“Mimarlara Çağrı” Toplantılarından İkincisi Yapıldı

MİMARLAR ODASINDA ÜLKE PARLAMENTOSU DEMOKRATİK İŞLEYİŞİNDEN DAHA GERİDE BİR ÖRGÜT İÇİ DEMOKRASİ DÜŞÜNÜLEMEZ

Mimarlara Çağrı Toplantısının ikincisi 28 Mart 2009 da gerçekleştirildi. Yıldız Dış Karakol binasında yapılan toplantıyı çağrı grubunun sekretaryası Aynur Savaş, Elif Özdemir ve Aynur Özen yönetti.

Mimarlara-Cagri-2-26

İkinci toplantı çağrısına bir metin hazırlayan ve tartışmaları bu metin açılımında yürüten komisyonun, meslek odası örgütlenmesi, oda seçim sistemleri, iç demokrasi, delegasyon oluşumu, meslek odası etik kotları gibi konuların ele alındığı toplantıya çeşitli konuşmacılar fikirleriyle katkı verdiler.

Mimarlara-Cagri-2-27

Toplantı divanı yöneticisi Aynur Savaş, ikinci çağrı metni içeriğini ve bir önceki toplantı özetlerini katılımcılarla paylaştı ve toplantı bu görüşler üzerine devam etti.

Mimarlara-Cagri-2-28

İlk sözü Fahri Doğu aldı ve nispi temsilin her alanda uygulanması gerektiğini, yönetim kurulların 30-40 kişilik istişare kurulu gibi seçilmesini, yürütmeyi kendi içinde bu kurulun oluşturması gerektiğini anlattı.

Yücel Gürsel, bahsedilen istişare kurulu işlevinin danışma kurulu tarafından yapıldığını ya da yapılması gerektiğini ancak sonuçta ülke parlamentosundan daha geri bir temsiliyetin meslek odasında kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Salih Şencan, odanın dokuz dönemdir katılımcı bir çizgiden uzak olduğunun altını çizdikten sonra “ben zaten yönetirim, çağırırım, paralarımı alırım, icra ederim, uygularım…” düşüncesinden vazgeçilmesini istedi.

Aydın Ufuk Yücel, “teoriler platformlara sunuluyor, genel kurullarda ifade ediliyor ancak bunların uygulamaya geçilmesi aşamasında ciddi sorunlar yaşanıyor. Söylemler genel kurul süreçlerinde kalıyor, ancak uygulama süreçlerinde karşılığını bir türlü bulamıyor.” dedi

Erol İşçan, “Mimarlar Odasında örgütsel demokrasinin işlemesi sadece birtakım formülasyonlarla olamaz, bu bir kültür meselesidir” dedi.

Cengiz Bektaş, “Burada sözü edilen 30-40 kişilik yönetimleri başka organlarda ben önerdim. Bundan amacım elden geldiği kadar değişik dallardan arkadaşın yönetimde bulunmasıdır. Burada bahsedilen temsiliyet konularıyla daha küçük odalarda temsiliyetin ve orada süren hayat farklıdır.” dedi.

Mehmet Bozkurt, “Bu iş dilek ve temenni meselesi değildir. Yasalar yönetmeliklerden daha çok resmin büyük kısmına bakmak lazım, dünya ölçeğinde mimarlık ortamı değişiyor ve burada iyi yer tutulması daha önemlidir.” görüşünü belirtti.

Aynur Özen, “Ortaya konulan tartışma metnide yer alan yaklaşımlar ile sadece örgüt içi demokrasi sorununa ilişkin genel yaklaşımlar getirilmesi resmin diğer taraflarının olmadığı anlamına gelmez, bu metin genel anlamda bitmiş bir metin değildir, her şeyi bir anda ortaya koymak tartışmayı ve yol almayı zorlaştırır.” dedi.

Salih Şencan, “Delege olmak süreçleri yanlıştır, ben delege olsam da yanlıştır. Delege seçilme süreçleri yanlıştır, delege performansları yanlıştır ama temsiliyet meselesinde bu 1039 delege, bu yanlış süreç sonucu oluşmuş 1039 delegedir. Durumsal kopuşumuzun özü şu olmak durumundadır ki; ey meslektaşımız, biz böyle düşünüyoruz, Oda da gerçekten, parlamentoda bile temsiliyet, bugün eğer TMMOB ve Mimarlar Odasındakinden daha ileride ise, bunu bir düşünelim.” açılımında bulundu.

Yücel Gürsel, “Bizim bir tek görevimiz vardır; 30.000 mimarı örgütleyecek bir anlayışın, usulünü yaratmaktır. Usulsüz olmaz, o usulde, temsiliyetin genel kurullarda 4esağlanmasıdır, oradan büyük bir enerji gelecektir, danışma kurullarında politikanın tartışılmasıdır ve bunu işlemektir.” perspektifini sundu.

Aydın Ufuk Yücel, “Mimarlar Odası’na bence, yapılmış en büyük kötülük bu bilişim çalışmalarının iptalidir. Hakikaten çağ dışı bir yöntemdir bu. Dolayısı ile süreci yönetmek istiyorsak, ölçmek zorundayız. Bu ölçmede, sağlıklı bir CV ve profil veri tabanı tutmaktan geçer.” diye bilişim konusunda açıklamada bulundu

Hasan Kıvırcık, “Oda sonuçta bir organizma, hayatın içerisinden kendine bir yer bulmuş, ama benim iddiam odur ki; bu yer giderek etkisini kaybetmektedir, temsiliyetini azaltmaktadır, giderek içine kapanmaktadır, bana göre yapması gerekenleri yapamaz noktadadır.” dedi.

Sabri Orcan, “Örgüt içi demokratik anlayışın gelişmesinde delegelik konusunda nispi temsili destekliyorum. Ancak denetleme kurullarının bağımsız olmasını ve program-bütçe beraberliğini burada savunmanın şart olmadığını düşünüyorum.” dedi.

Ali Rüzgar, “Mimarlar Odası olmasa mimarlar ne kadar örgütlenir, orasını bilemiyorum. Bu konuştuğumuz konular konusunda bir yıldır konuşuyoruz. Entelektüel bilgi itici güçtür, entelektüel bilgi yaratıcı güçtür ve entelektüel güç eğer güçlü ise gerçekten, ister grup içinde olun, ister tek olun, önü kolay kolay kesilemez. Delege konusunda, bence hemen hemen herkes temsil ediliyor. Bugünkü yapı ile komisyon ve komiteler ile temsiliyet ve katılım olmaz.” şeklinde konuştu.

Mehmet Bozkurt, önceki açıklamalarının yanlış anlaşılmaması için “Örgütlenme mücadelesi, demokrasi mücadelesidir. Bence demokrasi kavramını farklı yorumlayan arkadaşlar gibi, Mimarlar Odası içerisinde de demokrasi mücadelesini tıkayan bazı arkadaşlar var. Genel demokrasi anlayışı bulunmakla birlikte, uygulama aşamasında demokrasi tıkanmaktadır.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Ümran Aydın, “Mimarlar Odası niye var? Şu an benim gördüğüm tek taraflı çıkar üzerine kurulmuş. Ben proje götürürüm, bakar, onaylar sanki ben hiç yasa-yönetmelik bilmiyormuşum gibi. Onlar parasını alır. Oda bu.” dedi. Devamla, “… büyüklerimiz bize yol gösterdiler şunlara veriyoruz, bunlar az demokrat, onlar daha çok demokrat diye. Bir sonraki seçimlerde, daha önce oy verdiğim, oy almasını istediğim adamlara düşman olmuşuz. “ diye sözlerine devam etti.

Elif Özdemir, “Tüm örgütlenme alanlarında, “örgütleme” değil, üyeye dayanan ve güvenen “örgütlenme” inisiyatifini temel alan bir anlayış ve tarz esas alınmalıdır.
Bunun anlamı şudur: Kendi yaşadığımız, bildiğimiz, kamu yararı, politika veya başka şeyler üzerinden birilerini örgütlemeye kalkışmak yerine, o alanda, o konuda kendilerini yıkıcı problemler yaşayan insanların kendi dertlerini ortaya koyacakları bir platform oluşturulur ise o zaman o delegelikler sahici olur ve temsiliyete dönüşür.” diye görüşlerini özetledi.

Erol İşçan, üç noktaya değindi. “Birincisi, 40-50 kişilik toplantılar yapıyorduk ama insanlar sadece fikir beyan ediyor, katkı sunmuyorlardı dendi son derece yanlış. Çok ciddi amatör katkılar yapıldı. İkincisi, erkin paylaşılması konusundur Kesinlikle katılmam çünkü bu metinde de, bundan önceki çalışmalarda da şunu ifade etmeye çalışıyoruz: Aslolan erkin paylaşılması değil, aslolan erkin önemsizleştirilmesidir. Üçüncüsü, delegasyonda hemen hemen herkes temsil ediliyor dendi ki bu büyük haksızlık. Yaklaşık olarak benim fikirlerimle örtüşen herkes temsil edilmektedir demeniz lazım.” diye vurgusunu yaptı.

Yücel Gürsel, daha önce yaptığı açıklamalara ve önceki konuşmalara cevap olarak “Ortada realiteyi kavramamak konusunda düşünsel bir tutuculuk var. Burada bir kopma süreci var. Bu, düşünsel planda, politik, ideoloji, örgütsel ve toplumsal anlamda bir kopma sürecidir. Dünyada bir sürü gelişme olacak ve bunlar hep bizi etkileyecek, sonuç olarak da Mimarlar Odası bütün bu politik enformasyon ağlarının üst düzeyde birbirini beslediği bir ilgi yaratabilir. Bizim politik ve mesleki perspektiflerimiz birbirinden ayrı şeyler değil. Doğrudan mesleği etkileyen süreçler yaşanıyor fakat biz bu süreçleri meslektaşlarımızla paylaşamıyoruz” dedi.

Salih Şencan, “üretme, karşıtıyla birlikte bir masada oturarak üretmekten ortaya çıkıyor. Benim gibi düşünmesine gerek yok temsil edilenin. Genel kurula gidiş sürecinde, 10.000 kişinin kendi arasında daha dar çalışmalarıyla bu kadar kişiyi bir fikir etrafında toplayabilirsiniz. Bazen söz söylemek kadar bir karar vermek, bir kararı oylamak da önemlidir. Bizim çözeceğimiz sorunlar çok büyük. Sorun, hem meslek içi hem meslek dışı toplumsal ittifaklarla çözülecek bir sorundur” şeklinde konuştu.

Aydın Ufuk Yücel, birkaç konuya açıklık getirmek üzere tekrar söz alarak “birlikte liste yapan arkadaşlar teoride bir şey tarif etti, pratikte buna uyulmadı. Ayrıca bizi oda çalışmalarından tasfiye edecek bir merkez seçildi” açıklamasını yaptı.

Ali Rüzgar ise kendisine getirilen eleştirilere cevap verdi. “Delegenin sayısından çok delegenin niteliği önemli. Nitelikten bahsederken birilerini küçümsemek istemiyorum ama toplumun her alanı insanın bilinç seviyesine göre bir hiyerarşi içeriyor. Herkesin bir yeri olmalı. Seviyemiz neyse öyle olmalı” dedi.

Aynur Savaş toplantıyı kapatırken “Burada herkesin, her kesimin sesini duyurabileceği, fikirlerini paylaşabileceği, özlenen bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak erk alanı olamamak için, düşünce üreten bir platform olmak için yola çıkıldı. Burada yaptığımız değerlendirmeler sonucunda bu metin zenginleştirilecektir, yeniden düzenlenecektir ve imzaya açılacaktır. Olağanüstü Genel Kurul’a gidene kadar bu imzaların zenginleşmesi için de bu grup bir çaba ayrıca sarf etmek durumundadır” diyerek sözlerine son verdi.

mimdap

Toplantının tam metnine ulaşmak için lütfen tıklayınız.

14 Comments

  1. Mimarlar odasının hakim beylerini öyle düzgün usluplu, demokratik işleyişe davet nezaketli konuşmacıları ikna edemez. İkna olsalar o yerlerde durmazlardı bu güne kadar. İşin arkasında orada olmak ya da olmamak var, beka sorununu yani.

  2. merhaba mimar arkadaşlar. ben mimar degilim ama derginizi ve yazılarınızı okuyoru m. gercekten calışan kişileri kutluyorum . calışanları engelleyen kişileride kınıyorum . mücadeleden kacanlar orada rant peşinde koştuklarını hissediyorum. Örgütsüz bir kurum yok olmaya mahkumdur.İDELOJİNİZİN OLMASI GEREKİR. Emegi gecen herkesi kutluyorum . bu arada bana derginiz gelmez oldu.

  3. sayın x
    bu yorumunuz hiç yapıcı değil
    ön yargıları bir yana bırakıp yola çıkıyoruz
    denemez isek olmaz
    olmaz ise yaşayamayız
    yaşayamaz isek hep hayıflanırız
    sevgilerimle…..

  4. “BAŞKA BİR DÜNYA BAŞKA BİR MİMARLAR ODASI MÜMKÜN”

    Bu söylem!
    Yönetim erk’inde söz sahibi olmaya çalışılırken ideal olabilir.
    Ancak, yönetim erk’ine sahip olununca düzenin adamı olunuluyor.

  5. bir başka mimarlar odası için umarım uğraşılarınızla dileklerinize ulaşabilirsiniz. mimarların temsilindeki önemli engeller herkesin durumu öğrenmesiyle kalkar.

  6. bu akşam yola çıkıyoruz,10-11-12 Nisanda Antalyada Olağanüstü Genel Kurul var ve bazı yönetmelik değişiklikleri ile beraber 5ci gündem maddesi olan örgütlenme konusunda 17 Ocak VE 28 Mart İstanbul toplantılarının sonuç metnini önergelerimizle birlikte Türkiye’li mimarlara taşıyacağız..Genel Kuruldan sonra sunduğumuz ve tartışılan metin İstanbulda en geniş kesimlerle tüm üye tabanı ile(örgütün organlarındaki yöneticiler de içinde olmak kaydı ile)tartışmaya açacağız ve bu dönem inanıyorum ki çünkü üye potansiyeline güveniyorum ki temsiliyet denen şeyin önünü açacağız..BAŞKA BİR DÜNYA BAŞKA BİR MİMARLAR ODASI MÜMKÜN..Sevgilerimle…

  7. Geri düzeyde bir temsiliyet denince insanın önce canı sıkılıyor. Bu kadar yıllık bir örgütlenme, içinde bu kadar insan var niye geri düzey olsun diyor.
    Belki seçimlere katılım oranı çok düşük en son seçimlerde %15 lerde gerçekleşti bu bir rkordu galiba. %10 ve daha azı bir katılımla seçimler yapılıyor. Mesela bu bir geri düzeydir. Niye geri düzeydir, çünkü ne olduğunu bilmediği ve kullanmadığı bir örgütü vardır mimarın bir tatil günü oy vermeye bile gitmemektedir.

    Niye geri düzeydir, ülke seçimlerinde en kötü %60-70 ler tutturulmaktadır. %80 lerde son seçimlerde olduğu gibi görülmüştür. Ancak mesleğinin odasına İstanbul için %15 rekor olmaktadır. Soğumuştur meslek örgütünde. Bakın bence geri düzey buradadır. Oy bile vermiyorsa ilgi duymuyordur. Onun için bazen gerekli olan evrak alınacak bir yerdir oda.

    Diğer yandan bu kanaatleri daha belirgin %15 kendi içinde yarşmaktadır sözüm ona. Bunlardan bir grup diğerine tanım getirmekte daha da ileri gidip yaftalayabilmektedir. Öncelikle bu pervasızlık geri düzeydir.

    Şimdi kaza oldu sonra konuşalım yine hep beraber çalışalım tarzında seçim sonucu açıklamalardan sonra “oturup konuşma” bir türlü gerçekleşmez ve o yol kazasına sıra hiç gelmez. Yapıp kaçmak, yaptığının hesabını hiç vermeden devam etmek, hepsi hepsi o %15 in içinde yapılan fiili durumu “realite” halne getirmek hakketen geri düzeydir örneğin.

    Yukarıdaki toplantıda olduğu gibi zorlamayla bu hesaplaşma yaşanacak olursa eğer o zaman çıkıp sağ eğilimlilerle, aynı duyguyu hissetmediklerimizle, tabi olduğumuz “bizim geçmişimiz” le uyuşmayanlarla, liberal eğilimlilerle, diye sıralar maruzat üretirsiniz. Mümkünse %15 bunu dinler, dinlemek zorunda kalır. Taş atılmıştır kuyuya bir çok insan ciddiye alarak kuyudan taş çıkarmaya çalışır. Bu hallerin hepsi geri düzeydir örneğin.

    %15 içerisinde sayıca üstün durumu ayarladığını düşündüğünde demokratik süreçlere, mutabakat aramaya gerek duymazsın. Ortak karar alma süreçlerini yadsımak, oda demokrasisini sayısallaştırmak geri düzeydir işte.

    Daha başka şeyler de ekleyebiliriz bunlara ama sadece bunlar bile geri düzey konusunda bence fikir veriyor. Fakat önemli olan bunu saptamak değil. Geri düzeyi değiştirmek, toplumsal kültüre, mesleki kültüre olumlu örnekler ortaya koymaktır.

    Saygılarımla

  8. lemi açıkgöz İTÜ mimarlık fakültesindeki (1980’li yıllarda)öğretim üyesi ise mail adresine ulaşmak isterim..

  9. bu özverili dirençli sabırlı çabayı kutluyorum öncelikle. demokrasinin yara bere içinde olduğu bir kuruma gerçek demokrasi gelecekse bu sabırlı çabalara gereksinim var. umarım karşılığını tez bulur.

  10. Derya beyin söylediği gibi demokrasi konusunda çok kapsamlı fikirlerin söylendiği bir toplantı gerçekleştirilmiş. Bütün konuşmacılar daha gelişmiş bir demokrasinin odada yaşatılması inancını savunurken sadece bir kişi ayırımcı davranmanın doğru olduğunu ve demokratik kurallar açısından varolanın yeterli olduğunu savunmuş. Her türlü görüşe saygımız olmalı elbette saygı eğer karşılıklıysa.
    Konuşmacılardan Ümran hanımı hiç bir baskı altında kendini hissetmeden samimi düşüncelerini laf çevirmeden direk söylemesi ise bana çok rahatlatıcı geldi. Birçok insanın içinden geçenin bunlar olmasına rağmen genel olarak ağzını açmaz, açsa bile zülfü yare dokunmaz. Tebrik ederim.
    Bu toplantılara İzmir’de olduğum için katılamıyorum, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

  11. 3 yorumcunun görüşüne de katılmam mümkün değil..3cü yorumcunun ”lüzumsuz tartışmayın” önerisine de üzülerek TARTIŞACAK VE ÖRGÜTLENECEĞİZ diye yanıt veriyorum..04.04.2009 cumartesi Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesinin Yıldız Dış Karakol binasındaki delege toplantısına da Mimdap’ta yayınlanan 2 çağrı metni ile oluşturulan platformumuzun hazırladığı örgüt içi demokrasi konusundaki önermelerimizi 36 imzalı olarak sunduk.10-11-12 Nisan’da Antalya’da yapılacak bazı yönetmelik değişiklikleri ve Oda örgütlenmesine ilişkin açılımlar gündemli Olağanüstü Genel Kurulunda aynı metni Türkiye’li mimar delegasyonun imzasına açarak Başkanlık divanına vereceğiz.Aynı metin güz sonuna kadar İstanbul!daki tüm meslekdaşlarımızın imza onayına sunulacak bir örgütlenme mekanizması olarak kullanılacak.Bizler demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan temsiliyete olan inancımızın,meslek alanının herkesimince paylaşılacak evrensel bir doğru olduğuna inanıyoruz..Bir durumsal kopuş öneriyor ve herkes ve herkesimi bu yolda mücadele etmeye,başlangıç için de tüm mimarlık sitelerinde yayınlatacağımız Oda örgütlenmesine ilişkin önerilerimizi sunacağımız metine imza ile desteğe davet ediyoruz..BAŞKA BİR DÜNYA BAŞKA BİR MİMARLAR ODASI MÜMKÜN dostlarım…

  12. ülke parlamentosu demokrasi geleneği mi dediniz yapmayın oy vermenin demokrasi sayıldığı yerlerden biride mimarlar odasıdır. kritik bir kaç kişinin konuşmalarına baktım oh kaldıkları yerden devam su içmeye bile gidilmeyecek kişiler orayı ekmek davasına çevirmişler. sen asgari demokrasi koşulu dedikçe o babalanacak kıldır yündür kurduğu ağalık düzeninden kalkmamak için taklak atacak. demokrasiye şu an uzak yerdir mimarlar odası. tescillidir yani. lüzumsuz tartışmayın sinirlerimizi bir daha bir daha kabartmayın lütfen.

  13. “MİMARLAR ODASINDA ÜLKE PARLAMENTOSU DEMOKRATİK İŞLEYİŞİNDEN DAHA GERİDE BİR ÖRGÜT İÇİ DEMOKRASİ DÜŞÜNÜLEMEZ”

    Ne düşünülemezi? Bizzat yaşanıyor.

    Mimarların secimi demokratik olmayan bir yönetin anlayışını göreve getiriyorsa; secimlerle göreve getirilen bir yönetim yerine, bir bakanlığa bağlı bir müdürlük olarak görev yapan bir yönetimi tercih ederim.

  14. Bir manada resmen “kısa oda tarihi” konuşulmuş bu toplantıda. Sabredip okuyanlar arkadaki sırrı deşifre edebilirler. Oda deyip geçmemek lazım ordan beslenen hayatlarını orada geçirenler yok değil. İç yönetim demokrasi kuralları daha meselenin abc si. Geride neler var oysa.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir