Beyrut Limanı’nda patlamanın izleri çok ağır: Lübnan yasta
Lübnan, Beyrut Limanı’nda 2 bin 750 ton amonyum nitratın infilak etmesi sonucu meydana gelen büyük patlamanın yol açtığı felaketin yaralarını sarmaya çalışıyor.
Lübnan’ın başkenti Beyrut önceki gün meydana gelen ve 100’den fazla kişinin ölümüne, 4 binden fazla kişinin yaralanmasına yol açan büyük patlamayla dünyayı şoka uğrattı.
Akdeniz’in en büyük limanlarından Beyrut Limanı’nda (BL) patlayıcı maddelerin bulunduğu 12 numaralı depoda önce yangın çıktı. Yangın sonrası depoda tüm Beyrut’u sarsan çok güçlü bir patlama meydana geldi. Lübnanlı yetkililer, 6 yıl boyunca bir depoda tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitratın Afrika’da bir ülkeye sevk edilmek istenirken BL’de infilak ettiğini açıkladı.
GÖRGÜ TANIKLARI ANLATTI
Patlama sonucunda bölgenin en önemli ticaret limanlarından BL büyük bir harabeye dönüştü. Kilometrelerce uzaklıktaki evlerin camlarını kıran, arabaları havaya uçuran ve kenti savaş alanına çeviren patlamadan sonra kentte büyük bir kaos yaşandı. Kentin üzerini büyük bir duman ve toz tabakası kaplarken, patlamaları ne olduğunu anlamaya çalışan insanların çığlıkları ve sirenler izledi.
Bazı görgü tanıkları, kentte büyük yıkıma yol açan ve 240 km uzaklıktaki Kıbrıs’ta bile hissedilen patlama için “Atom bombası gibiydi” dedi. Beyrut Valisi Mervan Abbud da limandaki patlamayı “Hiroşima” ve “Nagazaki”ye benzetti. Patlamada olay bölgesine yakın bir noktada bulunan eski Başbakan Saad el-Hariri’nin evi de ağır hasar gördü.
HASTANELER DOLDU
Patlamada hayatını kaybedenlerden biri, Hristiyan Ketaib Partisi Genel Sekreteri Nizar Necaryan oldu. Kazakistan’ın Beyrut Büyükelçisi Yerzhan Kalekenov de yaralandı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, patlamada altı Türk vatandaşının yaralandığını açıkladı.
Lübnan Kızılhaçı yetkilisi Georges Kettaneh, patlama sonucu hala enkaz altında kalanlar olduğunu, kurtarma çalışmalarının devam ettiğini ve Beyrut’taki hastanelerin kapasitesinin dolduğunu duyurdu. Uluslararası kuruluşlardan da Lübnan’a yardım çağrısı yapıldı.
***
Olağanüstü hal ilan edildi
Lübnan Yüksek Savunma Konseyi, başkent Beyrut’ta iki hafta olağanüstü hal (OHAL) ve “felaket bölgesi” ilan etti. Yüksek Savunma Konseyi, patlamayla ilgili soruşturma komisyonu oluşturulduğunu ve bu komisyonun beş gün içinde bir rapor hazırlayacağını duyurdu. Konsey ayrıca, ordunun, Beyrut’ta güvenliği sağlama görevini üstlendiğini açıkladı.
Alınan kararlar arasında, “yaralıların hastane masraflarının karşılanması için hastanelere fon tahsis edilmesi, hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenmesi, patlamada buğday silolarının zarar görmesi nedeniyle buğday tedarikinde bulunulması, ithalat ve ihracat faaliyetinin devam etmesi için Trablus Limanı’nın hazır hale getirilmesi” de yer aldı.
***
Altı yıldır depoda bekletiliyordu
Patlamanın “amonyum nitrat” depolaması sorunu ile ilgili olduğu ortaya çıkmasının ardından güvenlik açığına ilişkin sorular da beraberinde geldi. Ayrıca patlamanın ardından ortaya zehirli gaz çıktığı ve bu nedenle kentte yurttaşların maskelerini çıkarmaması yönünde uyarılar yapıldı.
Melbourne Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nden öğretim görevlisi Gabriel da Silva da amonyum nitratın yağ ile kirlenmesi durumunda bir patlayıcı haline geldiğine işaret etti. Silva, patlamadan sonra ortaya çıkan dumanın kan kırmızı rengi olduğunu, bunun sebebinin azot oksit hava kirleticileri olduğuna dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Mişel Avn, herhangi bir güvenlik önemli alınmadan 2 bin 750 ton amonyum nitratın altı yıl boyunca bir depoda tutulmasının ‘kabul edilemez’ olduğunu belirterek, patlamaya neden olan sorumluların en ağır şekilde cezalandırılacağını söyledi.
***
‘İhtiyacı olanlara evlerimizi açıyoruz’
Lübnan Komünist Partisi, hükümete patlamanın nedenlerinin araştırılması için ‘hızlı ve şeffaf’ bir soruşturma yürütme çağrısında bulundu. Açıklamada, “Lübnan halkını ve komünistleri, patlamadan etkilenenlerle dayanışma göstermeye, onlara yardım etmeye, ihtiyacı olanlara evlerini açmaya çağırıyoruz” denildi.
5 Ağustos’u “sosyal dayanışma günü” ilan eden LKP, “Kızılhaç kliniklerine, hastanelere, sosyal-yardımlaşma kurumlarına ve nereye gerekiyorsa kan bağışı yapmaya ve gönüllü çalışılacak tüm görevlerde hazır olduğumuzu beyan ediyoruz. Mevcut tüm kaynaklarımızı yaşanan felaketin sonuçlarıyla yüzleşmek için devreye sokuyoruz” duyurusu yaptı.
***
Patlama nasıl oldu?
Lübnan basınında yer alan bilgilere göre, Moldova bandıralı bir gemi tarafından getirilen ancak gemi arıza yaptığı için limanda bekletilen amonyum nitrat, limanın 12 numaralı deposuna taşındı. Deponun kapısı olmadığı için de kapı takma işlemi talimatı yerine getirildi. Kapının takılma işlemi sırasında kaynak yapılırken oluşan ark, aynı depoda tutulan fişeklere sıçradı ve ilk patlama meydana geldi. Fişeklerin patlaması da miktarı 2 bin 750 ton olan amonyumu patlatarak ikinci faciaya neden oldu. Bu miktarın birkaç yüz kilogram TNT’ye eşit olduğu ve Beyrut’ta 4,5 büyüklüğünde bir deprem etkisi yarattığı tahmin ediliyor.
Kaynak: Birgün
TANRININ YÜZ ÇEVİRDİĞİ BİR COĞRAFYA / Nuran ÖRDEK
“Sonra oradan savaş geçti. Hiçbir ev, hiçbir hatıra hasarsız kalamadı. Her şey çürüdü: Arkadaşlık, aşk, adanmışlık, akrabalık, inanç, sadakat. Hatta ölüm. Evet, bugün ölüm bile bana kirlenmiş, bozulmuş gibi geliyor.” (Amin Maalouf)
Uzak ülkelerin birinde acının sesleri yankılanırken , uzaklık kavramının göreceliğini düşünüyordunuz siz, bense “Ateş düştüğü yeri yakar” sözünü düşünüyordum ve doğruluğunu…
Ne yazık ki Ortadoğu’da yıllardır süren bir savaş var. Filistin, Irak, Suriye ve şimdi de Yemen.
Ortadoğu insanı…
Savaşın en çirkin yüzünü gören bir halk. İnsanlığın cenazesini yıllar öncesinde kaldıran bir coğrafya. İnancın beşiği dediğiniz topraklarda Tanrının unuttuğu binlerce kadın, çocuk, genç, yaşlı insan…
Spikerin saniyelik mimiği ile yüreğinizi teğet geçen demode bir haber onların hayatı. Onların göğünde dağılırken ateş parçaları halinde bombalar , sizin göğünüzün eğlencesi idi havai fişekler. “Empati” ise çok okunan bir kitap isminden ötesi değildi.
Sizin uğursuzluğuna inandığınız batıl inançlarınız vardı, onlarınsa uğursuzluğundan emin olduğu yaşananla paralel gözlemleri …
Korkarlardı büyük devlet zirvelerinden. Kravatlı adamların dev kapılar ardındaki toplantıdan sonra tokalaşarak ve objektiflere cömertçe gülümseyerek pozlar vermesi kötüye işaretti. Hele ki ardından “Barış” sözcüğünü de çok kullanmaya başladılar mı bilin ki büyük bir vahşet için kanlı dişler bilenmekte. Haberlere yansıyan ilk devletlerarası dostluk(!) manşetinden sonra, Ortadoğu’da günah keçisi seçilen ülkeye göndermeler yapılır. Suni sorun tohumları boy vermeye başlar. Dinleri para, mezhepleri petrol , besini kan olan zirvedekiler için görev layıkıyla yerine getirilmiştir.
Yine din, mezhep hikayeleri, yine açlık, sefalet, ölüm, kan ve yine Ortadoğu’da vahşet, Batı’da refah…
Bir yanda çizilen senaryolara inanmaya hazır, renkli hayatların kölesi olan bir coğrafyanın savaşlara haklı sebepler bulan insanlarının zafer çığlıkları , diğer yanda kendini kutsal kitabın cehenneminde bulan, hayatın grisine razıyken karanlığın en zifirisinde debelenen, çocuklarının acısıyla sınanan insanların haykırışları birbirine karışıyordu aynı semalarda…
İlkçağdan Uzay çağına uzanan bu yolculukta yine tarih şahitliğini yapıyor. İnsanlık; hırslarının esaretinde en acımasız katliamlarını yapmaya devam ediyor. İnsanoğlu paylaşımı reddeden kibri ile bugünün ezileni, geleceğin ezeni rolünü ezber ediyor.
Çok büyük bir felaketti resmen, atom bombası atılmış gibi oldu şehre.