Ziya Tanalı önemli çalışmalara imza koymuş, ülkemizin değerli bir tasarımcısıdır. Projecidir, hocadır, düşün adamıdır.  2008 yılında Sinan Ödülü’ne layık görülmüştür. Ziya Tanalı’yı ne yazık ki çok yakın bir zamanda  9 Aralık 2018 de kaybettik.

 

 

 

 

 

1943 yılında Ankara’da dünyaya gelen Ziya Tanalı 1965 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden mimar olarak mezun oldu. 1965 ile 1966 yılları arasında İsveç’in başkenti Stokholm’da,  1965-1966 yılları arasında, Stockholm, İsveç’te Prof. Hans Asplund Bürosu’nda tasarımcı olarak, 1967-1973 yıllarında da Ankara üniversitesi İnşaat Dairesi’nde çalıştı 1973 yılından bu yana özel bürosunda mimarlık çalışmalarını ve eğitim görevini sürdürmekteydi .

 

 

 

Tasarımını yaptığı çok sayıda projenin bir bölümü, yurt içinde ve yurt dışında (Rusya, Azerbeycan, Kazakistan, Turkmenistan, Sierra Leone, Nijerya) gerçekleşmiş bulunmaktadır. Orta Doğu Teknik üniversitesi (1966-67), ADMMA (1971-73), Gazi üniversitesi (1997-98), gibi eğitim kurumlarının mimarlık bölümlerinde öğretmenlik yaptı. 2000-01 yılları arasında “sanal stüdyo” çalışmalarına katıldı. 2000 yılından bu yana Çankaya Üniversitesi’nde “Temel Tasarım” ve “Ethics and Elements of Creative Act” adlı iki ders vermekteydi.

 

 

 

 

1967 yılında Mimarlar Odası üyesi oldu. 1981 yılında katıldığı Türk Müşavir Mühendis ve Mimarlar Birliği’nde (Türk MMMB), 1987-1992 yılları arasında yönetim kurulu üyeliği ve 1996-2000 yılları arasında da Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Meslek yaşamı süresince katıldığı yarışmalarda çeşitli ödüller kazandı ve çeşitli kurumların ödülleri ile onurlandırıldı. Eğitimi sırasında okulda, 1964 yılında Godfrey ödülü, 1965 yılında ise ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mezuniyet ödülü, 1991 Yılında Türk Prefabrik Birliği ödülü, 1994 Yılında da Türk MMMB Hizmet ödülü ile taltif edildi. 1974-1999 yılları arasında katıldığı dokuz yarışmada üç birincilik, bir ikincilik, bir üçüncülük, bir sıralamasız ödül, iki mansiyon ve bir adet satınalma gibi ödüllerin sahibi oldu. Çok sayıda jüri değerlendirme çalışmalarında bulundu.

 

 

2004 yılında Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık ödülü Jürisine seçildi.

 

 

Sinan Ödülü

 

 

2008 Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi kapsamında değerli mimar Ziya Tanalı, “Sinan Ödülü”ne değer görülmüştü. Seçici Kurul, ödülü verirken Tanalı’yı şu sözlerle tanımlamıştı: “Mimarlık mesleğine mimar, eğitimci, eleştirmen, yazar, yönetici olarak yaptığı çok boyutlu katkının yanı sıra, meslek hayatı süresince gerek mimarlık ürününün kalitesine yönelik sürdürdüğü taviz vermez tutum, gerekse mimarlığın eleştirel kültürünün yerleşmesine katkıları, yapıtlarının barındırdığı arka plan düşünce zenginliği, ince ayrıntı kalitesi, yalın bir mimari dil ile ulaşılan zenginliği öncelikli kılan kararlı tutumu nedeniyle ödüle değer görülmüştür.”

 

 

Ustalara Saygı…

 

 

2016 yılında Mimarlar Derneği, Ustalara Saygı Söyleşisi çerçevesinde İnci Aslanoğlu ve Ziya Tanalı’yı sundu ve şereflendirdi

 

 

İnci Aslanoğlu ve Ziya Tanalı Mimarlar Derneğinde

 

 

ZİYA TANALI MİMARLIĞI

 

 

1970’ler Türkiye Modernizmi’ne Giriş: M. Ziya Tanalı’nın Erken Dönem Tasarımları

    

 

Kararlı bir Modernist mimarın düşüncesi ve inşa ettikleriyle düşüncesinin ilişkisi üzerine bir okuma.

 

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bağ-Bahçe Bölümü Binası için taslak.

 

 

Ankara Üniversitesi, Eczacılık Bölümü, genel yaklaşım.

 

 

Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, iç avludan görünüm.

 

 

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bağ-Bahçe Bölümü Binası.

 

 

Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi, Hukuk, Siyasal ve Eğitim Fakülteleri  Spor Salonu.

 

 

Güven Arif Sargın “Yoldaşınla da aran bozuk, canın sıkkın belli, ama sen hala ballandıra ballandıra anlatıp duruyorsun; söyle bakalım, bu seyyahlığın en çok nesini sevdin, nesini sevmedin, taban tepmenin ne faydası var” diye bir soru soracak olursanız, ben de size rahatlıkla, “yol boyu, ne yapmak istediğinizi anlıyorsunuz; unutmayı-anımsamayı, umutlanmayı-umutsuzluğu, susmayı-konuşmayı, yürümeyi-durmayı, güzeli-çirkini, ölçüyü-ölçüsüzlüğü ve eşdeğer pek çok şeyi, iki şeyi yan yana koymayı öğreniyorsunuz” diyebilirim ve anlatmak için de, o kuzey kentinden döndüğüm günlere geri gider, olan bitenden söz ederim.

 

 

M. Ziya Tanalı bir yazısında, “otantik değerlerin ağır bastığı fiziki bir çevrede, bir iş tasarlarken, bizden önce var olan [mimarî] dile yapılacak atıfların, seçmeci (eklektik) bir düzeyin ötesine geçmesini sağlamaya çalışmak, herhalde pek çok mimarın ortak tutkusudur” der2. Öte yandan ona göre, çağdaş Türkiye mimarlığının içinde bulunduğu, “reddiye” veya “koşulsuz teslimiyet”e saplanan çoktan seçmeli durum, hem eklektisizmden görece uzak arayışları tıkayan, hem de bu tıkanmışlığı aşmaya çalışan kimi tasarımcıyı örseleyen toplumsal bir içekapanıklılığı örgütlemektedir. Seçmeciliğin üstüne çıkarak her seferinde “ya o, ya o” yerine karmaşık olanı hedeflemek, üstelik bunu mimari bir söylem üzerinden kurgulamak, tehlikelerle dolu bir mecrada kaybolmayı beraberinde getirebilir. Tanalı’ya göre, aslında, seçmeciliğin çağrıştırdığı yerleşik göndermelerden uzaklaşmak çok da ürkütücü olmayabilir: Her iki denemesinde de betimlediği gibi, karmaşıklığın arayışı “bazen kaybolmayı da göze alabilmektir”3. Bu noktada denilebilir ki, Tanalı mimarlığında gerçekte öykünülen, “reddiye” veya “teslimiyet”çiliğin kolaycılığına düşmeden ve gerektiğinde ayrık bırakılmayı, yabancılaşmayı içselleştirerek farklı bir düzeni tasarlayabilmenin becerisidir.

 

 

Fırat Üniversitesi Yerleşkesi ve Veteriner Fakültesi Binası.

 

 

Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, yapıya yaklaşım.

 

 

Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, dış görünüş.

 

 

Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi, iç görünüş.

 

 

Bu tür bir becerinin ise, yalın-özgün bir mimari üzerinden ısrarla sınanması gerekir. Bize göre, Tanalı’nın gönderme yaptığı “reddiye”cilik ve “teslimiyet” farklı biçimlerde okunabilir: Bu, Modern’in ve/veya gelenekselin koşulsuz yadsınması ya da her ikisinin sorgusuz kabulüdür. Bu noktada, tasarımcının öngördüğü mimarlık salt gereksinimlerden doğan bir “ifade” arayışına, “üslup”a, bir diğer tanımlamayla, biçeme indirgenmiş bir tasarım oyununun ötesindedir. Üstelik yalın-özgün mimari, doğal ve yapılı çevreye gizlenerek gündelik hayata eklemlenmiş karmaşıklığın dışlanmasını da çağrıştırmaz. Tam tersine, her tasarım sonuçta bir biçem arayışının kendisidir; ancak, tasarım ürününün yalınlığı ve özgünlüğünün irdelenmesi kadar, “tutumu” üreten yöntem ve söylemsel çatkı ve üretim süreçlerinin, karmaşıklığı kabullenilmiş bir bağlam etrafında sorgulanması gerekir. Bir diğer açılımla, yalın-özgün mimarlık, “yapma”yla ilintili yapısal ikililiklerin (binary oppositions) sınanması olarak değerlendirilmelidir. Tanalı’ya göre, karmaşıklık “her daim” sözkonusudur ve mekan aracılığıyla yalın-özgün mimari sonuçlar üretebilmek olasıdır.

 

 

 

 

Tanalı’nın söylem ve özellikle erken dönem mimarlığının, tanımladığımız türden bir mekansal arayışı temsil ettiğini savlayabiliriz: Bu bağlamda denilebilir ki, daha sonraları kaleme alınan Sadeleştirmeler ve Sevgili Düşünceler, hem Modernist mimarlığın “epik” anlatıları hem de Modernizm’e tutkulu bir tasarımcının özeleştirisidir5. Ona göre, çağdaş bir toplumun mimarlığı Modernizm içinde saklıdır; kendisi ise, Modern’in ısrarla aşmaya çalıştığı kısır ikililiklerin dışındaki bir “gezgin” olarak tanımlanabilir. Türkiye mimarlığının “reddiye” ve/veya “teslimiyet” kutuplaşmasına başat bir arayışı sürdürerek, kimi mimar için toplumcu bir tasarlama sürecini yeğleyen M. Ziya Tanalı, sonuç olarak, Modernizm’in sosyal boyutuna ve mekanlarına yeniden dikkat çeken bir mimarlığı ve dolayısıyla Modernizm’in birincil sorgulama alanlarına dönülmesini savunan bir söylemi, Türkiye kültür ortamlarında çatkılamaktadır.

 

 

 

 

 

Tanalı’nın son çalışmalarından Hacettepe Madde Bağımlıları Hastanesi, 1999

 

 

Denemelerinde betimlediği biçimde, “reddiye”ci ve/veya “teslimiyet”çi yapma biçimlerinin mimari temsiliyetleri, Türkiye mimarlığında uzunca bir süredir yer tutmuş; Modernizm’in çok daha önceleri tasarlamaya çalıştığı, sorgucu, yalın ve olabildiğince özgün mimarisini karşısına alan bir söylemi üretmekten de geri kalmamıştır. Belki de salt bu yüzden, gelenek/yenilik, yerel/evrensel, sahiplenme/dönüştürme, tarih/bellek ve yer/mekan benzeri gelgitler arasında özgün olanı türetmeye çalışan Modernizm’i, mimarlığın “töz”ünü oluşturan “mekan”la, kendi coğrafyasında sınamak ve modern tasarım yöntem ve süreçleriyle ulaşılan son-ürünün, salınan karmaşıklıklara nasıl karşılık verdiğini ortaya koymak gerekir

 

 

 Kaynak: Boyut Pedia

 

 

Sayısız panel, sempozyum, konferans, panel tartışması ve seminer çalışmalarına katılmanın yanı sıra; geçici ve daimi komite, danışma, onur kurulu üyelikleri yaptı.

 

 

 

 

 

 

Mimarlık sanatı, mimarlık mesleği, kültür ve sanat üstüne sunulmuş konuşmaları; çeşitli dergilerde yayınlanmış deneme ve makaleleri; “Sadeleştirmeler, 2000, Alp Yayınevi”, “Sevgili Düşünceler, 2002 Mimarlar Derneği 1927 Yayınları” ve Z.Onur ile birlikte yazılmış “Modern Sonrası Mimarlık üzerine Notlar, 2004, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yayınları” adlı üç kitabı vardır.

 

 

 Ziya Tanalı Mimarlığı 1965-2009 Sergisi

 

 

Mimarlar Odası, XI. Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi’ni Nisan 2008’de gerçekleştirmiş, bu kapsamda değerli mimar ZİYA TANALI Büyük Ödül’e (Sinan Ödülü) değer görülmüştü.

 

 

ziya-tanali.jpgSeçici Kurul, Tanalı’yı şu sözlerle tanımlıyordu: “Mimarlık mesleğine mimar, eğitimci, eleştirmen, yazar, yönetici olarak yaptığı çok boyutlu katkının yanısıra, meslek hayatı süresince gerek mimarlık ürününün kalitesine yönelik sürdürdüğü taviz vermez tutum, gerekse mimarlığın eleştirel kültürünün yerleşmesine katkıları, yapıtlarının barındırdığı arka plan düşünce zenginliği, ince ayrıntı kalitesi, yalın bir mimari dil ile ulaşılan zenginliği öncelikli kılan kararlı tutumu nedeniyle ödüle değer görüşmüştür.”

 

 

Mimarlar Odası, bu dönemden itibaren Sinan Ödülü kazanan değerli mimarlar için özel bir etkinlik programı düzenliyor. Sinan Ödüllü Mimarlar Programı’nın ilki ise, Ziya Tanalı için yapılacak bir retrospektif kitap, retrospektif sergi ve Ziya Tanalı mimarlığının değerlendirildiği bir panel ile başladı. Panelle aynı zamanda başlayan ve 25 Nisan-2 Mayıs 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilen “Ziya Tanalı Mimarlığı 1965-2009 Sergisi” de Zeynep Onur’un küratörlüğünde Ankara, Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izleyiciyle buluştu.

 

 

1965 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitiren Tanalı, o yıldan bu yana yurt içi ve yurt dışında pek çok mimari esere imza atarak çeşitli yerli ve yabancı mimarlarla çalışmalarda bulundu. ODTÜ (1966-67), ADMMA (1971-73), Gazi Üniversitesi (1997-98) gibi eğitim kurumlarının mimarlık bölümlerinde öğretmenlik yaptı. 2000-01 yılları arasında “sanal stüdyo” çalışmalarına katıldı. 2000 yılından bu yana Çankaya Üniversitesi’nde, 2005 yılından beri de Girne Amerikan Üniversitesi’nde “Temel Tasarım” ve “Estetik ve Etik” adlı iki ders vermektedir.

 

 

 

 

 

 

« GALERİ: Ziya Tanalı Mimarlığı 1965-2009 Sergisi »

 

 

 

 

4 Comments

  1. Kalitenin, iyi hocalığın, iyi mimarlığın, iyi insanlığın yitirilmesi diyorum.

  2. Böyle bir insanın kıymetini ne kadar bildik diye soruyorum. Bir röportajında son yıllarda iş alamadığını, fikirlerinin güncel sermaye-yatırım çevrelerinde tutulmadığına dair sözleri beni çok etkiledi. Mimar kendi düşüncesini biraz yüksek sesle söylediğinde iş ile tehdit ediliyor aslında. Bunu hepimiz görmeliyiz.

  3. Ziya hoca gibi bir bilgeyi yeterince anladık mı acaba diyorum. Günlük dertler ve meşgaleler içinde bu kadar özel insanları ne yazık ki fark edemiyoruz. Çünkü çok naif, çok kibar, çok efendi insanlar. Öğrencileri izini sürsün diyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir