SSM Seed Salonu Stockholm’de Anlatıldı - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
SSM Seed Salonu Stockholm’de Anlatıldı
Share 9 Aralık 2010

Türk mimarların imzalarını taşıyan iyi işler dünyada yankılarını bulmaya devam ediyor. Özellikle son dönemde mimarlarımızın aldığı ödüller, kazandıkları başarılar gündemde üst sıralarda alıyor.

Hazırlayan: Mimar Heval Zeliha Yüksel

seed-1.jpg

Son olarak mimari projeleri Nevzat Sayın tarafından yapılan ve dünya çapında prestijli ödüllere aday gösterilen, pek çok yerli yabancı yayına konu olan “The Seed” Salonu, Stockholm’de 260 kişilik İskandinav mimar topluluğuna bir sunum ile anlatıldı.

seed-2.jpg

Salonu dolduran kalabalığa, Nevzat Sayın fotoğraflar eşliğinde İstanbul’u, bazı projelerini ve Stockholm’e davet edilme sebebi olan “The Seed”i detayları ile anlattı:

seed-4.jpg

Nevzat Sayın’ın Seed Sunumu:
– “Şimdi size anlatmaya çalışacağım yapı buraya çağrılma nedenim olan oda orkestrası için bir konser salonu. Bir müze kampüsü içinde ve toprak altında bir akustik salon.

seed-3.jpg

– Bu projemiz de 2008 yılında İstanbul’da tamamlandı.

– Bu ‘uzak diyar’ın önemli ayrıcalıklarından biri olan Boğaz’ın Avrupa yakası kıyısındayız.

– Ayrıcalıklı bir konumda olan SSM Kampüsünü daha önce bilmiyorsanız fark edemeyeceğiniz bir yer.

– Boğaz çevresinde yapılaşma koşullarından biri de bu olmalı: mümkün olduğunca az görünmek.

seed-5.jpg

– Yaklaştıkça da durum değişmiyor. Müze yapıları da çevredeki yapılar gibi.

– Oysa bulunduğu bölgede oldukça büyük bir araziyi kapsıyor kampüs.

– Daha önceden var olan yapılar, ağaçlar ve duvarlar arasında kendimize bir yer bulmaya çalışarak başladık yerleşme kararlarına.

seed-6.jpg

seed-7.jpg

– Bütün veriler salonun yerini ve bu yerdeki konumunu neredeyse kaçınılmaz bir biçimde belirliyordu.

– Eski ev, duvar, korunması gereken kıymetli ağaçlar salonun yerini ve konumu belirlediği gibi biçimini de belirliyordu. Evin temeli, ağaçların kökleri ve kendi yerinde tutmaya çalıştığımız eski duvarlarla birlikte, alt ve üst fuayeler, giriş, ses ve sessizlik gibi veriler.

– Elipsoit bir salonu iyice belirlemişti.

seed-8.jpg

– Fıstıklı teras diye bilinen yerin altına girecektik ve her şey bittikten sonra bu teras hiç değişmemiş olacaktı.

seed-9.jpg

seed-10.jpg

– Eski duvarlar da yerinde kalacak ve zamanla eski görüntülerine de kavuşacaktı.

– Alt avludan bakıldığında sadece duvar ve bitkiler görünüyor. Bu görüntü değişmemeliydi.

– Önceden belirlediğimiz izlerin sınırları içinde toprağı tutarak kazıya başladık.

seed-11.jpg

– Temel çalışmaları olabildiğince basit bir yöntemle ve sorunsuz olarak bitirildi.

seed-12.jpg

– Kazı ve temel çalışmaları sırasında şantiye dışında bir atölyede hazırlanan çelik imalatlar yarı bitmiş bir yapı olarak şantiye alanında bir araya getirildi. Tekne yapımı için kullanılan yöntemlerle yapılabiliyordu üretim ve montaj.

– Yerinde yapılan üretimin ayrıntıları bir sonraki aşama gözetilerek yapıldığı için önemli bir aksaklık olmaksızın sürdürülebildi çalışma.

– Kazıdan ve eski duvarlardan çıkan taşlar eskiden oldukları yerde yeniden bir araya getirildiler. İnce tel kafesler içinde, eski duvarın temsilcisi olarak.

seed-13.jpg

– Duvarların arkasında gözlerden ırak bir yumurtanın içindeydik artık.

– Sonra akustik kaplamalar ve tras yerleştirildi: en sonunda göreceğimiz mekânın benzeri içindeydik artık.

seed-14.jpg

seed-15.jpg

– Eski duvarların arasındaki bir aralıktan alt fuayeye geçiliyor. Vestiyer ve tuvaletler burada.

– Bir ucundaki merdivenden ulaştığımız boğaza paralel, dar, uzun fuayeyi neredeyse boydan boya aşıp, ulaşıyoruz salon girişine.

seed-17.jpg

– Hareketli zemin bize farklı oturma olanakları sunuyor. Özellikle bu kapasitedeki bir salonun farklı düzenler için donanımlı olması çok önemli.

– Eski konumunu korumasını istediğimiz teras için ne kadar sınırlı bir ölçü içinde çalışmak zorunda olduğumuz buradan kolaylıkla anlaşılabilir. Bu zorunluluk malzeme ve yapım yönetiminin doğrudan belirleyicisi oldu.

seed-16.jpg

– Oldukça basit ve zamanla bozulmayacak malzeme ve ayrıntılarla çalıştık.

– Plan ve kesit belirleyicileri nedeniyle neredeyse kaçınılmaz olan formun akustik verileri ayrıntılı değerlendirmeler ve hesaplarla zengin bir mimari olanağa dönüştürüldü.

– Şimdi de neredeyse eskiden olduğu gibi görünüyor.

– Hemen yanı başındaki eski yapının balkonundan bakınca eskiden olduğu gibi neredeyse sadece duvarlar var.

seed-18.jpg

– Duvarların arasındaki bir aralıktan ulaşılan giriş ve girişten ulaştığımız alt fuayede salona dair küçük ipuçları.

– Üst fuaye ve bu iklimde çok kullanışlı; basık saçaklı, Boğaz manzaralı bir teras.

– Üst fuayede salona dair belirgin ipuçları ve salon girişi.

– İyi havaların açık fuayesi.

– Açık ve kapalı fuayelerin İstanbul Boğazı’na paralel seyir terasları olarak kullanılma olanakları.

– İçindeki salona dair hiçbir ipucu taşımayan bir yapı.

– Temsil ettikleri izleyicilerinin farklılıkları gibi her biri farklı sandalyeler ve akustik nedenlerle farklı yüzey dokusuna sahip parlak siyah akustik panel üzerindeki yansımaların kaleidoskop etkisi.

seed-19.jpg

– İstanbul ikliminde açık balkon fuayede izleyiciler.

– Salonda her biri farklı izleyiciler ve sandalyelerin temsiliyetinin sonu.

seed-21.jpg

– Konserden bir an. Her ses gibi her kıpırtı da dolduruyor salonu, yansımalarla büyük kaleidoskop etkisi artıyor.”

seed-20.jpg

Lammhults mobilya firmasının ev sahipliğinde gerçekleştirilen sunumda The Seed projesinde kullanılan sandalyelerden bir prototip oluşturulmuştu. 350 farklı tekstil ve renkte kullanılan Lammhults sandalyeleri salonun yumurta şekli kadar ünlüydü ve epeyce ses getirmişti. Tüm sandalyelerin farklı renkte kullanılması alışık olduğumuz bir sonuç değil. Projenin mimarı, farklı renkleri bir araya getirirken, sanatçıların boş bir salonda değil de dolu bir salonda prova yaptıkları hissini oluşturma fikrinden yola çıktığını anlattı.

seed-22.jpg

2005 yılından beri Lammhults ile çalışan Diyalog Ofis Mobilya firması da, projenin yarattığı yankıdan memnundu. Lammhults, Diyalog Ofis işbirliğiyle Nevzat Sayın’ı, İstanbul’da SSM için yaptığı proje olan The Seed’i, İskandinav mimarlarına tanıtması için Stockholm’e davet etmişti. İsveç basınının da yer aldığı gecede, Nevzat Sayın, The Seed’i ve bu projede kullanılan Lammhults’un Spira ürününü neden seçtiğini anlattı. Sunum sonrası konsolosluk organizasyonu ile misafirlere, Türk müziği eşliğinde Türk yemekleri sunuldu. 2 Aralık 2010 gecesi Stockholm Limanı’ndaki fotoğraf müzesi olarak yeni restore edilen tarihi gümrük binası, Fotografiska’da, bir Türk gecesinde, Mimar Nevzat Sayın, eserlerini ve efsane İstanbul’u İskandinav dünyasında tanıtmış oldu…

Lammhults hakkında:
1945 yılında kurulan, adını koyun ormanlarından alan Lammhults, çağdaş mobilya tasarımında dünyanın önde gelen şirketlerinden biridir. Lammhults, en iyi İskandinav mobilya tasarımcılarıyla birlikte çalışarak bu unvanı korumakta ve günden güne güçlenmektedir. Ortaya çıkan ürünler elegan, ekonomik ve ekolojik özelliktedir. Lammhults, çevre yönetimi sistemlerine duyarlı uluslararası kalite standardı sertifikasına sahiptir. Lammhults ürünleri zaman içinde tükenmeyen bir tasarım geleneğine sahiptir. Ürünlerin uzun bir zaman dilimi içinde birçok insan tarafından kullanılması hedeflenmektedir. Lammhults tasarım ve kalite talepleri yüksek olan şirket ve organizasyonlar için enternasyonal tasarım anlayışıyla fonksiyonel mobilyalar geliştirir ve pazarlar. Tasarım, ritim ve akıcılıkla ilgilidir, nesneler ve mekân arasındaki bir oyun gibidir. Mekân formu tanımlar. Lammhults ürünlerinde birçok ortak payda vardır. Görsel hafiflik, mobilyanın ağırlığından bağımsızdır. Özgür görünürler ve konuldukları mekâna zorlama olmadan adapte olurlar. Kolay kaldırılabilir, birbiriyle bir araya getirebilir ya da tek başlarına kullanılabilirler.

3 Yorum
  1. Sabancı müzesi içinde yer alan bu salon gerçekten çok ustalıklı bir tasarım. Köşk ve bahçesinin topoğrafyası içinde göze evzat Sayın gibi artık rahatça usta diyebileceğimiz bir mimarın çok önemli bir yapıtı bence. Yurt dışından bu başarının fark edilmesi ve N. Sayın’ın davet edilmesi sevindirici. Tebrikler.

    Alişan Ortaç | 10 Aralık 2010

  2. Atlıköşk alanı içinde işin çok tabiatına uygun bir operasyondur. Arazinin eğimine uydurulmuş ve ünlü teras korunarak çok iyi bir iş çıkartılmış. Yapılışından bu yana mimarlık dergileri ve portallarında ilk kez mimdap’ta görüyorum. Belli bir süre tasarımcısı tarafından gizlendiyse onu bilmiyorum ama yüz ağartıcı ve örnek bir tasarım.

    ayşegül | 13 Aralık 2010

  3. çok beğendim. ayşegül arkadaşın söylediği gibi ben de ilk kez bu proje yayınıyla karşılaşıyorum oysa yapılalı epeyce olmuş. yaratıcı ve çağdaş demek yeterli sanırım.

    mehtap ar | 14 Aralık 2010


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org