Afet Hesabı - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Afet Hesabı
Share 4 Şubat 2020

Dünya yine bir dizi afetle boğuşuyor. Biz de izliyoruz, takipteyiz. Bir yanda doğal afetler var, diğer yanda rant kaynaklı olanlar. Elazığ’da, Manisa’da, Akdeniz’de, Marmaris’te, Karayipler’de, Küba’da, İran’da depremler… Avustralya yangınlarının yaraları hâlâ sarılmadı. Çin’de ortaya çıkan yeni korona virüsü hızla yayılmaya devam ediyor. Yeni endişemiz Nijerya’da ortaya çıkan ‘lassa’ ateşi salgınını da unutmayalım.

 

 

Eşsiz ülkemin artık duyunca kulaklarımızı tırmalayan, görmek de istemediğimiz Hasankeyf, Dipsiz Göl, Kanal İstanbul gibi süreklileşen afetlerini de eklemem lazım. Bizde afetten bol ne var ki zaten! Afet bol da, afet ile nasıl baş ediyoruz? Orası biraz karmaşık.

 

 

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen 6.8 büyüklüğündeki deprem, Elazığ ve Malatya’da yıkıma neden oldu. Afet ile nasıl baş ettiğimize bu deprem üzerinden baktığımızda, çeşitli kamu kurumlarının afet alanına ulaşabileceğini görüyoruz. Arama kurtarma çalışması yürütüp afetzedelerin ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. İhtiyaçların bir kısmını karşılayabiliyorlar diyelim. Hatta bir kısmın ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar da denebilir çünkü Malatya’nın bazı köylerine herhangi bir yardım ulaşmadığı söyleniyor. Afetle bazen de sivil girişimlerin oluşturduğu ihtiyaç listeleri üzerinden baş ediyoruz. Bu listeler aracılığıyla halk inisiyatif alarak bir şekilde tedarik organizasyonu yapıveriyor.

 

 

‘Bu kadar mı?!’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Haklı bir soru. Afetimiz bol dedim ama nasıl baş ettiğimiz meçhul. Yani daha fazlasını bilmiyoruz. Kelimenin tam anlamıyla bilinmiyor. Vergi verdiğimizi biliyoruz da verginin gittiği yeri de kısmen biliyoruz gibi. O ona vermiş, o da diğerine vermiş… Afetzedeye veya gelecek afetlere yönelik bir şey yapılmamış. Sonuçta her şeyi devletten beklememek lazım. Afet bol ya işte, fazlasını da beklemeyelim olarak anladım ben bunu. Dört nala afet… Hesapsızca.

 

 

Hesapsızca derken yanlış anlaşılmasın, hesap yapan yok değil. Örneğin; bilim insanları sürekli hesap yapıyor. Hesap yapmakla da kalmayıp medya aracılığıyla kamuoyu oluşturuyorlar. Kamuoyu da kendi çeşitliliğince hesap yapıyor. Bazısı can, bazısı mal, bazısı kat hesabı yapıyor. Evdeki hesap çarşıya uyacak değil elbette. Malumunuz çarşı ile ev arasında da uçurum var. Çarşı başka hesaplara tabi.

 

Bunca afetin ‘nedeninde ‘nasılında’ saklı bir hesap çarşınınki. Bilim insanlarının uyarılarına ve önerilerine kulak tıkayan, plansızlığı yeğleyen bir hesap. Rant odaklı, günü kurtarmak isteyen bir hesap. Hazırlıksız yakalanmış gibi yapıyor ama hazırlık fay hattına kanal yapmaya odaklandı aslında. Tabi ki ihtiyaçtan değil. Depremin veremediği hasarı biz verelim der gibi daha çok.

 

 

Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi burada da neoliberalizm afet üretiyor. Hem de göz göre göre. Barınmayı bir hak olarak görmeyerek. Kentsel dönüşümü ranta endeksleyerek. Halkı güvencesizleştirerek afet üretiyor. Basbayağı süründürüyor da denebilir.

 

 

Bizden muaf süreçlerde, araştırma önergelerine ihtiyaç duymadan aldıkları kararlarla yarattıkları afetleri, neden ve nasıllarını görüyoruz. Görüyor ve takip ediyoruz ama daha ötesine gidemiyoruz gibi bir hissiyat içindeyim. Umutsuzluk da değil bu ama gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi hayrete düşmüş duruyoruz. Belki travma sonrası tıkanıklık halidir. Yaşadığımız afet gerçekliği ile bir kez daha ve acı bir şekilde yüzleşmekle ilgili olabilir.

 

 

Sebebi her neyse bazı afetlerin doğal olmadığından hareketle ve olağanlaşmasına itirazla, izleyicisi, takipçisi konumundan çıkabilmeyi canı gönülden istiyorum. Geleceksizliğe, sürünmeye, ranta, afetlere karşı güvene, dayanışmaya, eşitliğe, güzelliklere doğru nasıl gideriz…

 

 

 

 

Kaynak : Birgün


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org