Mehmet Emin Onat - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Mehmet Emin Onat
Share 26 Eylül 2017

Anıtkabir’in mimarı olarak bilinen Emin Onat, döneminin önemli bir mimarıdır.  İTÜ kuruluşuna katkı vermiş, okulun mimarlık fakültesini kurmuş, dekan olmuş, İTÜ de rektörlüğe getirilmiş, Mimarlar Odasının bir numaralı üyesi olmuş,  milletvekilliği yapmış çok yönlü başarılı bir kişiliktir.

 

 

 

 

Emin Onat kimdir?
1908’de İstanbul’da doğdu. Beyazıd Nümune Mektebi ve Vefa Sultanisi’nde okudu. 1926’da Yüksek Mühendis Mektebi’ne girdi. İlk sınıflardan itibaren, güzel sanatlara, mimarlığa ait dersler ile fazla ilgileniyordu. Üstün başaraıları sonucunda 3. sınıftayken 1928’de, öğretim üyesi yetiştirilmek üzere İsviçre’ye mimarlık tahsiline gönderildi. Orada Otto Rudolf Salvisberg’in öğrencisi oldu.
1934 Zürich Yüksek Teknik Okulunu bitirerek yurda döndü ve Y.Mühendis Okulu’nda Prof. Debbe’ye doçent oldu.
1935 yılında Yüksek Mühendis Okulu Mimarlık Şubesi’ne Doçent unvanını aldı ve Prof. Debbe’nin yanında çalışmaya başladı.1937 de ilk resmi misyonu ve eseri olarak, 1936 da eğitimci olarak katıldığı Yıldız Teknik Üniversitesi için Yıldız sarayı içinde yerleşke ve Şehzadeler dairesinin okul olarak dönüşüm projelerini çizdi ve kontrolluğunu yürüttü. 1938’de Profesör unvanını alarak Yüksek Mühendislik Mektebinin bir opsiyonu olan Mimarlık Şubesi Şefliği’ne getirildi. 1942 – 43 yılında ise Yıldız’da Güzel Sanatlardan sonra ilk bağımsız Mimarlık bölümünü kurdu ve 1944 e kadar yönetti.

 

 

Soldan sağa: Orhan Safa, Kemal Ahmet Arû, Sabri Oran, Emin Onat , Nezih Eldem . Kemal Ahmet Arû arşivi.

 

Emin Onat’ın Y.Mühendis Okulu’ndaki ilk hocalığının ilk dönemi çok mücadeleli geçmiştir. İşviçre’de aldığı mimarlık formasyonundan sonra Y.Mühendis Okulu’ndaki öğretim şekli onu tatmin etmiyordu. 1943‘te profesör oldu. Y.Mühendis Okulu’nun Teknik Üniversite’ye inkılâbı sırasında Mimarlık Fakültesi’ni kurdu ve Ordinaryüs Profesörlüğe getirilerek haklı olarak Fakültenin ilk Dekanı seçildi.

 

 

Soldan sağa: Prof. Tiedje, Prof. Emin Onat , Günseli-Kemal Ahmet Arû, Prof. H. Binark ve Prof. Rudolph Belling (1954). Kemal Ahmet Arû arşivi.

 

 

1943’te Ordinaryüs Profesör oldu. 1944 yılında Yüksek Mühendis Mektebi, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürülünce yeni oluşturulan Mimarlık Fakültesi’ne ilk dekanlığına seçildi. 1946’da İngiliz Mimarları Kraliyet Enstitüsü (RIBA) onursal üyesi seçildi. 1950-1953 yılları arasında İTÜ’nün rektörlüğünü yaptı. 1956 yılında Hanover Teknik Üniversitesi 125 inci yıldönümü nedeni ile seçtiği 6 yabancı ilim ve sanat adamı ile birlikte Emin Onat’a onursal doktorluk unvanı verdi. Emin Onat, Türk Mimarisi’ni ve Türk Mimarlarını uluslararası alanda temsil etti. 1953 yılında Uluslararası Mimarlar Birliği, Türkiye bölümünü oluşturdu.

 

 

Emin Onat-Sedad Hakkı Eldem, İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, İstanbul 1944

 

1951-1953 devresinde Üniversite Rektörü oldu. 1954’te İstanbul‘dan Milletvekili şeçildi. 1957’te tekrar Üniversiteye döndü. Uluslararası mimarlık dünyasındaki çalışmaları neticesinde İngiliz Mimarları Kraliyet Enstitüsü fahri üyeliği, 1957 de Hannover Techniche Hochschule’nin 125.yıldönümü nedeniyle seçilen 6 yabancı ilim ve sanat adamı arasında Fahri Doktorluk ünvanı verilmesi Türk Mimarlığı adına önemli bir değer taşımaktadır.

 

 

 

 

Onat’ın en önemli eseri Orhan Arda ile birlikte yaptığı Anıtkabir’dir. 1941’de açılan uluslararası yarışmaya katılan yerli ve yabancı mimarların 49 tasarımı arasında Onat-Arda tasarımının uygulanmasına karar verildi. Yapımına 1944’te başlanan ve 1953’te tamamlanan Anıtkabir’de birbirinden değişik etkiler bir birleşim içinde kaynaştırıldı.

 

 

Emin Onat-Orhan Arda’nın yarışmayı kazanan projesinin görünüşü…

 

 

Onat’ın ilk tasarımlarında işlevci, 1940-1950 arasındaki ulusal mimarlık akımı sırasında ölçülü bir tarihsel üslupçuluk etkisi altında olduğu, 1950′ den sonra ise yeniden akılcı-işlevci, uluslararası etkilere açık bir anlayışla çalışmalar yaptığı görülür.

 

 

Anıtkabir inşaatı sürerken…
Mimarlar Odası 1 (bir) numaralı üyesi Ordinaryüs Profesör Halid Emin Onat 17 Temmuz 1961’de geçirdiği kalp krizi sonunda ölmüştür.

 

 

Moda Sporel Apartmanı, 1956-57

 

 

Eserleri
Eserlerinden bazıları
• Yıldız Teknik Okulu Binası dönüşüm projeleri(1937),
• Köy Enstitüleri Hamidiye ve Mahmudiye,Kepirtepe (1941-1942,Leman Tomsu ile)
• Villa Maral, Göztepe, İstanbul (1941)
• Orhan Arda’yla birlikte tasarlayıp uyguladığı Anıtkabir (1942-1953)
• Emin Onat Evi, Moda, İstanbul (1944)
• Sedad Hakkı Eldem ile birlikte tasarladığı İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi (1944), Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi (1947), ve İstanbul Adalet Sarayı (1949)
• Vali Konağı,Bursa (1945-1946)
• Uludağ Sanatoryumu,Bursa (1946, Leman Tomsu ile)
• Yapı ve Kredi Bankası, Bursa (1948)
• İTÜ Taşkışla Binası değişim ve onarımı (1950, Paul Bonatz ile)…
• Emin Onat’ın Annesinin Evi,İstanbul (1951)
• Cenap And Evi,Kavaklıdere, Ankara (1952)
• Gazino,Ankara Zafer Meydanında (1952)
• Cumhurbaşkanlığı Sekreterlik Binası,Çankaya, Ankara (1953)
• Apartman,Taksim Mete Caddesi, İstanbul (1955)
• Sanayi Kalkınma Bankası, İstanbul (1955)
• Yüksel Apartmanı,Nişantaşı, İstanbul (1955)
• Hayat Apartmanı,Ankara (1956)
• Emniyet Sarayı,Ankara (1956)
• Sporel Apartmanı,Moda, İstanbul (1956-1957)
• Marmara Apartmanı,Moda, İstanbul (1956-1957)
• Moda Deniz Kulübü, İstanbul (1956-1957)
• Devres İş Hanı, Gümüşsuyu, İstanbul, (1961)

 

 

Moda Marmara Apartmanı 1956-57

 

 

ANITKABİR PROJESİ VE DEĞİŞİMLER

 

 

(Enis Kortan Mimarlık Dergisi S 335, Mayıs-Haziran 2007)

 

 

“Projeyi tasarlayan mimarlar bu fikirleri Parthenon’dan mı almışlar, yoksa tesadüfen sonuçta bir benzerlik mi söz konusuydu? Sonradan projede neden önemli radikal değişiklikler ve revizyonlar yapılmıştı? Emin Onat bunu şöyle açıkladı:

 

 

Aradan geçen bir seneyi mütecaviz bir zaman zarfında jüri heyetinin muhtelif tenkidlerini göz önünde tutarak hazırlanan ikinci proje, kanaatimce birçok noktalardan eskiye nazaran daha olgun ve güzel bir hale gelmiştir. Atatürk için de yapılacak eserde daha güzele doğru atılan bu adımdan dolayı kendimi daha müsterih (içim rahat) hissediyorum. (6)

 

 

Bugünkü projede mozole…

 

 

İkinci aşamada binanın dıştan görünüş ve ifadesi, ana fikir olarak aynı kalmış, fakat orta kısımdaki kütle çok yükseltilmiştir. İç mekân ise, radikal bir şekilde birinci projeden farklı olarak tasarlanmış; iç mekânın örtüsünde, ‘kolon-kiriş döşeme’ sisteminden vazgeçilmiş ve onun yerine Osmanlı mimarlığında görülen ‘kemer-pandantif-kubbe-tonoz’ strüktür elemanları kullanılarak plan örtülmüştür.

 

 

Kazanan projenin yükselen orta kısmı sonradan kaldırılmıştır…

 

 

Mimarlar, Atatürk’ün benimsemediği Osmanlı mimarlığı geleneğini onun kabrinde uygulamak imkânlarını araştırdılar. Örtünün strüktürel sisteminde radikal değişiklikler yapılırken, planda da farklılıklar oluyordu: Lahit, Şeref Salonu’nun ortasından alınarak kuzey-doğu duvarının yanına getirilerek salon boş bırakılıyor, içerideki kolonlar kaldırılıyor, doğal ışığın tavandan alınmasından vazgeçilerek yan duvarlardaki pencerelerden içeri alınıyordu. Bu şekilde dış kütle, ilk projede olduğu gibi, dikdörtgen prizmatik bir formda, fakat daha fazla yükseltilmiş olarak korunurken, iç mekân ise, kemerler-pandantifler-kubbe ve tonozların beraberliğiyle biçimleniyordu.

 

 

Sonuçta, iç mekân ile dış kütlenin özdeşliğinden uzak, garip bir durum ortaya çıkacaktı. Üstelik bu geleneksel strüktür sistemi, yine geleneksel malzeme, işçilik ve konstrüktif sistemle yapılacaktı. Doğal kesme taş, tuğla vd. ile.

 

 

Emin Onat ve Orhan Arda’nın bir seneden fazla bir zamanda çalışıp ürettikleri ve her bakımdan daha başarılı bulup uygulamak istedikleri ikinci projeden neden vazgeçildi?

 

 

Bu konuda yaptığım araştırmalarda, Orhan Arda’nın ‘Anıt Kabir’ adlı yazısında bazı ipuçları bulmak mümkün gibi gözüküyor.

 

 

Nihayet, Hükümet’in teklifi ile uzun müddet devam eden inşaatın bir an evvel ikmali (bitirilmesi) ve mümkünse bir tasarruf sağlanması mülahazaları (düşünceleri) ile Mozole kısmı projesinin, bizim de dahil bulunduğumuz mütehassızlardan (uzmanlardan) kurulu, bir sanat komisyonu tarafından tetkiki istendi. Komisyon incelemelerini yaparak 20.11.1950 tarihinde verdiği raporla yapı dış görünüşü itibariyle Mozole kısmının, kolonad üstündeki kitle yükselişinin muhakkak lüzumlu olmadığı kanaatine vardı. Tadilatın (değişikliğin) Hükümetçe de kabulunü müteakip, bu kısma ait, etütler tamamlanarak, hazırlanan son resimlere göre 1953 yılında inşaat ikmal edildi. (7)

 

 

Anıtkabir tören alanı etrafındaki kuleler arası arkadlı bölümler

 

 

Söz konusu Hükümet, 14 Mayıs 1950 tarihinde iktidara gelen Demokrat Parti’nin hükümeti olsa gerekir; nitekim 20 Mayıs 1950 tarihinde de “kitle yükselişinin muhakkak lüzumlu olmadığı” görüşünü bildiren komisyonun içinde Onat-Arda ikilisi de yer almıştı. Bu koşullar çerçevesinde, DP hükümetinin, Mozole’nin daha çabuk ve daha ucuz olarak bitirilmesi yönünde bir arzusu olduğu anlaşılmaktadır.

 

 

Proje mimarlarının da onay verdikleri söz konusu rapor doğrultusunda projeler değiştirilmiş ve Neo-Osmanlı tarzından vazgeçilerek tekrar Parthenon kökenli Batı Neo-Klasik üsluptaki tasarıma dönülmüştür.

 

 

Tabii rapordaki kitle yükselişinin (muhakkak) lüzumlu olmadığı konusu, sadece yüksek olan kitlenin kesilip çıkartılmasıyla olup bitecek basit bir operasyondan ibaret değildir; o yüksek kitle içinde ana kubbe, tonozlar, kemerler, pandantifler de beraberce gizlenmişti ve onlar da yok oluyorlardı, dolayısıyla projenin radikal bir şekilde yeniden ele alınması gerekecekti ki bu yapılmıştır.

 

 

Nezih Eldem, bu değişikliğin Paul Bonatz tarafından önerildiğini yazar.  Emin Onat’ın da bunu direnç göstermeden kabul etmesi de anlaşılabilir, zira DP ile uzlaşıp bir sonraki 1954 seçimlerinde milletvekili olmayı kabul etmesi de dikkate değer. Gerçi bundan hayal kırıklığına uğrayıp 3 yıl sonra, milletvekilliğinden istifa etmesiyle 27 Mayıs’ı 1960 Devrimi sonrasında Yassıada Mahkemeleri’ne gitmekten kurtulacak, fakat ne yazık ki üniversitelerden uzaklaştırılan 147 profesörden de birisi olacaktı.

 

Şu soru sorulabilir: Acaba, dıştan pramidal, içten de Neo-Osmanlı olan proje inşa edilseydi daha mı iyi olurdu? Bu tartışılabilir, ama yazımdaki amaç bu değildir.”   Enis KORTAN

 

 

Anıtkabir üzerine

 

 

Dünyada anıt mezarlar, salt bir defin olayıyla sınırlı değildir. Anıt mezarlardan, kişi kültünü daha da belirgin hale getirmesi, ziyaretçilerinde ‘uhrevî’ duygular uyandırması beklenir. Bu, Türkiye’de de böyle olmuştur. Anıtkabir’i yapanlar, bir anıt mezarda olması gereken hemen her şeyi düşünmüşlerdi. Meselâ, Aslanlı Yol ve diğer uzun yürüyüş yollarında yer alan zemin taşları asimetriktir. Ayrıca beşer santim uzunluğu olan çimler de vardır taşların arasında. Bununla; yürüyenlerin dikkatinin yeknesaklaşıp, yürürken başlarını sağa sola çevirme, yukarı kaldırma ya da sıkılarak etrafındakilerle konuşmalarına mani olmak amaçlanmıştır. Her şeye rağmen gözleriniz taşlara takılmadı, ‘başınız önde’ yürümediniz diyelim. O zaman da en azından çim aralıklarına ayağınızın takılmaması için yine mimarların öngördüğü biçimde yürümek zorunda kalırsınız. Böylece yol üzerindekilerin görüntüsü, ‘başları önlerinde keder içerisinde yürüyenler’ şeklinde olur.

 

 

 

 

Ölümünden 15 yıl sonra Etnografya Müzesi’ndeki geçici istirahatgahı ndan Anıtkabir’e nakledilen Ata’nın naaş’ı, tahnit işlemi çözülerek, Suriye’deki Caber Kalesi, Kore’deki Türk şehitliği, Selanik’teki doğduğu evin bahçesi, KKTC ve illerden getirilen toprakların harmanlandığı “vatan toprağına” İslami usullere göre kefenlenerek ve yüzü kıbleye bakacak şekilde defnedildi. Ata’nın kabrinin yer aldığı mezar odasına, Genelkurmay Başkanı’nın izniyle girilebiliyor.
Anıtkabir’in Yerinin Belirlenmesi
Anıtkabir’in yapımına 9 Ekim 1944 yılında başlanmıştır. 1 Eylül 1953 yılında ise tamamlanmıştır. Anıtkabir’in yerini dönemin Aydın Milletvekili Mithat Aydın önermiştir. Birçok seçeneğin tartışıldığı zamanda Mithat Aydın adı ‘Anıttepe olarak değiştirilecek olan ‘Rasat tepe’ yi önerdi. Atatürk’ün yıllar önce ‘Rasat tepe’ de yaptığı gezide’ bu ne kadar güzel bir anıt yeri’ demiştir. Atatürk bu sözü diyerek yıllar sonra gömüleceği yeri hissetmiş gibiydi.
Anıtkabir projesi için birçok ülkeden teklif geldi. 49 proje içinden Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Adanın projesi kabul edilmiştir.

 

 

Anıtkabir ve İnşaatı

 

 

Anıtkabir 4 kısım olarak tasarlanmıştır.
1. Kısım


Bu kısımda toprak seviyesi ayarlaması yapılmıştır. Ayrıca Atamızın kabirine doğru uzanan aslanlı yoldaki istinat duvarı yapılmıştır.Yaklaşık olarak 1 yıl sürmüştür
2. Kısım


Mozole ve törenin yapıldığı alanı kapsamaktadır. Ayrıca meydanın çevresindeki benzer amaçlarla kullanılacak binaların yapılmasını kapsamaktadır. Yine 2. kısım inşaatta anıt kütlesinin projesi tasarlanmıştır. Giriş kuleleleri ve Anıtkabir’e uzanan yolun önemli bölümü tamamlanmıştır. Ayrıca arazide ağaçlandırma gerçekleştirilimiş.Sulama sistemi yapılmıştır. Yaklaşık 5 yıl sürmüştür.
3. Kısım


Anıta çıkan yollar ve aslanlı yol tamamlanmıştır. Ayrıca tören meydanı ile mozolenin üst döşemeleri gerçekleştirilmiştir. Anıta çıkan merdiven basamakları yapılmıştır.
4. Kısım


Artık anıtkabirin tamamlanması için son aşamadır. Şeref holü ve tonozlar yapılandırılmış. Buralardaki taş profiller ve saçak süslemeleri yapılmıştır. Bu inşaat aşamaları bittikten sonra anıtkabirin 9 yıl süren inşaatı son bulmuştur.

 

 

 

 

Anıttaki Aslanlar
Atamızın kabirne giden 262 metre yol vardır.Bu yolun sağ ve solunda karşılıklı olarak 24 aslan bulunmaktadır. Bu aslanlar 24 Oğuz boyunu temsil etmektedir. Bilindiği gibi aslan kültürümüzde gücü temsil etmektedir. Aslanların karşılıklı olması ise milletimizin birlik ve bütünlüğünü ifade eder. Atamızın anıtına doğru yaklaşan aslanları başları öne eğik bir şekildedir.
Anıttaki Ağaçlar
Anıtkabirdeki yeşillendirme çalışmaları yapılmıştır. Birçok ağaç vardır. Ancak bu ağaçların hepsinin boyu kısadır. Yani bodur olan bu ağaçlar bilinnçli olarak seçilmiştir. Çünkü anıt her yerden görülebilmeliydi.Uzun boylu ağaçlar görüş açısını kapatmamalıydı.
Bayrak Direği
Anıtkabir’in diğer önemli unsurlarından biride bayrak direğidir. Anıtkabir’de 33 buçuk metre uzunluğunda bayrak direği 1946 yılında Nazmi Cemal adlı kişi tarafından ABD den gelmiştir.

 

 

 

 

 

Kaynaklar:

-vikipedi

-Mimarlık Dergisi s 335, 2007

-Mimarlık Sözlüğü

-Mimarlık Müzesi

 

 

2 Yorum
  1. ülkemizin yetiştirdiği çok önemli mimarlardan biri diye düşünüyorum. ardından yeterince onu anlayabiliyor muyuz merak ediyorum.

    sevinç süzer | 2 Ekim 2017

  2. O yıllara göre müthiş bir kültürel altyapı Emin beyde. Anıtkabir ilk projesinden sonra yapılan değişikliklerle de damıtılmış bir eser.

    Deniz ARKAN | 10 Ekim 2017


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org