İstanbul. 19. yy boyunca diğer birçok kent gibi panorama ve benzer gösterilerin temadi olarak sergilenmiştir. İki kısım olarak yayınlanacak olan bu yazıda, İdtanbul kenti özelinde Londra’da gerçekleştirilen gösterilere odaklanılarak, W- yy “panoramania’sının ya da “panorama çılgınlığının” özel bir örneği incelenmektedir. Tarihi çerçeve, tespit edilebilen büyük İstanbul panoramalarına referansla 1800 ile 1851 yılları arasındadır. Londra’da gerçekleştirilen İstanbul panoramaları konusunda Reintıold Sctıie^er’in Oriental Panorama: British Travellers in the 19′” century Turkey adlı kitabının ilgili bölümleri en önemli genel referanstır, yazımızda, Osmanlı başkentinin Londralı izleyicilere sunumunun yanında, İstanbul sergilerinin zamanlamasının belirli politik olaylarla çakışması konusu yorumlanmaktadır; ayrıntılı olarak Barker ve Burfiord panoramaları tanıtılacaktır.

HAREKETLİ PANORAMA OLARAK İSTANBUL

“İstanbul’un görünümü (Clarkson) Stanfield’in en iyi tiyatro resimleri kadar güzeldir… Stanfield’in panoraması en yoğun gençlik hayallerinin gerçekleşmesi gibidir. Aklımı kurcalıyorum ama bu mekân için daha iyi bir benzetme bulamıyorum. İstanbul’un görünümü -ne plus ul-tra- bir Stanfield diaromasına benzer; müzik eşliğinde kıvıran huriler, savaşçılar ve dalgalanan alaylar, gözlere ve zihne -ışık, görkem, harmoniyle- ziyafet çeker. Eğer gençliğinizde bu tür mekânlarda yaptığınız kaçamaklarda yozlaşmamışsanız, böylesi bir karşılaştırma bütünüyle anlamsızdır ve burada anlatıldığı şekilde İstanbul’un zihinde yarattığı etkiler hakkında hiçbir fikriniz olamaz.”

VVilliam Makepeace Thackeray (1811-1863), M.A. Titmarsh takma adıyla yayınladığı Cornhill’den Büyük Kahire’ye Bir Seyahatin Notları adlı alaycı kitabında İstanbul’a denizyoluyla varış deneyimini, Londra’nın panorama tiyatrolarıyla benzerlik kurarak aktarır. Yazarın referan-sı Clarkson Stanfield (1793-1867). 1820’lerin Londra’sında Piccadilly’de Egyptian Hail ve Covent Garden’da Drury Lane tiyatrolarında gerçekleştirdiği “hareketli panoramalar” ile üne kavuşmuş bir ressamdır.2 Bu tür gösterilerde, uzunlamasına panoramik görüntüler hareket etkisi vermek için kaydırılmakta ve sahne önünde canlı müzik ile dans performansları yapılmaktadır.’Thackeray’nin alaycı kaleminin İstanbul’u hareketli panoramalara benzetmesi, Osmanlı başkenti ve panorama ilişkisini popüler tarih bağlamında kavramak açısından çarpıcı bir örnektir.

Günümüzde çok farklı anlamlarda kullanımının aksine, “panorama” 18. yüzyılın sonunda ortaya çıkan özel bir gösteri biçiminin ve mekânının adıdır; Yunanca pan (bütün) ve horama (görünüm) köklerinden, İrlanda asıllı ressam Robert Barker’ın (1739-1806) 1787 yılında patentini aldığı icadını tanımlamak için türetilmiştir.-» Barker’ın ifadesiyle, “bütünü kapsayan görünüş,” tek bir gözlem noktasından 360 derecelik dairesel bir bakış içine giren ve ufuğa kadar uzanan bütün manzaranın resmidir ve aynı zamanda bu tür resimlerin sergilenmesi ve izlenmesi amacıyla tasarlanan silindirik gösteri mekânını tanımlar.? Her ne kadar “panoramik” görünüş, ismi konulmadan önce Avrupa pitoresk resim geleneğinde farklı kişiler tarafından geliştirilmiş olsa da, Robert Barker sabit panoramayı kitlesel bir gösteri haline getiren ilk kişidir ve icadını kârlı bir yatırıma dönüştürmeyi de başarmıştır.6 Panorama ve diorama gösterileri, 19. yy boyunca cosmorama, neorama ve cylorama gibi türevleriyle beraber farklı tekniklerde gelişim göstermiştir.

Panoramaların konularını genel olarak iki başlıkta tanımlamak mümkündür: Birinci olarak, manzara ve kent görünüşlerini de kapsayacak şekilde “doğadan görüntüler”; ikinci başlık da güncel ya da tarihi “olaylar”dır.7 İngiliz panoramaları konusunda uzman Scott B. Wilcox’a göre, 19. yüzyılda panoramalar bir anlamda “seyahatlerin yerine geçer ve gazeteleri tamamlayan ekler gibi işlev görür”; bunların “genel kitlelerin sanat ve dünyayı kavramalarına yönelik etkileri her ne kadar saptaması zor olsa da, çok belirgin olmalıdır”.8 Panoramalar, doğaları gereği geçicidir,9 çok kısıtlı sayıda özgün panorama resmi vardır. Ancak gösterilerde dağıtılan sergi broşürleri, yönlenme haritaları ve eskizlerden yapılan baskılar gibi birincil kaynaklar mevcuttur.

Son onlu yıllarda, panorama ve benzer gösteriler üzerinde kültür ve görsellik çalışmalarında kayda değer bir birikim elde edilmiştir. Bu tür gösteriler 19. yy Batı görsel rejimlerinin en önemli örnekleri olarak irdelenmiş ve “gösteri toplumu”nun tarihsel başlangıcı olarak yorumlanmışlardır.10 Fransız felsefeci Michel Foucault’a referansla, panorama, “panoptikon” ve “panoptik bakışın” bir türevi olarak değerlendirilmiş.” Koloni imparatorlukları döneminde panoramalar “fiziksel, coğrafi ve tarihi olarak sınırsız bir bakışa karşı duyulan uluslararası bir iştahı örnekler”.12

Osmanlı başkenti İstanbul, 19. yy boyunca diğer birçok kent gibi, panorama ve benzer gösterilerin teması olarak sergilenmiştir. İki kısım olarak yayınlanacak olan bu yazıda, İstanbul kenti özelinde Londra’da gerçekleştirilen gösterilere odaklanılarak, 19. yy “panoramania”sının’i ya da “panorama çılgınlığının” özel bir örneği incelenmektedir. Tarihi çerçeve, tespit edilebilen büyük İstanbul panoramalarına referansla 1800 ile 1850 yılları arasındadır.1* Londra’da gerçekleştirilen İstanbul panoramaları konusunda Reinhold Schieffer’in Orlental Panorama-. Britiöh Travel-lers in the ıg’h century Turkey adlı kitabının ilgili bölümleri en önemli genel referanstır.1? Bizim yazımızda Osmanlı başkentinin Londralı izleyicilere sunumunun yanında, İstanbul sergilerinin zamanlamasının belirli politik olaylarla çakışması konusu yorumlanmaktadır; ayrıntılı olarak Barker ve Burford panoramaları tanıtılacaktır.

LONDRA’DA İLK PANORAMALARIN REKABETİ VE İSTANBUL TEMASI

Londra’da sergilenen İstanbul başlıklı ilk panorama gösterisi, Alman araştırmacı Stephan Oettermann’ın tespit ettiği gibi, Spring Garden Arcades’te 1800 yılı yazında gerek-leştirilmiştir. “Constantinopie” adlı yarı panoramik bu resim, Joshua Cristall (1767-1847) tarafından yapılmıştır. Gerek resim, gerekse sergilendiği salona dair ayrıntılı bilgi yoktur.16 Ancak, İstanbul temalı bir serginin bu tarihte gerçekleştirilmesi konusunda yorum yapılabilir. Robert Barker 1787 senesinde yeni “icadı” panorama tiyatrosunun patentini alır. Londra’da ilk panorama sergisini 1789 yılında, Haymarket’ta açtığı bir salonda gerçekleştirir. Panoramanın başkentteki sansasyonel başarısı ile Barker, pantente tam olarak uygun bir sergi yapısını Leicester Meydanı’nda inşa ettirir; burada 1793’te yapılan ilk temsil, “Spithead’de Büyük Rus Donanması” başlığını taşır.'”Barker’ın patent hakkının sona ermesi sürecinde, 1799 senesinden itibaren Londra’da rakip panorama tiyatroları ortaya çıkmaya başlar. Yukarıda bahsi geçen Spring Garden panoraması yanında, en önemli sergi salonu askeri sahneler konusunda uzmanlaşmış olan Robert Ker Porter’ın Lyceum Tiyatrosu’dur. Barker’lar ve diğer panorama salonlarının bu rekabet ortamında Londra seyircisine sunmakta yarıştığı temalar sıralandığında, uluslararası gündemi o günlerde meşgul eden Napolyon kumandasındaki Fransız ordusunun Osmanlı İmparatorluğu’na gerçekleştirdiği Mısır ve Doğu seferleri konularının ağırlıklı olarak temsil edildiği saptanabilir.

Barker’lar 1799 yılında “Nil Savaşı” sergisini, 1801’de “Ker Porter Akra’nın Kuşatılmasını ve 1802’de “İskenderiye Savaşı” sergilerini gerçekleştirir; aynı sene, Sa-muel James Arnold’un “İskenderiye Savaşı” Spring Gardens’ta sergilenir. Bütün bu temsillerde panorama resimleri olaylara şahit olanların anlatılarına, ikinci elden bilgilere dayanılarak Londra’daki ressamlar tarafından yapılır. İlk İstanbul panorama temsilleri bu bağlamda, Britanya dışından sunulan yerlerden birisi olarak karşımıza çıkar. Yeni panoramaların ortaya çıkardığı rekabet ortamında Robert Barker, Britanya dışındaki kent, mekân ve olayları, yerinde yapılacak eskizlere dayanarak sergilemek fikrini öne sürer. Barker yaptığı açıklamalarda, “gerekli bilgileri edinmeye ve yararlı eğlenceye dair manzaraların sunulması konusunda her türlü harcama ve güçlüğü göze almakta kararlı,” olduklarını belirtir ve ekler, “kamuoyu, en ilgi çekici görüntülere kavuşmayı bekleyebilir ve Avrupa’nın en belli başlı kentleri, tam zamanında, önlerine serilecektir.”‘8 Bu açıklamaların ardından, ilk Barker panoramalarından beri sergilerin baş ressamı olan oğul Henry Aston Barker (1774-1856),’9 yabancı kentlerin eskizlerini yerinde yapacağı seyahatlere çıkmaya başlar. Henry Barker ilk seyahatinde Avrupa’nın bir ucuna, Osmanlı başkenti İstanbul’a gider. Barker’ları yakından tanıyan George Richard Corner, Henry’nin İstanbul yolculuğuna 26 Ağustos 1799 tarihinde çıktığını belirtir.20 William VVittman ise ona 7 Şubat 1800 tarihinde, Galata Kulesi’nde çizim yaparken rastladığını anılarında nakletmiştir.21 Bu referanslarla, Henry Barker’ın 1799 sonu ve 1800 başı arasında bir zaman diliminde Osmanlı başkentinde olduğu söylenebilir.

Barker’lann Britanya dışında, “tam zamanında” Londralıların “gözlerinin önüne sermek” üzere seçtikleri ilk kentin İstanbul olması, Napolyon Savaşlarında saldırıya uğrayan Osmanlı İmparatorluğu ve onun başkentine karşı oluşan popüler ilgiyle açıklanabilir.22 Bunun yanında, Osmanlı başkentinin ilk panorama sergisinin 1800 yazında Spring Gardens Arkatları’nda gerçekleştirilmesi, Ro-bert Barker’ın yeni projesine, yani Henry Barker’ın İstanbul seyahatine karşı hızlı ve yerinde bir karşı girişim olarak değerlendirilebilir. Burada gündemi yakalamak ile gündemin nesnesini yerinde tespit etmek arasındaki farka işaret etmek gerekir. 1801 senesinde açılan Barker’lann İstanbul temsilleri, panorama tekniğinin potansiyelini “gerçeği, yerinde” tespit etmek bağlamında sonuna kadar götüren ilk örneklerdendir. Bir bakıma Barker’lann İstanbul panoraması öncül olarak bir “canlı yayın” denemesidir. 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyıl başındaki koşullarda “canlı yayın”ın sunumu iki senelik bir çalışmayı gerektirecektir.

HENRY BARKER’IN İSTANBUL YOLCULUĞU, 1799-1800

İstanbul yolunda, Henry Barker Palermo’da mola verir; Britanya Elçisi Sir VVilliam Hamilton, eşi Lady Ha-milton ve Lord Nelson tarafından kabul edilir. Osmanlı başkentinde “resmi makamlardan kentin eskizlerini yapmak için gerekli izinleri -sultanlıkta Britanya temsilcisi olan- Lord Thomas Bruce Elgin’in yardımlarıyla elde eder”. Lord Elgin’in, Osmanlı İmparatorluğumda yer alan antik anıtların araştırılması ve bunların bir kısmının Britanya’ya taşınması projesinde kendisine eşlik eden bir grup ressam ve sanatçı bulunmaktadır; ülkesinde Don Tita olarak bilinen İtalyan ressam Giovanni Battista Lusieri bu kampanyanın başkanlığını yapmaktadır.2s Lusieri, belirli optik araçlar kullanarak yaptığı kent görünüşlerinin gerçeğine uygunluğu ile ünlenmiş bir sanatçıdır; 1799’da Lord Elgin için çalışmaya başlamadan önce İstanbul’a gelmiş, üç ay boyunca süren bir çalışmayla eskizini yaptığı “6 metre uzunluğu ile dörtte bir panorama” bir kent görünüşünü gerçekleştirmiştir.2-! Lusieri’nin Lord Elgin için yaptığı çizimlerin çoğunun 1828’de bir gemi kazasında yok olduğu söylenmektedir. Bu araştırma kapsamında. Barker’ın Lusieri ile İstanbul’da tanıştığı yönünde kesin bir bilgi yoktur. Corner, Barker’ın İstanbul’da kendisine çok yardımları olan Lord Elgin’e, karşılığında önemli bir hizmet verdiğini belirtir: “Tvveddel adlı bir seyyahın bir gemi kazasından sonra ıslanmış olarak çıkarılan çok güzel çizimlerinden oluşan portfolyosunu” kurutarak kurtarmıştır.2′ Tvveddel eskizlerinin akıbeti, ressamın kimliği gibi belirsizdir. Yukarıdaki, Lord Elginle ilişkili olarak bahsi geçen ressamlara dair anekdotlar, Henry Barker’ın seyahatinin farklılığını vurgulamak açısından önemlidir. Her ne kadar İstanbul’daki İngiliz otoritelerinin yardımını görmüş olsa da, Barker ne Lusieri gibi politik bir misyon için hizmet veren biridir ne de Tvveddel gibi bir seyyah ressamdır; onunki, Osmanlı başkenti İstanbul’unun görüntülerini “zamanında” ve “yerinde” tespit etmeye yönelik özel bir iş gezişidir.

PANORAMA ÖNCESİ İSTANBUL PANORAMALARI

İstanbul’un 18. yy süresince genel olarak yabancı diplomatik misyonların danışmanlığında yapılan kent görünüşleri. Barker’ın panoramayı “icat etmesinden” önceki dönemde gerçekleştirilen “panoramik” resimlerin tarihi açısından önemli bir referans oluşturur. İstanbul’un uzunlamasına kent görünüşleri 16. yüzyıldan itibaren Batılı sanatçılar tarafından yapılmaktadır; ancak bir grup 18. yy resmi görsel temsil açısından önemli bir farklılaşmaya işaret eder. Bu resimler “ideal manzaraların” yerini “pitoresk” temsillerin almasıyla ayrışır. Pitoresk görünüşler gerçek manzaraları eski persekpektif kompozisyon kurallarına uygun olarak temsil eder; “bunlar açık bir şekilde ve hata kaldırmaz bir biçimde daha büyük manzaralardan alınmış “detaylar”, “ayrıntılar” olarak karşımıza çıkar.26 Burada gerçeği ve gerçeğin ayrıntısını yakalamakta, “camera obscura” ya da “cam çerçeve” gibi görsel araçların kullanımı söz konusu olabilir; bu tarz resimlerin en iyi örneği. Giovanni Antonio Caneletto’nun Venedik görünüşleridir.2? İstanbul özelinde, 18. yüzyılda görsel araçlar kullanılarak yapılan kent görünümlerinden Giovanni Francesco Rossini ve Fer-dinand von Gudenus’un çizimleri detaylı temsilleriyle öne çıkar.28 Söz konusu her iki görüntü de 1740-41 senelerinde, aynı noktadan. Pera’da yer alan İsveç Elçiliği bahçesinden yapılmıştır. Von Gudenus’un çizimi, Barker öncesi döneme ait bütün bir panoramik görünüş olarak özellikle kayda değerdir; Rossini, panoramik görüntüyü ayrı resimler olarak yapmıştır. Von Gudenus ve Rossini’nin çizimlerinin belirleyici özelliği, göze görüneni yerinde, olduğu gibi aktarmaya çalışmalarıdır. Örnek olarak, von Gudenus’un çiziminde Pera’nın Halic’e doğru kentsel dokusu Galata Kulesi gibi önemli bir anıtı kapatır; her iki çizimde de tarihi yarımada kıyısının belli kesimleri -Yeni Cami gibi- görünmez.

Böylece bu çizimler, bilgiyi aktarmak üzere görüneni dönüştürmeyi seçmemekle daha önceki “ideal manzara resimlerinden” ayrışırlar. Pitoreskten gerçek anlamda “panorama”ya geçiş, panoramanın “bütünü kapsayan” bir görüntü olarak kentlerin en hâkim noktalarını seçmesidir. “Bütünü kapsamak” yönünde Henry Barker’ın İstanbul’daki yer seçimi, aşağıda detaylarıyla aktarılacağı gibi, Galata Kulesi ve Kız Ku leşi olacaktır. Bu bağlamda, Barker’ın İstanbul panoramaları pitoresk “ayrıntı” ile ideal manzara resimlerinin temsillerini bütünleştirmek yönünde önemli bir aşamayı oluşturur. Farklılaşan bir diğer nokta, çizimlerin yapılma amacıdır. Barker’ın çizimleri ne özel koleksiyonlarda yer almak, ne pitoresk seyahatnameler halinde basılmak ne de Batılı yöneticilere stratejik ve politik amaçlı bilgi oluşturmak için yapılmıştır. Onun çizimleri Osmanlı başkentinin görünüşlerini büyük kitlelere sunmak fikriyle gerçekleştirilmiştir.

LEİCESTER MEYDANI PANORAMASI’NDA İSTANBUL SERGİSİ 1801-1803

Osmanlı başkentinden dönüşünde Henry Barker, Leicester Meydanı Panoraması’nda sergilenmek üzere iki adet görünüş üretir: “View of Constantinople and the surrounding country from the Town of Galata” ve “View of Constantinople from the Tower of Leander”. Galata’dan panorama, 27 Nisan 1801’de “Alt Gözlem Dairesfnde sergilenmeye başlanır; Kız Kulesi’nden panorama ise 23 Kasım 1801’de “Üst Gözlem Dairesfnde açılır.^ Bu görünüşlerin sergilendiği Leicester Meydanı Panorama Tiyatrosu 1863’te kapatılmış, aynı dış duvarlar içinde bugün ayakta olan Fransız Nötre Dame Kilisesi inşa edilmiştir. Özgün panorama binası ile ilgili bilgiler, yapının mimarı Ro-bert Mitchell’in 1801 yılında yayınladığı portfolyo kitabında yer alan bir kesit çizimi ile tanıtım yazısıdır.3° Bu kaynağa göre, Panorama Rotunda, birbiri içine bindirilmiş iki adet si-lindirik salondan oluşmaktadır. Dış duvarlara kadar uzanan ve alt daire olarak anılan büyük salon 27,5 metre çapındadır; mekânın kenarlarda yüksekliği 17,3 metredir. Üst daire olarak isimlendirilen ve birincisinin merkezden üzerine oturtulan ikinci salonun kesin boyutları bilinmemektedir. Panorama Rotunda’nın özgün halini bilen ve Barker’ların yakını olan Richard Corner, büyük salonda sergilenen resimlerin 900 metrekarelik bir kanvas alanını kapladığını, küçük salondaki çizimlerin ise yaklaşık 250 metrekare olduğunu belirtire Her iki resim de yukarıdan cam ışıklıklarla doğal olarak aydınlatılmaktadır. Gösterilere girmek için bir şilin ödeyen izleyicilere, çizimlere dair birer harita verilmektedir. Giriş çapıcı olması ve özel görsel etkiler yaratması için tasarlanmıştır. Her iki salonda yer alan sergilerin temaları birbirinden bağımsız olabilmektedir; iki adet salonun varlığı, hazırlık aşamalarında panoramanın sürekli açık kalmasını sağlamaktadır. Bar-ker panoramalarının listesi üzerine araştırmalarımızda, İstanbul sergisi dışında, her iki salondaki temanın aynı olduğu bir diğer örneğe rastlanmamıştır.

İngiliz panoramaları konusunda uzman Scott B. Wilcox’a göre, 19. yüzyılda panoramalar bir anlamda “seyahatlerin yerine geçer ve gazeteleri tamamlayan ekler gibi işlev görür”; bunların “genel kitlelerin sanat ve dünyayı kavramalarına yönelik etkileri, her ne kadar saptaması zor olsa da, çok belirgin olmalıdır.”

GALATA KULESİ’NDEN GÖRÜNÜŞ

Panorama Rotunda’da gerçekleştirilen bu ilk İstanbul sergisine dair üç adet özgün doküman bulunmaktadır. İki ayrı salon
için iki adet yönlenme haritası ve “A Concise Account of the View of Constantinople” başlıklı bir broşür.» Dairesel şekilde panoramik görüntünün minyatürünün yer aldığı yönlenme haritaları (anamorphic haritalar) Barker panoramalarında 1787’den beri dağıtılmaktadır. Ancak, sergi broşürünün yayınlanması ilk defa İstanbul görünüşleri ile başlamıştır. “Galata’dan İstanbul’un Görünüşü” için tanıtım broşüründe yer alan genel tarif şu şekildedir: “Galata Kulesi’nden olan görünüş (Al-bion değirmenleri Londra için neyse buna benzer bir konumdadır) müthiş imparatorluk şehri İstanbul’u devasa bir yayılımla; sarayı, muhteşem camileri, minareleri ve hamamları, mezarlıkları ve bütün yapı biçimleri ile sergiler. Liman Galata Kulesi’ne yakındır ve savaş gemileri ile tersane oradadır. İstanbul’un ardında, Marmara ya da Akdeniz görünür; onun da arkasında Üsküdar şehri ve Küçük Asya. Daha uzak bir mesafede her daim karla kaplı Uludağ, antik döneme ait çeşitli manzaralarla belirir; bütün hakkında bir fikir oluşturmak için hepsinin görülmesi gerekir.”34

“Galata Kulesi’nden İstanbul’un Görünüşü”, 1813 yılında, Henry Barker’ın 1799-1800’de yaptığı özgün eskizler üzerinden plakalar halinde basılmıştır. Bu kaynak, Londralıların 1801-1803’te sergide deneyimledikleri görünüşün kapsam ve etkisini anlamak açısından en önemli referanstır.35 1813 basımındaki çizimler, “fotogra-fik” kesinlikte imgeler olarak göze çarpar; 1799-1800 İstanbul’u büyük anıtları, evleri, gemileri, hatta yakın planda sokaktaki insanlarıyla beraber gösterilmiştir. Corner’ın verdiği alt dairenin resim alanı ölçüleri basılan resimlerle karşılaştırıldığında, kitaptaki çizimlerin yerinde 14 ila 15 misli büyütülmüş oldukları belirtilebilir. Bu görünüşün özgün mekânında ziyaretçiler üzerinde yarattığı çarpıcı etkiyi hayal etmek çok zor değil; daha önce sergilenen ve genel olarak Britanya’da yer alan tanıdık kent ve mekânlara ait resimlerin aksine, İstanbul panoraması tamamen yabancı ve uzak bir yerin temsili olması açısından etkileyici olmalıdır. Barker’ın panoraması, günümüzde 18. ve 19. yy İstanbul kent topografyasına dair uzmanlığı olan kişiler için bile basılmış haliyle büyük bir bilgi ve esin kaynağı olmayı sürdürmektedir.

Bugün Galata Kulesi’ne çıkan bir gözlemci, kentin genel dokusunu değişmiş olarak algılasa bile anıtların doğru şekilde eskize geçirildiğini tespit edecektir. Belki de daha önemlisi, artık yerinde olmayan pek çok yapının yazılı kaynaklardan edinilen bilgiyle çakıştığının fark edilebilecek olmasıdır.36 İlginç olan, detaylı bir şekilde resmedilmiş birçok yapının Barker’ların dağıttığı haritalarda ve broşürlerde tanımlanmasının ve numaralandırmasının yapılmamış olmasıdır. Bu kaynak değeri, Barker panoramaları hakkında önemli bir tespiti yinelemeyi gerekli kılar; çizimler büyük ihtimalle came-ra obscura gibi belli görsel araçlar vasıtasıyla kâğıda geçirilmiştir. Henry Barker göze görüneni olduğu gibi aktarmaya çalışırken, kendisinin de ne olduğunu bilmediği birçok yapıyı zanaatkarca çizmiştir. Böyle bakıldığında, basılmış çizimler referansı ile “Galata’dan İstanbul’un Görünüşü”, Barker’ların “ultra-gerçekçi” yaklaşımları açısından önemli bir referanstır.37

KIZ KULESİ’NDEN GÖRÜNÜŞ

Üstte yer alan bu resim İstanbul’u altaki resimden farklı bir bakış açısından sunar; her iki resmin de diğeri için açıklayıcı olması amaçlanmıştır; böylece kamuoyuna bu Antik ve Olağanüstü Kent ile çevresinin bütünüyle algılanması için bir fırsat sağlanmaktadır.38

1801-1803 İstanbul sergisinde Üst Sergi Dairesi’nde sunulan ikinci panorama Kız Kulesi’nden bir görünüştür. Bu resim diğerinden farklı şekilde, kenti betimlemenin yanında belirli bir olayı temsil etmektedir: Boğaza açılan Saltanat konvoyu Barker Panoraması’nda 1801’de dağıtılan dergi broşüründe detay tandırdan yerler, “dönen dervişler”, Türklerin cenazeleri, hamamlar, minareler ve ezana dairdir. Özetle, broşür İstanbul kentinin minyatür bir rehberi olarak topografjlk tanımlar ve Batılıların merakını cezbeden harem, hamam, dervişler ve mezarlıklar konusunda çok kısa açıklamaları içerir.

“Boğaz’ın girişinde bir kayalık üzerinde yer alan Kız Kulesi’nden olan diğer görünüş, bir yabancının kente girişinde gözünün önüne serilen bütün güzelliklere odaklanır ki, söz konusu görünüşle bu muhteşem ve kadim şehir haklı olarak ün salmıştır. Bu parçada Türklerin kılık kıyafeti tam olarak bu çizimlerin yapıldığı zaman orada cereyan eden bir olayla beraber temsil edilmiştir. Büyük Senyör, İstanbul’dan Boğaziçi’ndeki saraylarından birine yol alırken, bir dizi kayığın içinde maiyetindeki bütün memurlarla beraber kulenin çok yakınından geçmektedir.

Sergi haritasındaki anamorphotic SS^ÜSt çizimden Kız Kulesi panoramasının, Koleksiyonu arka planda şehrin üç kısmını (İstanbul, Galata ve Üsküdar), ön planda ise Kalyonları tarafından top atışlarıyla selamlanan Saltanat geçitini gösteren bir resim olduğu anlaşılmaktadır. Padişahın ismi özellikle belirtilmemiş olsa da, Henry Barker’ın İstanbul ziyaretinin zamanlamasından anlaşılacağı üzere konvoy Sultan III. Selim’e ait olmalıdır. Yönlenme haritasında Saltanat geçitine dair ilginç bilgiler verilmektedir^0 Buna göre Saltanat kayığının başında yer alan altın kartal heykelciği Venedik elçisi tarafından hediye edilmiştir; Haznedar, Kızlar Ağası ve Harem Ağası ayrı kayıklarla eşlik ederler; Sultan alışkanlığı gereği bir kayıkla gider bir başkasıyla döner- bütün kayıklar harflerle numalandırılmış ve açıklamalar yapılmıştır. Yazının ikinci kısmında detaylarıyla anlatılacağı gibi Kız Kulesi’nden görünüş 1829-30 yılları arasında Londra’da Strand Panoraması’nda tekrar sergilenmiştir. Reinhold Schieffer, 1829-30 sergi broşüründe Kız Kulesi’nden panoramanın bir gravür biçiminde yer aldığı bilgisini vermektedir; bizim araştırmamız kapsamında bu kaynağa ulaşılamamıştır.41 Bu durumda, Barker’ın yaptığı çizimi dönem ve kapsam olarak kısmen karşılayacak bir resim, Antoine Ignace-Melling’in aynı noktadan yaptığı Saltanat konvoyu olabilir.

1801-1803 SERGİSİNİN BROŞÜRÜ

Barker Panoraması’nda 1801’de dağıtılan sergi broşürü, İstanbul hakkında Londralılara aktarılan genel bilgiler açısından önemli bir kaynaktır. Kentin ve Boğaziçi’nin şematik bir planının ardından yukarıda alıntılanan iki gözlem noktasının tanımı gelir. Kentin Byzantium’dan Osmanlılar tarafından alınmasına kadar geçen tarihi özetlenir. Ardından, genel bir coğrafi tanımla beraber limanın avantajları belirtilir; “Mr Knolles” ve “Baron de Tot”a verilen iki referansla İstanbul’un konumunun dünyayı yönetecek bir şehir için uygunluğu konusunda saptamalar yapılır. “Büyük Senyör”ün sarayının Byzantium’un eski yerinde konumlandığı söylendikten sonra, diğer saraylara dair şu açıklama yapılır: “Yabancı elçilerin her birisinin de sarayları vardır; her Türk’ün bir haremi olabilir, ancak sadrazamın bir sarayı yoktur.”45 Ardından camiler gibi anıt ve yerlerin isimleri numaralandırılmış olarak listelenir; 33 adet yer ve mekân ismi kaydedilmiştir.44 Broşürde yer alan mekân isimleri: Divan, Yeşil Köşk (Yalı Köşkü), Ayasofya, Sultanahmet, Babıâli, Yeni Cami, Çemberli-taş, Nur-u Osmaniye, Valide Han, Büyük Yeni Han, Küçük Yeni Han, Beyazıd Camii, Eski Saray, Süleyma-niye, Yeniçeri Ağasının Köşkü, Şehzade, Yedikule, Fatih Camii, Sultan Selim Camii, Eyüp, Kaptanpaşa’nın Haremi, Dönen Dervişlerin Dergâhı, İsveç Sarayı, İngiliz Sarayı, Galatasaray, Topçu Kışlası, Kız Kulesi, Prens Adaları, Lord Elgin’in Yalısı, Galata Mezarlığı, Uludağ, bir Türk hamamı ve minare. Detaylandırılan yerler, “dönen dervişler”, Türklerin cenazeleri, hamamlar, minareler ve ezana dairdir. Özetle, broşür İstanbul kentinin minyatür bir rehberi olarak topografik tanımlar ve Batılıların merakını cezbeden harem, hamam, dervişler ve mezarlıklar konusunda çok kısa açıklamalar içerir. 1801-1803 İstanbul sergisi ile beraber Barker Panoraması’nın temsil ortamı 1863te kapanmasına kadar değişmeyecek şekilde belirginleşir: Panorama çizimleri, yönlenme haritaları ve sergi broşürü. Bu açıdan Barker Panoraması, Londra’daki diğer panorama tiyatrolarından ayrışır: “Leicester Meydanı Panoraması hiçbir zaman benzer sergilerin izleyici çekmek için başvurdukları parıltılı yeniliklere ve gimiklere ya da resim dışı saptırmalara yeltenmemiştir.”45

1801-1803 sergisinin İstanbul imgesini oluşturma ve gerçekçilik iddiası konusunda başarısını göstermek açısından, Reinhold Schiffer’in aktardığı John Cam Hobhouse’un izlenimleri anlamlıdır. Daha önce Barker Panoraması’nda İstanbul sergisini görmüş olan Hobhouse, 1810’da Galata Kulesi’ni kendisi ziyaret ettiğinde Barker’in çizimlerinin kesinliğini bir kez de yerinde takdir etme imkânı bulduğunu söyler. Söz konusu başarı, Londra panoramaları açısından Barker’in 1799-1800 senelerinde yaptığı eskizlerin 1840’lara kadar uzanan süreçte İstanbul’un popüler imgesini oluşturmayı sürdürmesinde de izlenebilir. 1801-1803 sergisinden sonraki dönemde Londra panoramalarında İstanbul sergileri konusuna, gelecek sayıda yazının ikinci bölümünde devam edilecektir.

Hazırlayan: Namık Erkal (ODTÜ MİMARLIK BÖLÜMÜ)

DİPNOTLAR
1 Michael Angelo Titmarsh, Norea ob a Joumey brom Cornhill to Cairo by ıvay ob Litbcn. Athens. Constantinople and Jerusalem, London: Chapman and Hail. 1848. s. 98-99. Bu kitabın, W.M. Thackeray adıyla. Castern Sketches: A Joumey brom Cornhill to Cairo başlığıyla tıpkı basımları yapılmıştır. Alıntıdaki vurgular tarafımızdan yapılmıştır.
2 Stcphan Oettcrmann. The Panorama (çev. D.L. Schneider), New York: Zone Books, 1997. s. 127-131-
3 Thackeray’nin. Stanfield’in resimleri için diorama tanımını da kullanması konusu tartışmalıdır. Diorama 1820’lerden sonra Londra’da yaygınlık kazanmış olsa da. Stanfield’in resimleri hareketli panoramalar başlığına girmektedir.
4 1787 tarihli patent metninde, Robert Barker icadını “N ature â Coup d’Oeil” olarak isimlendirmiştir. George Richard Corner 1857 tarihli makalesinde, Barker’in klasik dil üzerine çalışmalar yapan arkadaşlarına başvurduğunu, onların kendisine “çok vurgulu ve yerinde panorama ismini” önerdiklerini anlatır; George Richard Corner, “The Panorama: vvith Memories of its inventor Robert Barker and his son the Late Henry Aston Barker”. Art Journal. February. 1857, s. 6. Oetterman (1997. 101), panorama ismine basılı olarak ilk defa London Timed’ın 1792’de yayınlanan bir makalesinde rastlandığını belirtir.
5 Panorama eskizlerinin kanvasa aktarılması teknikleri için bakınız. Oettermann (1997, 54-55) ve Bernard Comment. The Panorama, London: Rcaktion Books, 2004.
6 İdeal peyzaj resimlerinden pitoreske geçiş için bakınız. Oettermann (1997, 5-38).
7 William Urricchio, “Panoramic Visions. Statis. Movement and the Redefinition of Panorama”, http://www.let.uu.nl/-William.Uricchio/ personal/panorama2.html.
8 Scott B. Wilcox, “Unlimiting the Bounds of Painting”, Ralph Hyde(ed) Panoramama: the Arı and Cntertainmeni ob tfte “ait-embracins” view. London: Trefoil Publications, 1988, s. 13.
9 Barker’ların yaptığı gibi. aynı kanvas kullanılarak yeni panorama resimlerinin çizilmesi olağan bir pratiktir. Küçük kanvaslara yapılan panoramaların başka şehirlerde sergilenmek üzere taşınmasına da rastlanmaktadır. Bu açıdan çok az sayıda özgün panorama resmi korunabilmiştir. Bilgi, genel olarak sergi broşürlerinden edinilebilmektedir.
10 Christine Boyer. Ciry o{ Colleetive Memory: ifa Hiiforical /magery and Arehireerura/ CnferfainmerUi, Mass: MİT Press, 1996; Jonathan Crary, Techniquet o( the Observor. on Vision and Modernity in the ıgth century, Mass: MİT Press. 1992.
11 Panorama binaları ve kütüphane, hapishane ve hastaneler gibi benzer merkezi yapı tipolojilerini. M. Foucault’un felsefesine referansla yorumlayan ilk araştırmacılardan birisi S. Oettermann’dır (1997.39-47)-
12 Angela L. Miller, “The Panorama, the Cinema and the Emergence of the Spectacular”, Wide An$le, 18. 2. (April 1996), s. 34-69.
13 “Panormania” 1988 senesinde Londra’da Barbican galeride gerçekleştirilen serginin ve onun katalogunun başlığıdır, Hyde (1988).
14 Londra panoramalarının kronolojik gelişimi ve 1863 sonrasında bu tür gösterilerin kârlı olmaktan çıkması üzerine bakınız, Oettermann (1997, 99-142); Comment (2004, 23-28). Reinhold Schieffer. Oriental Panorama-. British Travellen in the ıg'” century Turkey. Amsterdam: Rodopi Editions, 1999, i45″’49-Oettermann (1997, 118), Spring Gardens’taki sergi salonunun Barker’ların panoramasıyla karşılaştırıldığında küçük bir mekân olduğunu ve hatta yarı dairesel bir sergi duvarı bulunduğunu belirtmektedir. Oettermann (1997,103). Barker’in ifadesi Wilcox’tan (1988, 36) alıntılanmış, vurgular tarafımızdan yapılmıştır. Henry Aston Barker. 12 yaşında ilk panoraması olan 1786 tarihli “Edinburg’un Calton Tepesi’nden Görünüşü’nü çizerek kariyerine başlamıştır. Daha sonra güzel sanatlar eğitimi almıştır; sınıf arkadaşları arasında ünlü ressam J.W.M. Turner’ın da olduğu bilinmektedir. Corner (1857,10). Schiffer (1999, 146).
Henry Barker’in panorama çizimi yapmak için 1802’de gittiği ikinci şehir Paris’tir,- burada, panoramaları devlet propogandası olarak kulllanmak isteyen Napoleon tarafından kabul edilmiştir.
Lord Elgin Lusicri’ye Palermo’da Lord ve Lady Hamilton vasıtasıyla karşılaşmıştır; Theodore Vrettos, The Cls’ın Abbair. The Abduction ob Antiquity’i Treasures and the Passions it aroused. London: Arcade, 1997; Lusieri için bakınız, C.I.M. Williams “Lusieri’s Surviving VVorks”. The Burlinston Masazine. 124, 953, (August 1982) s. 492-497; Fabrizia Spirito, Lusieri. Napoli: Electa, 2003. Vrettos (1997). Corner (1857,10). Oettermann (1997, 30). Comment (2004, 78).
Ferdinand von Gudenus Avusturya Elçigi’nde sekreter olarak ve 1739-1740 barış anlaşmasında görev almıştır. Gudenus’un İsveç Milli Kütüphanesi’nde yer alan orijinal eskizleri, 1742 tarihli Collection des Prospects et Habillements en Turauie adlı kitapta basılmıştır; Giovanni Francesco Rossini, Venedik Elçiliği’nde askeri ateşe olarak görev yapmıştır. Rossini 1720’lerde Çanakkale Boğazı’nın bilimsel tekniklerle üretilen haritalarını çıkarmıştır. Rossini’nin üç adet İstanbul resmi vardır; bunlardan iki metre uzunluğunda ve üzerinde 130’dan fazla yer adı not edilmiş olan İsveç Elçiliği’nden Halic’e doğru bakış özellikle önemlidir; bu çizim özel bir koleksiyonda bulunmaktadır. Galata Kulesi’nden olan panorama 15 Mayıs 1802 tarihine kadar. Kız Kulesi’nden olan ise 14 Mayıs 1803’e kadar sergilenmeye devam edilmiştir; Hyde (1988).
Robert Mitchell, Plans and Vieuıs in Perspeetive xaith the Description ob Bui/dingi ereeted in £n$land and Scotland and aİ60 as essay to elueidate the Grecian. Roman and Gothie Architeeture accompanied ıvith desisns. London: Oriental Press, 1801. Plate 14. Corner (1857, 6).
Kız Kulesi’nden Görünüşün yönlenme haritası üzerinde her iki panoramanın “birbirini anlatım açısından tamamladığı, böylece kamuoyuna bu antik ve modern kentin ve çevresinin muhteşemliğini ve güzelliğini kavraması için önemli bir olanak sunduğu” belirtilmektedir. Burada kullanılan tanıtım haritalarının bulunduğu koleksiyonlar: “Galata’dan Görünüş” için British Library kopyası; “Kız Kulesi’nden Görünüş” için Victoria and Albert Müzesi Searight Koleksiyonu’ndaki kopya; sergi broşürü ise British Library kopyasıdır. Tanıtım haritalarında kullanılan anamorphotic çizim tekniği 1820’lere kadar kullanılmış, daha sonra ikili olarak resmedilen yatay çizimlere geçilmiştir.
34 A Concise Account o{ the Vieu; ob Constantinople: ıvith a Map, and an illustration ob the deseriptive-sheets. ıvhich ıvere s’tven Ic each person whc $oes to see those paintinss. at the panorama. Leicester-Sauare, London: published at the panorama, J. Adland, 1801. s 1. Henry Barker’in panorama çizimini yaptığı zamanda Galata Kulesi bugünkünden farklıdır. Günümüzde kullanılan
“panoramik” balkon. II. Mahmud dönemindeki restorasyon sırasında yapılmıştır. Barker’in çizim yaptığı Galat Kulcsi’nin bakış noktası, sürekli pencereli bir ahşap strüktür ve dört köşede yer alan çıkmalardan oluşmaktaydı. Kulenin bu halinin en iyi göründüğü kaynaklardan birisi, Antoine Ignace Melling’in çizimleridir; Voya$e pittoresque de Constantinople et des rives du Rosphore. D’apres les dessins de M. Mellins Publie par MM Treuttel et ıvurtz, İstanbul: Haset, 1970.
35 A Series ob Cisht Vieıvs {orming a Panorama ob the celebrated city ob Constantinople and its environs taken brom the rotun ob Galata by Henry Aston Barker and exhibited in his $reat rotunda. Leicester Square. published in January ist 1813, homas Palser, Henry Aston Barker. Çizimler 57,8’e 57 santimlik sekiz çizim halinde yayınlanmıştır. Eğer bunlar Barker’in özgün eskizleri ile aynı boyutlarda idiyse. Panorama Rotunda’ya ı-.i4’e 1:15 ölçeğinde büyütülerek işlenmiş olmaları gerekir.
36 Barker’in panoramasının basılmış halini kent tarihi açısından kaynak olarak vurgulayan ilk eserlerden birisi. Sedad Hakkı Eldem, İstanbul Anıları ‘dır, 1970. Çizimlerde tarihi yarımada kıyısında yer ve binaların Bostancıbası Debterleri gibi yazılı kaynaklarda verilen bilgiyle çakışması konusunda bakınız, Namık Erkal. “Haliç Extra-mural Zone: a Spatio-Temporal Framework for Understanding the Architeeture of the İstanbul City Frontier,” yayınlanmamış doktora tezi, ODTÜ; Mimarlık Bölümü, 2001.
37 “Ultra-gerçekçilik” tanımını Ralph Hyde, Barker’ların 1792-93 Londra panoramasının tıpkı basımına referansla kullanmıştır; Ralph Hyde. London: Trom the Roob ob the Albion Mills: a Facsmile ob Robert and Henry Aston Barker’s Panorama ob 1792-3. London: Guildhall Library Publications. 1988, s. 1. Henry Barker’in az sayıda korunmuş orijinal eskizleri de bu yönde bir yorumu desteklemektedir; örnek olarak VictoriaG Albert Müzesi’nde yer alan 1802 tarihli Paris panoraması çizimleri verilebilir.
38 Serginin yönlenme haritasından alıntı.
39 A Concise Acccunı (1801. 2).
40 Melling (1970, resim 12).
41 Schiffer (1999,146).
42 Antoine Ignace Melling, Vue de Constantinople. 1795-1803; Voyage pittoresque de Constantinople et des rives du Bosphore. Paris. 1819.
43 A Concise Account (1801, 2).
44 33 başlığın ilk 29’u roma rakamları; son üçü asterikslerle verilmiştir.
45 Wilcox (1988, 36).
46 Schiffer (146).

5 Comments

  1. tarihe dair doğru bir belge biriktirme şansının olmadığı zamanlarda bilgi tevatür yoluyla üretiliyor. ama geçmişteki bilgilere ve sahici bulgulara kavuşulduğunda perspektif genişliyor.

  2. geçmişe ve geçmiş yaşam biçimlerine dair böyle fotograflara dayanan bir sergi çok ilginç. sadece bir grup medyada ve yayında kalması eksiklik.

  3. İstanbul’un eski zamanlarına ilişkin enfes notlar bunlar. Tarihin bu katmanları İstanbul anlatıcılarının çoğu tarafından bilinmiyor. Güzel bir kaynak.

  4. İstanbul’un geçmişine böyle bir yolculuğu yaptıran Tarih dergisine ve onu aktardığınız için size teşekkürler ederim. Bilmediğimiz neler var. Sağolun.

  5. “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” Panoromik İstanbul tarihi çok etkileyici. Tarihsel katmanlar içinde İstanbul’un gelişmesi tam bir serüven.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir