ısıyla yapıştırılıyor, çatıyı bunla kaplıyorlar, kolay yanar tarihi yapılarda asla kullanılmaması gerekir, burası 1.grup eser…”

Biz sonuçta gözlem yapıyoruz, konuyu ortaya getiriyoruz, açık eleştiriyi tarihi yapıları bilen, arduvaz kaplamanın da gerçekte ne olduğunu bilen mimarlar zaten yapacaklardır; biz daha fazla girmeyelim. Haydarpaşanın bir kısmı yanmış olan çatısının kaplamasının arduvaz plak görünümünde metal olduğunu, çinko ya da kurşun kaplı olduğunu mimar gözüyle farkeder. Güncel olarak son zamanlarda bir çok yerde kullanılan membran esaslı üzeri de ince kum (kuvars) taneleri emdirilmiş shingle kaplamalarının benzer bir ismi olduğunu, şube yetkilisinin biraz da parçalı görünüşüyle eski dokuya benzetilerek “arduvazlı shingle” denilen bu malzemeyi spikerin ısrarlı sorusu sırasında karıştırdığını, arduaz ile “arduazlı shingle” ın çok ayrı şeyler olduğunu belirtelim.

Canlı yayın heyecanıyla oluyor böyle karışıklıklar tabi.

Esaslı eleştiri
Bugün böyle bir tarihi eseri korumakta acz içinde olup ama Haydarpaşa’nın kaderiyle ilgili her şeyi vaaz edenlere, onun günlük işlerini tecrübesiz ekiplere “hizmet alımı” yöntemi kurnazlığı ile yaptıran böylece kadrolu bakım ekiplerinin işine son vererek devlete ’kazanç’ sağladıklarını iddia eden kafası sadece para üzerine çalışan yönetici bürokrasiye ne desek azdır. Haydarpaşa yanınca “kar” ettiniz mi şimdi? Bilançolarınızda karınızı görmek istiyoruz.

Kadıköy belediyesi “tamir ruhsatı” yok diyor mesela. Koruma Kurulu bu işlerde nerede olabiliyor? Bunlar önemli sorular.

Herhangi bir projeyi yetkililerden onaylatmak için uzun uğraşılar verilen bir ülkede işin kağıt kalem faslı bitince içine düşülen sefalet asıl olarak mercek altına alınmalıdır. Tamiratın kendisi yapılmaya başlandığı süreç içinde sorumluluk yüklenen teknik-idari hiç kimsenin bulunmamış olması nasıl açıklanabilir? Kağıt üzerinde damgalar mühürler ama vasıfsız malzeme, yanlış yöntem, yok edici, yakıcı, bozucu gibi işlemlere dur diyen bir kimse ve sonuçta bu yanlışları önleyecek bir sistem yok.

Bir de böylesi olaylarda herkesin kendini kurtaracak bir açıklamya yöenlmesi, kimsenin sorumluluğun bir parçasını olsun üstlenmemesi gözle görünebilen bir gerçek olarak ortaya çıkıyor. Belediye soruyor mesela, “ruhsatı var mıydı?”. Yoktu, ondan oldu. Sanki ruhsatı olsa ruhsatla çaılşmayı denetliyorsunuz da…

Yakmadan onarmak, yıkmadan yapmak bir kültür meselesi sonuçta. Öyle sadece kelam etmekle kazanılmıyor.

Haydarpaşa tarihi eser olarak kullanılarak korunmalıdır
Haydarpaşa ile ilgili geçtiğimiz on yıldır bir tartışma yapılıyor. Şimdi bu yangın ile yapı bir tarafa bırakılamaz. 1. Sınıf tarihi eserin yanan çatısı derhal onarılmalı, zarar gören ne kadar yapı elemanı varsa usulüne uygun olarak tamir edilmeli, aksaklıklar giderilmelidir.

Marmaray projesinden sonra eğer tarihi ulaşım başlangıç noktası burası olmayacaksa, bu dünyanın sonu değil. Fakat Haydarpaşa bina olarak muhteşem, inanılmaz güzellikteki bir noktada konumlanmış ve bu haliyle bir mücevher gibi. Bu yapı 100 yıl önceki dönemden bir yadigar sonuçta ama daha yüzyıllarca bu ülkeye bambaşka yollarla hizmet verebilir. Bu kadar güzel bir binaya yakışan daha çok kültür aksı tabi.

Müze mesela, şimdiki peronların bulunduğu oyuğun tarihi yapıya kontrast çelik sistem örtüyle kaplandığını ve bu ülkenin “modern sanatlar müzesi” olduğunu düşünün bir kere. Paris’tesiniz ve Orsay (Garı) müzesindesiniz örneğin, Kadıköy Haydarpaşa’dasınız, Haydarpaşa (Garı) müzesindesiniz. Yakışmaz mı?

415.jpgNOT: Arduvaz nedir?

Mimdap

19 Comments

  1. SADIK ABİ EN SON HAYDARPAŞA GARINDAKİ YANGINDA ÇATIDA KULLANILAN ARDUVAZLI MEMBRANLA İLGİLİ YAZI VAR, BU YAZIDA SEN BUNU ETİ DEKİ MÜHENDİSLERE GÖSERİRSİN .STİYORLARSA YAPSINLAR…..

  2. Merak ettiğimbir konu var; Haydarpaşa Gar’ının çatısı ilk yapıldığında yani orjinalinde dikmiydi yoksa kısamıydı, yani tepedeki saatinarkasında çatı gözüküyormuydu. Çünkü bazı fotoğraflarda var, bazısında yok.
    Ben İstanbul dışında oturuyorum fakat Gar’ın yağlıboya bir tablosunu yapmak istiyorum, onun için aslına uygun olması isteyim.
    Şimdi ne durumda ve ne yapmayı planlıyorlar bilmiyorum ve üzgünüm.
    Nilgün

  3. bılerek veya bılmeyerek tarıhı bır tescıllı yapıda bu tür hadıselerın yasanmasına olasılık dahı verılemez.bız eskı yapı restorasyonnda tahtadakı cıvıyı bıle ne tıtızlıkle sokerken bır takım ınsanlar veya guruplar sanki sıfırdan ınsaa adılmıs betonarme yapıda calısıyomus gıbı rahat olurlarsa ve farklı mılletın bır eserıymıs dıye farklı ulkelerdekı bızım eserlerımızı yıkan veya yakan vandalıstlerle kendılerını esdeger tutup onlarda ulkemızdekı eserlere zarar verme zıhnıyetrıne sahıp olurlarsa ve bızlerde bırseyler yapmazsak bu haydar pasa garı gıbı nadıde eser yanan son eser olmayacaktır…
    mustafa coban
    (restorasyon teknıkerı)

  4. vurdumduymazlık, gerekli özeni bir türlü gösteremeyen bir kültür ikliminde başta sorumlu kademeler olmak üzere Haydarpaşa’nın korunamaması ve neredeyse tümüyle yanabileceği bir ağır ihmalden çatısının yanmasıyla kurtulmuş olduk. ancak o özürlü zihniyet ne yazık ki varlığını sürdürüyor.

  5. Haydarpaşa Gar’ı simge binalardandır. Tıpkı Atina’daki Parthenon gibi.Her ikisininde makus tarihinde yıkımlar, saldırılar, aymazlıklara ve ortak vandalistlere karşı koyma direnme vardır.Ne hikmetse barut deposu yapılacak başka yerler kalmamıştır.Bu eserler hiç kimsenin ve yandaşının malı değildir, tüm insanlığın ortak mirasıdır. Gelecek nesillere nasıl anlatacağız bilemiyorum.
    Saygılçarımla,
    Yılmaz Düzgüner
    Y.Mimar IDGSA-MSU

  6. yangından sonra geçen zaman içinde binanın nasıl bir zarara uğradığını henüz kapsamlı bir biçimde açıklayan olmadı. kamu kurumu niteliğinde olan inşaat, mimarlar, makine ve elektrik müh. odaları bu binanın hem teknik açıdan yangınla uğradığı zararaı raporlamalı hem tarihi binanın gerçek performanslarını ölçmelidirler. bir anlamda röleve çıkarmalı belge oluşturmalıdırlar. öyle avukat marifetiyle suç duyuruları yapmanın fazla bir anlamı yok siz zaten teknik bir odasınız, bunun için eğitilmiş üyleriniz var. yapın incelemeyi aydınlatın kamuoyunu.

  7. Haydarpaşa dün konuştuğumuz bir konuydu muhtemelen yakın gelecekte konuşmaya devam edeceğiz.
    Haydarpaşa denince bir gar binası ile bir de tren istasyonunun rayları, yan tesisleri alanı var. Daha sonra liman alanı onun mendirekleri ve deniz dolguları var. Bütün bu genel kıyı parçasının kentin değişimi ile birlikte fonksiyon değişimi gündemde. Er geç bu değişim olacak. Maharet bu değişimde rol almak, değişimi yönetmek. Toplumsal bir proje ibresini yakalamak. Şu yangın keşke olmasaydı fakat o çatı yapılır sonuç itibariyle. Haydarpaşa bölgesi için iri ve kayda değer laf üretmek, fikir ortaya koyabilmek önemli olan. Haydarpaşa yangınından sonra bu Pazar yapılan basın açıklamasını okuyorum, bir çok yüzeysel sayılacak doğru var ancak yukarıda söylediğim daha büyük fikre ait bir yaklaşım modeli yok. Bence bu eksiklik çok önemli.

  8. Haydarpaşa Garı müze olmalıdır

    HÜRRİYET – 30.11.2010 / Doğan Hızlan

    HAYDARPAŞA GARI simge binalarımızdan biriydi.

    Çoğumuzun anılarında yer almakla kalmadı, Türk edebiyatının, Türk filmlerinin birçoğunda taşradan İstanbul’a adım atışın başlangıç noktasıydı.

    Binalara anılar yüklenir, onlar yıkılmamalıdır.

    Okuduklarıma göre, bina dikkatsizlikten çıkan bir yangın sonucunda bu hale gelmiş. Ne var ki zihinlerdeki kuşkuları bu açıklamalar yeterince gidermiyor.

    Çünkü eski binaları yıkılınca, yanınca/yakılınca yerine o yapılmıyor, rölevesine göre daha sağlamı gerçekleştirilmiyor.

    İtalya’daki La Fenice Tiyatro ve Opera Binası büyük bir yangından sonra tamamen kül olmuştu, ancak yangından sonra rölevesi üzerinden yeniden inşa edilmiş ve görkemli bir törenle açılmıştı.

    İstanbul’da birçok konağın yanıp bir gün sonra otoparka çevrildiğini biliyoruz. Haydarpaşa Garı için birilerinin iştahının kabardığını da tahmin etmek zor değil.
    Bir an evvel onarılmasını beklediğim Haydarpaşa Garı’nın giriş katı tarihine, yapılış amacına ve dokusuna uygun şekilde, gar olarak kullanılmaya devam edilmeli, ancak diğer katlar İstanbul Müzesi, Kent Müzesi veya Göç Müzesi olarak düzenlensin. En başta 2010 dolayısıyla yapılamayan birçok projenin kısmi telafisi de sağlanmış olur…
    Hepimizin önleyeceği bir hususu savunmalıyız: BURASI ALIŞVERİŞ MERKEZİ YA DA OTEL YAPILMASIN!

    YIKILMAMASI için çok çabalar gösterildi, toplantılar, gösteriler düzenlendi, ama sanırım buna aldırış eden olmadı.
    O zaman, ben de bu çabayı gösterenleri destekledim.
    Haydarpaşa Garı ilk gençlik anılarım içinde epeyce yer tutuyor.
    Türk Dil Kurumu’na seçildiğimiz ilk kurultaya Mavi Tren’le gidişimizi nasıl unutabilirim.
    Edip Cansever, Turgut Uyar, Metin Eloğlu, benim kuşağımdan birçok kişi.
    Yataklı vagon serüvenlerini anımsarım.
    Kültür Bakanlığı’nda danışma kurulu üyesiyken, yoğun karlı gecelerde yataklı ile gidip gelirdim.
    Gecenin içinde yük kamyonlarının farları ateş böceği gibi bir parlayıp bir sönerdi. Tren penceresinden onları sayardım.
    Sabahın erken saatlerinde de bozkır ayazını içime çekmek hoşuma giderdi.
    Karaköy iskelesinden vapura biner, Haydarpaşa’da inerdim.
    Gar lokantalarının kendine özgü havasını, gidenler bilir.
    Çok az müdavimi vardır, her akşam bir başka müşteri gelir, birkaç kadeh içer, ondan sonra trenine biner gider.
    Cumhuriyet tarihinin cumhurbaşkanlarının, başbakanlarının unutulmaz fotoğrafları, Haydarpaşa Garı’ndaki uğurlama ve karşılama karelerinden oluşur, genel çekim planı başta Atatürk olmak üzere tren penceresinden karelerdir.
    Eski akşam gazeteleri de, Ankara’dan gelen önemli siyasetçilerin Haydarpaşa’ya gelişlerinin, gidişlerinin fotoğrafları ile doludur.
    Son Saat, Gece Postası, Son Telgraf gazetelerinin başlıklarını hâlâ hatırlıyorum.
    Büyük puntolarla o zaman -şimşir harflerle- İNÖNÜ yazılırdı, altta da küçük puntoyla İstanbul’a geldi ibaresini okurdunuz.
    Anadolu’ya açılan aydınların, öğretmenlerin, yabancıların hepsinin, vagon önünde toplu fotoğrafları vardır.
    En önemlisi, İstanbul’a girişin simgesi, sembolüdür Haydarpaşa Garı. Türk filmlerinden de bildiğimiz sahnedir, gerçek hayattan da. Anadolu’dan gelen insanın İstanbul’a dair gördüğü ilk şey, Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinden gördükleridir.
    Anadolu’nun İstanbul’a uzanan son noktasıdır Haydarpaşa Garı.

    BİR simge bina daha yandı.
    Şimdi bu binanın onarılmasını, yeniden eski haline döndürülmesini bekliyorum.

  9. Her yorum yapan arkadaşımın görüşüne saygı duyarım.Benim şahsi kanaatim bu yangının kaza süsü verilen bir sabotaj olduğu. Belki fazla septik bulacaksınız ama beni bu düşünceye iten nedenlerim var.Öncelikle bu yer için büyük bir proje var,bu bina burada durdukça o projenin içinde sorunlar yaratacak.Buradan ihale almayı umut eden zihniyetin çıkarları böyle bir şeye cesaret eder mi diye düşünüyorum.Bu bir düşünce ,tahkikat yapılırken bu düşüncede değerlendirilmeli.ikincisi mobese görüntüleri; bir yangın bu kadar çabuk parlamaz,meğer yanmayı destekleyen malzemeler olmazsa.İnceleme icin sadece itfaiye ve emniyet araştırması yeterli olmaz,bilim adamlarından kurulmuş bir heyette bu araştırmada yer almalı .

  10. Mimar olmayan mimarlar tarafından yönetilen bir mimarlar odası, yangın güvenlik önlemleri almadan çatıda tamir yapmaya kalkan inşaatçılara çok benziyor. O kazık temeller de aslında olmayan ama mış gibi yapanlar yüzünden toplumumuza batıyor.

  11. Eyüp bey yangının söndürülmesi için helikopter itirazları sırasında yangının temellerdeki 290 kazığı yakabileceği ve binanın çökebileceği yolunda da açıklamalar yaptı. Ahşap kazık temel yanması gibi bir konu da fasıl olarak açıldı televizyonda. Kazık temel sayısı 290 değil bir kere, çatıdaki yangın nasıl suya gömülmüş temeli etkiliyor, ??? soru da soru. Bu konuşmaları aktarmamışsınız, Eyüp beyi kayırmışsınız.

  12. Bu yangın ile kim ne gibi bir fayda temin etmiştir bilemiyorum. Diyelim ki kasdi birşey yok yani sabotaj değil. Fakat bu kadar denetimsiz bu kadar tedbirsiz bir onarım anlayışı en az sabotaj kadar tehlikeli. Oysa işin sorumluları hiç o havada değiller ve hiç bir üstlerine alındıkları sorumluluk yok. Pes yani.

  13. Haydarpaşa’nın çatısı yanmış belli ki yapının diğer başka bölümleri de zarar görmüştür. Bu simge sayılan yapıya dair kamuoyunun son zamanlarda meşgul olması dışında aslında binaya gereken önem ve değerin verilmediği başka bir gerçektir. Hem kamuoyunun gündeminde hem atıl kalmaya doğru itilmiş bir yapı görünümün baş nedeni Haydarpaşa üzerinde konuşulan çeşitli projelerin bazı toplum kesimlerinde kaygı yaratmasıdır. Bu yüzden oluşan davalaşmalar, karşılıklı restleşmeler arada binanın yanmasına kadar varan idarenin binayı atıllaştırmasının nedenleridir. İdare binadan düşündüğü açılımları elede edemeyince köhneleşmesine meydan verecek bir vurdumduymazlığa girmiştir. Bu çok hatalıdır öncelikle söyelemek lazım. Ancak karşı tarafın yani Haydarpaşa’yı korumaya çalışan kesimlerin çok yaratıcı olduğu söylenemez. İşçi sendikası burası gardır gar kalmalıdır diyor mesela. Özelleştirmeci yaklaşımlara karşı Haydarpaşa gibi bir simgenin dünya başkentlerindeki başyapıtlar gibi güncellenmesine yol açacak aynı zamanda kamusal özelliğini taşıyacak öneri ve projeleri bulamıyorlar. Bu kadar hengamede cahillik, acemilik, ihmalkarlık kol geziyor. Bir Pazar günü saat 3 de yanıyor.

  14. Tam manasıyla sorumsuzluk tam manasıyla aymazlık. Yazıktır ki yazık. Şu bina nasıl korunamaz, nasıl bu kadar dikkatsiz davranılır anlamak mümkün değil. Herşeye olan bakışımız eksik. Bir tarihsel belge, abide bu kadar hoyratça kullanılıyorsa başkalarına uygarlık nutukları atmaktan vazgeçmek lazımdır.

  15. çatının yanması ve binanın büyük hasar görmesi çok kötü oldu. kaç sene bu görüntü geçmez buralardan bilinmez. gar olarak kullanılmazsa bile sanat kültür ve müze gibi kamu kullanımlı bir bağlantısı bugünden düşünülmelidir. böyle ilkel şartlarda bakımsız bırakılacağına doğru düzgün istanbul sanat merkezi ve müzesi olsun mesela.
    her türden yöneticiyi, garın sorumlulularını, o inşaat işleri cinfikirlilerini kınıyorum bu arada.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir