|
20 Ekim 2007 |
Güçlendirilmiş beton ve cam kullanarak, hislere hitap eden güzellikler inşa etti. Neredeyse bir asra yaklaşan aktif ve devrimci mimarlığı, bir sembol olarak akıllarda yer aldı. Akışkan biçimleri, Brezilya’ya yapılmış modernist bir vurguydu. Brezilya’nın ortasındaki boş bir arazide bir gül misali açan hükümet binası, bu modernist duruşun en önemli dışavurumlarından bir tanesiydi.
Aynı zamanda New York’taki Birleşmiş Milletler binasının tasarımına yardımcı olmuş, Genel Meclis binasında büyük kavisli formlar kullanılmasında da ısrar etmişti.
Bugün, 15 Aralık’taki 100. doğum günü yaklaşırken, Cobacabana Plajı’na bakan ofisindeki masasının çekmecesi hâlen ağzına kadar projeyle dolu. Çizdiği her yeni çizgide, kıvrımlı çizgilerden oluşan stiline sadık kalmaya devam ediyor.
Associated Press’e verdiği röportajda şöyle diyor: “Eğriler, doğal çözümlerdir. Problem büyüdükçe, bu çözümü kullanmak daha da gerekli olur. En başta yapısal destekleri azaltmakla başladım. Destekleri azalttığımda, mimarî, kendisini doğal ve zarif bir biçimde ortaya çıkartıyordu. Alanlar büyüyordu. Böylece ben de projenin ruhuna ters düşmeyecek yeni biçimler üretmeyi başarıyordum.”
Eğriler, Niemeyer’in son projesinde de yer alacak: Şili’deki Valparaiso’da, eski bir rıhtımı fütüristik bir kültür merkezine dönüştürecek. Yapay bir gölün üzerinde, üç adet oval bina, birbirine bir köprüyle bağlanacak.
Hafızası ve mantığı hâlâ aynı keskinliği koruyor. Kendisine 1988 yılında Pritzker Ödülü’nü kazandıran yaratıcılığı da öyle…
“Bir mimar için önemli olan sevdiği şeyi yapmasıdır, başkalarının ondan istediğini yapması değil. İşinize büyük önem atfetmeyerek bunu başarabilirsiniz. Bu hayatta önemli olan şey de budur.”

Brezilya Katedrali
Ancak çalışma arkadaşları böyle demiyor.
2005 Pritzker Ödülü’nü kazanan Amerikalı mimar Thom Mayne: “Niemeyer doğanın gücüdür. Onu kendine has enerjisi, tutkusu ve etkileyiciliğiyle seversiniz. Ben 60’lı yıllarda öğrenciyken, en büyük ilham kaynağım Niemeyer’di.”
Rio de Janerio’da doğan Niemeyer, 1934 yılında Brezilya Ulusal Güzel Sanatlar Okulu’ndan mezun oldu ve İsviçreli büyük mimar Le Corbusier ile Eğitim ve Sağlık Bakanlığı binasının tasarımında çalıştı. 1939’da, Lucio Costa ile birlikte New York Fuarı’ndaki Brezilya pavyonunu yaptı ve belediye başkanı Fiorello La Guardia tarafından fahri New York vatandaşı ilan edildi.
Niemeyer, 1940’ta Le Corbusier ve Sir Howard Robinson’la Birleşmiş Milletler binası için çalıştı. Bu, modern akımın büyük ve anlamlı bir bina inşa etmek için ilk denemesiydi. Niemeyer, Birleşmiş Milletler yetkililerinin “Barış Atölyesi” ismini verdiği tasarım komitesindeydi ve yapının ışıklı, açık, rahat ve kullanışlı olmasını istiyordu. Fazla “hükmedici” bulduğu ilk tasarıma tamamen karşı çıktı.
Hayatı boyunca komünist kalan Niemeyer, sık sık Katolik Kilisesi’yle ve Brezilya’nın 1964-1985 yılları arasında hüküm süren askerî diktatörlüğüyle ters düştü.
Muhafazakârlığıyla tanınan Belo Horizonte şehri için tasarladığı sıra dışı bir kiliseye karşı rahipler ayaklanmıştı. Niemeyer şöyle diyor: “Tasarım çok farklıydı, bu yüzden rahiplerce onanması için 6 ay geçmesi gerekti. Onlar bildik bir kulesi olan, klasik bir kilise istiyorlardı, ancak ben daha farklı olacak cesareti kendimde buldum.” Bugün, Niemeyer imzalı bu kilise Pampulha Gölü’nün kenarında bir nirengi noktası olarak duruyor.

São Francisco de Assis Kilisesi, Belo Horizonte
Belo Horizonte Belediye Başkanı Juscelino Kubitschek 1956 yılında devlet başkanı olduğunda, kendi başına bir kıta büyüklüğünde olan Brezilya’nın verimsiz toprakları üzerinde bir başkent kurmayı amaçladı ve bunun için Costa ve Niemeyer’i görevlendirdi.
“Brezilya gerçek bir maceraydı” diyor Niemeyer gülümseyerek. “Aceleyle inşa edilmişti. Üzerinde düşünecek fırsatım bile olmadı.”

Aynı zamanda bir mimarın düşlediği oyun alanıydı. Hükümet binasının eğri formları, Kongre binalarının kuleleri ve diğer tüm Niemeyer tasarımları, bugün 2,2 milyon kişinin yaşadığı Brezilya’yı Dünya kültürüne armağan etti. Tüm binaların tasarımı, yapımı ve faaliyete geçmesi için sadece dört sene geçmişti.
Eleştirmenlere göre, hükümet binaları dışarıdan güzel görünse de, içine girildiğinde fazla sıcak ve rahatsızdı. Geçtiğimiz sene bu binalara ek havalandırma sistemleri yerleştirildi, ancak yetkililer hiçbir zaman mimarî tasarımına dokunulmayacağının altını özenle çizdiler.

Kongre Binası
Avusturyalı sanat eleştirmeni Robert Hughes, 1980 yılında şehre yaptığı ziyaretin ardından, Brezilya’yı “ütopik bir dehşet” olarak tanımlamıştı. “En büyük hata, şehrin tasarımını bir sosyalistin ellerine vermekti.” diyor Hughes.
Niemeyer’in politik görüşleri, onu askerî diktatörlüğün hedefi haline getirmişti. Ofisi talan edildi, projeleri birer birer reddedildi ve müşterileri ortadan kayboldu. 1965 yılında, profesörler ondan üniversiteden ayrılmasını istediler. Fransa’ya gitti ve burada Fransız Komünist Partisi binasını inşa etti. Champs-Elysees’de bir ofis açtı. Cezayir, İtalya, İspanya, Madeira Adası ve Malezya’da projelere imza attı.

Fransız Komünist Partisi Binası, Paris

Funchal Kumarhanesi, Madeira
Diktatörlük yerini sivil yönetime bırakmaya başladığında, Niemeyer Brezilya’ya geri döndü ve kamu binalarının yapımında görev aldı. Ancak hiçbir zaman politik görüşlerinden caymadı. Juscelino Kubitschek için yaptığı anıt, açık bir şekilde çekiç ve orağı andırıyordu. 1987’de yaptığı Latin Amerika Anıtı’nda İsa’nın kanayan elinden damlayan kan, Latin Amerika biçimindeydi.

Juscelino Kubitschek Anıtı
2004 yılında, komünist Carlos Marighella’nın 35. ölüm yıl dönümü için bir mezarlık tasarladı. Marighella, askerî rejime karşı en korkusuz ve şiddetli muhalefeti yapanlardan bir tanesiydi.
2006 Pritzker Ödülü sahibi 77 yaşındaki Brezilyalı mimar Paulo Mendes şöyle diyor: “Niemeyer’den ilham alınır, ama Niemeyer kopyalanamaz. Oluşturulan biçimlerin özgürlüğünü ve eğrilerin istikrarını en iyi anlayan odur.”

Niterói Güncel Sanat Müzesi

Brezilya Ulusal Müzesi
Niemeyer, 1928 yılında fakir bir İtalyan mülteci kızı olan Annita Baldo ile evlendi. Anna Maria Niemeyer adında bir kız çocukları oldu. Ayrıca 5 torunu, 13 torununun çocuğu, 4 de torununun torunu bulunuyor ünlü mimarın.
Eşinin ölümünün ardından, 98 yaşındaki Niemeyer, uzun zamandır kendisine asistanlık yapan Vera Lucia Cabreira ile evlendi. Şu an hâlen gelecek hayalleri kurmaya devam ediyorlar.
“Hayat hakkında ne mi düşünüyorum? Bir yanımda eşim var, Tanrı da kendi yolunda gidiyor işte…”

Oscar Niemeyer Müzesi
Kaynak: International Herald Tribune
Çeviri: mimdap
Yaşayan en büyük ustaya selam olsun…
Yazı ve fotoğraflar harika.
Nimeyer bir dönemin izdüşümü, modernist aklın tutarlı temsilcisi. Eserlerine yansıyan modernizm düşüncesinin üstadın 100. yaşı nedeniyle ülkemizde de konuşuluyor olması heyecan verici ve umutlu birşey doğrusu. En azından Nimeyer ve onun gibi modern dünyaya şekil veren 20. yy mimarlığını tekrarlamış oluyoruz.
Geçtiğimiz gün Sayın Doğan Kuban’ın yaptığı sunumda Nimeyer’in mimarlığına kısmen girildi. Daha çok Corbusie, Wright ve Kahn üzerinden modernizm anlatımında modern sonrası dönem (Postmdernizm) eleştirisi öne çıktı.
Nimeyer’in projeleri ve ilkleri etrafında daha kapsamlı sunumlara kanımca gereksinim var. Geçmişi eleştiren ve döneminde belli bir dünya görüşüne sahip olan Nimeyer dönem tarihi ve dönem projeleriyle senkronize edilerek anlatılabilirse genç mimar dostlarımıza bir açılım sağlanır diye düşünüyorum. Bu etkinliği düzenleyen organizasyonun modernist ustanın 100. yaşına denk düşen etkinlikleri gerçekleştirmesini diliyorum.
Herkese saygılar.
Sadeliğin, yeni form arayışında cinfikirliliğin, değişimin adamı Nimeyer, bana göre Corbusie ve Kahn’ın kompakt ve kütlesel çözümlerinden daha çok herbiri heykel sayılabilecek ve her biri sadece bina olmayan mimarisiyle ayrı bir yerdedir. Kendine göre zarefeti, detaylardaki buluşlarıi konstrüksiyona müdahalesi ve konstrüksiyonda mimari ifade dayaması bugünün gerçek öncüllerinden olduğunu bize muştuluyor. Bugün yapılabilenlerin bir çok işaretini onun mimarisinde hissedebiliriz.
usta daha neler yapacaksın merak ediyorum
Modernizmin ustası Nimeyer, kendi zamandaşı büyük mimarlarla birlikte ilkler getirip mimarlığı bambaşka bir yola sokmuşlardı. Şimdi de mimarlık dünyada bambaşka bir yola doğru deviniyor. Nimeyer bugünü mimarlık için ne diyor; kendi ağzından nasıl yorumluyor bunu tam bilmiyorum. Ama bir dönem pukırıcılığı yapmış bu üstadlar bugün herhalde sadece kendi dönemlerine tutunup kalmış, mimarlık ufuklarını zorlayanlara alaycı gözlerle bakmıyorlardır.
“José” Marti Küba Dostluk Derneği Oscar Niemeyer’in 100. Doğum Yıldönümünü kutlama etkinlikleri 18 Kasım’da saat 18:30’da Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gösterilecek Niemeyer belgeseli ile devam ediyor.
http://www.mimarist.org/index.cfm?sayfa=etkinlik&Sub=detail&RecID=676
http://www.nazimhikmetkulturmerkezi.org/
Büyük ustayı bugün yeteri kadar değerlendirebildiğimizi, anlayabildiğimizi zannetmiyorum. Türkiye’de mimarlık akımları diğer bazı yenilik hareketleri gibi bir süre arkadan geldiği için Corbusie ve Nimeyer modernizmi de hem döneminde hem de şimdilerde çok özümsenmiş birşey değil. Pek az örneğimiz var gerçekten o günlere dair. Düşünme biçimleri ve kalıpları da öyle. Şu anda Nimeyer yaşayan bir tarih gibi duruyor. Ama ne kadar faydalanabiliyoruz bu tarihten, tartışılır.
helal