ÖZGE YILDIRIM / Birgün
İstanbul’da son dönemlerde kentsel gündemin Kartal ve Küçükçekmece yarışmaları, İstanbul Çevre Planı, Galataport, Vapurlar gibi çeşitli güncel olaylar üzerinden şekillenmesine alışmışken, geçtiğimiz hafta içinde unuttuğumuz bir konuya dikkatler yeniden çekildi.

Kente karşı işlenen ‘kentsel suç’ların ve ona karşı verilen hukuk mücadelelerinin simgesi haline gelen Gökkafes ile ilgili olarak Yargıtay’ın vermiş olduğu karar…

İstanbul’da yaşayanlar olarak gün geçtikçe gözlerimizin alıştığı ve giderek benimsediğimiz bu yapı, 1980’lerde merkezi yönetimin desteğini arkasına alarak ve politik pek çok cambazlıklarla 1990’ların ortasında tamamlandı.

Ülkenin iktisat politikalarındaki değişmelere paralel, İstanbul’da çeşitli operasyonlarla küresel ekonominin ihtiyaç duyduğu kentsel mekanların üretilmesi gündeme geldi. Bir taraftan İstanbul’un kültürel zenginliğini oluşturan yapıları hiçe sayan ve herhangi yasal bağlayıcılığı olmayan planlara dayandırılan altyapı projeleri ilerledi. Diğer yandan eşgüdümlü olarak, “plan benim kafamda” söylemleri ile küresel ekonomiye yönelik ofis alanları, hızla belirlendi. Sonuçta İstanbul Menderes döneminden sonra kentin karşılaştığı en büyük yıkımlarla yeni bir dönüşüm süreci içine girdi.

Tıpkı günümüzde AKP iktidarının ve onun desteğini almış İstanbul Büyükşehir Belediyesinin uygulamalarına benzer bir ortamda hayata geçirilen Gökkafes, ne ilginçtir ki, 19 yy’da Batılı bir yaşama özenilmesi sonucunda yapılan Dolmabahçe Sarayının hemen yanında 1980’lerin küreselleşme furyasına öykünen yönetimlerin bir eseri olarak, tüm tepkilere ve eylemlere rağmen dikildi.

SİYASET VE RANT İLİŞKİSİ

1983 yılında Taşkışla’nın boyunu geçmemek şartıyla inşaat izni alan yapı, İstanbul’un gökdelenlerle bezenmiş yeni siluetini oluşturan Swiss Otel, Conrad Otel, Akmerkez, Sabancı kulelerini de içeren pek çok yapıda görüldüğü gibi önce turizm alanı ilan edildi. 24m olan yüksekliği de ANAP’lı yerel yönetim tarafından 134m’ye çıkartıldı. ANAP’ın seçimleri kaybetmesini takiben yönetime geçenler inşaat iznini tekrar 24,5m’ye indirmişse de, merkezi hükümet bir taraftan imar yetkilerini belediyeden alıp Bayındırlık Bakanlığı’na vererek, diğer taraftan da araziyi Şişli Belediyesi sınırlarına dahil ederek bu ‘teknik’ soruna çözüm getirdi. Tüm bu sebeplerden dolayı Gökkafes, siyaset ve rant düzeninin bir arada el ele nasıl işlediğini simgelemekte.

1980’lerde kenti şekillendiren bu yasadışı imar operasyonlarına karşı başlatılan hukuk savaşının simgesi halinde gelen Gökkafes ile ilgili, Yargıtay geçtiğimiz hafta içinde Osmanlı döneminde tapu siciline işlenen “herhangi bir yapı yapılamaz” şerhinin kaldırılamayacağına karar verdi. Şimdi yapının akıbetini belirleyecek yeni bir hukuksal süreç başlıyor.

YIKIMA BİR ADIM

22 yıldan beri devam eden ve 15 davaya konu olan Gökkafes için şerhin kaldırılamayacağı kararı, Gökkafes’in yıkımına bir adım daha yaklaşılması olarak yorumlanıyor. 22 yıl sonra yıkıma bir adım daha yaklaştıran bu karar, aslında daha çetin bir sürecin yaşanacağını da haber veriyor.

Sıcak para için kentsel mekânı fütursuzca kullanan yerel ve merkezi yönetim birden bire tam tersi bir anlayışla, kenti ve kentsel mekânı siyasetin ve ekonomik çıkarların üstünde tutarak, dünyanın en lüks otellerinden birinin yer aldığı bu yapıyı yıkacak mı? Yoksa planda olmayan ama gerçekte var olan Arnavutköy sahil yolu gibi, bu yapıyı da sineye çekerek onu bir utanç simgesi olarak bırakacak mı?

Beyoğlu Belediye Başkanlığı döneminde Gökkafes’e karşı çıkan ayrıca Başbakanlığı sırasında Gökkafes’i protesto etmek için orada düzenlenen toplantıya katılmayan Erdoğan’ın, Galataport için gösterdiği tutum, ya da Büyükşehir belediyesinin Dubai Kulelerine yaklaşımı ya da geçtiğimiz aylarda kaçak yapıları ile gündeme gelen Maliye Bakanı Unakıtan’ı düşündüğümüzde, Gökkafes’in yıkımı için gereken erkin en azından yerel ve merkezi yönetim kademesinden gelmeyeceği oldukça net.

UTANÇ SİMGESİ

Siyasi iktidarın, popülist tutumları devam ettikçe, yönetim kadrosu kaçak yapılarda yaşadıkça, bir taraftan bunu engellemek için tüm yönetimleri ve bireyleri davet ederken, kendi eli ile plansızlığı özendirdikçe ve bunu aklamak için bin bir türlü çarelere başvurdukça, Gökkafes bir utanç simgesi ve hukuk devletindeki hukuksuzluğun göstergesi olarak kentte kalmaya devam edecek ve belki de etmeli. Ancak bu şekilde toplumsal hafızası zayıf bir toplum, minareyi çalanların nasıl kılıflar hazırladığını hatırlayarak, daha nice Gökkafese gebe oluşumları, daha başlamadan önleyebilmek için çaba gösterebilecek. Bu nedenle de Gökkafes’in utanç abidesi olarak yerinde kalması belki de en doğrusu.

2 Comments

  1. çok degişik bir site hiç resim yok
    ben simgesini arıyorum o bana tanım veriyor
    lütfen değiştirin
    iz sitenizi bana lütfen
    istanbulun veya dış ülkelerin
    bir simgesini verebilecek bir site söyleyebilirmisiniz veya gönderemenizmi YADA gönderir seniz sevinir yaaaaaaaaaaaaaa
    BEN KRAL CAN
    ADANA KOZAN

  2. çok degişik bir site hiç resim yok
    ben simgesini arıyorum o bana tanım veriyor
    lütfen değiştirin
    iz sitenizi bana lütfen
    istanbulun veya dış ülkelerin
    bir simgesini verebilecek bir site söyleyebilirmisiniz veya gönderemenizmi gönderir seniz sevinir yaaaaaaaaaaaaaa
    BEN KRAL CAN
    ADANA KOZAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir