Hamburg Hafencity Kentsel Dönüşüm Projesi
Halfencity projesi 700 dolayında mimarın katımıyla oluşmuş. Çok sayıda irili ufaklı inşaat firmasının çalışmalarıyla gerçekleşen bu proje, her yaştan insanın yaşayacağı 40000’i aşkın insanın barınacağı ve çalışağı bir ortamı oluşturuyor.

programveproje.jpg

limancepheleri2.jpg

Bunların yeni bir kent dokusunda bir araya gelmeleri ise Hamburg’un dünya çapındaki ekonomik konumunu güçlendiriyor.

limandavakit.jpg

Kentin sadece çalışmak, yaşamak, vakit geçirmek için olmadığı bunların bir kültür ortamında birlikte gerçekleşmesi gerektiğini göstermekte. Ayrıca bu çapta projelerin ele alınmasının bir başka avantajı da sürdürülebilirlik, enerji tasarrufu gibi konuların kolayca entegre edilebilmesi. İnsanların yakın mesafelerde çalışması ve yaşamasının getirdiği avantajlar ise İstanbul gibi trafik sorunlarıyla boğuşan, hatta boğulmuş bir kent için peri masalı gibi.

limandadinlenenler.jpg

Sonuç olarak karma kullanım kentin bir yirmidört saat yaşayan kente dönüşmesini sağlamış. 600 metre uzunluğunda bir yeni bulvar, kent merkeziyle Elbe nehri arasında bağlantı oluşturmakta. 12000 m2 restoran alanı, 57000 m2 parakende satış yapan mağaza hergün 18000 kişi tarafından ziyaret edilmekte. Çok sayıda yolcu gemisinin her hafta getirdiği binlerce turist kentin canlılığına katkı sağlamakta.

limandacalismalar.jpg

Yüksek kaliteli malzemelerin kullanılması yine bu toplu müdahale sayesinde mümkün olabilmiş. Ekolojik programlar yeni çevre standartların yerleşmesi bunlardan birisi örneğin çift cam kullanımından üçlü cam kullanımına geçiş yine bu bütünde çalışma sayesinde gerçekleşen bir yeni yapı standardı.

Yine bir başka avantaj bu projenin büyük olması nedeniyle jeotermal enerji kullanımının ilk maliyetinin paylaştırılabilmiş olması sayesinde Hafencity de kullanılabilmiş olması. Yine klasik radyatörlerin ısıtıcı duvar panelleriyle ve tavana monte edilen soğutma üniteleriyle değiştirilmiş olması yine parsel bazı yerine ada hatta semt bazında proje geliştirilmiş olmasından kaynaklanan bir avantaj.

Kooperatifler, bireysel yatırımcılar, yapı firmaları, çok farklı fiyatlarda alternatifler sunmakta. Nüfusun %12’si ana ve ilkokul yaşındaki çocuklardan oluşmakta, onlar için düşünülen kreş, ana okulu ve ilkokulların yanı sıra yaşlılar için de çok sayıda bölgeyi cazip kılacak unsur var.

Çok sayıda aile ve kişi sunduğu olanaklar nedeniyle Hafencity’yi yaşam alanı olarak seçmiş. Festivaller, sportif etkinlikler, kültürel etkinlikler, tiyatro… yaşam ortamlarını zenginleştirmekte. Hatta bu semtin bir gazetesi bile çıkmaya başlamış. www.hafencitynews.de adresinden internet üzerinden ulaşmak mümkün.

Tarihi rıhtım ve iskeleler, vinçler ve depolama binaları restore edilmişti Herzog ve Meuron tarafından planlaması yapılan yeni opera binası, dalgalı cephesiyle çok uzun bir geçmişi olan Elbe Filarmoni, Uluslararası Denizcilik Müzesi Hamburg veya bilim merkezi gibi kurumlarla gerçek bir kültür ortamı oluşturmaya başlamakta.

 sciencecenter.jpg

 Hamburg Bilim Merkezi

oncesimdi1.jpg

Önce ve sonra

oncesimdi.jpg

Önce ve sonra

Farklı mimarlar tarafından geliştirilen çok sayıda proje ortak bir alanda biraraya gelmekte.

projeler21.jpg

projeler1.jpg

Hamburg Mimarlık Fakültesinden Prof.Stefan Spier ‘e göre ise bu çapta bir operasyonun kent içinde gerçekleşmesi mimarlık fakültesi olarak da kentsel dönüşüm projeleri konusunda uzmanlaşmalarını getirmiş.

z_listitems_de_735_perspektive_tag_470×240.jpg

Bölgenin kentle olan ilişkilerinin kolaylaşması, gelişmesi için Baakenhafen köprüsü düşünülmüş. Bir yarışma ile elde edilen projesi Almanya’da mimarlar arasında büyük ilgi uyandırmış. Birincilik ödülünü Happold Mühendislik Bürosu ile Londra’da Wilkinson Eyre Mimarlık kazanmış. Yarışmalarla projelerin elde edilmesi Almanya’da çok yaygın. Bu yöntem çok sayıda mimarın projelerinin de tartışıldığı ortamlarda görev yapmasını sağlamış.

projelerprogramvesonucu.jpg

70 metre yüksekliğindeki bilim merkezi ise on ayrı alanda uzmanlaşmasıyla dünya çapında tanınmakta. Kültürel etkinlikler ise kuşkusuz bu bütünün gerçek çimentosunu oluşturmakta. Kentin deniz müzesi eski depoları kullanırken, yeni kültür merkezi ve oditoryumu ise metropol ile Hafencity arasında köprü oluşturmakta. Çok sayıda küçük sanatçının katılımıyla oluşan bu ortam semte çok nitelikli bir kültür yaşantısı kazandırmakta.
Elbe Filarmoni orkestrasının yeni binası ise yeni bir otel ve konutlarla yeni bir meydan etrafında birleşmekte, yeni opera 110 metre yüksekliğinde çatısıyla görkemli bir referans noktası oluşturmakta.

herzogmeuron2.jpg

herzogmeuron1.jpg

sosyal1.jpg

 

sosyalalanlar.jpg

Bu aynı zamanda kentin daha fazla kozmopolit olmak için gösterdiği bir gayret. Müzikal Arazi, gibi münferit kilit girişimlere ek olarak Hamburg Kültür Vakfı, Körber Vakfı semte kültür insanları tarafından yerleşilmesini sağlamak için bir açık arttırma satış düzenledi. 12 Proje ve 120 kadar sanatçı seçildi. Thalia Tiyatrosu “Bizden Önce Tufan” başlıklı oyunu ve 4 adet özel yaz programını oluşturdu.

Kültürel gelişme için işbirliği programı kapsamında Kampnagel Sanat Kulübü ve Deichtorhallen işbirliğine girdi. 2009 yılında ise Off-Art festivali için 30 dolayında sanatçı bir araya geldi. Her yıl yenilenen festivaller ve diğer kültürel etkinlikler bu liman kentinde yer aldı mekan buldu.

Magellan Teraslar Üzerinde Yaz Tango, Caz müziği ve oyunları festivali ise çocuklar için “açık gökyüzü” Hamburger Schleswig Holstein Müzik Festivali, Müzeler Gecesi, yine bu kültür etkinlikleri arasında hatırlananlar.

Ayrıca Edebiyat Festivali “Liman Cephesi” ile 2010 Hamburg Müzik Festivali ELBJAZZ derin izler bıraktı.Hamburg’un ilk daimi tasarım pazarı Der Die Sein fikirler ve ürünlerin sergilendiği seçkin bir konum oluşturdu. Araba müzesi Prototip, geçici yüzen heykeller müzesi giderek gelişen ve kalıcı hale gelen organizasyonlar içinde yerlerini almakta.
Önemli ölçüde aşama aşama tamamlanmakta olan projede görev alanlar arasında tanıdık isimler de var: Richard Meier, David Chipperfield, Rem Koolhaas, Zaha Hadid, Hadi Teherani, Christoph Ingenhoven, Stefan Behnisch burada çalışan 700 dolayındaki mimar arasında isimleri tanınanlar.

Çalışmaları anlatan filmi  http://vimeo.com/7729689 adresinde izleyebilirsiniz.

Hamburg, “Şehir Hakkı” ve Gangeviertel Semti.

Hafencity’nin çoğunlukla limanın boş alanlarına yerleşmesi, toplumsal muhalefeti de önemli ölçüde engelledi.Ancak yine Hamburg’da başka bir semtte, Gangeviertel’de durum farklıydı.

İlk ev işgallerinin 1981’de gerçekleştiği bu semt 19.yüzyıl sanayi devriminde dar sokakları etrafına yerleşmiş evleriyle tanınıyordu. 1981’den sonra ise her zaman polis müdehaleleri ve çatışmalarla tanındı. Bu gün mülkiyet sorunlarının kooperatifler , kiralamalar ya da farklı formüllerle kısmen çözümlendiğini; 2009’dan itibaren özellikle işgaller ve bazı yapıların farklı kuruluşlar tarafından dönüştürülmek istenmesine karşı verilen kavgaların tekrar büyüdüğü bu semt 2000’li yıllarda, Florida kaynaklı farklı bir kavramla “yaratıcı kesim” kavramıyla tanıştı.

1893-gaengev-aug-schacht.gif

Gangevertel 1800 sonları

Tüm yukarıda anlatılanlar kenti firmaların yanı sıra bireyler ve aileler için de çekici kılma politikalarının bir sonucu. Bunun alternatifi ya da paraleli de Avrupa’nın savaş sonrasında tanıştığı sadece firmalar için çekici kılmak.

Birincisinde yukarıda vurguladığımız kültürel ağırlıklı etkinlikler, ikincisinde ise firmalara sağlanan avantajlar ön plana çıkmakta ve özellikle iş alanında kıran kırana rekabetin yaşandığı Batı Avrupa’da bu uzun zamandır bilinen bir politika.

Kültür kelimesinin iki anlamı var, bunlardan birincisi “seçkin kültür”. Bu özellikle eşitsizliklerin olduğu tüm toplumlarda bir ayırma, ayrıştırma unsuru.
Ülkemizde de seçkinlerin, elitler diyerek, maddi ama daha çok eğitimden kaynaklanan nedenlerle elit, seçkin olamayanların desteğini alan siyasi partilerin varlığı ve başarıları bu ayrışmanın ne denli önemli olduğunu gösterebilir.

Diğer taraftan toplumsal gelişmenin bu kültüre açılım yönünde olması zorunluluğu da ayrı bir durum. Almanya’da, bu farklı bir şekilde yaşanmakta, çünkü sorun mevcut kültürel durumla ilgili olmaktan çok ileri sürülen bir gelişme kavramı etrafında yoksul kesimlerin evlerini kaybetmeleri ve buna karşılık sermayenin bu terk edilen yerlere yerleşmesi korkusu ile sınırlı.

Bu kültürel eylem kavramının bir örneğini İstanbul’da Galata Semtinde yaşadık.

1994 yılında Tarlabaşına her açıdan çok yakın bir durumda olan Galata’da Mimarlar Odası ve Galatalılar tarafından başlattığımız Galata Şenliği, bu gün 17.inci yılında. Galata’nın çehresi ise kesinlikle Tarlabaşına oranla değişmiş durumda.

O tarihte yapılan eleştirilerin bir bölümü haklı çıktı: gerçekten konut fiyatları yükseldi, gerçekten atölyeler ağırlıklı sosyal çevre tümüyle değişti. Ancak diğer taraftan da Galata sanatçılar, entelektüeller ve turizm yatırımcıları tarafından tercih edilen bir yere dönüştü.

Ve kendisini ayakta tutacak, onarımları gerçekleştirecek finansmanı da çekti.

Buna karşılık Tarlabaşı giderek artan bir şekilde ve tüm avantajlarına rağmen çökmeye devam etti.

Galata’nın her geçen gün farklılaşan görüntüsü tabi ki ideal görünüm değil. Ancak gerçek anlamda planlamanın olmadığı bir kentte, tek bir faktörün kullanılarak ideal hedefe ulaşılması da çok mümkün değil. Yine de durum çok daha iyi.

Hamburg’da, Gangeviertel mahallesinde soylulaştırmaya karşı mücadele verilmekte. Ancak sorun şu ki evlerin çoğu terk edilmiş ve yıkılmak üzere durumda. Önemli bir bölümü de 2009’dan itibaren işgal altında.  Amerika’da 90’lı yıllarda çöküntü bölgeleri için geliştirilen halk açısından alanı daha cazip kılma projesi ise terkedilmiş durumda. Florida’nın tüm amerikan suç istatistiklerinde ön srada yer almasına bir çözüm yolu olarak geliştirilmiş ancak Avrupa’nın çok farklı kültür ortamı tüm benzerliklere rağmen bu projenin aynı şekilde ele alınmasına olanak sağlamamış.

picture-1.png

 

yuppie-scum.jpg

Böylece Florida kaynaklı kentlerin geliştirilmesine yönelik ve bu alanda başarılı olan “Yaratıcı Kesim” kavramına karşı, Fransız düşünür ve sosyolog Henri Lefevre’in “Şehir Hakkı” (Le droit a la Ville) kavramı tekrar ön plana çıktı ve Hamburg’da yenilemelere karşı bir halk hareketinin el kitabı oldu.

Kent politikalarının toplumsal ve ekonomik sonuçlarını irdeleyen ve Paris Banliyösünü ele alan, öğrenciliğimizde ders kitabı olarak okuyup imtahanlara girdiğimiz bu kitabı referans alan bu kavram “soylulaştırmaya” karşı yeniden gündeme geldi. İronik olarak bu kitabın yeniden güncel hale gelmesi Paris’te ayaklanmaların, kör şiddetin banliyölerde hakim olduğu dönemlere rastladı.

hafenstrassesquattingfirstsquattedin198112-brightlypaintedbuildingscooperativ.jpg

Özellikle eski semtlerin yıkılıp yerlerine cam çelik yeni ofis binaları yapılmasına karşı verilen mücadele , “şehirde yaşamak herkesin hakkıdır” sloganları etrafında şekillenmekte. Yazarlar, ressamlar, solcu entelektüeller ve toplumun çok farklı kesimlerinden çok sayıda insan bu hareketi desteklemekte.

Mücadele zaman zaman somutlaşmakta, örneğin İKEA tarafından satın alınmak istenen bir binanın işgali gibi.

Ya da parlementoda tartışılan Eğitim Reformu konusunda olduğu gibi ancak bir çelişki de ortaya çıkmakta: Mevcut statüyü savunan solcular!

Diğer taraftan kent yönetimi de çok farklı politikaları ardı ardına yürütebilecek esnekliğe sahip. Nitekim yatırımcılara satılan yerleri zararına geri almayı, işgalcilere kiralamayı göze alabiliyorlar.

Kaynak: Hafencity

Derleyen: Yılmaz Kuyumcu

11 Comments

  1. belediyeye herhangi bir belediyeye bu projeyi verin ki size ne durumda olduğunuzu ve niye böyle kütleler yaptığınızı size mimarlık dersi vererek göstersinler. kiremit çatıları eksik bu projelerin mesela, ne komik değil mi?

  2. Buradaki projeler bizim ülkemizde tanımlı alana fazla büyük gelir. Anlamak bile zor olur. Bu projelerin bizde kamu projesi olma şansı sıfırdır, kimse bu riski göğüslemez, üzerinden atar. zaten siyasetçi ucuza hizmet vermek derdinde ve bir kaç yıl sonra bozulup dağılacak ama görenleri hizmet verdi dedirtmek için ortalıkta boy gösteriyor. dolayısıyla gerçek bir proje ve gerçek bir yatırımdan kaçıyor.

  3. haberlerinizde okuduğum yargı kararını ve ilgilisi şpo odasının hamburg’da olduğunu düşünsek (oranın da bir şpo su mutlaka vardır ve bizdekinden daha az duyarlı değildir bence) bu liman dönüşümü yapılamaz. tabi yine oranın yargısının böyle düşünse vasayımıyla söylüyorum.
    değişen dünyada ne bu projeleri ne kavramları ne de yapılacak işleri zamanında takip edemeyen bunlara fikri anlamda hükmetme gücünü kaybetmiş sistemler yargıyı kullanarak bir direnç yaratmaya çalışıyorlar. fakat hakikatte onlar açısından tren çoktan kaçmış oluyor. yasalar, kurallar çalışıyor, piyasa işliyor onlar ne derse desin bazıları bir süre duraklayarak (zorlu da olduğu gibi örneğin) devam edip gidiyor.
    genel olarak geç kalmak böyle birşey olsa gerek.

  4. Kentsel dönüşümü bizim ülkemizde hayalet gibi sunmak bir moda haline geldiği için bir örnek üzerinde ya da mimarların diliyle proje üzerinde fikir beyan etmek bile zorlaştı. Dönüşüme karşı bir blokaj fikri planda zaten anlamsız olur. Buna rağmen bazı olumsuz örnekleri göz ardı etmeden gelişmleri izlemek ve olumlu projelerden dersler çıkarmak daha yerinde olurdu. Fakat bizim son beş altı yıldır şeytan taşlamaya dönen kentsel dönüşüm süreci kavramsallaştırmamızda bir noktaya varmak mümkün görünmüyor. Kısır döngü içerisinde aynı suçlamalar sürdükçe kentsel mekan değişimleri olumlu bir şekilde gelişmez.
    Örnekleri çoğalttığınız ve tartışma düzeyini projeler üzerine çektiğiniz için yayın kuruluşunuza teşekkür ederim. Zira proje üzerinden değil de “fikriyat” üzerinden tartışıldığında bu işin içinden hiç çıkılmıyor, herkesin düşünce sabiti anlaşma zeminini bozuyor.

  5. Hollanda gibi Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde ve özellikle bu ülkelerin kentlerinin liman bölgelerinde büyük dönüşümler yaşandı. Aynı şey bizde Dolmabahçe’den Karaköy’e kadar olan rıhtım alanıdır mesela. Mesela Haliç içlerine kadar uzanan kıyı şeridi. Yukarıda verilen projede sırf kıyı değil onunla birlikte çevre doku da ele alınmış ve kentsel dönüşüm projesi oluşturulmuş. Eskinin kömüre dayalı sanayisinin, çelik üretiminin, ağır sanayilerinin yer kapar gibi dizildikleri, su yolunu bir taşıma aracı olarak kullandıkları kıyılardan artık özel sanayi bölgelerine transfer olduktan sonra bu değişim biraz da mecburi. Konut alanı, ofis, turizm alanı, kamusal gezi alanları eski isli kokulu yerlere yerleştirilebilir ve bundan doğal da birşey olamaz. Bunun adı bir dönüşüm projesi, gündelik söylemle kentsel dönüşüm projesi. Peki ama böyle bir proje olmadığı zaman aslında “dönüşüm” duruyor mu? Bunun cevabını Haliç kıyılarına, Salıpazarı rıhtımına bir otuz-kırk yıllık silüetlerle bakarak bulabiliriz. Proje olmadan da durdurulamaz bir dönüşüm var ve esasında daha bir vahşi, kendi küçük alanında kendi kuralını yaratırcasına ve hiç birşeyle uyum aramadan. Bizim ülke olarak dönüşüm projelerini korkularımızı yenerek mantıklı bir şekilde etüd etmemizin zamanı biraz da geçiyor sanırım.

  6. Beni rıhtımda gezinen gençler çok etkiledi. Güneşlenen gençler, niye bizde olmasın. Salı pazarındaki metruk depoların yerine İstanbul bir kent mekanını, yeni bir kent operasını, kültür merkezini, İstanbul Modern’e eklenecek bir müzeyi, alışveriş alanlarını, cafeleri… haketmiyormu? Orada 700 mimar kendi becerilerini gösterme fırsatı bulmuş, bizde 700 mimar yokmu? bizi memurlaşmış bir meslek odasıyla, Akparti güdümüne girme tehlikesi arasında seçim yapacak meslek odası seçeneklerinden kurtarıp adam gibi mimarlığın önünü açacak. Bu arada gezinen dinlenen gençlere bir kez daha bakmalı ve utanmalıyız salıpazarının bu günkü halinden.

  7. batı dünyasının değişen kentsel fonksiyonları doğru tanımlayıp kente yeniden şekil vermesi mantıklı bir süreçte yaşanıyor. süreç siyasal bir malzeme olmadığı için gerilimsiz olarak bu iş yapılabiliyor. sonuç mükemmel ve kentin nasıl durmadan değiştiğinin ve değişeceğinin bir rsemi gibi

  8. Hamburg çok güzel bir kent ve Hafencity bu kente çok şey kattı. Tavsiyem gidip görmeniz. Karşı çıkanlar da var ama onlar adamlar boş buldukları evleri işgal ediyorlar sonra da atılmamak için barikatlar kurup molotof kokteyleri ile saldırıyorlar. Bizim akrabalar kira ödeyeceğiz diye canları çıkarken onlar bedavadan geçiniyorlar.

  9. Yazı “kentsel dönüşüm” projelerinin çok iyi şeyler olduğunu düşündürüyor. Halbuki biliyoruz ki özellikle Hamburg’da büyük kent mücadeleleri veriliyor. Gerçi yazınızda onlara da değinmişsiniz ama bence kentsel dönüşüm projelerinin tek çıkış yolu olduğunu düşündüren bu yazının karşı görüşlere ve eylemlerine daha fazla yer vermesi gerekirdi. Yine de kentsel dönüşümlerin Avrupa’da herşeyden önce çok büyük kültürel ve sosyal operasyonlar olduğunu vurgulamış olmanız Türkiye için büyük bir kazanç çünkü Türkiye’de işin bu yönüne pek bakılmıyor. Selamlar

  10. Bu örnek aslında çok önemli çünkü bizim mimarlıktan uzakta kalmış mimarlar odası, üniversitelerin bir bölümü popülist politikalara saparak mülkiyet açısından konuya yaklaştılar halbuki bu sadece bir başlık esas önemli olanı kamu yararını oluşturacak olan kültürel, dinlenmeye yönelik, barınmaya yönelik özellikler. Örneğin bizim oda kentsel dönüşümler için barınma konusunun yanı sıra hani bunun kültürel alanları, sosyal alanları, eğitim…. dese çok daha iyi ederdi.

  11. Burada anlatılan kentsel dönüşümlerin olumlu ve olumsuz yönleri. Olumlu çünkü planlamanın çeşitliliği sadece kar amaçlı operasyonlarla sınırlı olmaması, kültürel değerlere verdiği önem tüm bunlar geleceğin toplumunu yaratabilecek şeyler.
    Karşı çıkanlar ise daha çok durumdan istifade etmeye yada durumlarını en yüksek fiyata pazarlamak isteyenler işin bu tarafı evrensel.
    Bizdeki örneklerin bundan ders çıkartmasını dilerim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir