|
22 Kasım 2008 |
İstanbul’un ilk gece kulüplerinden “Serkldoryan”, Mehmet Akif Ersoy’un son nefesini verdiği “Mısır apartmanı” ve Jön Türkler’in buluşma yeri “Hacopulo pasajı” gibi birçok tarihi bina, dikkatli gözler için Beyoğlu’nu bir açık hava müzesine dönüştürüyor.

Beyoğlu Belediyesi, geçen yıl başlattığı “Beyoğlu’nun Belleği” adlı projeyle, tanınmış sanatçı ve yazarların yaşadığı evleri, toplumsal hayatta iz bırakmış lokanta, kafe, sinema, tiyatro, müzikhol ve stüdyoların olduğu ancak şimdi birçoğu başka amaçlarla kullanılan binaları belirleyerek, cephelerine o binaların tarihiyle ilgili bilgilendirici plaketler çakıyor.Proje, görkemli kültürel yaşamı ile eski Beyoğlu’nu gözünde canlandırmak isteyenler için İstiklal Caddesi’ni açık bir müze haline getiriyor.

Proje, görkemli kültürel yaşamı ile eski Beyoğlu’nu gözünde canlandırmak isteyenler için İstiklal Caddesi’ni açık bir müze haline getiriyor.

Beyoğlu’nda bugün başka amaçlarla kullanılan mekanlar, bir dönem tiyatro, sinema, opera ve müzikholleri ile entelektüellerin buluşma mekanlarıydı.Beyoğlu’nda bugün “Elhamra Han”da İstanbul’un en görkemli sineması “Elhamra Sineması”, Attila İlhan Kültür Merkezi’nin olduğu yerde 1896’da halka açık ilk sinema gösterisinin yapıldığı “Sponeck Birahanesi” bulunuyordu.

Ünlü “Çiçek Pasajı”nın yerinde de İstanbul’un ilk tiyatrolarının sergilendiği tarihi “Naum Tiyatrosu” vardı. Adını işletmecisi Mihail Naum’dan alan tiyatro, tanzimat döneminin önemli tiyatro olaylarına sahne oldu.

1844’te “Theatre de Pera” adıyla açılan tiyatroda sahnelenen ilk yapıt “Lucrezia Borgia” adlı bir opera oldu.

Ahşap yapı, çıkan bir yangın sonucu yanınca tekrar inşa edilerek 1849’da “Theatre Italien Naum” adıyla yeniden açıldı. 1870’te büyük Beyoğlu yangınıyla tamamen yanan tiyatronun yerine o zaman “Hristaki Pasajı” olarak bilinen bugünkü “Çiçek Pasajı” yapıldı.

Cumhuriyet döneminde ise “Çiçek Pasajı”nın girişinde açılan “Degüstasyon Lokantası”, dönemin yazar ve sanatçılarının uğrak yeriydi.

Yahya Kemal, Ahmet Haşim, İbrahim Çallı, Abidin Dino, Burhan Toprak ve Elif Naci gibi sanatçılara bu mekanda çok sık rastlanırdı. Mekan Orhan Veli’nin “Canan ki Degüstasyon’a gelmez, balık pazarına hiç gelmez” dizelerine de konu olmuştu.

Bugün “Darty Mağazası” ve “Robert’s Cafe”nin bulunduğu binada sanatçıların ve yazarların uğrak yerlerinden tarihi “Lebon” ve “Markiz Pastanesi” bulunuyordu.

19. yüzyılın ikinci yarısında açılan ve Fransız “Café” türünün ilk örneği olan “Lebon Pastanesi”, Namık Kemal ve Ziya Paşa’dan başlayarak Servet-i Fünuncular, Fecr-i Aticiler ve daha sonra çağdaş edebiyatçıları ağırlayan başlıca yerdi.

1890’larda “Lebon” karşı köşeye geçti, onun yerinde “Markiz Pastanesi” açıldı. O dönem “Markiz”, Abdülhak Şinasi Hisar, Edip Hakkı Köseoğlu, Celal Sılay ve Ragıp Sarıca gibi yazarların 5 çayına gittikleri, iş konuşmalarını gerçekleştirdikleri bir kulüp gibiydi.

Bugün hala yerinde olan “Rejans Lokantası” da Beyoğlu’nun tarihi mekanları arasında bulunuyor.

Bolşevik devriminden kaçıp İstanbul’a gelen general, kont, dük ve baronların birahane, bar ve lokanta açtıkları dönemde açılan “Rejans”, Rus ve Avrupa mutfaklarına ait zengin bir menüye sahipti.

Buraya yalnızca yazarlar değil, dönemin önde gelen siyasetçileri, bürokrat ve gazetecileri de giderlerdi.

Bugün Garanti Bankası’nın yerinde bulunan “Nisuaz (Niçioise) Pastanesi” ise Orhan Veli, İbrahim Çallı, Necip Fazıl, Sait Faik, Bedri Rahmi, Sadri Esad Siyavuşgil ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi tanınmış yazarların uğrak yeriydi.

Beyoğlu’nun en gözde tarihi mekanlarının başında hiç kuşkusuz “Mısır apartmanı” geliyor.

Abbas Halim Paşa’nın isteği üzerine mimar Hovsep Aznavuryan’a kışlık konak olarak yaptırılan binada, ihtişamlı balolar verilir, önemli toplantılar yapılırdı.

Paşanın varisleri tarafından apartmana dönüştürülen binaya, daha sonra Hollywood yıldızı Virginia ile evli olan Hayri İpar ve ailesi yerleşti.

Ünlü şair Mithat Cemal Kuntay da burada hayata veda etti. “Mısır Apartmanı” ayrıca Fuat Şemsi İnan’a, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün dişçisi Musevi asıllı Sami Günzberg’e de ev sahipliği yaptı. Atatürk’ün de dişçisinin muayenehanesinin burada bulunması dolayısıyla apartmana geldiği biliniyor.

Günümüzde film festivallerinin bir numaralı ev sahibi Beyoğlu, bu özelliğini de geçmişten alıyor. Birçok sinema salonunun bulunduğu İstiklal Caddesi’nde bugün L.C Waikiki Mağazası’nın olduğu binada “Şark Sineması”, Akbank İstiklal Şubesi’nin yerinde “Şık Sineması” ve “Cinema Palace”, ING Bank binasında “Rus-Amerikan Sineması”, Centro Mağazası binasının yerinde “Yıldız Sineması”, şu anda kapalı olan Megavizyon Mağazası’nın yerinde ise “Lale Sineması” vardı.

İstanbul’un en eski gece kulüplerinden “Serkldoryan” diye bilinen “Cercle d’Orient”ın bulunduğu bina da proje kapsamında plaket çakılacak önemli tarihi binalar arasında bulunuyor.

1880’li yıllarda Abraham Paşa tarafından ünlü mimar Alexsandre Vallaury’e yaptırılan bina, 1882 yılından itibaren İstanbul’un en eski kulüplerinden biri olan “Serkldoryan’a (Cercle d’Orient)” ev sahipliği yaptı.
Binanın girişinde bulunan kulübün üyelerinin çoğunluğu levanten, azınlık ya da yabancı uyruklulardan oluşuyordu ve şehrin ileri gelen zenginleriydi.
İstiklal Caddesi ile Yeşilçam Sokak’ın kesiştiği noktada 4 bin 103 metre kare arsaya ve 9 bin 873 metre kare net kullanım alanına sahip bina hala caddenin en büyük binası konumunda bulunuyor.

Beyoğlu Belediyesi tarafından “Beyoğlu’nun Belleği’ ’projesi kapsamında bilgilendirme plaketi çakılacak diğer tarihi binalar ise “Anadolu Hanı ve Pasajı”, “Tokatlıyan Oteli”, “Turkuvaz Lokantası”, “Bonmarşe”, “Karlamann Pasajı” ve “Şark Pasajı” diye bilinen Odakule, Apoyevmatini gazetesi ve İstanbul gazetesine ev sahipliği yapan “Suriye Pasajı” yer alıyor.

Türk edebiyatının önemli kalemlerinden yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1944-1951 arasında bir süre kaldığı “Narmanlı Yurdu” da plaket çakılacak diğer önemli binalar arasında bulunuyor.

1831 yılında inşa edilen ve 1880 yılına kadar Rusya Büyükelçiliği olarak kullanılan bina, 1914’e dek Rus hapishanesi olarak kullanıldı.

Daha sonra Narmanlı ailesinin mülkü olan bina, aile tarafından sonraki yıllarda stüdyo ve konut olarak kullanıldı, oda oda kiraya verildi.

Binada Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere birçok yazar ve sanatçı kaldı.

“Narmanlı Yurdu”nun karşısında “Botter Apartmanı” da dönemin önemli mekanlarından biriydi. Tünel’de İsveç Büyükelçiliği’nin hemen yanında restore edilmek üzere bekleyen apartman, 19. yüzyılda İstanbul’a göç eden Hollandalı terzi Jean Botter tarafından yaptırıldı.

Osmanlı üst tabakalarınca çok tutulan ve çok zenginleşen Botter, söylenenlere göre Sultan Abdülhamid’in özel terzisiydi. Botter’in o günlerin gözde mimarı Raimondo D’Aronco’ya yaptırdığı apartman 1890’ların Art Nouveau akımının bir örneği olarak hala duruyor.

Beyoğlu’nun en özellikli pasajlarından biri olan ve 1871’de yapılan “Hacopulo Pasajı”, tüccar Hacopulo’ya aitti. Pasaj yapıldığı günden beri iplikçi, ibrişimci, düğmeci, şapkacı, terzi türünden ticaret ve sanat erbabını bir arada barındırdı.

Üst katları konut olarak kullanılan pasajın 13 numaralı dükkanında Ahmet Mithat Efendi matbaası vardı. Namık Kemal’in İbret gazetesi de bu matbaada basılırdı. Dolayısıyla “Hacopulo Pasajı”, bir dönem Jön Türkler’in buluşma yeri olmuştu.
Pasajda bulunan Çuhacıyan’ın opera tiyatrosu geçen yüzyıl sonundaki önemli kültür merkezlerinden biriydi. Ünlü fotoğrafçı Ara Güler’in babası Dacat Güler’in eczanesi de bu pasajda 38 numaradaydı. Pasaj, İstiklal Caddesi ile Meşrutiyet Caddesi’ni birbirine bağlayan üç ana yapıdan oluşuyor.

Beyoğlu Belediyesi, proje kapsamında fotoğraf tekniğinin bulunduğu ve yaygınlaştığı yıllarda İstanbul’daki ilk açılan fotoğraf stüdyoları ile İstiklal Caddesi’nin Taksim Meydanı’na bakan tarafında yer alan İstanbul’a su taşıyan Taksim Maksemi gibi birçok mekana daha bilgilendirme plaketi çakacak.

Kaynak: Radikal
Beyoğlu hafızası tazelemesi anlamında karşılaştırmalı fiziki-sosyal perspektif çizilmiş bu yazı ve de resimlerde. Ne iyi.
SÜPER OLMUŞ ELİNİZE SAĞLIK
PAYLAŞIM ÇOK GÜZEL TEŞEKKÜRLER
Her fasıl açıldığında “eskilerden ve nostaljik yaklaşımlarla “Beyoğlu tarihinden” söz edenlere siz gerçekçi bir altlık ve kültür nesnelerini sunmuşsunuz. Hayır bilgi sahibi olmadan fkir sahibi olanlar çok fazla, onlar zaman ayırır bunları görür işallah.
BEN HİÇ İSTANBUL/UN ESKİ HALINI GORMEMİŞTİM ÇOK GUZELMİŞ SİMDİ İSE TRAVESTİ VB HERSEY BEYOĞLUNDA ELLERİNİZE SAĞLIK CANIM
sen görmek istediklerini yazmışın;)ben hiç denk gelmedim trawestiye felan
eski fotograflardan biri beyoglu degil. karakoydeki tunel cikisi meydani. istimlakler oncesinden.
Bu Geçmişe Damgasını Vurmuş Binalara Plaket Çakmak Önemli Değil ,Önemli Olan Bu Binaların Aslına Uygun Restore Edilerek,Geçmiş Dönemdeki Görüntüsüne Kavuşturulmasıdır.Beyoğlu Belediyesinin Yeni Kararlar Alıp ,Avrupada Olduğu Gibi ,Yıpranmış Bina Sahiplerine Binalarını Restore Etmeleri Yönün de Secenekler Getirip Restore Etmelerini Şart Koşmalıdır.Aynı Zamandada Maddi Yardımdada Bulunmalıdır.
Cok hos bir paylasim cok tesekkurler…Simdi orada olmayi cok isterdim .
Cook seviyorum Istanbul seni ,kimse bilmez icini ,Ne cok sey var. Ne cok sey sakli sende eyy koca sehir,heeyy guzel Istanbul .
hazırlayana sonsuz teşekkürler .bu şehri yaşamak lazım …..her anını ,her mevsimini ………iyiki istanbulda doğmuşum .iyiki dostlarımla bu şehrin güzelliklerini, AN larını paylaşabiliyorum…..
Hayatimin yaridan fazlasi yurtdisinda gecti-su istanbul gibi tarihe malolmus bir sehri milemyum dan sonra hala rezil pis kirli tuvaletlerle tanitmaya kalkanlar onlar ki kendilerini cok iyi biliyorlar..Ayiptir ayip..istanbul da Adam gibi temiz umumi tuvaletlerimiz maalesef yok.Bu is ile bayagi mesgul oldum ve ilginc bir sonuca ulastim.Cok kucuk bir azinlik Hijyen bilincinde-cogunluk tuvaletleri kafarinin icinde kirli yerler olarak dusunuyorlar kafasinin icindeki kulturune gore yasam tarzini belirlemis onlara gore tuvaletler pis kirli olmali ancak ozaman icleri pis kokukulu tuvaletlerde rahat ediyor.Ortaya soyle bir zihniyet farkliligi cikiyor.Oda birileri kirli severken birileride hakli olarak temiz tuvaletleri istiyor.Kirli olmasini dogal karsilayanlarin yuzdesi arttikca durum daha da bok’a giriyor.Son sozum acaba iktidar doneminde lalelere harcana milyon dolarlar Tuvaletler icin harcanamazmiydi..??Yurtdisindan gelenler icin istanbul un tuvaletleri gercekten igrenc kirli ve pis kokulu… okudugunuz icin tesekkur ederim..
Resimleri çekenleri,yapılan yorumları yazanları gönülden kutluyor,
tebrik ediyorum.Çok kısa da olsa eski İstanbul’u yaşamak ve de
tanımak fırsatını buldum.Başarılar diliyor ve de eski İstanbul’u
özlemle anıyorum.
M.Engin Viranyalı (Gazeteci& Yazar)
Eski bir Istanbullku olarak cok duygulandim, fevkalade, ayrica bu arada ünlü Istanbullu bilge kiksi Jak DeLeon’u anmadan gecmeyecegim.
Saygilar
O YILLARDA YAŞAMAYI İSTERDİM BEYOĞLUNDA
Muhtesem bir nostalji yasadim. duzenleyenin, gonderenin yuregine saglik.
geçmişte de çok önemli olan binaların günümüzde de değişimi uğramış olsalarda önemlerini korumalarını görmek çok güzel – harika bir arşiv – teşekkürler. bu arşivi ingilizce ye çevirmek mümkün olursa, yurt dışında bulunan yabancı arkadaşlarıma göndermeyi çok isterdim
Eh.! O kadar eski olmasada daha 50’li yillardanberi tanirim oralari.Karaca,Elhamra ,Haldun Dormen tiyatrolarinda ve yanan Tepebasi Sehir tiyatrosunda senelerim gecti ve sayenizde bir nebzede olsa gerilere gidip hatiralarim tazelendi.Sagolun emeklerinizden ötürü.www.tanerbayyurt.de
Beyoğlu
Insan icinde yasiyinca ,degisikligi hic farketmiyor.Yasim 61 , yani Beyoglunun eski sanini,sinemalarini, bilenlerdenim.Hatta Bap Kaferterya bile cocuklugumuz ve gencligimizin yeni ruzgarlarindandi.Sonra tabi paldir kuldur herkes Istanbula dolusunca, o nezahat ortadan kalkmaya basladi, ve guzel olan hersey cesitli sebeplerle kohnemeye ve ortadan kalkmaya basladi.Atilan tanitma ve onarma adimi iyi adim;ancak yukarida Anonim yazan bir baska arkadasa katiliyorum: Halen dokulmekte olan binalar aslina uygun olarak restore edilirse herhalde gercekten cok kiymetli bir is yapilmis olur.Bu soylediklerim Istanbulun diger semtleri icin de gecerli.Inanmayan Bostanci Catalcesmedeki sozumona koruma altindaki kosklere bir goz atsin. Istanbulun eski guzelligine kavusabilmesi dilegiyle…
kim hazırladıysa eline sağlık.
hazırlayanların eline sağlık,,
bırde galatasaray lisesinin karşısındaki mado nun kesilen kolonları düzeltilse çok sevineceğiz
mado’nun bulunduğu tarihi binanın kesilen kolonları duyduğuma göre “eskiden” miş. yani kesileli epey olmuş ve o kat çelik yapılmış mış, belediyesi de biliyor. hemen onun yanında tarihi postane var ve onu geçince köşede dondurmacı falan olan binaya bakın bir de, köşe kolonu falan hak getire, o çok katlı bina ilk depremde galatasary lisesinin önünde bence.
Birçoğunu biliyorum, çok hoş, nostaljik bir çalışma olmuş.
Harika..Çok nostaljik..Bu değerler Avrupa’lıda olsaydı, hala aynı şekilde kalırdı..Ne kadar da kızsak,işte farkımız..
İnsanın “özlem”ini artırıyor…Birrçoğunun eski halini hatırlıyor, hüzünleniyorum..Kutlarım..teşekkürler
Narmanlı yurdu diye gösterilen TOKATLIYAN OTELİ olmasın??
Karaköyden dönen tramvayların manevra yeri Beyoğlunda değildir .
24 ünçü resim kesinlikle Tokatliyan…16.ncı resim ise :solda Tünel postanesi olduğu için tünel son durak….
Bilginin yanlış yayılmaması için acilen düzeltilmesi ricası ile…(Bilginin kaynağı Beyoğlu Belediyesi ise HİÇŞaşmam :)
HERKEZ GIDER MERSINE; BIZ GIDERÜK TERSINE….
Bu güzel dizini kotaranın ellerine sağlık ve bu resimler gösteriyor
ki biz elimizdeki bu serveti tam bir mirasyedi müsrifliği ile nasıl
har vurup harman savurmuşuz,birde avrupaya bakın 300 yıllık
binalarına bir mücevher gibi bakıyorlar
eskileri hatırlatan herşey çok güzel insan elinde olmayarak hem üzülüyor hem de seviniyor ancak herşeyde olduğu gibi çok değişiklikler var.
düşünenlere ve tertip edenlere çok teşekkürler.
ancak bazı resimlerle yazılar hiç uyuşmuyor keşke biraz dikkatli olunsa
hazirlayanlari kutlarim.onemli olan binalarin gecmis donemdeki goruntusune kavusturulmasi beyoglu’nun tabela kirliliginden kurtarilip acik hava muzesine donusturulmesi
İstanbul doğduğum ve çocukluğumun geçtiği ve bence bu güne kadar gördüğüm,Dünyanın en güzel ve tabii güzellikleri olan bir metropol. Orada daha önce yaşamış olan nesillerin bu güne kadar geride bırakmış ve bu güzel şehire hediye etmiş oldukları güzel eserleri yanlız Beyoğlu değil tüm eski merkezinde halen bütün yıpratılmalara göğüs geren bütün bina ve meydanlara daha çok yıpranmalara karşı gelecek nesillere gösterebilecek önlemler alınmaya devam etmeye ve bu kültürel mirasa katkıda bulunanlara tebrik ve teşekkürlerimizi sunalım.1950 lerden bu yana modernleşmek adı altında yapılan tüm çirkin yapılaşmalara artık gözümüzü açıp gerek resmi gerekse özel olarak elimizden geleni yapmamız gerekir,çok geç kalmadan oraya gelen göçler bu güne kadar ne getirdiler karşılaştırmak gerekir.Saygılarımla.Kemal Unutma.
Emegi gecen ve gececek olan herkese sonsuz tesekkurler..Bu cesit calısmaların devamını bekliyoruz. Saygılarımla. İnci Ozgor
Bu fotoğrafların pekçoğunu hatırladım ve İstiklal Caddesini ilk gördüğüm gün olan 19 Mayıs 1964 salı gününe kadar çocukluğuma gittim. Hazırlanmasına katkıda bulunan herkese teşekkürler. Ayakta kalmış olan binaların korunup gelecek kuşaklara kalması için çaba harcayanlara da daha fazla teşekkürler….Saygılar. Mustafa BAYAR
Tam arşivlik bir çalışma, emeği geçenlere saygılar
istanbul en guzek sehirdir amma rumlar ditikten sonra
her sey degisti belki kurtler bizden daha iyidirler.
BU GÜZEL DOSYAYI HAZIRLIYANLARIN ELLERİNE SAĞLIK.
ÇOCUKLUĞUMDA AYAZPAŞADA OTURDUK. İNANIN O GÜNLERİ TEKRAR,
YAŞADIM.
Hayatimin yarisini disarlarda gecirmeme ragmen, dogdugum sehir olan Istanbulla hep iftahar ettim, bu buyulu sehirle…. Cok guzel calismalar olmakla beraber, bunlarin devamini dilerim…..
FATMA TANJU BEREKET
zaman içinde bazılarını yaşadım o zaman anlıyamadık,ama tadını şimdi resimleri görünçe anlıyorum.elinize saglık çok güzel.teşekkürler.
emekleriniz icin tewşekkür ederim
İNCİ pastahanesinde yediğim protofirolları bana hatılattınız
1960 yılları gibi