Geçtiğimiz aylarda yapılan Mimarlar Odası İstanbul Şubesi seçimlerinden sonra, bu dönemde mevcut şube yönetimi (Çağdaş Demokrat Toplumcu grup) ile ona karşı De Mimar grubunun başını çektiği Demokrat Mimarlar grubu listeleri yarışmıştı.

Bu sürece ilişkin olarak Demokrat Mimarlar hareketinin oluşturucularından Raşit Gökçeli ve Salih Şencan ortak imzalı açıklamalarında sürece ilişkin değerlendirmeler yapmışlardır, mimarlık kamuoyu ile paylaşıyoruz.

mimdap

DeMimar Oluşumu ile İlişik Kesme Nedenlerimiz

Raşit Gökçeli

Salih Şencan

Mayıs 2010

Rasit-gokceli.jpg1- Mimarlığın bir disiplin olarak dönüştüğü, bu dönüşümün temel nedenlerinden birinin “gayrımenkul” ün “menkul” değere dönüşme niteliği olduğu buna bağlı olarak neokapitalist sermayesinin “bir unsuru” haline dönüşen gayrımenkul ile doğrudan ilintili olan “mimarlığın” yepyeni bir bakış açısı içerisinde ele alınması gerektiği 2010 döneminin özelliklerindendir. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Genel Kurulu, dönemin söz konusu özelliğini esastan ıskalamıştır.

2- Neokapitalist finans kapitalizminin dünyayı içine sürüklediği bunalımlar silsilesinin içerisinde “nitelikli emeğin eğretileşmesi” olgusunun mağduru ve fakat bir yandan da vahşi finans kapitalizminin kentsel dönüşüm yolu ile mevcut kentsel yerleşimlerde yoksul halk tabakalarına karşı sürdürdüğü “asimetrik düşük yoğunluklu savaşımın” dolaylı bir aktörü konumunda olan “mimarlık mesleği” mensupları ve onların “meslek odası” içerisinde görev almaya talip olan “antikapitalist” “anti küreselci” grupların klasik muhalefete ait “paradigma”lardan kopuşlarını tescil ettirmeleri, bu “yeni duruşlarını” dost düşman meslektaş gruplarına açıklıkla anlatabilmeleri gereklidir.

3- Oysa 2010 genel Kurul süreci içerisinde DeMimar oluşumu, Genel Kurul’un galibi “Çağdaş Mimarlar” grubunun “ruh ikizi” olmadığını, çok uluslu şirketlerin oluşturduğu finansal kapitalist düzen ile paradigmatik bir kopuş içerisinde bulunduğunu gereken açıklık ve netlik ile ortaya koyamamıştır.

4- “Paradigmatik kopuş” son dakika listeleri ile değil, çalışma dönemi boyunca sürdürülen ve kitlelere ulaşabilen ilkeli, disiplinli ve programatik bir çalışmanın etkili bir strateji ile bir arada yürütülmesi sonucunda olası hale gelebilir.

5- “Nispi temsil” konusundaki öneriyi bile delege listeleri ile sınırlı tutup yönetim erki ile ilintilendirmeyen,

salih-sencan.jpg6- Dönem içerisinde bir “Gölge Yönetim Kurulu” oluşturamayan,

7- Büyükkent içerisinde temsilcilik kurma konusunda inisyatif geliştiremeyen,

8- Diploma meslek hanelerindeki “mimar” ibaresi kaldırılarak yeni neokapitalist düzen köleleri haline getirilen “eğretileşmiş nitelikli emek”in yeni mensupları öğrenciler ile gerekli bağları kuramayan,

9-“Muhalefetini” yeni katılımlar ile pekiştirmekte de sıkıntılar yaşayan,

10-Meslek Odası’nın boş bıraktığı ya da tecimsel kulvarlarda yürütmekle yetindiği, “mesleki sorumluluk sigortası”, işyeri güvenliği, yapı denetimi, malzeme standartları ve daha nice konuda mevcut “mesleki bilimsel çalışma komiteleri” mekanizmasını, yönetimde temsilci bulundurduğu halde gerektiği biçimde “işletemeyen” DeMimar Genel Kurul sürecinde “son dakika” yönetim aday listeleri çıkartmasına karşın “meslektaş kitlesi ve kamuoyu karşısında yeterli derecede ikna edici olamamıştır.

Kitleye “Çağdaş Mimarlar” grubu ile DeMimar grubunun “ruh ikizi” olmadıkları konusunda yeterli “ikna edici” “imaj” sunulamamıştır.

Anılan nedenlerle hem “Çağdaş Mimar” hem de “DeMimar” oluşumları ile herhangi bir ilişiğimizin olmadığını, bundan böyle de olmayacağını, beyan ederiz.

3 Comments

  1. aslında alan örgütlenmesi olarak mimarlar odası ile ilgili geleceğe dönük negatif varsayımım ve hipotezimden bahsettikten sonra çağdaş toplumcu demokrat kesim demimar ve dimp’in dışında bir kesim daha var,bu konuda da görüşümü yazmadan alana veda etmeyi doğru bulmadım..mimarlık insiyatifleri”genç”(kafa kağıdında tevellüdü yeni olanları kastediyorum),mimarlık medyaları ve onların medyatik sözcülerinin demokrat mimarlar sayfasına ve çıkışına(yalnız dikkat ne bu sayfa ne bu çıkışın patenti demimar değildir) bekle bizi istanbul ezgisine,bu sayfada ve platformda onyıllardır emeği geçenlere karşı takındıkları bıyıkaltı sırıtma ve kendince aslında kendinde ”hakir” görme ifadesini son derece snop ve sığ buluyorum..enstrümantal ezgiye bu mudur müzik diyen sevgili meslekdaşımla müzik tartışacak değilim,ama bizim kuşak müziği de bilir ajitasyon propagandayı da ve ona esas müziği de..burnu havada ve hücresel gençliğini tayin edici gören bu çevreleri de olumlamıyorum,gençlik gelecek gelecek sosyalizm ise eğer(demokrat mimarların bakış açısı bu idi ve bu olacaktır en azından) bu dostlarım beni affetsinler ama şu an için gelecek değillerdir benim için..

  2. Mimarlar odası temelli tartışmalara (en azından benim için) keşke hiç olmasa diye düşünüyorum aslında. Zira; her dönem her konuyu ele alış yeni bir devinimi içermeyen, aynı sorunsalı kapsayan, aktörleri belli, organizasyon şeması açık bir konunun tekrarı gibi geliyor.
    Fakat yine de insan belirli süreçlerde gündem gelince kendine göre “haklının” yanında durmaktan kendini alamıyor ve müzmin (kronik de diyebiliriz…) yönetim bloğunun karşısında demokrat mimarlar gibi bir alternatif çıkınca desteklemeden edemiyor.
    Bu seçim döneminde tamamen ve sadece destek olduğum demokrat mimarlar grubunun son dönemeçte eksilmesi, şimdi sevgili Raşit ve Salih’in usturuplu açıklamalarıyla vücut bulan görüş farklılığı beni şaşırtmış ve en azından üzmüştür. Keşke bu farklar olmasaydı diye düşünürüm, kendimce.
    Mevcut yönetimle ilgili bir tanımlamaya girmek bile istemiyorum.
    Bir Atina tipi demokrasi vardır, yönetim tartışmalarda, farklı görüşlerde kendini bulur ve neredeyse birebir aracısız ifade edildiği bir yoldur bu. Temsil etmenin ve edilmenin engellenmediği.
    Bir de görüş-çıkar-konum birlikteliğinin yönetime yansıması vardır ve bunun adı oligarşidir, demokrasi değil…
    Sonuçta bir meslek odası. Fazladan izafe edilen ve neredeyse bir grup (bir grup diyorum çünkü bu bütün mimarların ya da ekseriyetteki mimar çoğunluğun algısı değildir bence) mimar için yaşam biçimine dönüşen “oda” cılık, her konuya oda merkezinden bakmak, (yıllarca karşılıksız hizmet vediğim ve içinde bulunduğum oda örgütlenmesinde, bir zaman kendim de içinde bulunduğum için rahatlıkla söyleyebilirim) fazladan çabadır.
    Bu öyle bir çaba ki, odaya yakın duran mimarları takdir ve görev sırası bekleyen mürit konumuna dönüştürürken ama ondan daha fenası seçimlerde her yolu mübah gören bir yönetme fikrini “ülke çıkarları, sol değerler, …” gibi ambalajlarla servis edilen konjoktürel safasatarla kabul edip; baştacı edebilmektedirler.
    Bu negatif propaganda kırılamamaktadır.
    Ancak, bir dönem, iki dönem, üç dönem… bu propaganda kırılamıyorsa; artık bu sorun İstanbul yönetimi gibi yönetimlere karşı çıkanların dirayet ya da başarı sorunu değildir. Bu durum “mimarlık ortamın” kendisinin yapısal sorunudur. Şimdi bu “nazik” noktayı es geçmeyelim.
    Dolayısıyla “oda” ve onun koyduğu sınırlarla tanımlı olmayan bir mimarlık dünyası da vardır, başka bir mimarlık ortamı da olabilir, eğer doğru dürüst hayal edilir hayata geçirilirse. Dar anlamıyla “oda” ve onun yönetimine talip “dar” grubunun yapış biçimleriyle ortaya koyduğu kıbleleri esas almak zorunluluğu da yoktur. Hatta parelellik kurmak, “odaya ters düşmeden” meselelere açıklık getirmek gibi üzerimizde bir yükümlülük yoktur aslında. Belki Raşit Gökçeli’nin yazısını bu perspektifle de okumak gerekecektir. Ruh ikizliğini buralarda irdelemek gerekecektir. Konuları sahiden demokrat bir pencerden görmek, odanın koyduğu diskurları da aşan bir yerden bakabilmeyi gerekli kılar. Oda merkezli yürütülen (adına sonradan etik tartışmalar denilen…) bir çok yakıştırma, dedikodu, ön yargı, karalama,… ya bağlı kalmadan basıp geçmeyi de içerir.
    Kişi özgürlüğünün mas edildiği yerden demokrasi çıkmaz.
    Sanırım benim zaten içinde olmadığım De Mimar grubunun (tümü için asla söylenemez elbette, bir çoğu geçmişten beri arkadaşımız…) bazı unsurları, bir ayağı odanın içinde ve hatta olabiliyorsa yönetim kademelerinde bir ayakları da muhalefette olsun istiyorlar (dı). Bu da bir görüş tabi. Ama görüldüğü gibi yaşam o kadar esnek değil, ya içindesindir çemberin ya da dışında. İkircikli unsurlar bir çalışmayı sadece sekteye uğratabilirler.
    Son olarak sevgili Salih’in değindiği iki yıl önce Ankara’dan koşup gelerek MİM grubuna karşı İstanbul yönetimini kayıtsız şartsız destekleyerek yeni bir “demokrasi geleneği” yaratanlar… için seçim sonunda 28 Ocak 2008 de “AKP kazandırdı” başlıklı Mimdap ta yayınlanan yazımda değinmişim. O kısmı aynen vermek istiyorum:
    ” ‘DEMOKRAT’ CEPHENİN MUHTEŞEM DAYANIŞMASINDAN YENİ BİR ‘ENTERNASYONALİZME’
    Yukarıdaki tablo konunun uzmanları tarafından tamamlanınca, sol geleneğin son temsilcileri, sosyal demokrat kesimler, TMMOB ye bağlı mimarlar odası dışındaki kaygılı diğer odacıları “AKP ye karşı” olma temelinde ‘enternasyonal’ bağlaşıklarını hafıza tazeleyip oluşturaracak cephe için nesnel durum ortaya çıktı. Somut durumun somut tahlilini yapan sol gelenekçiler zaman zaman eleştirdikleri oda yönetimini kollarının arasına alıp, daha büyük bir ‘tehlikeden’ korumak için el ele verdiler.
    Toplumsal hayatta izlerine nerdeyse hiç rastlayamadığımız, hayatın dönüşmesi sırasında buluşturulamayan bu eşsiz dayanışmanın meslek odası örgütünü bu denli koruma altına alıp, varsaydığı ‘düşmana’ karşı savunması, küresel çağda yeni bir ‘direnme’ çizgisini de hepimizin önüne serdi: Daha iyi bir dünya ya da daha iyi bir gelecek için, daha nitelikli ve etkin bir meslek odası değil, daha fazla mevcudu koruyan örgüt yapıları yaşasın.”
    Herşeyin bir sebebi var elbette. Mesele bunları tarih önünde samimiyetle ortaya koymak.

  3. -artık mimarlık alanının örgütlenme temsilcisi mimarlar odası değildir,ya da tersine okunursa mimarlar sorun alanlarında oda örgütlenmesi temelinde bir araya gelmeyecektir,
    -artık mimarlar odasının en azından istanbul şubesinde benim açımdan,ama gözlemlediğim kadarı ile geniş bir mimar kesimi/tabanı açısından bir meşruiyet sorunu vardır,
    -artjk mimarlar odası yönetim kurumlarının değil en üst kurultayı ve karar alma organı olan genel kurullarının işlevi,sorunları tartışmak değil tartıştırmamak temelinde kurumsallaşmıştır,
    -istanbul şubesinde başlayan ve ilerici tüm sıfatları kendisine eklemleyen çağdaş toplumcu demokrat mimarlar memur divanlarının faşizan tutumu ile üye vicdanında,bu çok sübjektif olacaksa eğer benim vicdanımda aklanmamıştır,
    -ilkesel olarak demokratik bulmadığımdan aklamadığım bu anlayışın merkeze taşıdığı başkanı ve yönetim anlayışı da faşizan,daha kibar bir söylemle anti demokratiktir,
    -şube genel kurulunda karaköydeki bina alımı için verilen 6 imzalı önergeye öğle arasında ”bu önergeyi geri çekin” diyen zihniyet genel başkan,önerge oylanırken ”ne yani bize para mı yedi diyorsunuz” diye üstümüze yürüyen anlayış icra organı olarak göreve devam etmektedir,
    -emek düşmanı bir anlayışla faşizan yönetici kastı oluşturarak işçi atımını meşrulaştıran yönetim işçi bayramında meydanlarda salınarak tarihe kara mizah örneği olarak geçmiştir,
    -odanın alan örgütlenmesinin önündeki tıkanıklığı aşacak dinamiklerini safdışı ettiği tespitinden hareketle bundan böyle ülke mimarlık politikalarında söz sahibi olamayacağının altını çiziyorum,
    -yönetim kurulu,onur kurulu,delegeler bu anlayıştadır ama mimarlar ve demokratlar bu anlayışta olmadığından oda ancak kurucu üyelerinin,”iyi ki varsın mimarlar odası ve seni sevmeyen ölsün ” söylemindeki çağdışı destekçileri ile genel kurul ve seçim alabiliyor ama alan ellerinden kaçmıştır,bütçe de onların ama yapacağın bir aksiyon ve vizyoner tutum yoksa bina alır,personel alır,basın açıklaması yapar ve kabak tadı davalar açarsı ancak,
    -bir söz de demokrat mimarlara;muhalefetteyken demokratik açılım gösteremiyorsan seni kimse iktidara taşımaz,ankara ile ittifaken gerçek demokrat anlayışı kesersen kamuoyu desteğin bu olur,bu seçimde ben de oy verdim ama benim yazdığım metinle çıktıkları için bunu da bilsinler,
    -son söz ankaralı dimpçi kardeşlere,2 sene önce istanbul genel kurulunda istanbul-ankara ittifakı için yaptığınız istanbul çıkarması odanın kimyasını değiştirmiştir ve bu vebal üzerinizdedir,öyle ki bu yıl istanbulda 2 yıl önce şiddetle karşı çıkıp bildiri yayınladığınız mim grubu ile ittifak yapan demimar unsurları ile myk aday listesi çıkardınız,mim mi değişti,demimar mı,siz mi..sorunun cevabı mimarlık kamuoyunda muammadır ve zaten bu muamma size ankara şubesini kazandırmıştır,küçüktür ama sizindir,iktifa edin…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir